15 YIL TANRI VE ATEİZM | 7
Barış, şaşırmış birşey söyleyemez, bu kadar bilgili bir insan nasıl olurda tanrı yok der, var diyor da ben mi anlamıyorum yanlış olan hangisi diye düşünür.
Barış:
- Bilmiyorum tanrıma dua edeceğim seninle tanıştığım için.
Ramadan:
- Hayat insanı olgunlaştırır ekmeğin mayalanması gibi.
Barış:
- Sanki çok kızgın gibisin insanlara.
Ramadan, güler:
- Yok kızgın değilim atın götürebileceği bir yük vardır, bana müsaade, başını ağrıtmadım umarım, gerçekten seni tanıdığıma çok mutluyum.
Barış:
- Ben de çok mutlu oldum, lakin ben yaşlı insanlara ismim söylensin diye yardım etmedim, isterimki kimse bilmeseydi.
Ramadan:
- Biliyorum olması gereken bu, yaptığın insanlara anlatıldığında senin yaptığın bilinse, başka amaçlar olmasa (tanrı) kullanılmasa, sabah görüşürüz.
Ramadan üzgünce ayrılır. Barış sürüyü tekrar toparlar akşam olmak üzeredir, yemek yer, tanrıya uzun uzun dua eder, atının yanına gider uzanır, yıldızlara bakarak düşünür Ramadanın sözlerini, köpekler atı kıskanırcasına Barış’ın yanında yatarlar, at ve köpeklerini sever ve anlatır:
- Ne garip bir adam çok zeki okumuş bilgili ben de tam olarak anlayabilseydim sözlerini, yardım neden anlatılır ki, bırakın anlatmayı boş konuşan insanlar da olmasa, Ramadan acaba nerelerde okudu çok okuyan biri fakat çilesi var gibi insanlara çok kızgın anlamadım, bilgisi çok herşeye yorum yapabiliyor. Keşke ben de okuyabilseydim ilk okulu okudum sonra çobanlık olan aile mesleğini! Başka çarem de olmadı ki , belki annem ve babam yaşasaydı ben de okuyabilirdim, on iki yaşımdan beri dağlarda koyunları otlatıyorum aldığım para ne, hala evimin çatısını bile yapamadım, kışın üç yorganda yatıyorum, tanrımı buldum bana yardım edecek inanıyorum çünkü o çok yüce çektiğim acılarımı ve içimi biliyor, kimseye bir kötülük yapmadım, yüce tanrım koyunlar bir kısmı ikiz doğum yapsın yüce tanrım lütfen, sıcak olmaya başladı koyunların yünlerini de kesmem gerekir hem verdiğim sözü yerine getiririm da koyunlar rahatlasın, (ata bakarak ) sen çok güzelsin yünleri teslim ettiğimde dostuma benim olacaksın, yarın tanrım izin verirse koyunların yünlerini kesmeye başlarım.
Barış bir haftada koyunların yünlerini keser, peynir yapmaya da başlamıştır, öğleden sonra atına bakarak:
- Akşam olduğunda yünleri teslim edecem ve benim olacaksın.
Barış çok yorgun olsa da içindeki atın sevinci ile koyunların kaldığı yerleri düzenler Ramadan’ın geldiğini görür çay hazırlar, Ramadan kamyondan inerek yanına gelir.
Barış:
- Selam seni gördüğüme çok sevindim, koyunların yünlerini kestim.
Ramadan:
- Yünün ne önemi var güzel dost sohbeti oldukdan sonra.
Barış Ramadan’ı kucaklar, çay ve peynir verir.
Ramadan heyecanla:
- Bu peyniri yirmi yıl vardır yemeyeli, çok güzel, herşeyi hakkıyla yaptığın için bu kadar güzel ve lezzetli.
Barış:
- Teşşekkür ederim, bu kış bol bol peynir yerim tanrımın izniyle.
Ramadan:
- Para benden peynir senden, peynir satalım insanlara, bu tadı bulanlar vazgeçmezler bu peynirden.
Barış:
- Benim evimin çatısı yok, hayal ötesi oldu bu.
Ramadan ciddi bir tavırla:
- Hayallere ulaşman için bir başlangıç işte sana.
Barış:
- Olmaz, önce benim bir sürümün olması gerekir.
Ramadan:
- Tamam, koyunların yavrulama zamanı gelmiş gibi duruyor.
Barış:
- Evet bir kaç gün içinde, ikiz olanlar benim olacak tanrının izniyle. O zaman sürüm olduğunda peynir üretir satarız.
Barış muhtarın ve köylülerin söylediklerini bir çocuk gibi sürüsü olduğunda neler yapmak istediklerini bir bir anlatır, Ramadan sadece dinler hiç konuşmaz, akşama doğru yünleri ve sütü alır, Barış kendine yaptığı peynirden verir, Ramadan oradan ayrılır.
Aradan üç dört gün geçer, koyunlar doğum yapmaya başlar iki hafta içinde hepsi doğum yapar, koyunlardan bir tanesi ikiz yapar doğumdan bir kaç gün sonra ölür. Barış tanrıya sen benim için en iyisini bilirsin der, umudu ve tanrıya olan inancı hiç sarsılmaz aksine daha fazla ibadete başlar. Yayla dönemi biterek köyüne döner, herkesin koyunlarını teslim eder evine gider. Yedi yıl aynı yaylaya gider fakat koyunlar bir türlü ikiz doğurmaz. Barış bu yıllar içinde nerde bir yoksul görse yardım eder, Ramadan’la olan dostluğu güvenle devam eder, bir çok insan din hakkında bilgi almak için gelirdi yanına.
Sekizinci yıl aynı yaylaya gider, koyun sürüleri köylülerin artmıştır. Barış yaylaya geldiğinin ikinci günü Ramadan gelir:
- Dostum, beni yanlış anlamazsan birşey söylemek istiyorum.
Barış:
- Olur mu öyle şey, sana güvenir ve severim.
Ramadan:
- Bilirim her şeyi kendin yapmak istersin, sen tanıdğım hayatda tanrıya inanan tek insansın gerçek anlamıyla, gördüğün, duyduğun yardıma muhtaç insanlara hep yardıma koşarsın, derdini bilirim anlarım seni, sen de inançlı kardeşlerinden yardım neden istemiyorsun? Köyün cami ve onun bağlı olduğu din kuruluşlarından, hep övgü ile bahsedersin insanlara, müslüman müslümanın kardeşi dersin senin kardeşlerin de sana yardım etsin.
Barış, düşünür :
- Aslında bu doğru, ben yıllarca ibadet kurumlarına yardım topladıklarında fazlasıyla verdim.
Ramadan:
- Süt ve yünlerden çok olmasa da para kazandın, belki evinin çatısını yaptırabilirdin.
Barış:
- Evet yaptırabilirdim belki, o zaman çaresiz insanlara nasıl yardım ederdim. Tanrım bana yardım edecektir.
Yayla dönemi biter, Barış köye gelir gelmez koyunları sahiplerine teslim eder ve koşarak din görevlisinin yanına gider, durumunu anlatır, kendisi için din kardeşlerinden yardım toplanmasını ister.
Din görevlisi:
- Ben bunu yapamam, yetkim yok ancak benim bağlı olduğum din kuruluşuna git onlar yardım edebilir.
Barış bu sözleri duyduğunda çok sevinir, koşarak evine gider.
Barış sabahtan kalkarak din kuruluşuna gider, derdini anlatırken sözünü keserler, bağlı oldukları merkeze gitmesini söylerler. Barış o gün din merkezine gider, en yetkiliyi bulamaz, yardımcılarından birinin yanına gider derdini anlatır, yardımcı dua edeceğini söyler, tanrı yardımcın olsun der, yardım toplayamacaklarını söyler, ülkenin din merkezine gitmesini, ancak onların belki yardım edebileceklerini söyler. Barış ellerini kaldırarak yardımcının yanında tanrım sen islam kardeşliğini koru diye dua eder. Barış oradan ayrılır, adresi alarak cebindeki parasına bakar sayar, ülkenin en yetkili din merkezine bilet alarak gider. Genel merkeze gelir bir yetkili bulur, derdini anlatır, yetkili ona şu sözleri söyler:
- Barış durumuna çok üzüldüm, tanrıya senin için dua edecem, biz ülke genelinde para toplarız fakat dış ülkedeki müslüman kardeşlerimize göndeririz, sen bir adresini gene de bırak, bu arada seni buraya kim gönderdi.
Barış:
- İslamiyette ilk yardım akrabana sonra yakın komşuna sonra yakın insanlara sonra ülkendeki fakirlere daha sonra, dış ülkelere yardım gönderilmez mi müslümanlıkta bu değil mi?
Yetkili hiç bir şey söylemez bu sözler karşısında. Barış odadan çıkarak başka yetkilerle görüşür aynı sözleri duyar, en yetkiliyle görüşmek ister bir türlü olmaz, oradan çıkarak köyüne gider. Din görevlisine olanı biteni tek tek anlatır, din görevlisi üzülür.
Din görevlisi:
- Birşey diyemem, sen zeki adamsın çok para değil evin çatısı kazanırsın, takma kafana tanrı yardım eder.
Barış:
- Olay artık evin çatısı değil hocam, bu nasıl din anlamak istiyorum.
Din görevlisi:
- Aman dikkat et dinden çıkarsın, senin kafan karışmış evine git güzelce bir dinlen.
Diğer sayfalar: