MARDAKİ ADAM'IN SORGULAMASI
YouTube'da bazıları beni Mardaki Adam diye bilirler.
Ben
Güney Kafkasya’da, Azərbaycan’ın kuzeyinde, Kafkas halkının yaşadığı bir köyde,
ailenin en küçük oğlu olarak dünyaya geldim. Bizim buralar Sovyetler
Birliği’nden kaldığı için insanların çoğunun dinle o kadar da yakınlığı olmaz.
Müslümanım der geçer. Sadece her on yada on beş kişiden biri dindardır. Ben
psikolojik olarak küçüklüğümden beri diğerlerinden farklıydım. Henüz 5
yaşındayken babam eve Türkiye kanallarını gösteren bir cihaz (supermax) almıştı.
Gezmeyi sevmeyen biri olduğumdan, evde oturup Türk kanalları, yabancı çizgi
filmler, Türkçe dublaj filmler izleyerek geçti çocukluğum. Nitekim bu sonralar
bende ciddi sorunlar yaşatmıştı. Özellikle okul arkadaşlarımın çoğunda Türkiye
kanalları olmadığı için ve onlar benim kadar televizyon izlemediği için onlarla
aramda bir noktadan sonra fark oluşuyordu ve ben yalnızlaşıyordum. Fakat bu Türk
kanalları ve ardından gelen You Tube, aynı zamanda bazı akrabalarımın dindar
oluşu benim İslam'a yakınlaşmamı sağladı ve onuncu sınıfın sonlarına doğru ben
artık namaza başladım. Artık camiye gidiyor, oradakilerle arkadaşlık kuruyordum.
İnternette yine dini kanalları izliyordum. Artık bir çevrem oluşmuş. Adeta
duraksamış hayatıma bir amaç gelmişti. İlk zamanlar adını tam söylemesem, köşk
desem çoğunluk tanıyacaktır. İşte o malum grupların sıkı bir taraftarı ve aşırı
bir İslam fanatiği olmuştum. İnternette, özellikle Facebook'ta o zamana kadar
varlıklarından bile haberdar olmadığım ateistlere saldırmaya "Ulan Ateistler her
şey tesadüfen mi oldu" gibi gibi şeyler söylemeye de başlamıştım. Facebook'taki
ateist gruplarında da gerçek İslam bu değil gibi şeyler yazardım. Şaka bir yana
ben onları yazarken hem İslam'la ilgili hiç bir şey araştırmamış hem de daha
"Gerçek İslam bu değil" klişesinden bile haberdar değildim. "Afganistan'da bir
kadını öldürmüşler" yok o gerçek İslam değil, "Turan Dursun'u katletmişler" yok
o gerçek İslam değil. Gerçek İslam barış, dostluk, kardeşlik, iyilik dinidir.
Hakkını yemeyim İslam'ın hatta bir çok dinin güzel yanları da var. Kardeşlik te
kuruyor üstelik. İlk zamanlar müziğin tamamen haram olduğunu zannettiğim için
evde müzik açıldığı zaman kulaklarımı tıkardım. Sonra yine bir dindar yakınım
yok öyle bir şey demişti. Tekrar müzik dinlemeye başlamıştım. DİN için bir çok
insanla tartıştım. Okulda Müslümanlar bir-birilerini kesip biçiyor diyen
arkadaşımla mı dersin, babamla mı dersin..
Camide bile bize ilk defa mezhep ile ilgili konuştuklarında biz şafileriz
demişlerdi. Ben hiç sorgu-sual etmeden kabul etmiştim. Şiiler yanlış yolda,
Hristiyanlık ve Yahudilik zaten tahrif olmuş, ateistler desen her şeye tesadüf
diyor. Halbuki Kur'an'da bir çok bilimsel mucize var. Oh be. Ergen yaşta
hakikati bulmuştum. Allah bana yeter deyip ateşli bir İslam fanatiği olmuştum.
O dönemler YouTube'da Türk You Tube kanallarını izleyip tarih
tutkunu olmuştum. İslam tarihi, Türk tarihi gibi alanlara merak salmıştım.
Okulun son senesinde üniversiteye hazırlanmaya başladım ve başkalarının
yıllarca çalışıp yapamadığını yaptım ve sadece on aylık hazırlıkla
üniversiteyi kazandım. Artık hayatımda ilk kez doğru düzgün bir şekilde köyden
çıkmıştım. Bakü'ye geldim. Burada dindar bir yurtta kaldım. Yurt yine
Türkiyeli bir cemaat tarafından kurulmuştu. Yurtta Şii de vardı, Sünni de,
hatta ikinci yıldan itibaren Vahabi ve hadis inkârcısı bile görmüştüm. Fakat
çoğunluk ehli-sünnetti, benimle aynı yerden gelenler bile vardı.
İlk senem gayet güzel geçti. Arapça Kur'an okumayı öğrendim. Her hafta dini
sohbetlere katıldım. Hatta ilk zamanlarımda şahsi bir sloganım bile olmuştu:
"Benim için hayatta ilk başta gelen şey din, din, din"...
İlk senenin ortalarına doğru artık eskiden özellikle bir zamanlar kitap
düşmanı olan ben artık kitap ve edebiyat okumaya başladım. Artık yavaş-yavaş
kitaplar hayatımda önemli bir yer teşkil etmeye başlamıştı. Bir süre sonra
dedim ki keşke şu çocukluğu televizyonla değil kitaplarla geçirseydim.
Üniversite dersleri, orda gördüklerim, Güney Azerbaycan'dan gelen ve en güzel
dinin hümanizm olduğunu söyleyen birine "İslam hümanist bir dindir" dediğim
günler hala aklımda. Artık hem kitaplarla, hem de internette, tarih, edebiyat,
sosyoloji, ilahiyat, siyaset, felsefe gibi alanlarla ilgili bilgiler
ediniyordum. E yurtta malum her tip var; tarih okuyanda psikoloji okuyanda,
aşırı dindarı da. Hiç unutmam Türk bir hadis inkârcısı vardı. Hatta
Azerbaycanlı, dünya düzdür diyen de vardı. Ama çoğunluk gayet iyi, eğitimli,
akıllı ve dindar bireylerdi.
Şiileri de ilk defa orda tanıdım. Gel gelelim ikinci senenin başlarına. Artık
2015 yılının martından 2017-nin sonlarına kadar olan normal dindarlık dönemi
sona ermiş ve sorgulayan dindar dönemi başlamıştı. Eee, dünya edebiyatı okuyup
ayrı-ayrı düşünceleri tanıyorsun, dünya tarihi okuyup ayrı-ayrı milletleri
tanıyorsun, farklı düşüncelerin olduğu yurtta kalıyorsun, üniversitede ve
internette bir çok şey öğreniyorsun. Hatta ikinci yılın başında Bakü'deki bir
Ortodoks kilisesine gitmiştim Ortodoksların nasıl içten ibadet ettiğini, nasıl
içten inandıklarını gördüm. Adeta biz her akşam, akşam ve yatsı namazlarında
veya cuma namazlarında nasılsak öyleydiler. E bu nereye kadar devam edebilirdi
ki? Bir noktada zaten patlak vermeye başlayacaktı. Ve bir YouTube videosu bunu
tetikledi ve ben ikinci senenin başlarında sorgulamaya başladım. Başlarda buna
karşı çıktım ve hep İslam'ı haklı çıkarmaya çalıştım. Bu da doğal tabi din
için bu kadar şey yapmışsın, bir çok insanın üstünden çizgi çekmişsin, babanla
dahi tartışmışsın, arkadaşlarının çoğu yurttan, ki onlarında çoğu dindar.
Fakat zamanla iman dağımda yarıklar oluşmaya başlamıştı. Aklıma ilk takılan
sorular "ya ben yanılıyorsam?" ve "ya başka bir yerde doğsaydım?" olmuştu. Ya
ben yanılıyorsam , ya doğru din Hristiyanlıksa, ya İncil tahrif olmamışsa, ya
Tanrı bu dünyayı Yahudiler için, diğer milletleri de onlara hizmet için
yarattıysa. Ya Tanrı bize hiç karışmıyorsa? Ya Tanrı yoksa? Gibi sorular.
Sonra da aklıma en çok takılan şey coğrafyaydı ki bu hala çöze bildiğim bir
sorun değil. Coğrafya ve zaman insanın zindanları gibi. Düşünüyordum,
Azerbaycan'ın çoğu dine önem vermez ama dini açıdan bizim gibi kuzeydekiler,
yani ülkenin en kuzeyindekiler Sünni, geride kalanların çoğu Şii idi.
Gittiğim kilisenin adı Rus Ortodoks kilisesiydi ve orda Rusça İncil
okunuyordu. Rahipler dahi Rus'tu. Hatta Azerbaycan Türkçesi ile doğru düzgün
konuşamıyordu aralarından biri. Orda ibadet edenlerde çoğunlukla Rus'tu.
Üniversitede Şii bir grup arkadaşım vardı. Kendisi sonradan dine yönelmiş bir
kızdı ve bize "Şiilik bir mezhep değil, bir makam. O makama herkes ulaşamaz"
demişti. "Hadi oradan" diyorum bende. Kendisi Şii coğrafyasında dünyaya
gelmişti. Ya İsrail'de doğsaydı. Bu coğrafya meselesi kafamı allak bullak
etti.
Niye İtalya'daki Hristiyanların çoğu Katolik te Rusların çoğu Ortodoks? Niye
Hindistan'da ineğe tapılıyor da İsrail halkı Yahudi? Uzak Doğu çoğunlukla
dinsiz ama Arabistan'da niye çoğunluk Hanbeli? ABD çoğunlukla Protestan veya
farklı gruplara ayrılmış. Zavallı Afrikalı ne yapsın onun dünyadan haberi yok.
Ya bana bunu diyen kız Finlandiya'da aşırı ateist yada İran'da aşırı Şii bir
ailede doğsaydı? Ya Mısırdan aşırı Müslüman, İsviçre'den aşırı Kalvenci bir
ailede ya da M.Ö. Roma'da doğsaydı? Bunun gibi sorularla kafam dolmuştu.
Vikingler arasında, Rönesans dönemi Avrupa'sında, 1000 yıl önce kızıl
derililer arasında bir çok yer var. Şimdi bazıları "şahsın haberi yoksa
mükellef değil" diyorlar. Bende diyorum ki madem haberi yok, o zaman ilk
olarak onu yaratmanın anlamı neydi? İkincisi madem haberi olmayana sıkıntı yok
o zaman bu dini niye bu kadar yaydılar? Yaymasaydılar, tebliğ etmeseydiler
zaten cehennem diye bir yere gitmezdik. Yani dini tebliğ edenler aslında bizi
bir bakıma cehenneme gidebilecek bir yola sokuyor.
Araştırmalara
devam ettim. Bir çok hocayı dinledim. Ama en çok ehli sünnet hocalar. Hadis
inkarcılığı en baştan saçma gelmişti. Sanki İslam'ı modern döneme uyarlama
çabaları. Şimdi bunu dinleyen bazı hadis inkârcıları kesin "ya bu Sünnilik
yüzünden bu hale geldi" diyecek. Ben de onlara "hadi oradan, dini kesip
biçmeye çalışmayın, din neyse onu kabul etmişim, sizin dediğiniz yollardan ben
çoktan geçtim" derim.
Hele şu on 19'culuk varya tam bir zırva. Sorgularken neler neler gördüm
kelimeler kifayetsiz kalır. Annenin diz kapağı da olsa şehvet uyandırır
diyenimi ararsın, kız çocukları pantolon giyemez diyenimi, kızlar okula
gidemez diyenimi dersin, demagoji fırtınası yapanımı dersin, sokakta ateist
parçalayıp gerçek ateist karşısında zırvalayan mı, namaz kılma oranı 75% olsa
dünyanın süper gücü oluruz diyen mi dersin.. Görende sanacak ki ABD, Çin,
Japonya 7/24 namaz kılıyor.
Atatürk'e hakaret edip Stalin'i evliya yapanı bir taraftan. Sahi bu insanlar
neden Atatürk düşmanı? Tamam Osmanlı'nın Türk ve İslam tarihinde yeri büyük
fakat Osmanlı zaten çöküyordu. Atatürk'ün yaptıkları, dinsizlerin hiçte bize
anlatıldığı gibi olmaması..
Hristiyanların içinden Newton, ateistlerin içinden Niçe, deistlerin içinden
Viktor Hugo, Müslümanların içinden El Biruni gibi adamlar çıkmıştı. Her
tarafın alimi de vardı cahili de.
Kendimle, aklımla, vicdanımla büyük bir psikolojik savaş verdim. Kendimi nasıl
yerlere sürüklediğimi gördüm. Hala ibadetlere devam ediyordum. Kur'an
mucizeleri diye anlatılan şeylerin gerçek yüzü, Gazali düşüncesi, suçluluk
psikolojisi aşılamaya çalışanlar, kandırmayı başaranlar, Rönesans, Reform,
insanın inancından ibaret olmaması gibi-gibi şeyler.
Kur'an mucizeleri diye anlatılan şeylerin ayet cımbızlama ve numeroloji
olması. Yıllarca salavat getirdiğim adamın 13 yaşındaki bir kızın babasını ve
kardeşini öldürüp aynı gece onun koynuna girmesi, İbn Rüşd'ün Gazali'ye karşı
çıkması, Ömer Hayyam'ın rubaileri, Şeriat mı Laiklik mi kapışması, evrim ve
yaratılış davası..
Azerbaycan'ın bile modern dönem düşüncesi Mirza Feteli Ahundzade ile başlıyor,
ki kendisi de dine karşı biriydi. O zamanlar mollaların Azerbaycan halkına
yaptıkları.. Ama beni en çok etkileyen İslam'da dinden çıkanların öldürülmesi,
yani mürtedin öldürülmesi mevzusuydu. Zamanında hümanist, insana, insan
düşüncesine saygılı dediğim dinin içinde böyle bir şey olduğunu öğrenince
inanamadım.
Müslüman şeriatı savunmalı fakat ben namaz kılan dindar bir Müslümanken bile
rahat-rahat sorgulaya bilmemi meğer laikliğe borçluymuşum. 700-1200-lü
yıllarda İslam'ın altın çağının 80% kısmının dahi antik Yunan üstüne
kurulması. Tamam doğrudur o dönemler Müslümanlar büyük işler yapmış. Sadece
Yunandan aldılar bitti demek doğru değil. Müthiş bir dönemdir, ama bu döneme
her şeyi vahye bağlayan Gazali düşüncesinin verdiği zarar büyüktür.
İslam coğrafyasında okuma yazma bilen insanın, en çok olduğu, daha gelişmiş,
daha özgürlükçü ülkeler olan Türk dünyası ülkelerinin, yani Azerbaycan,
Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerin bunu Müslümanların ilk emri olan oku
emrine riayet etmesine değil, ateist bir kuruluş olan SSCB-nin onları zorla
okula göndermesine borçlular. SSCB-yi ve sosyalizmi hiç sevmesem de gerçek bu
çünkü Sovyetler Birliği kurulana kadar bu bölgelerde okuma-yazma bilen insan
sayı çok-çok düşüktü.
Üstüne tarih boyunca öldürülmüş 440 milyon Müslümanın 420 milyonunu yine
Müslümanın öldürmüş olması. Avrupa'da 150 yıl bilimsel devrim yaşanırken
Avrupa'nın tam merkezinde at koşturan Osmanlının bu devrimden 0% pay alması,
insanlara her haline şükür edin diyenlerin çoğunun lüks içinde yaşaması.
Özgürlükçü, seküler düşünce derken nerelere vardım. Adeta çıkışı olmayan
labirentte hakikati arıyor ama aynı yerlerde dönüp duruyordum. Manevi bir
buhran içindeydim, diğer yandan da cehennem korkusu. Bütün bunların üzerine
OKB. psikolojim o kadar bozulmuştu ki bir ara yurtta namaz kılan bazı
arkadaşlarımın boynuna sarılıp "hakikat ne ulaaan?" demek gelirdi içimden.
Kendimi yüksek bir binadan atmayı dahi düşündüm.
Dinlerin insanlığa faydası olmuştur, doğrudur. Mimarlık eserleri, tablolar,
edebiyat vs. Fakat bugün artık yarardan çok zararı dokunuyor. Batı'nın 1500
yıllık karanlık çağı Orta Doğunun hali. Mezhep savaşları, Şeyhülislam yüzünden
rasathanenin yıkılması, matbaanın geç alınması falan derken kayış kopmuş
gidiyordu. Sokakta ateist bükenler neden buna ses çıkarmıyordu. Neden her şeyi
her seferinde saçma sapan örneklerle açıklamaya çalışıp üstüne analojiyi doğru
kurmuyorlardı.
Tam da her şey yavaş-yavaş biterken artık son döneme girdim, itiraf dönemi.
Kendime yanıldığımı itiraf etmem ve dinden uzak bir düşünce kurmam epey zaman
aldı fakat zamanla o iş de halloldu. Tam iki yıllık sorgulamanın sonuna
geliyordum ki uzun süre takip ettiğim, hatta ilk zamanlarımda baya sıkı bir
taraftarı olduğum, sonraları bazı açıklamaları hoşuma gitmediği için ara-ara
izlediğim malum kanalın evrim ile ilgili videosu çıkmıştı. Evrim ağacının ona
verdiği cevabı izledim. Yazık, yıllarca izledik, güvendik ve yalancı
olduklarını öğrendik.
Evrim ile ilgili daha öncede araştırma yapmıştım ama çok değil, o videodan
sonra evrim ve yaratılış ile ilgili biraz daha araştırma yaptım. Hala devam
ediyorum. Evrim ile ilgili bir kitap okuyorum. İnternetten bilimsel videolar
izledim. Yaratılışçıların inançlı insanların korkularına oynamaları, açık-açık
yalan söylemeleri, cımbızlamaları vs.
Evrim bazı modern takılan din adamları dışında kabul edilmeyen bir şeydi.
Evrime karşı çıkan bazı din adamlarının videolarını izledim ve onların
cehaletlerini gördüm. Hatta biri "teneke al ve iphone'a dönüşmesini bekle"
demiş. He kardeşim, sen bunu düşünebiliyorsun ama bu konu ile ilgilenen birçok
bilim adamı düşünemiyor. Evrimin bir doğa yasası olduğunu anlamıştım. O dindar
kanallarında metodunu çözdüm. Her seferinde meseleyi bir yaratıcı var, bir
yaratıcı var demeye getiriyorlar ki, Aristoteles'in "İlahi efir" anlayışına
benziyor. Sonra da konuyu buradan rap diye kendi inandıkları teist tanrıya
bağlıyorlar.
Vardığım hakikatler şunlar:
Edebiyat: Dünya edebiyatı mutlaka okunmalı bize çok faydası var. Ama
kendi edebiyatımızı da okumalıyız.
Tarih: Son 2500 yılda büyükten
küçüğe her millet en bir kere de olsa kendi sözünü söylemiş. Türkler 16
imparatorlukla, Farslar Ahameniş'lerle, Ruslar Rus imparatorluğu ile, Moğollar
Cengiz Han'la, ABD dolarla, Almanlar iki dünya harbinde yenilip yeniden
kalkınmalarıyla, Fransızlar Napolyonla, İngilizler dünyanın yarısı
sömürgeleştirmeleriyle vs.
Ve biz bugün varız ve dünya bize hiç bir şey borçlu değil. Dün Atilla Papa'ya
diz çöktürdü diye hiç kimse bize madalya takmayacak.
Biyoloji:
Evrim bir doğa yasası.
Sosyoloji: "Her asırda bir kaç kişi düşünür,
geride kalanlar onları takip eder." C. Meriç
Hayat: Dünya bir yarış
meydanı kaçanlar düşenlere bakmıyor.
Doğu-Batı meselesi: Ben batıyı
sadece alkışlıyorum. Tamam karanlık, emperyalist bir tarafı var orası doğru.
Fakat bir batılı gibi düşünün. İlk büyük filozoflar sizden çıkmış, ilk
cumhuriyeti siz kurmuşsunuz sonra doğudan Hristiyanlık diye bir din geliyor ve
1500 yıllık karanlık çağ. O dönem kilise, cehalet, veba, engizisyon, cadı avı,
ateşte yakma derken yaşanan sefillik. Orta çağ batı tarih ve edebiyatını
özellikle "Dekameron"-u okuyunca bunu daha iyi anlıyoruz.
Sonra Coğrafi keşifler, Rönesans, Reform derken kendini bilime, sanata ve
gelişmeye veriyorsun ve sonuçta dünya devi oluyorsun. Biz şimdi adamlara İslam
desek, İslam ve bilim desek adamlarda dönüp bize "biz Doğudan gelen bir dine
bir kere inandık ve bu yüzden 1500 yıl yerin dibine battık, neden bunu ikinci
defa yapalım? derse ne diyeceğiz?
Felsefe: Felsefede evet ahmakça
şeyler olabilir. Fakat bu onun baştan sona ahmaklık olduğu ve atılması
gerektiği anlamına gelmez.
Yaratıcı meselesi: Antik Yunanda bile
tanrı var diyen Sokrates, yok diyen Epikür, bilinemez diyen Sektus gibileri
vardı. 2500 yıl geçti. Bir sürü savaş, müzakere, filozof, ilahiyatçı, sanatçı,
Agustinus, Gazali, İbn Er Ravendi, Rene Descartes, Kant, Hume gibi isimlerden
sonra hala tanrı var mı yok mu diye tartışma devam ediyorsa bu tanrının
bilinmediği anlamına gelir.
Din: Din dindar insanların büyük bir
kısmı için tamamen dünyaya geldikleri coğrafya ve zamana bağlı. Teravih
namazlarında gördüğüm dindar Müslümanların küçük çocuklarını da, kiliseye
ailecek ibadet için gelen karı-kocanın küçük oğlu ve ellerindeki kızlarını da
hatırlıyorum. Hatta benimle kiliseye giden arkadaşım onları görünce "küçük
yaşta beyinlerini dolduruyorlar" demişti Ben o anda şok geçirmiştim çünkü bunu
diyen arkadaşım hafızdı ve çocukluğu medresede geçmişti. Benim şahsi kanaatim
dinde dinsizlikte bomboş şeyler. Ben sonu -izm ile biten hiç bir şeyi kabul
etmemeye karar verdim. Belki bazılarınız az önce yazdıklarıma bakıp bana
agnostik demişti. Hayır sonu -izm ile biten bir şeyi kabul edince kendimi bir
kalıba sokmuş gibi hissediyorum. Hayatta inanç ve inançsızlıktan daha fazlası
var. Bir insan inancından ibaret değildir. Teşekkür ederim.
Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın
değişim sürecini anlattığınız sorgulama
süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine
gönderebilirsiniz.
-
Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz
olsun ışık tutacaktır.
-
Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla
yayınlanacaktır.
-
Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması
gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler
özgündür)