15 YIL TANRI VE ATEİZM | 13
Arda, üzgündür:
- Çektiklerin için çok üzgünüm, üzgünüm demek de yeterli olmaz tabi, on beş yıl, bu süreyi iki kelimeyle geçiştirilmez, bilemiyorum bizleri tanrı dünya'ya imtahan etmek için gönderdi.
Barış:
- Nasıl ?
Arda:
- Bunu bilemem, eminim ki tanrının bir bildiği vardır, tanrı ilk insan olan Adem ve Hava’dan yarattı cennette yasak meyveyi yedikleri için dünya'ya gönderdi onlardan insanlar çoğaldı, şeytan da insanları tanrıya karşı
Barış, sözünü keserek:
- Bir sorum var, tanrı inancı olmayan biri zor durumda olan insana yardım ettiğinde bunu şeytan mı yaptırır ?
Arda:
- Bence tanrı yaptırır.
Barış:
- Nasıl olur, tanrı, inancı olmayan insana yardım eder mi ?
Arda:
- Tanrı her insanın kalbini iyi bilir.
Barış:
- Çok güzel, insanın çektiği acıların sorumlusu tanrı o zaman doğru mu?
Arda:
- Evet, tanrı insanları farklı işler yapmasını ister, bu nedenle her insan farklı hayat sürer.
Ramadan ve Abdül artık dayanamazlar ikisi de aynı anda:
- Benim yaşadıklarımıda dinle o zaman.
Arda şaşırır, Abdül, Ramadanın anlatmasını ister ilk önce, Ramadan acı dolu hayatını anlatır.
Ramadan:
- Benim istediğim insanların aynı durumda olması kesinlikle değil tabi, herkes'in farklı işlerle uğraşması heyecan dolu yaşanmasını sağlar, dünyanın yarısından fazlası bir tanrıya inanır, inandığı din hangi din olursa olsun, bu inandıkları tanrı yardımlaşma üzerine kurulmuştur, yardımlaşma kimin elinde? Tanrı adaleti nerde? Ben hastama ilaç alamazken zengin şarap markasını seçmekte zorlanrsa ben tanrı adaletini sorarım. Nerdeyse bir çok bilim kitapları okudum, araştırdım özel dersler aldım neden biliyormusun evlenip çocuklarım olduğunda bilgili olmak için.
Ramadan yüzünü yıkar, elinde içki şişesiyle gelir:
- Bu canları tanrı aldı doğru mu ?
Arda, üzgündür:
- Evet, bunların da bir açıklaması vardır tanrı katında.
Ramadan:
- Dedem ailesi için kendini ölümün içine attı, savaşan iki aynı dine sahip ülkeydi, bunu da tanrı mı istedi ? İnsanların ölmesini, ölenler aynı inanç içinde bulunan aynı ibadeti yapanlar değil miydi ? Bu nasıl olur, dünya üzerinde aynı dine sahip bir çok devlet de savaştı, tanrı bu savaşların neresinde?
Arda:
- Bu liderleri kandıran şeytanın eseri olmalı. Tanrının yüceliği sonsuzdur insanlar için de ne düşündüğünü bilmek mümkün değildir.
Ramadan:
- Hayır, hayır söylemek istediğim tanrıya inanan insanların nasıl olur da birbirlerini öldürmesine müsaade eder ? Şeytan yer yüzünde daha mı güçlü o zaman.
Arda:
- Şeytanın kurduğu tuzağın içine düşen insanlardır.
Ramadan:
- Kim tuzağın içine düşen, inanan masumlar mı, çaresiz olanlar mı, neden savaşı başlatanlar yok savaşta o zaman, şeytan da onları tanrı gibi seviyor olmalı.
Arda düşünür:
- Bilemiyorum.
Ramadan:
- Tarihe baktığımızda kaç tane kral, ülke lideri savaşta öldü yüzü geçmez belki, sadece çok daha geçmişe bakarsak kabileleri ve küçük, büyük topluluklarıda saysak belki, topluluk lideri, kabile reisi, kral ve ülke lideri, peki ölen insan sayısı ne kadardır savaşlarda bu sayıyı kim hesaplayabilir.
Arda gururla tanrıyı savunur:
- Şeytanın insan üzerinde gücü vardır, insanoğlu şeytanın tuzağına kolayca düşebilir, insan zevkleri ve para şeytanın kolayca kullandığı araçlardır.
Ramadan:
- Bu oyun oynanırken açlığı çeken ailem ve ben dökülen göz yaşı, kazanan kaybeden var mı? Kim güçlü oyunu mu bu oyunu yazan kim? Bu oyuncular neden aç yaşayan ve fakir insanlardan oluşuyor? Neden zengin de yok içlerinde, yoksa zenginler seyircimi bu oyun içinde. Ben babamın cenaze masrafı için köyün zenginine on gün çalıştım, bu da yetmezmiş gibi cenazeden bir gün sonra işe çağırıldık.
Arda:
- Bilmiyorum, zenginleri eleştirmek niye ?
Abdül:
- Tanrı ve tanrı adaletini bulmak için insanların nasıl yaşadıklarını incelemelisin. Dünya da bin kişiden birisi lüks hayat sürerse geri kalan yoksulluk çekerse ben tanrı adaletini sorgularım bu benim en doğal hakkım.
Ramadan:
- Zenginleri kesinlikle eleştirmek değil, tanrı adaletini bulmak, baba oğlunun aç açık kalmasını ister mi ?
Arda:
- İşte burda haklısın dünya'yı bir sınav olarak düşünmen gerekir.
Ramadan:
- Tamam bu şekilde düşünelim, insanlar açlıktan ölürken, onurunu kaybederken, çocuklarına gelecekle ilgili ümidi olmazken, tanrıyı nasıl olur da bir imtihan olarak düşünebiliriz.
Arda:
- Tanrı cennet vadeder.
Ramadan:
- Ya bu dünyada eziyet çekenler, toplumdan itilenler, parçalanan hayatlar öldüğünde mi mutlu olacaklar, eziyet edenler mutlu yaşam sürerken.
Arda:
- Bilmiyorum eziyet edenler şeytana uyanlardır.
Ramadan tevessüm eder:
- Aklıma bir fıkra geldi sizlerede anlatayım, adamın biri sokakta olur olmaz kötü şakalar yaparmış insanlar şikayet eder, mahkemeye hakim karşısına çıkar ve hakim neden yaptın bunu dermiş, adam şeytana uydum hakim bey beni kandırdı. Hakim adamı serbes bırakırmış, bu olay beş altı kez tekrarlanır, hakim tekrar sertçe sorar neden yaptın gene, adam tam konuşurken şeytan çıka gelir, şeytan hakime ve adama bakar; hakim bey ben bu adamı tanımam bile her yaptığını benim üstüme atmasın bu insanoğlundan benim çektiğim ne, şikayetçiyim hakim bey der.
Gülerler, sohbet gittikçe daha da güzel bir ortamda devam eder.
Ramadan:
- İşte benim anladığım şeytan sadece insanların kötülüklerinin arkasına sığındığı ve tanrı ismine leke gelmemesi için yaratılan bir şeydir, bir de şu şekilde düşünelim isterseniz şeytan hiçbir ilahi kitapta yer almasın şeytana bağlanan herşey tanrı adında olsaydı sizce tanrı ne kadar inandırıcı olurdu.
Arda:
- Bunu hiç düşünmemiştim, şeytan olmasaydı tahminim ilk insanları da tanrı dünyaya göndermez, insanoğlu cennette kalırdı, şeytanda tanrının melekleri arasında yer alırdı.
Ramadan:
- Duymak istediklerim bunlar değildi, hayatında yoksulluk çektin mi? İnsanlar yemek yerken sende hayal edip karnın doydu mu?
Arda:
- Ben bunları hiç yaşamadım, ailem varlıklı ve durumları iyiydi, tanrının da yoksulluk yaşatmaması için dua ederim.
Ramadan:
- Bunları yaşamadığın için bilemezsin anlayamazsın, hiçbir zaman da yaşamanı istemem, zaman içinde ailen ve sen kaç yoksulun elinden tutup ona da bir hayat yaşamasını sağladınız.
Arda, üzülerek.
- İbadet yerlerine yardım ettik sadece. Bunun için üzgünüm.
Ramadan:
- Yardım isteyene yardım edilmediğinden tanrı yardım etmeli, şeytan kandırdıysa din kardeşlerini tanrı üstünlüğünü, gücünü yaratıcı olarak adalet sağlamak için o aç kalan insana yardım elini uzatıp onu kurtarmalı, tanrı yardım etmezse ne olur peki, şu şekilde yaşanır, yaylada bir koyunu kurt sürüsüne bırakmış gibi yaşanır hayatı. Kurtlar öyle bir saldırır ki öldürmeden canlı canlı yerler, ölümse o aç olan insana kalır. Tanrının olmadığını anlamak bu kadar zor değil, din kardeşleri neden yardım etmez peki, çünkü ederlerse başkaları da yardım ister diye, işte tanrı anlamı.
İçerde buz gibi hava olur, kimse söyleyecek bir söz, cümle bulamaz içlerinde canlanmıştır o günlerin acısı.
Ramadan:
- Barış bir çok insana yardım etmiştir ve neredeyse bir çok kişi tanrı dostu diye anlatır diyardan diyara en çok bilinen iki yaşlı insana yaptığı yardımdır.
Abdülün gözleri yaşla dolar, üzüntüsü ve kederi insanın içini parçalar, kalbinde olan hançerin kurcalanması gibidir, Ramadan yaşlı insanların oğlu olduğunu söylemez incilmemesi için.
Arda:
- Bende duydum, Barışla tanışmak gurur verici.
Ramadan:
- Abdülle bir hafta önce köyüme gittik, gece geri dönerken Abdül üç ev aşşağıda sesler ağlamalar geldiğini söyledi, biz de çok yavaşca eve doğru yaklaştık evde bir bayan çocukları için eşinden bir şeyler istiyor eşi de bende almak istiyorum param yok borcumuz var iki gün sonra adam borcunu istediğinde ne derim diye ağlıyor tanrıya dua ediyordu, yarın sabahtan evinde tek kalan evin süt ve yağ ihtiyacını karşıldığı ineğini şehire satmaya götürmek zorunda olduğundan bahsediyor ve ineğin parasını verdikten sonra da az bir borcu kalacağını ve o kişiye yalvararak biraz daha süre vermesini isteyeceğini söylüyordu ağlamaktan da konuşması devamlı yarıda kesilirdi, hangi akrabasına hangi komşusuna gittiyse yardım etmediklerinden bahsediyor, kimsesiz kaldıklarını anlatıyordu eşine, ben onurumla yaşamak istiyorum diye ağlıyordu. Uzunca bir süre dinledikten sonra eve geri geldik saatlerce Abdül’le bir birimize bakarak ağladık, bu aile zar zor geçinir yaşarlardı tanıyorum, dilinden dua eksik olmayan çok dindar bir kişiydi, neden borçlandığını bilmiyoruz. O gece bu insanlara yardım etmeye karar verdik, sabah güneş doğana kadar uyumadan adamın evden çıkmasını bekledik, güneş doğmadan adam evden ineğiyle birlikte çıktı, uzaktan takip ederek şehre gittik kasaba giderek ineğini sattı ve gitti, beni herkes tanıdığı için Abdül’ü gönderdim kasaba, Abdül ineği kaça aldığını sormuş. Abdül kasaba adamın durumunu ve ineği neden sattığını anlatmış, aldığı aynı paraya ineği kendine vermesini istemiş, kasap adamı tanıdığını durumunu bildiğini daha önce de bir çok hayvan getirip sattığını söylemiş, bu sözleri duyduğunda Abdül çok sevinmiş, sonra kasap kesinlikle olmaz demiş zaten üç kuruşa aldım adamdan ben ticaret yapıyorum banane onun borcundan beni hayır kurumumu zannettin demiş, aldığı paranın iki katını istemiş. Abdül benim yanıma gelerek olanları anlattı ne yapalım dedi, kasaba bir kez daha rica etmesini söyledim, kasap adamın durumunu anlatma ben kazancağım paraya bakarım demiş. Abdül ineği kasabın dediği fiyata aldı, köye giderken üzgülerek bir birimize bakardık, Abdül bu insanlarda nasıl bir duygu var diyordu ben de gülüyordum. Köye uzak bir mesafe de durduk gece olması için, karnımızda çok açıkmıştı fakat yiyecek alacakda bir yer yoktu, gece yarısına kadar insanları konuştuk, bazen de güler gene aç kaldık diye fakat bu seferki aç kalmamızın tatlı bir yanı olduğu için mutlu olur açlığımızı unuturduk. Gece yarısını geçerken adamın evinin kapısına ineği sessizce bağladık, bir poşedin içine kasaba inek için ödediğimiz paranın iki katını koyduk taşla birlikte sıkı sıkı bantladık Abdül evin camından içeri poşedi attı cam buz gibi dağıldı, biz hızlıca benim eve gittik, önce korku sesleri duyduk sonra bu sesler mutluluğa dönüştüğünü duyduğumuzda bizim de içimiz huzur dolmuştu amacımıza ulaşmıştık, evden sabah olurken anca çıktık o insanlar sevinçten yeni uyumuşlardı, biz insan olarak yapmamız gerekeni yaptığımız için mutlu ve sevinçliydik, iki gün sonra köye gittiğimizde neler anlatıyorlardı bir bilseniz tanrının büyüklüğü, merhameti, tanrı adaleti, zor durumda olanın koruyucusu neler neler biz gülüp geçtik. Para gerçekliği tanrının da nasıl ne amaçla kullandıklarını anlamakta zor değildi.
Arda:
- Neden sizin yaptığınızı anlatmadınız.
Ramadan:
- Bunu istemiyoruz, insan olduğunu bilen kişi bunu yapmaz, gülerek baktığımsa tanrının yüceltilmesi hemen yaşanır neden acaba? Bizim yaptıklarımızla tanrının beslenmesi sağlanıyordu bunu bir amaç için kullanıyorlardı, bizler bu yardımı yaptığımız bilinirse insanlar öldüğümüzde dahi mezarlarımıza gelerek yardım isterler ümitleri kaybolduğundan ve bizim mezarlarımıza ümit bağlarlar, tanrı ümidi verenler bu insanlara neden yardım etmiyorlar ? Bizler bu insanların gerçeği görmesini istiyoruz.
Arda:
- Bilmiyorum, buna vereceğim bir cevabım yok.
Ramadan:
- Bizim yaptıklarımızın nasıl olduğunu araştırmadılar, bence araştırılmamasının sebebi kendilerine fayda sağladığından, gerçeği ise onlara fayda yerine zarar getireceğini bildiklerinden.
Arda:
- Bilemiyorum.
Ramadan:
- Her dinin önde gelenleri bilim adamlarına dini araştırın der mi ?
Arda:
- Zannetmiyorum.
Diğer sayfalar: