HABERLER
Dini Haber

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 4

Yazan: Zübeyde Savaş
15 yıl tanrı ve ateizm 4, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 4

Muhtarın içinde pişmanlık oluşur devamlı, ben bunları hiç düşünmedim, benim müslümanlığım nerede kaldı tanrım beni affet ne olursun diye yalvarır, Barış’a dönerek:
- Sen hazırkıllara başla yayla için, hazır olduğunda gidersin, ben camiye geri dönüyorum.

Barış:
- Bir şeymi unuttun.

Muhtar üzgündür.
- Evet, tövbe etmeyi şimdi daha iyi anladım, boşuna geçirdiğim zamanı, nefsim ve arzularım dünyada hiç bitmiyecek sandım, sen haklısın, ben sadece kendim için yaşadım hiç ölmeyecekmiş gibi saltanat sürecem zannettim, şimdi baktığımda geçmişe elli sekiz yıl olmuş ömürde sana bu yılları anlatmam elli sekiz dakika bile sürmez, elli sekiz yıl daha kaldı mı ömürde, sen bana öğrettin tanrıyı teşşekkür ederim.
Muhtar, yayla döneminde gerekli olan çobanlık parasını verir.

Barış:
Tanrı bağışlayandır, affedicidir, bizi yaratan bizim için en iyisini bilir. Biz zor durumda olsak bizim için yardım etmez mi din kardeşlerimiz, müslüman müslümanın kardeşidir. Tanrı izin verirse yayla için hazırlığımı yaptım, yarın koyunları toplar yaylaya giderim, sen git camiye samimi ol tanrıya ben seni samimi buldum, bu sözlerin karşısında tanrı katında da şahitlik ederim.

Barış sevinir muhtarın tanrı inancı karşısında,  evine doğru giderken muhtar için dua eder, muhtar camiye girdiğinde göz yaşları yağmur gibi dökülür üzüntüsü ve sevinci karşısında, saatlerce af diler tanrıdan.

Barış sabah namazını ve ibadetlerini yaptıktan sonra eşyalarını toplar, köpeklerini de alarak sevgiyle köylünün ahırlarından koyunları toplar.

Barış köyden uzaklaşırken tanrının affetmesi için dua eder, yaylaya varmasına bir gün daha vardır, gece olurken su kenarında sürüyü toplar ve mola verir, koyunların yanına giderek tek tek sever, aralarında güçlü bir bağ oluşmuştur. Gece olduğunda Barış namazlarını kılar, ibadet ve dualarını yapar, yıldızları izlerken uyuya kalır; Rüyasında çölde su aradığını görür, korkar, hemen abdest alır tanrı için namaz kılar, dua eder, koyunlara bakar hiç bir sorun olmadığını görür, tanrı nasıl emrettiyse o olur, her şeyi bilen yüce tanrıdır der ve dua ederek yatar. Güneşin doğmasına az bir süre kala uyanır, sabah namazını kılar, diğer ibadetlerini ve duasını eder, sürüyü toplar yola koyulur,  koyunlara ilahiler söyler, koyunlar yayla özlemiyle yolda durmadan, otlamadan yürürler. Öğlen olurken on iki evden oluşan küçük bir yayla köyüne yaklaşır; Sürü evlere yaklaşırken yolun kenarında bir evden yalvarışlar ve bağırtı sesleri duyulur; Barış eve doğru baktığında evin yanında iki yaşlı kişi ve üç tane erkek görür, yaşlılar yalvarırken erkekler sert tavırlar sergiler, elli altmış metre ilerde insanlar o yaşlı insanları izlediğini görür, bir anlam veremez, sürünün sesleriyle karışır sesler, eve doğru yaklaştığında selam verir:

Barış:
- Dede ne oluyor, seslerinizi acı dolu.

Adamlar kaba tavırla:
- Sanane, çoban sen sürünü al git burdan.

Barış üzgündür, nineye dönerek:
- Nine ne oluyor, kim bu adamlar.

Nine göz yaşları içinde:
- Oğlum, benim oğlum bu adamlardan borç almış fakat şu anda veremiyoruz, oğlumun da durumu iyi değil biraz zaman istiyoruz, paramız yok, ekmek bile alamıyoruz, evde patatesten başka bir şey yok, aylardır yediğimiz o.

Adamlar ninenin lafını sertçe keserek:
- Boşuna konuşma nine paramızı ver, alana kadar gitmiyoruz bunları çok duyduk biz.

Barış üzgündür:
- Sizlerin tanrı inancı yok mu?

Adamlar:
- Önce para çoban! Bize ne açmış, tokmuş, biz paramızı biliriz, hem sen kim oluyorsun, sürünü al git bir daha demem haa !

Barış, ninenin ve dedenin ağlamalarına dayanamaz:
-Ben tanrı misafiriyim, bu yaşlı insanların borcu olabilir fakat isteme şekliniz ve tavırlarınız çok hatalı, tanrı bir gün bunun hesabını sorar bunu unutmayın.

Adamlardan biri Barış’ın yanına gelerek serçe eliyle iter:
- Çoban sen çok oldun, laftan da anlamıyorsun galiba.

Barış düşünür, etrafına bakar,  ilerde köylüler onları izler, burdan gitsem yaşlı insanlar nasıl olacak yüce tanrım der içinden, adamlara döner:
- Ne kadar bu yaşlı insanların borcu.

Adamlar gülerek:
- Sen verecen galiba, senin anlıyacağın dilde anlatayım on koyun parası olsa yeter.

Barış bir anda muhtarın verdiği para aklına gelir, arkasını göner adamlardan biraz uzaklaşarak parasını sayar, oldu bu iş der,  tanrıya dua ederek geri gelir:
- Tamam on koyun parası verecem size, dede'nin senet  gibi bir şeyi var mı sizde.

Adamlar şaşırır:
- Evet var, sen parayı ver yeter ki biz de senedi.

Dede ve nine ağlayarak sesli bir şekilde:
- Yüce tanrım senden razı olsun evladım, sana borcumuzu öderiz.

Nine ve dede göz yaşlarıyla dua ederler, sesli sesli ağlamaktan gözleri morlaşmış, yalvarmakdan dudakları kurumuştur. Barış parayı vererek adamlardan senedi alır yırtar atar, Barış adamlar giderken:
- Bir dakika bu yaşlı insanlardan helallik (5) alın, özür dileyin, yarın tanrı size neden bu kadar acımasız davrandınız bu yaşlı, çaresiz insanlara derse ne yaparsınız?

Adamlardan biri dönerek alaylı tavırlarla:
- Borcumuzu istedik deriz, çoban şunu unutma bu sözlerim de sana ders olsun, para yasadır kimde çoksa kontrol onda olur.

Adamlar gülerek  oradan uzaklaşırlar. Barış nine ve dedenin yanına oturur, nine ile dede Barış’ın elini öpmeye çalışırlar.
Barış:
- Aman ben öpim elinizi.

Dede:
- Olur mu oğul, tanrı razı olsun senden, sen bizi öyle bir dertten kurtardın ki bilemezsin. Yedi yıldır bunlara neyimiz var neyimiz yok sattık, elimizde olan bir ineğimiz vardı onu da geçen ay aldılar, en azından süt satar, yağ yapar satar bir miktar para alırdık.
Beş, on dakika  nine ve dede ağlamaktan konuşamaz.

Nine:
- Oğul, tanrı seni sevdiği kullar arasına alsın, bizi cehennemden aldın ey oğul ne acılar çektik ki bir bilsen.
Barış’ın bu sözler karşısında gözleri dolar.

Barış:
- Dede bu kadar acı çekiyorsunuz da, camiden, din kuruluşlarından neden yardım istemediniz?

Dede:
- İstemezmiyiz be oğul, çalmadığımız, gitmediğimiz kapı kalmadı en fazla bir çuval yiyecek verdiler, biz çilemizi borcumuzu anlatırken kapıdan kovuyorlar ahh oğul!
Barış yardım edilmemesine bir anlam veremez. Nine eliyle göstererek:
- Bak bizi izliyorlar komşular, yardım istediğimizde de sadece izlediler.

Barış, ayağa kalkar, onları izleyenlerin yanına gider:
- Tanrı bizlere müslümanlığı verdi, ey arkadaşlar sizler de müslüman mısınız?

Köylüler hep birlikte:
- Evet.

Barış göz yaşlarıyla:
- Müslüman müslümanın kardeşidir, dinimiz yardımlaşmayı emreder ilk önce akrabalarımıza sonra en yakın komşumuza yardım etmemizi emretmiştir.

Diğer sayfalar:
◄ [3] , [5] ►
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »