DİNDEN YENİ ÇIKANLARA TAVSİYELER
Esenlikler arkadaşlar.
Buradaki tavsiyeler, ülkemizin çoğunluğunun Müslüman olması nedeni ile
Müslümanlıktan çıkan arkadaşlara yapılacak tavsiyeleri içermektedir. Anlatımda
geçen birçok olay başımdan geçmiş, bir kısmı da gözleme dayalı
oluşturulmuştur.
Yıllarca, çevrenizdeki anlatılar ve kulaktan dolma sözlerle, yaşamınızın büyük bölümünü dine göre oluşturdunuz. Yaşadığınız bir olay ya da olaylar zinciri, sizi dininizi araştırmaya itti. Gerek kutsal kitabı okuyarak, gerekse başka türlü araştırmalar yaparak, dinin gerçek olmadığı kanısına vardınız. Aslında dinin toplumu şekillendirmediğini, toplumun dini şekillendirdiğini acı bir tecrübe ile öğrendiniz. Sonunda yaşamınızı kökten değiştirecek radikal bir karar aldınız ve dini terk ettiniz. Birçok birey gibi dinden çıkarken inanılmaz sancılar çektiniz. İlk zamanlarda kimselere anlatamadınız. Belki köşelere çekilip, sinirden ağlama noktasına geldiniz. Aldatılma hissine kapıldınız.
İlk başlarda kendinize yakın hissettiğiniz insanlara, toplum olarak aldatıldığınızı anlatmaya çalıştınız. Tabi ki süslü kelimeler seçerek ve onları korkutmadan, sizin artık bir dinsiz olduğunuzu hissetmelerini istemeden yaptınız. Fakat karşılık bulamadınız.
Bütün bu yaşadıklarınız, üzülerek söylüyorum ki sizi, din konusunda saldırgan bir havaya soktu. Bir anda tüm inananları kendinize düşman gözüyle görmeye başladınız. Özellikle sosyal medyada sahte hesaplar açarak, sağa sola saldırmaya başladınız. Çünkü intikam almak istiyorsunuz. Ama yanlış kişilerden.
Şunu unutmayın arkadaşlar. Bizim derdimiz Müslümanlarla değil. Aslında Türkiye’de birçok birey inanç olarak aslında Müslüman değil, deisttir. Kutsal kitapta yazanlardan haberleri yoktur. Kendi iyiliklerini inanca yükleyip, bu şekilde yaşarlar. Deistlerin ise dini bir inanca ihtiyaçları yoktur. Vicdanları dinleridir. Bu iki bireyin ortak noktası, yaşamlarını vicdanlarına göre düzenlemeleridir. Bu bizim için müthiş bir fırsattır. Hem ayetleri bilip, hem de ona göre davranan bir Müslüman bizi daha büyük zorluğa iterdi.
İnancınızı açıklamak ve tartışmak için belli başlı parametreler önemle dikkat çeker.
Medeni Durum: Özellikle bekârsanız ve ailenizle yaşıyorsanız, ailenizin dine bakış açısına bağlı olarak strateji geliştirmelisiniz. Muhafazakâr bir ailede olmak işleri oldukça zorlaştırır. Zaten yıllarını bu inanca veren bir aileniz varsa hiç zaman kaybetmeyin. Açıklamamak en iyisi. Çok zor olacak ama ritüellere de devam etmek zorunda kalabilirsiniz. Sizden sonraki nesil için kendi görüşünüzü devam ettirin. Liberal bir aileniz varsa abartıya kaçmadan açıklama yapmak daha verimli olabilir.
Ekonomik Durum: Kendi gelir kaynağınızın olması, fikirlerinizi özellikle ailenize açıklama konusunda önemli bir rol oynar. Eğer bir geliriniz yoksa aileniz tarafından maddi ve manevi yaptırımlara maruz kalabilirsiniz. Bir iş yeriniz varsa ya da bir iş yerinde çalışıyorsanız, dinden çıktığınızı açıklamak isterseniz, son derece dikkatli olmanız gerekir. İş yeriniz varsa küçük bir dedikodu müşteri kaybına yol açabilir. Daha da önemlisi iş yerinizi kapatmak zorunda kalabilirsiniz. İşçiyseniz, karşılaşacağınız baskılar nedeniyle işinizden olabilirsiniz. İnancınızı işinize karıştırmayın.
Bulunduğunuz Bölge: İnançlı bireylerin yoğun olduğu yerlerde azami dikkati göstermeniz gerekir. Bazen 1-2 arkadaş bile bulmakta zorluk çekebilirsiniz. Ben 3 yılda 2 kişi buldum. Özellikle bu 1-2 arkadaşla birlikte inançlı bireylerle yapacağınız konuşmalar size destek sağlayacaktır.
Öncelikle sakinliği elden bırakmamak gerekir. Çünkü saldırgan ve bağıran tipler, haklı olsalar bile haksız duruma düşerler.
Hem dini terk edip, hem de bunu açıklama gereği hissederseniz, tartışmaya açmak isterseniz, çeşitli küfür ve hakaretlere maruz kalacaksınız. Unutmayın, zamanında siz de az sövmediniz bu tiplere.
Değerlerle dalga geçmek, küfür etmek, incitici konuşmak vb. durumlar sadece kişisel egonuzu tatmin eder. Karşıdaki birey için hiçbir fayda sağlamaz. Aksine, tepkilerle karşılaşır, işi kavgaya kadar götürürsünüz.
Çoğu zaman açıklamalarınızı dolaylı yollardan yapmanız gerekecektir. Doğrudan yapılan anlatılar, olumsuz bir hava oluşturacağından, istediğinizi alamadan tartışma bitecektir.
Önce din konusu nasıl tartışılmaz ona bakalım;
“Yıllardır bizi aldatıyorlarmış. Allah da Peygamber de yalanmış.” derseniz, linç edilmenin kralını yaşarsınız. Bunu çok daha sonradan anlatacaksınız. Acele etmeyin.
“Sen önce Nisa Suresi 34. Ayeti açıkla bakalım.” derseniz, birçok insan önce şaşıracaktır. Çünkü kutsal kitabı daha önce okumamıştır. Dolayısı ile bu ayetten haberi yoktur. Kısa bir araştırma yapacak ve “Oradaki dövün kelimesi yanlış çevrilmiş. Aslında uzaklaştırın demek istiyor. Arapça çok kapsamlı bir dil. Sen anlamamışsın. Meal yetmez, tefsir, hadis ve siyer de okuman gerekiyor.” yanıtı gelecektir. Hem de hiçbirini okumadığı halde.
“Kadınlar insan yerine bile konmuyor. Resmen mal yerine konuyor. Miras ve şahitliği bile yarım.” derseniz, “Cennet anaların ayakları altındadır.” hadisi çat diye yüzünüze vurulur. Bu hadisin sahih olup olmadığı bile belli değil aslında. Üstelik dini kirletmeye çalışan, kâfir, münafık gibi yakıştırmalara maruz bırakılmanız işten bile değildir.
Şimdi de din konusu daha sakin nasıl tartışılabilir ona bakalım.
Bir konu hakkında yeteri kadar bilginiz ve kanıtınız varsa, bir şeyleri ispat edebilecekseniz bile, bunu doğrudan söylemeyin. Yardım talep edermiş gibi söylemeniz işe yarayacaktır. Ben şimdiye kadar hiç bu taktikte çuvallamadım. Örnek olarak; arkadaşlarınızla veya ailenizle sohbet ederken, konu bir şekilde evlat edinmeye gelirse ki Türk dizisi izlerken bolca vardır zaten. “Geçenlerde internette gezerken karşıma iki ayet çıktı. Evlatlık almayı yasaklıyordu” derseniz, önce büyük tepkiyle karşılaşacaksınız. Sonraki adımda “Belki de ben yanlış anlamışımdır. Bir de siz okuyun. Bana anlatın ne demek istiyor?” deyip Ahzab Suresi 4 ve 5. Ayetleri okuyun ve telefonun ekranını çevrenizdeki insanlara gösterin. Bakmak isteyecekler. Çok şaşıracaklar. Hemen de kabullenecekler. Çünkü bu sizin değil, Tanrı’nın sözü olduğu için tepki gelmeyecektir. Kutlarım. Çevrenize İslam’da evlat edinmenin yasak olduğunu öğrettiniz. Çevrenizden yardım talep ederseniz, çevrenizin tüm saldırı ve savunma mekanizması çökecek ve sadece size yardım etmeye çalışacaklar. Siz de istediğiniz fikri kolayca karşıya iletebileceksiniz. Pek etik değil gibi görünüyor. Ama sistem bize belden aşağı vuruyor.
Kullandığınız sözcüklere son derece dikkat edin. Tesadüf sözcüğünü asla kullanmayın. Çünkü tesadüf sözcüğü dincilerin hışmına uğramış ve inanan topluluğa öcü gibi gösterilmiştir. Olasılık sözcüğü daha olumlu bir hava yaratacaktır. Yaratmak sözcüğü de son derece tehlikelidir. Oluşturmak diyebiliriz. Ateist sözcüğü de bunlardan biridir. İnançsız sözcüğü belki kullanılabilir. Fakat tam yerini tutmuyor.
Bir inançlı ile konuşurken birebir konuşmak daha etkili olur. İki ya da daha fazla inançlıyla konuştuğunuzda, birbirlerinden destek alacaklar (ya da birbirlerinden çekinecekler) ve ne kadar konuşursanız o kadar boşa olacaktır. Çünkü söylediklerinizi içten destekleseler bile bunu dile getiremeyecekler. Birebir yapılan görüşmede ise daha samimi yanıtlar ve sorular gelecek, siz de fikirlerinizi daha kolay anlatabileceksiniz.
Din konusunu konuşmak istemeyen, dinle ilgilenmeyen bireylerle uzun uzun bu konuları konuşmanıza gerek yoktur. Öncelikle kısa bir giriş yapın ve konuyu kapatın. Daha sonraki günlerde yavaş yavaş anlatmaya devam edebilirsiniz.
Katı kuralları olan muhafazakâr insanlarla, ne internette ne de sosyal yaşamda tartışmak hiçbir işe yaramaz. Zamanınızı boşa harcamayın.
Şaka kaldırabilecek ve kaldıramayacak bireyleri iyi seçin. Din konusunda ara ara çok fazla damara basmayacak şakalar yapmak da işe yarayabilir. Örneğin; “Ölümsüzlüğü buldum. Hadise göre resim ya da köpek olan eve melek girmiyormuş. İhtiyarlayınca evin her tarafına resim asıp, birkaç köpek alacağım. Azrail de melek değil mi sonuçta? Böylece canımı alamayacak.” Kabul ediyorum kötü bir şaka. Siz çok daha iyilerini yapabilirsiniz.
Yazının genelinde anlaşılacağı üzere sabırlı ve dikkatli olmak çok önemli. İnançlı insanlar daha doğar doğmaz inançlarına bağlandıkları için, öyle kolayca teslim olmayacaklar. Bu süreç çok çok uzun bir zaman alabilir. Hatta hiç çözüme ulaşmayabilir. Bu yüzden ısrarcı olmak hiçbir işe yaramaz. Bunun yanında inanç bir tercih meselesidir. Hiç kimse sizin görüşlerinize katılmak zorunda değildir. İsteyen istediği her şeye inanmakta özgürdür.
Yıllarca, çevrenizdeki anlatılar ve kulaktan dolma sözlerle, yaşamınızın büyük bölümünü dine göre oluşturdunuz. Yaşadığınız bir olay ya da olaylar zinciri, sizi dininizi araştırmaya itti. Gerek kutsal kitabı okuyarak, gerekse başka türlü araştırmalar yaparak, dinin gerçek olmadığı kanısına vardınız. Aslında dinin toplumu şekillendirmediğini, toplumun dini şekillendirdiğini acı bir tecrübe ile öğrendiniz. Sonunda yaşamınızı kökten değiştirecek radikal bir karar aldınız ve dini terk ettiniz. Birçok birey gibi dinden çıkarken inanılmaz sancılar çektiniz. İlk zamanlarda kimselere anlatamadınız. Belki köşelere çekilip, sinirden ağlama noktasına geldiniz. Aldatılma hissine kapıldınız.
İlk başlarda kendinize yakın hissettiğiniz insanlara, toplum olarak aldatıldığınızı anlatmaya çalıştınız. Tabi ki süslü kelimeler seçerek ve onları korkutmadan, sizin artık bir dinsiz olduğunuzu hissetmelerini istemeden yaptınız. Fakat karşılık bulamadınız.
Bütün bu yaşadıklarınız, üzülerek söylüyorum ki sizi, din konusunda saldırgan bir havaya soktu. Bir anda tüm inananları kendinize düşman gözüyle görmeye başladınız. Özellikle sosyal medyada sahte hesaplar açarak, sağa sola saldırmaya başladınız. Çünkü intikam almak istiyorsunuz. Ama yanlış kişilerden.
Şunu unutmayın arkadaşlar. Bizim derdimiz Müslümanlarla değil. Aslında Türkiye’de birçok birey inanç olarak aslında Müslüman değil, deisttir. Kutsal kitapta yazanlardan haberleri yoktur. Kendi iyiliklerini inanca yükleyip, bu şekilde yaşarlar. Deistlerin ise dini bir inanca ihtiyaçları yoktur. Vicdanları dinleridir. Bu iki bireyin ortak noktası, yaşamlarını vicdanlarına göre düzenlemeleridir. Bu bizim için müthiş bir fırsattır. Hem ayetleri bilip, hem de ona göre davranan bir Müslüman bizi daha büyük zorluğa iterdi.
İnancınızı açıklamak ve tartışmak için belli başlı parametreler önemle dikkat çeker.
Medeni Durum: Özellikle bekârsanız ve ailenizle yaşıyorsanız, ailenizin dine bakış açısına bağlı olarak strateji geliştirmelisiniz. Muhafazakâr bir ailede olmak işleri oldukça zorlaştırır. Zaten yıllarını bu inanca veren bir aileniz varsa hiç zaman kaybetmeyin. Açıklamamak en iyisi. Çok zor olacak ama ritüellere de devam etmek zorunda kalabilirsiniz. Sizden sonraki nesil için kendi görüşünüzü devam ettirin. Liberal bir aileniz varsa abartıya kaçmadan açıklama yapmak daha verimli olabilir.
Ekonomik Durum: Kendi gelir kaynağınızın olması, fikirlerinizi özellikle ailenize açıklama konusunda önemli bir rol oynar. Eğer bir geliriniz yoksa aileniz tarafından maddi ve manevi yaptırımlara maruz kalabilirsiniz. Bir iş yeriniz varsa ya da bir iş yerinde çalışıyorsanız, dinden çıktığınızı açıklamak isterseniz, son derece dikkatli olmanız gerekir. İş yeriniz varsa küçük bir dedikodu müşteri kaybına yol açabilir. Daha da önemlisi iş yerinizi kapatmak zorunda kalabilirsiniz. İşçiyseniz, karşılaşacağınız baskılar nedeniyle işinizden olabilirsiniz. İnancınızı işinize karıştırmayın.
Bulunduğunuz Bölge: İnançlı bireylerin yoğun olduğu yerlerde azami dikkati göstermeniz gerekir. Bazen 1-2 arkadaş bile bulmakta zorluk çekebilirsiniz. Ben 3 yılda 2 kişi buldum. Özellikle bu 1-2 arkadaşla birlikte inançlı bireylerle yapacağınız konuşmalar size destek sağlayacaktır.
Öncelikle sakinliği elden bırakmamak gerekir. Çünkü saldırgan ve bağıran tipler, haklı olsalar bile haksız duruma düşerler.
Hem dini terk edip, hem de bunu açıklama gereği hissederseniz, tartışmaya açmak isterseniz, çeşitli küfür ve hakaretlere maruz kalacaksınız. Unutmayın, zamanında siz de az sövmediniz bu tiplere.
Değerlerle dalga geçmek, küfür etmek, incitici konuşmak vb. durumlar sadece kişisel egonuzu tatmin eder. Karşıdaki birey için hiçbir fayda sağlamaz. Aksine, tepkilerle karşılaşır, işi kavgaya kadar götürürsünüz.
Çoğu zaman açıklamalarınızı dolaylı yollardan yapmanız gerekecektir. Doğrudan yapılan anlatılar, olumsuz bir hava oluşturacağından, istediğinizi alamadan tartışma bitecektir.
Önce din konusu nasıl tartışılmaz ona bakalım;
“Yıllardır bizi aldatıyorlarmış. Allah da Peygamber de yalanmış.” derseniz, linç edilmenin kralını yaşarsınız. Bunu çok daha sonradan anlatacaksınız. Acele etmeyin.
“Sen önce Nisa Suresi 34. Ayeti açıkla bakalım.” derseniz, birçok insan önce şaşıracaktır. Çünkü kutsal kitabı daha önce okumamıştır. Dolayısı ile bu ayetten haberi yoktur. Kısa bir araştırma yapacak ve “Oradaki dövün kelimesi yanlış çevrilmiş. Aslında uzaklaştırın demek istiyor. Arapça çok kapsamlı bir dil. Sen anlamamışsın. Meal yetmez, tefsir, hadis ve siyer de okuman gerekiyor.” yanıtı gelecektir. Hem de hiçbirini okumadığı halde.
“Kadınlar insan yerine bile konmuyor. Resmen mal yerine konuyor. Miras ve şahitliği bile yarım.” derseniz, “Cennet anaların ayakları altındadır.” hadisi çat diye yüzünüze vurulur. Bu hadisin sahih olup olmadığı bile belli değil aslında. Üstelik dini kirletmeye çalışan, kâfir, münafık gibi yakıştırmalara maruz bırakılmanız işten bile değildir.
Şimdi de din konusu daha sakin nasıl tartışılabilir ona bakalım.
Bir konu hakkında yeteri kadar bilginiz ve kanıtınız varsa, bir şeyleri ispat edebilecekseniz bile, bunu doğrudan söylemeyin. Yardım talep edermiş gibi söylemeniz işe yarayacaktır. Ben şimdiye kadar hiç bu taktikte çuvallamadım. Örnek olarak; arkadaşlarınızla veya ailenizle sohbet ederken, konu bir şekilde evlat edinmeye gelirse ki Türk dizisi izlerken bolca vardır zaten. “Geçenlerde internette gezerken karşıma iki ayet çıktı. Evlatlık almayı yasaklıyordu” derseniz, önce büyük tepkiyle karşılaşacaksınız. Sonraki adımda “Belki de ben yanlış anlamışımdır. Bir de siz okuyun. Bana anlatın ne demek istiyor?” deyip Ahzab Suresi 4 ve 5. Ayetleri okuyun ve telefonun ekranını çevrenizdeki insanlara gösterin. Bakmak isteyecekler. Çok şaşıracaklar. Hemen de kabullenecekler. Çünkü bu sizin değil, Tanrı’nın sözü olduğu için tepki gelmeyecektir. Kutlarım. Çevrenize İslam’da evlat edinmenin yasak olduğunu öğrettiniz. Çevrenizden yardım talep ederseniz, çevrenizin tüm saldırı ve savunma mekanizması çökecek ve sadece size yardım etmeye çalışacaklar. Siz de istediğiniz fikri kolayca karşıya iletebileceksiniz. Pek etik değil gibi görünüyor. Ama sistem bize belden aşağı vuruyor.
Kullandığınız sözcüklere son derece dikkat edin. Tesadüf sözcüğünü asla kullanmayın. Çünkü tesadüf sözcüğü dincilerin hışmına uğramış ve inanan topluluğa öcü gibi gösterilmiştir. Olasılık sözcüğü daha olumlu bir hava yaratacaktır. Yaratmak sözcüğü de son derece tehlikelidir. Oluşturmak diyebiliriz. Ateist sözcüğü de bunlardan biridir. İnançsız sözcüğü belki kullanılabilir. Fakat tam yerini tutmuyor.
Bir inançlı ile konuşurken birebir konuşmak daha etkili olur. İki ya da daha fazla inançlıyla konuştuğunuzda, birbirlerinden destek alacaklar (ya da birbirlerinden çekinecekler) ve ne kadar konuşursanız o kadar boşa olacaktır. Çünkü söylediklerinizi içten destekleseler bile bunu dile getiremeyecekler. Birebir yapılan görüşmede ise daha samimi yanıtlar ve sorular gelecek, siz de fikirlerinizi daha kolay anlatabileceksiniz.
Din konusunu konuşmak istemeyen, dinle ilgilenmeyen bireylerle uzun uzun bu konuları konuşmanıza gerek yoktur. Öncelikle kısa bir giriş yapın ve konuyu kapatın. Daha sonraki günlerde yavaş yavaş anlatmaya devam edebilirsiniz.
Katı kuralları olan muhafazakâr insanlarla, ne internette ne de sosyal yaşamda tartışmak hiçbir işe yaramaz. Zamanınızı boşa harcamayın.
Şaka kaldırabilecek ve kaldıramayacak bireyleri iyi seçin. Din konusunda ara ara çok fazla damara basmayacak şakalar yapmak da işe yarayabilir. Örneğin; “Ölümsüzlüğü buldum. Hadise göre resim ya da köpek olan eve melek girmiyormuş. İhtiyarlayınca evin her tarafına resim asıp, birkaç köpek alacağım. Azrail de melek değil mi sonuçta? Böylece canımı alamayacak.” Kabul ediyorum kötü bir şaka. Siz çok daha iyilerini yapabilirsiniz.
Yazının genelinde anlaşılacağı üzere sabırlı ve dikkatli olmak çok önemli. İnançlı insanlar daha doğar doğmaz inançlarına bağlandıkları için, öyle kolayca teslim olmayacaklar. Bu süreç çok çok uzun bir zaman alabilir. Hatta hiç çözüme ulaşmayabilir. Bu yüzden ısrarcı olmak hiçbir işe yaramaz. Bunun yanında inanç bir tercih meselesidir. Hiç kimse sizin görüşlerinize katılmak zorunda değildir. İsteyen istediği her şeye inanmakta özgürdür.