HABERLER
Dini Haber
budizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
budizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

BUDİZM VE BODHİSATTVA

Hazırlayan: A.Kara

MAHAYANA BUDİZMİNİN ÖZVERİLİ KURTARICILARI : BODHİSATTVA'LAR

Budizm'de Bodhisattva en genel anlamıyla Buda olma yolundaki kişiyi ifade eder. Daha spesifik olarak Bodhisattva'ların tüm yaratıkların aydınlanmaya erişmesine yardım etmek için kendi Budalıklarını terk eden kurtarıcı benzeri varlıklar olduğu söylenebilir. Ek olarak Bodhisattva'ların adanmışlarını her türlü kötülükten de koruduğuna inanılır.

Bu Bodhisattva kavramına olan inanç özellikle Budizm'in iki ana kolundan biri olan (diğeri Theravada Budizm'idir) Mahayana Budizm'inde görülür. Kurtarıcı rollerinden dolayı Bodhisattva'lar Budistlerin egemen olduğu çeşitli kültürlerde oldukça saygı görmüştür.

Bodhisattva'lara saygı duyulan ülkeler arasında Çin, Japonya ve Tibet bulunmaktadır. Başlıca Bodhisattva'ların listesi toplumdan topluma değişiklik gösterir.

'Bodhisattva', 'uyanmış gerçek', 'aydınlanma varlığı' veya 'amacı uyanmak olan' anlamlarına gelen Sanskritçe bir kelimedir. Hindistan'da Bodhisattva kelimesi Buda Shakyamuni'nin (Sidarta Gautama olarak da bilinir) aydınlanmadan önceki eski yaşamlarına atıfta bulunmak için kullanılmıştır.

Çünkü Budist inanışına göre Buda aydınlanmaya ulaşmadan önce birçok farklı insan ve hayvan bedeninde doğmuştu. Tam olarak söylemek gerekirse, Buda toplam 549 farklı doğumunda onu uyanışına daha da yaklaştıran erdemli işler yapmıştır.

Buda’nın geçmiş yaşamlarının hikayeleri yaklaşık 550 anekdot ve masaldan oluşan bir koleksiyon olan Jataka Masalları'nda bulunur. Jatakalar Buda'nın yaşamından yüzyıllar sonra (geleneksel doğum ve ölüm tarihleri sırasıyla MÖ 563 ve MÖ 483'tür) MÖ 300 ile MS 400 arasına tarihlenmiştir. Jatakaların köklerinin halk geleneğine dayandığına inanılsa da yazıldığı dönemden itibaren dini otoriteler tarafından kabul görerek kutsal sayılan Budist kanonik metinlerinin birer parçası haline geldiler.

Jataka'larda Buda'nın aydınlanmaya ulaşması için gerekli nitelikleri geliştirdiği anlatılır. Bunlar ahlak, bilgelik ve özveri içerir. Bu nedenle bu masallar Buda'nın öğretilerini açıklama aracı olarak da kullanılmaktadır.

Jataka hikayelerden biri Bodhisattva olmanın yolunu içeren en eski Budist hikayesi olarak da kabul edilen Sumedha ve Buda Dipankara'nın (Dipamkara) hikayesidir. Bu hikaye çok uzun zaman önce yeryüzünde yaşadığı söylenen Buda Dipankara döneminde geçer. Himalayaların eteklerinde yaşayan Sumedha adında sofu bir Brahma rahibi vardı.

Sumedha bir gün Buda Dipankara'nın ovaları ziyaret ettiğini duyar. Buda ile tanışmayı umarak inziva yerinden ayrılıp ovalara doğru yolculuğa başlar.

Brahma rahibi, Buda ile tanıştığı zaman ondan etkilenir ve kendi kendine bir gün aydınlanmaya ulaşmak istediğini, böylece bir Buda haline gelip insanlara darma'yı öğreterek onlara yardım etmek istediğini düşünür. Bu, Sumedha’nın Bodhisattva olma yolundaki yolculuğunun başlangıcıdır. Buda Dipankara, Sumedha'nın aklını okur ve onun Gotama Buda olacağı kehanetinde bulunur.

Bodhisattva kavramı Mahayana Budizmi'nde önemli hale gelmiş olsa da bunun ne zaman ve nasıl meydana geldiği hala belirsizdir. Bununla birlikte MS 2. yüzyılda bu kavramın ve onu çevreleyen uygulamaların o dönemde yazılan Mahayana Budist metinlerinde öne çıkmalarından da açıkça görülebileceği gibi zaten kültürlerine yerleşmiş durumdaydı.

Daha sonra bu Bodhisattva'lar Mahayana Budizmi'nde yer edinerek kurtarıcı figürlere dönüştü. Bu inanış, Budizm tarafından benimsenen ve zihin aydınlanma çabasını ifade eden Bodikitta (Bodhicitta) kavramıyla da uyumludur.

Mahayana Budizmi'nde Bodhicitta, sadece benliğin kurtuluşunu değil aynı zamanda aydınlanmayı başarmış olanların diğer varlıklara yardım etme arzusunu da içerir. Buna kıyasla Theravada Budizmi'ndeki Bodhicitta kavramı kişinin özünün özgürleşmesine vurgu yapar. Bu yalnızca arzuların dış yardımlara güvenmeksizin kendi kendine ortadan kaldırılmasıyla başarılabilir.

Mahayana Budizm'i herkesin Bodhisattva olmayı arzulayabileceğini anlatır. Bununla birlikte Mahayana Budizm'i tarihinde büyük şöhret kazanmış ve bu nedenle çok saygı duyulan bir dizi Bodhisattva vardır. En iyi bilinen Bodhisattvalardan biri, adı "yukarıdan şefkatle bakan efendi" anlamına gelen Avalokiteśvara'dır.

Çince'de Guanyin ve Japonca'da Kannon olarak da bilinir. Bu arada Doğu Asya'da bu Bodhisattva'nın erkekten dişiye dönüştüğü görülür. Çin'de Avalokiteśvara'nın bir kadına dönüşmesinin olası nedeninin Çinlilerin Taoist kadın tanrılarının, özellikle de Batı'nın Kraliçe Annesi'nin özelliklerinin ona atfedilmesi olduğu düşünülür.

Avalokiteśvara tüm Budaların şefkatinin vücut bulmuş hali olarak kabul edilir ve muhtemelen Budist efsanesinin en popüler figürüdür. Sadece Mahayana Budizmi'nde değil, Theravada, Vajrayana ve Tantrik Budizmi'nde de sevilen bir figürdür.

Budist inanışlarına göre Avalokiteśvara tüm canlı varlıkların aydınlanmaya ulaşmalarına yardım etme arayışlarına devam edebilmeleri için kendi Budalığını ertelemeye karar vermiştir. Bir hikayeye göre Avalokiteśvara bir Bodhisattva olduğu dönemde tüm hissedebilen varlıkları acıdan, ölüm ve yeniden doğuşun sonsuz döngüsünden özgürleştirme arayışına başlarken eğer olurda bu yolda cesareti kırılırsa bedeninin bin parçaya bölüneceğine dair söz verir.

İnanışa göre bu sözü sonsuz şefkat ve kararlılığını göstermek için söylemiştir. Bir gün daha yüksek bir alemden darma öğretisiyle yeni boşalttığı cehennemlere bakar. Yaptığı her şeye rağmen cehennemlerin sayısız varlık tarafından dolup taşmaya devam ettiğini fark eder. Kısa bir an için cesareti kırılınca yeminini gerçekleştirerek bedeni bin parçaya böler.

Avalokiteśvara’nın kişisel öğretmeni Buda Amitabha yardımına gelir. Parçalarını toplar ve öğrencisine 11 başlı ve bin kollu yeni bir form verir. Birden fazla başı onun acıların çığlıklarını duyma yeteneğini artırırken bin kolu onun daha fazla insana kurtuluş getirmesini sağlar.

4 BÜYÜK BODHİSATTVA

Mahayana Budizmi'nde Avalokiteśvara dışında saygı duyulan birçok başka Bodhisattva vardır. Örneğin, Çin Budizmi'nde Avalokiteśvara, daha doğrusu Guanyin, Çin’in Dört Kutsal Budizm Dağıyla ilişkilendirilen Dört Büyük Bodhisattva'dan biridir.

Guanyin'in Zhejiang Eyaletindeki bir takımada olan Zhoushan'da bulunan Putuo Dağı'nda oturduğu söylenir. Diğer üç Büyük Bodhisattva; Ksitigarbha, Manjusri ve Samantabhadra'dır.

Ksitigarbha, Çince'de Dizang ve Japonca'da Jizo olarak bilinir. Mekanı Anhui eyaletindeki kutsal Jiuhua dağıdır. Ksitigarbha cehennem alemlerindeki varlıkların Bodhisattva'sı ve koruyucusudur. Bir hikayeye göre Ksitigarbha annesi henüz ölmüş olan genç bir Brahman kızıdır.

Annesi sık sık Buda’nın öğretisine karşı konuşup iftira attığı için kızı onun cehennemde yeniden doğacağından endişe eder. Bu nedenle dine yönelir ve topladığı tüm erdemi annesine adar. Bir gün bir Buda ya da deniz şeytanlarının kralı tarafından annesini görmesi için cehennem krallığına götürülür.

Orada bir veli, kıza, dindarlığı sayesinde annesinin cehennemden salıverildiğini ve daha hoş bir yerde yeniden doğduğunu söyler. Fakat kız bu ziyareti sırasında sayısız varlığın cehennemde acı çektiğini görmüştür. Bu nedenle hepsini özgür bırakacağına yemin eder ve ancak tüm cehennemler boşaldığında bir Buda olabilecektir.

Doğu Asya'da Ksitigarbha'nın kızdan erkeğe dönüştüğü görülür. Diğer birçok Bodhisattvanın aksine geleneksel olarak bir Budist keşiş olarak tasvir edilir. Cehennemin kapılarını açmaya zorlamak için kullandığı bir asası ve karanlığı aydınlattığı bir cintamani'si, yani dilekleri yerine getiren bir mücevheri vardır.

Bir diğer önemli Bodhisattva, Manjusri'dir. Çince'de Wensu, Japonca'da Monju olarak bilinir. O bilgeliğin Bodhisattva'sı olarak kabul edilir. Kutsal dağı Shanxi Eyaletindeki Wutai Dağı'dır. Bu Bodhisattva'nın Sanskritçe adı "Soylu ve Kibar Olan Kişi" anlamına gelir. Manjusri normalde sağ elinde kılıç, sol elinde "Bilgeliğin Mükemmelliği" anlamına gelen Prajna Paramita Metinleri (Sutraları) bulunan genç bir adam olarak tasvir edilir.

Bazen bu sahip olduğu nitelikler nilüfer çiçeği, mücevher veya asa ile yer değiştirir. Ayrıca Manjusri zaman zaman aslana binerken tasvir edilir. Bu onun soyluluğunu ve korkusuz doğasını simgeler. Manjusri bilgeliğe ek olarak şiir, hitabet ve yazı ile de ilişkilidir. Onun Gotama Buda'nın öğrencisi olduğu söylenir.

Samantabhadra ise pratik ve meditasyonun Bodhisattvasıdır. Çince'de Puxian, Japonca'da Fugen olarak bilinir. Siçuan Eyaletindeki Emei Dağı'nın onun kutsal dağı olduğuna inanılır. Normalde Avalokiteśvara'nın öğrencisi olarak kabul edilen Sudhana, Samantabhadra ile karşılaşır.

Karşılaşma sırasında Sudhana'ya bilgeliğin yalnızca onu uygulamaya koymak için var olduğunu ve tüm canlı varlıklara fayda sağlaması durumunda yararlı olduğunu öğretir. Samantabhadra genellikle Manjusri ile eşleştirilir. Ek olarak bu iki Bodhisattva, Gautama Buda ile birlikte Sakyamuni Üçlüsünü oluşturur.

Samantabhadra, bir Bodhisattva'nın temelini oluşturan On Büyük Yemin'i gerçekleştirmiş olması ile bilinir. Bunlar, "Tüm Budalara saygı ve bağlılık göstermek", "Kötü eylemler ve kötü karmalar için tövbe etmek" ve "Tüm canlılara fayda sağlamak için sahip olunan erdemleri aktarmayı" içerir.

Samantabhadra diğer üç Büyük Bodhisattva'dan farklı olarak nadiren de olsa sanatta yalnız tasvir edilir. Fakat genellikle Sakyamuni Üçlüsü'nün bir parçası olarak görünür.

Samantabhadra binmekte olduğu altı dişli beyaz fili sayesinde kolayca tanınır. Fil, Budizm’in tüm engellerle yüzleşme ve üstesinden gelme gücünü temsil ederken, altı diş altı duyuya bağlılığın üstesinden gelmeyi sembolize eder.

DİĞER BODHİSATTVA'LAR

Önceki dördü dışında birçok Bodhisattva vardır. Aslında farklı Budist gelenek ve metinlerinin farklı Bodhisattva grupları vardır. Örneğin Vajrayana Budizmi'nde Rahim Diyarı Mandalası vardır. Bura, Beş Merhamet Buda'sının yaşadığı metafizik bir alandır.

Bu alemin merkezinde Budalar arasına dört Bodhisattvanın yerleştirildiği Sekiz Taçyaprağı Salonu bulunur. Salondaki Bodhisattvalar; Avalokiteśvara, Manjusri, Samantabhadra ve Maitreya'dır. Bunların sonuncusunun gelecekte Gotama Buda'nın öğretileri tamamen yok olduğunda darma'yı yeniden vaaz edecek olan bir Buda olduğuna inanılır.

Başka bir örnek ise Lotus Sutra Metinleri'dir. Burada dünyanın Bodhisattvaları olarak kabul edilenlerin bir listesi verilmiştir. Bunların doğrudan dünyadan ortaya çıkan ve Gotama Buda tarafından Lotus Sutra'nın yayılması için görevlendirilen sonsuz sayıda Bodhisattvalar olduğuna inanılır.

Bu Bodhisattvaların liderleri Visistacarita (Üstün Uygulama), Anantacarita (Sınırsız Uygulama), Visuddhacarita (Saf Uygulama) ve Supratisthitacarita'dır (Kesin Uygulama). Ek olarak, 5, 16 ve 25 Bodhisattva listesi bulunur.

Bodhisattva, Budizm tarihinde özellikle Mahayana Budizmi'nde önemli bir kavramdır. İnanışa göre Budizm'in erdemleri, özellikle de şefkat, bu Bodhisattvalar ile somutlaşmıştır. Bu durum onların tüm canlı varlıkları kurtarma çabalarına ve onları aydınlanma yoluna yönlendirmek için kendi uyanışlarını ertelemeleri inancına yansır. Bu nedenle bu kadar çok saygı görmeleri şaşırtıcı değildir.
Yani bazılarının, özellikle de Budizm misyonerliği yapanların iddialarının aksine, Budizm sadece felsefe içeren bir din değildir. İçinde her din gibi mistik olgular da barındırır.

BUDİZM VE DÖRT ASİL GERÇEK

Hazırlayan: A.Kara
budizm, A, din, 4 asil gerçek, Budizm ve 4 asil gerçek, Budizm 8 aşamalı yol, Acıyı bırakma yolu, Acının durması, Nirvana, Nirvana nedir?, Acı çekmenin gerçekliği, Budizm öğretisi,

Buda, 2500 yıl önce "Ben acı çekmeyi, kökenini bırakmayı ve yolu öğretiyorum. Bütün öğrettiğim budur" demiştir.

Dört Asil Gerçek, Buda'nın öğretilerinin özünü içerir. Budistlere göre Buda'nın bodhi ağacın altında yaptığı meditasyon sırasında anlayabildiği bu dört ilke vardı.
  1. Acının gerçekliği (Dukkha)
  2. Acının kaynağı gerçek (Samudāya)
  3. Acının sona ermesi gerçeği (Nirodha)
  4. Acının kesilmesine giden yolun gerçekliği (Magga)
Buda genellikle bir doktorla karşılaştırılır. İlk iki gerçekte, problemi teşhis edip (acıyı) nedenini belirlemiştir. Üçüncü yüce gerçek ise bunların bir çaresi olduğunun farkına varılmasıdır.
4. yol olan Asıl Hakikat ise acıdan kurtuluşa ulaşmanın yoluna giden reçetedir.

İLK ASİL GERÇEK
Acı Çekmek (Dukkha)
Acı birçok formda gelir. Üç açık acı türü Buda'nın sarayının dışındaki ilk yolculuğunda gördüğü ilk üç mekana tekabül eder: yaşlılık, hastalık ve ölüm.

Ama Buda'ya göre, acı sorunu çok daha derine inmektedir. Hayat ideal değildir çünkü çoğunlukla insanların beklentilerini karşılayamaz.

İnsan arzular ve isteklere tabidir, ama bu arzuları tatmin edebilmekle birlikte, tatmin sadece geçicidir. Zevk uzun sürmez ya da sürekli elde ederse monoton hale gelir.

Hastalık ya da yaşlanma gibi dışsal nedenlerden yoksun olduğumuzda bile, tatminsizizdir. Bu ise acı çekmenin gerçekliğidir.

Bu öğretiyle karşılaşan bazı insanlar bunu kötümser bulabilirler. Budistler bunu iyimser veya kötümser değil gerçekçi buluyorlar. Buda'nın öğretileri acı çekmeye son vermez; daha ziyade, bu konuda neler yapılabileceğini ve nasıl sonlandırılabileceğini anlatır.

İKİNCİ ASİL GERÇEK
Acının Kökeni (Samudāya)
Günlük problemlerimiz kolaylıkla tanımlanabilir nedenlere sahip olabilir: Susuzluk, yaralanmadan kaynaklanan acı, sevilen birinin kaybından doğan üzüntü gibi. Asıl hakikatlerinin ikincisindeyse, Buddha tüm ıstırapların sebebini bulmuş olduğunu iddia etti ve bu bizim endişelerimizden çok daha derine kök salmış bir şeydi.

Buda, tüm ıstırabın kökünün istemek yani tanhā olduğunu söyledi. Bu 3 farklı şekilde gelirdi:
Kötülüğün 3 kökü, 3 ateş veya 3 zehir.

Kötülüğün üç kökü
Bunlar acı çekmenin üç temel nedenidir:
  1. Horoz, aç gözlülük ve hırsı,
  2. Domuz, cehalet ve vesveseyi,
  3. Yılan, nefret ve yıkıcı dürtüleri sembolize ederdi.
Dil ile ilgili not: Tanhā, budist kutsal metinlerinin dili olan Pali'den bir terimdir. Budistler, aydınlanma ve başkaları için iyi dilekler arzusu gibi olumlu arzuların olabileceğini kabul ederler. Bu tür arzular için tarafsız terim ise Chanda'dır.

ÜÇÜNCÜ ASİL GERÇEK
Acının Durması (Nirodha)
Buda, arzunun söndürülmesinin, acı çekmeye yol açan şeyin, kendini bağlanmadan kurtarmak olduğunu öğretti.
Buda'nın insan hayatında bunun mümkün olduğuna dair canlı bir örnek olduğu düşünülmektedir.

Nirvana (Mutluluk-Söndürme)
Nirvana söndürmek demektir. Nirvanaya ulaşan kişinin aydınlanması açgözlülük, kuruntuve nefretin üç ateşini söndürdüğü anlamına gelir.

Nirvana'ya ulaşan biri zannedildiği gibi göksel bir alemde kaybolmaz. Nirvana, insanların ulaşabileceği bir akıl durumu olarak daha iyi anlaşılmaktadır. Olumsuz duygular ve korkular olmadan derin bir ruhsal sevinç halidir. Budistlere göre aydınlanmaya erişen biri, tüm canlılar için şefkatle dolmuştur.

Ölümden sonra aydınlanmış bir insan yeniden doğuş döngüsünden kurtulur, ancak Budizm bundan sonra ne olacağı konusunda kesin bir cevap vermez.

Buda, takipçilerinin nirvana hakkında çok fazla soru sormasını engellemiştir. Onlardan acıdan kurtulmak için ellerinden geleni yapmaya konsantre olmalarını istedi. Soru sormak, hayatını kurtarmaya çalışan doktorla kelime oyunu yapmak gibidir.

DÖRDÜNCÜ ASİL GERÇEK
Acıyı bırakma yolu (Magga)
Son Asil Gerçek, Buda'nın acıların sona ermesi için verdiği reçetedir. Bu sekiz katlı yol olarak adlandırılan bir dizi ilkedir. Buda'nın aydınlanma arayışında bulduğu zevk ve şiddetli çileciliği önler.

(Dharma çarkı, sekiz aşamalı yolu sembolize etmektedir.)

SEKİZ AŞAMALI YOL
Sekiz aşama, sırayla alınmamakta, aksine birbirlerini desteklemek ve güçlendirmektir.

1) Doğru Anlama - Sammā ditthi
Budist öğretileri kabul etmek. (Buda öğretilerini takipçilerine asla körü körüne inandırmak istemedi, takipçileri bunları uygulayıp kendilerini sorguya çekip doğruluklarına kendileri karar verdiler.)

2) Doğru Niyet - Sammā san̄kappa
Doğru tutumları geliştirmeye yönelik bir taahhüt.

3) Doğru Konuşma - Sammā vācā
Dürüst bir şekilde konuşmak, iftiradan, dedikodudan ve küfürlü konuşmadan kaçınmak.

4) Doğru Eylem - Sammā kammanta
Barışçıl ve uyumlu davranmak; çalmaktan, öldürmekten ve duyusal zevkte aşırı müsamahadan kaçınmak.

5) Doğru Geçim - Sammā ājīva
İnsanları istismar etmek ya da hayvanları öldürmek, sarhoş edici ya da silah ticareti yapmak gibi insanlığa zarar veren şekilde yaşamaktan kaçınmak.

6) Doğru Çaba - Sammā vāyāma
Zihnin olumlu hallerini geliştirmek; kendini kötü, zararlı ve sağlıksız durumdan kurtarmak ve gelecekte ortaya çıkmasını önlemek.

7) Doğru Farkındalık - Sammā sati
Beden, duyular, duygular ve zihin durumları hakkında farkındalık geliştirmek.

8) Doğru Konsantrasyon - Sammā samādhi
Farkındalık için gerekli olan zihinsel odağı geliştirmek.

Sekiz aşama, Bilgelik (doğru anlayış ve niyet), Etik Davranış (doğru konuşma, eylem ve geçim) ve Meditasyon (doğru çaba, dikkat ve konsantrasyon) olarak gruplandırılabilir.

Buda, sekiz aşamalı yolu nehri geçmek için kullanılan bir sal gibi aydınlanmanın bir aracı olarak tanımladı. Biri karşı kıyıya ulaştığında, artık sala ihtiyaç duymayacak ve onu geride bırakacaktır.

JAİNİZM, BUDİZM VE HİNDUİZM

A, din, hinduizm, jainizm, budizm, Jainler, Jainizm inançları, Mahavira, Buda, Jainizm ve vejetaryenlik, Hint dinleri, Karma felsefesi, Meditasyon, Reenkarnasyon, Jainizme göre karma,
Mahavira Buda'dan biraz daha önce doğdu. Buda, Budizm'in kurucusu iken, Mahavira Jainizm'i bulamadı. O binlerce yıl önce Mahavira'dan önce Rishabh ya da Adinath tarafından günümüzde kurulan Jain geleneğinin 24.büyük öğretmeniydi (Tirthankar).

Çoğu Hindular evrenin yaratıcısı, koruyucusu ve yok edicisi olan bir tanrıya (veya tanrıçaya) inanırken, Jainizm böyle bir tanrıyı (veya tanrıçayı) reddeder. Jainler için, evren sonsuz bir fenomendir; asla yaratılmamış ve yok edilmemiştir. Sebep ve etki ilkesinde (karma ve reenkarnasyon) çalışan, kendi kendini idame ettiren, kendini yöneten bir fenomendir.

Hindular ve Budistler de Karma felsefesini kabul ederken, Jain'ler Karma'yı ruhu kirleten parçacıklar olarak tanımlıyorlar. Her ruhun mokşa (moksha) kazanması için, bu karma parçacıklarını temizlemek için kendi çabalarına (purusharth) güvenmesi gerekir. Buda, gibi Mahavira da bir prens olarak doğdu, ancak kraliyet hayatını 30 yaşında bıraktı ve bir sofu oldu. Sonraki 12 yıl boyunca, tüm zorlukların kendisi için önemsiz olduğu ölçüde meditasyon uyguluyordu. İnsanların kulaklarını tırnaklarıyla delerek, taş atarak işkence yaptığı, ancak meditasyonunu bozamadığı söylenir. Sonunda, 42 yaşında, oğlu oldu, fakat henüz mokşa'ya kavuşamadı, çünkü hala adının, yaşının ve vücudunun karmasına sahipti. Nihayet 72 yaşındayken mokşa elde etti. Jainizm'de mokşa hali, ruhun ebedi olarak mutlu ve sonsuza kadar ayrı olduğu evrenin son sınırı olduğuna inanılır.

Jain'ler için, Mahavira ve diğer tirantankarlar sadece rol modelleridir, herhangi bir materyalist ya da manevi hediye sağlayıcısı değildirler. Mokşa'yı elde etmek için yalnızca kendi çabalarına bağlı olmalıdırlar. Jainizm'in şiddet içermeyen fikir ve inançları Hindistan'da her zamankinden daha fazla sayıda vejetaryenin var olmasına yol açtı.

Çeviren & Yazan: A.Kara

ÇEŞİTLİ DİNLERDE MELEKLER

Melekler, din, A, budizm, islamiyet, hristiyanlık, yahudilik, hinduizm, Mormonizm, Katolik, Ortodoks, Protestan, Dinlerde Melekler, Melek inancı, Cebrail,Mikail,Gabriel,Devaslar,Koruyucu melek
Melekler genel olarak kanatlı insanlar gibi bilinse ve en yaygın görsel ve çizimler o şekilde olsa da, var olduğuna inanılan bu melekler aslında dünya dinlerinde birçok form alıyor. Budizm'de devalar , Müslümanlıkta Cebrail veya Mormon dininde ruhlar ve melekler önemli roller oynarlar. Meleklerin çeşitli işlevleri, biçimleri ve şekilleri hakkında bilgi edinmek için okumaya devam edin.

BUDİZM
Budizm'de meleklerin eş değeri göksel varlıklar olan Devaslar'dır.  Budizm'in bazı okulları ayrıca Dharmapalas veya Dharma koruyucularına atıfta bulunur. Örneğin Tibet Budizm'inde Devas bazen gövdesi ya da aydınlanmış varlıkların yayılımı olarak düşünülür. Budizm'in farklı okullarında, Budist felsefeden değil, Budist öncesi kültürlerden ve dinlerden türetildiği için farklı önemli devalar vardır.

Form:
Devaslar doğası gereği manevi varlıklardır - biçimleri genellikle ışık veya enerjinin bedenleri veya yayılımları olarak tanımlanır. Bununla birlikte, bunlar genellikle fiziksel formda tasvir edilmektedir ve özellikle Tibet Budist ikonografisinde Devas ya da Darmarmalu'ların birçok resmi bulunmaktadır.

Müdahale:
Devas normalde insan ilişkilerine müdahale etmez, ancak Budist öğretmen Lama Surya Das'ın belirttiği gibi, dünyada yapılan iyi işlerden dolayı sevinçle dolan, çiçekleri öven ve alkış tutan bir melek olarak biliniyor. Tayland'da Devas'ın meditasyon yapan kişileri onayladığı ve davranışlarını onaylamayan insanları rahatsız edeceği düşünülmektedir.

Önemli melekler:
Çin'de Kwan Yin ve Tibet'te Chenrezig adıyla bilinen merhamet dolu bir Budist melek olarak görülür. Bodhisattva'nın orijinal Sanskritçe adı olan Avolokiteshvara, "10.000 çığlığın dinleyicisi" anlamına gelir - yani o (olağanüstü Budist metinlerdeki Bodhisattva erkektir, ancak birçok Budist okulda kadın olarak temsil edilir) tüm insanların acısını kavrayan duygusal varlıklardır.

HRİSTİYANLIK
1) KATOLİK 
Katoliklerin melekleri, Tanrı ve insanlar arasındaki aracılardır. Hizmet etmek ve mesaj iletmek rollerine ek olarak, melekler de Tanrı'nın tahtında görev yapıyorlar. Katolik teolojisi, dokuz koroda üç gruba ayrılmış melekler hiyerarşisini özetlemektedir: Seraphim, Cherubim ve Thrones; Hakimler, erdemler ve yetkiler; Beylikler, Başmelekler ve Melekler.

Katolik Kilisesi Katek Tarikatı şöyle diyor: " Kutsal Kitap'ın genellikle 'MELEKLER' olarak adlandırdığı manevi, bedensiz varlıkların varlığı imanın bir gerçeğidir." Melekler, Hristiyanlık tarihinde büyük bir role sahiptir - İsa'nın doğumunu ilan ederek, Mesih'i vahşi doğada korurlar, Vahiy Kitabı'nda Şeytanlarla savaşırlar ve daha fazlası.

Form:
Melekler saf ruhlardır ve maddi biçimleri yoktur. Onlar sonsuza dek bedensiz olarak kalırlar. Geleneksel Katoliklik, meleklerin bir insanın "içinde" konuşabildiklerini fakat yine de insan olmadıklarını, dolayısıyla manevi yapılarını koruduğunu öğretir.

Müdahale:
Katolikler, her bireyin kendi koruyucu meleğinin olduğuna inanmaktadır. Koruyucu melekler insanlara yardım etmek için insanlık meselelerine müdahale edebilirler. Aynı zamanda insanların duygularını ve hayal gücünü de etkileyebilir, ancak iradelerini etkilemezler. Cennette bile suçlamalarıyla kalırlar. İlmihal, "Bebeğin doğumundan ölüme kadar, insan hayatının dikkatli bakımı ve şefaatiyle çevrilidir." Katolikler meleklere insanlık konularında yardım ve şefkat istemek için dua ederler.

Önemli melekler:

Baş melekler olarak adlandırılan melekler; Gabriel (Cebrail), Raphael ve Michael(Mikail)'tır. Gabriel, Tanrı'nın oğlunu doğuracağını Meryem'e ilan etmiştir. Michael'ın rolü, kötülük ve Şeytan ile savaşmak ve ölüm saatinde sadıkların canlarını kurtarmaktır. Deccal'in zamanında ve dünyanın sonuyla buluşacaktır. Tıpkı Tobiah'ın babasının körlüğünü Tobit kitabında iyileştirmesine yardım eden melek gibi Raphael de sadece Apocrypha'da görünür. Eski Ahit'te İsimsiz olan Rab'bin Melekleri, bazıları tarafından enkarnasyon öncesi Mesih olarak söylenir. Lucifer, gururunun günahı yüzünden cennetten atılan düşmüş baş melektir. Cehennemi yönetir ve insanoğlunun günah işlemesini ister.

2) ORTODOKS
Melekler ve baş melekler, Ortodoks geleneğinde dokuz bedensiz güç hiyerarşisinin bir parçasıdır. Melekler, işçilerdir ve Tanrı'nın peygamberleridir.

Form:
Melekler genellikle insan biçiminde veya altı kanatlı olarak fiziksel bir biçimde açıklanmaktadır. Bununla birlikte, meleklerin aslında fiziksel bedenleri yoktur.

Müdahale:

Dokuz türdeki ruh varlığından melekler insana en yakın olanlardır. Korumak ve müminlere yardım etmek için görevlendirilmişlerdir. 

Önemli melekler:

Ortodoks Hristiyanlar, Katolik'e benzer melekler hiyerarşisini takip eder ve aynı zamanda üç seviyeye ayrılırlar. Seraphim, Kutsal Üçlemeye en yakın kişidir. Bütün meleklerin en önemlisi Başmelek Mikail'dir. Diğer baş melekler arasında Gabriel, Raphael, Uriel, Selaphiel, Jehudiel, Barachiel ve Jeremiel bulunur. Düşen melek Şeytan, diğer Hristiyan mezheplerine benzer bir rol oynamaktadır.

3) PROTESTAN
Melekler peygamberlerdir ve Allah'ın isteğini yerine getirirler. Bazı melekler koruyucu meleklerdir. John Calvin melekleri koruyucular ve yardımcılar olarak görmüştür. Melekler çok güçlü varlıklar olarak tanınırlar. Müjde, doğumunun habercileri olarak İsa ile ilgilenen meleklerin örnekleriyle doludur, vahşi doğada ona bakar ve fazlasını yaparlar.

Form:
Melekler, insan olarak değil, ruh varlıkları olarak yaratılır. Yaptıkları yeryüzünde çalışmalarına yardımcı olacaklarsa, bedensel bir form alabilirler. Cinsiyetsiz ve görünmezlerdir.

Müdahale:
İnananlara rehberlik ve güvence sağlarlar. Koruyucu melekler insanları zarar görmemelerine yardım eder. Ancak tüm melekler iyi değildir.

Önemli melekler:
Bütün İncil melekleri önemlidir. Bununla birlikte Protestan birçok teolog, ancak Katoliklerin meleklere (meleklere ibadet olarak gördükleri) ve Katolik melek hiyerarşisine karşı Katoliklerin uygulamasına karşı uyarıda bulunurlar, çünkü bu gelenekler kutsal değildir ve meleklere ibadet etmek putperest kökleri olarak görülmektedir. Hristiyanlık, Şeytan Lucifer'in Tanrı'ya isyan eden ve cennetten atılmış düşmüş bir melek olduğunu da öğretir.

HİNDUİZM
Özellikle melekler olarak anılmamasına rağmen, Hinduizm benzer nitelikte hareket eden birçok farklı türde ruhani varlığa sahiptir. Örneğin, astral düzlemde yaşayan minik Tanrıları ya da kelimenin tam anlamıyla "parlayan insanlar" olan Devas'lar. Tanrılar, Devas, Sani (Satürn), gurular (öğretmenler) ve atalar gibi gezegenlerin hepsi insanlar için koruyucu bir rol oynayabilir. Ayrıca Hinduizmde Asuralar , kötü ruhlar veya iblisler bulunmaktadır. Asuralar var oluşun zihinsel düzleminden alt astral düzleme düşmüşlerdir. Asuralar iyiyse, Devaslar onları reenkarne edilebilirler ve alt düzlemde ebedi kalmamaları gerekmez. Hinduizm ayrıca kurbanlara başkanlık eden göksel nimfler, angiriler olan apsaraları ve karmayı düzenleyen lipika'yı da içerir.

Form:
Devas ve apsaralar manevi varlıklardır, ancak çoğu zaman fiziksel biçimde tasvir edilmektedir. Apsaralar baştan çıkarıcı derecede güzeller ve devaslar genellikle görkemli ve yakışıklıdırlar.

Müdahale:
Devas ve asuralar insanın ruhsal yolculuğuna yardım eden, onlara ilham veren veya onları engelleyen varlıklardır.

Önemli melekler:
Özel bir melek yok.

İSLAM
İslam'da 4 büyük melek vardır; Azrail, Cebrail, İsrafil, Mikail. Allah'ın emirlerini vahiy yoluyla Muhammed'e ileterek Kur'ân'ın oluşumunu başlatan melek olarak Cebrail'e inanılır. İslamiyet'te melekler Allah'ın verdiği emirleri yerine getirmekle vazifelidirler. Cebrail vahiy iletmekle, Azrail can almakla, Mikail doğa olaylarını yönetmekle, İsrafil ise suru üflemekle görevlidir.

Form:
İnanışa göre melekler gerçek fiziksel şekle sahip değildir, bazı zamanlarda melekler rüyalarda veya vizyonlarda farklı şekillerde görünebilirler ancak gerçek biçimleri insanlar için anlaşılmazdır.

Müdahale:
Her insanın hayatlarında iki melek vardır (Munkar, Nakir). Bu melekler insanların yaptıkları her şeyi izler ve kaydederler. Ayrıca düşmüş melek "Şeytan" insan hayatına müdahale edebilir, onları günah işlemeye ve kötü şeyler yapmaya zorlayabilir.

Önemli melekler:
Bu meleklerin en önemlileri, Müslümanların Kur'an'ı Allah'tan Muhammed'e bildirildiğine inanılan melek Gabriel'dir (Jabra'il-Cebrail). Diğer İslam baş melekleri Mika'il (Michael), son gün suru üfleyecek olan Israfil, ve ölüm Meleği olan Azrail'dir. Munkar ve Nakir, mezarları ziyaret eden ve yakın tarihli ölenin imanını test eden iki melektir. Şeytanın Müslüman eşdeğeri olan Shaitan, İslam'da da önemlidir. İblis olarak da bilinir, Shaitan (Şeytan) dünyadaki kötülüğün kaynağıdır. Bir melek olarak düşünülmez, bunun yerine iyi ya da kötü olabilecek cinsten, görünmez ruh varlıklarına mensuptur. Şeytan insanları yanıltmaya çalışır.

YAHUDİLİK
Yahudilikteki melekler ya da malakim , Tanrı'nın işini ve planlarını gerçekleştirmeye yardım eden Tanrı peygamberleridir.

Form:
Melekler, fiziksel biçime sahip olmayan yalnızca manevi varlıklardır. İncil melekleri fiziksel form alırlar, ancak büyük Yahudi adayı ve İncille ilgili yorumcu olan Maimonides daha sonra meleklerin fiziksel tariflerinin metaforik olduğunu yazdı.

Müdahale:
Melekler, melek İbrahim'in oğlu İshak'tan fedakarlıktan vazgeçmesi gibi Tora'daki hikayelere (İncil'in ilk beş kitabı) Allah'ın elçisi olarak müdahale eder. Yakup'un bir melekle güreşmesinin ünlü hikayesi de vardır. Ancak genel olarak, melekler Tanrı'dan gelen iletişimi başlatır, tersi değildir. Yahudiler, melekler sadece Tanrı'nın iradesini yerine getirir, belirleyici olan tek Tanrı'dır derler.

Önemli melekler:
Geleneksel olarak Micha'el, İsrail halkının koruyucusudur. Allah'ın iyilik misyonunu yerine getirir. Gabriel, yargı ve güç meleğidir. Uriel, doğru yolu aydınlatan bir melektir. Raphael ise şifacıdır.

MORMONİZM
Melekler, Doktrinde ve Ahit'te cennetteki iki cisimden biri olarak tanımlanmaktadır. Bunlar "dirilen şahsiyetler" olarak tanımlanır. Mormonlar tarafından Tanrı'nın peygamberleri ve "vekil ruhlar" oldukları düşünülür.

Form:
Melekler ya vekil ruhları ya da et ve kemik sahibi daha gelişmiş insanlardır.

Müdahale:
Son Günler Azizleri, meleklerin insana görünebileceğini ancak her insanın kendine has bir koruyucu meleği bulunduğuna inanmayacağına inanıyor. Melekler, Mormon dininin kuruluşunda olduğu gibi belirli görevler için talimat veya yetki vermek suretiyle Rab'bin eserini ilerletmeye hizmet eder. Melekler aynı zamanda rahatlık, uyarı, koruma veya bilgi verebilirler, ancak asla insan özgür iradesine müdahale edecek şekilde olmazlar. Mormonlar, "Kutsal Ruh'un fısıldaması" nın Tanrı'nın bireylerle iletişim kurması için daha yaygın ve nihayetinde daha etkili bir yol olduğuna inanmaktadır.

Önemli melekler:
Mormonlar'ın kurucu peygamberi Joseph Smith'in kendisini Mormon Kitabı'na götüren melek Moroni tarafından ziyaret edildiğine inanırlar. (Moroni, bir zamanlar insanmış, peygamber Mormon oğludur ve ölünce melek olmuştur.) Moroni'nin altın bir heykeli Mormon tapınaklarının çoğunun üzerinde oturuyordu.

Yazan: Anu

KADININ ÇALIŞMASI VE KADINLARIN DÜNYA DİNLERİNDEKİ ROLLERİ

Hazırlayan: A.Kara
A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın, A, din, Kadınların dünya dinlerinde rolleri, Din ve Kadın, Din ve kadının çalışması, islamiyet, hristiyanlık, musevilik, yahudilik, hinduizm, budizm, Kadın çalışabilir mi?, Dinlerde kadın, Kadın,
Kadınlar için, bazı dinler diğerlerine oranla daha fazla özgürlük sağlar ve kadınlara güç pozisyonu ve erkeklerle yazılmış esasta eşitlik sunar. Beş büyük dindeki kadın rollerine bir göz atalım. Her ne kadar tüm dinlere inanmayan, gereksiz ve insan ürünü olduklarına, kısacası din olgusuna karşı olsam da (Hristiyanlık'ta buna dahil) Hristiyanlık inancına sahip kadınlar iş hayatında daha aktif oldukları bir gerçek. Tabi burada daha büyük bir GERÇEK var, o da şuan birçok Avrupa ülkesinde yaşanan Hristiyanlığın, haçlı seferleri düzenleyen, kadına yüzlerce kısıtlama getiren Hristiyanlık ile aynı olmadığı, bu dinin zamanla halk tarafından yumuşatıldığıdır (çünkü Hristiyan ülkeler bizim aksimize tarihlerinden ders çıkarıp dinlerin onlar üzerindeki kötü etkilerinden kurtulma yoluna girdiler).

Unutulmamalıdır ki, bizim ülkemizde de çalışan kadınların diğer İslam ülkelerine oranla fazla olabilmesinin de temel nedeni; İslamiyetin Türkiye'de diğer İslam ülkeleri gibi yaşanmaması, yumuşatılarak, halk tarafından şekillendirilmiş, işine gelen kısımlarının görülüp, işlerine gelmeyen taraflarının göz ardı edilmiş olmasıdır. Yani Türkiye'deki İslamiyet'te yumuşatılmıştır. "Gerçek İslam bu değil" lafının 4 bir yandan duyulduğu ülkem insanının asıl kendi yaşadığı "gerçek İslam değildir". Türkiye'de yaşayan bir Müslüman, sayısı onları geçen diğer İslam ülkelerindeki uygulama ve yaşam şeklini gerçekten içine girerek görür ve şahit olursa vicdan tutulması yaşayacaktır (tabi gerçekten vicdanlı, kadın ve erkeğin eşit olduğuna inanan ve vicdanını sadece kendi önem sırasına ve inancına göre şekillendiren biri değil ise...)

Bir çok araştırma, başta İslamiyet ve Hinduizm olmak üzere birçok dinden kadının çocuk bakıp evi temizlemek dışında bir rolü olmadığını gösteriyor. Gerçi araştırmalar göstermese de, vizyonu açık, yersiz taraf tutup boş fanatiklik yapmayan birisi zaten bu araştırma sonucuna pek itiraz etmeyecektir. Yani ister dindar olun ister dinsiz, 6 yaşındaki çocuğa bile sorsanız İslam ülkelerinde kadınların çalıştırılmadığını (bizim ülkemiz için kötünün iyisi diyebiliriz, çünkü diğer İslam ülkelerine oranla bizim ülkemizde çalışan kadın sayısı fena değil), eğitilmediğini, hatta bazı İslam ülkelerinde çalışma ve eğitim haklarının bile olmadığını bilir, umarım ölüsü-dirisi herkesin bildiği bu gerçek hakkında yersiz ve saçma bir savunmaya girmez bu yazıyı okuyan Müslüman arkadaşlar. Zaten hadisler olsun, kulak verdikleri hocalar veya eteğine takıldıkları tarikat liderleri olsun, hepsi tek noktada birleşiyor "Kadın çalışamaz"

Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir ankete göre (1)
ABD'deki kadınların% 86'sı bir dine bağlı.
% 63'ü dinin hayatının önemli bir parçası olduğunu söylemektedir.
% 44'ü en az haftalık olarak ibadet hizmetlerine katılmaktadır.

Hristiyanlık (1,2,3)
ABD nüfus yüzdesi:% 70.6
Dünya nüfus yüzdesi:% 31.5
Kadınların yüzdesi:% 55 (Protestanlık)
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Meryem, İsa'nın annesi ve Elizabeth, Vaftizci Yahya'nın annesi.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet, vaaz, öğretme ve misyonerlik rollerinde güçlüler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocukları yetiştirmek ve öğretmek, aileyi korumak, aileye ve dini konularda kocaya atıfta bulunmak, kilisede sosyal grupları korumak.

İslam (1,4,5)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.9
Dünya nüfus yüzdesi:% 23.2
Kadınların yüzdesi:% 35
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Hz Muhammed'in karısı Aişa ve Adem'in karısı olan Havva.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet, siyasette ve Müslüman Kardeşliği gibi dini örgütlerde aktifler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocuklara bakım, gelenekleri çocuklara geçirme, evde kocaya hizmet etme, cinsiyete özgü emirleri takip etme, eş ve diğer erkek aile üyelerine siyasi ve dini kararlarda yardımcı olma, ailevi varlıkları koruma ve bakım.

Yahudilik (1,6)
ABD nüfus yüzdesi:% 1.9
Dünya nüfus yüzdesi:% 0.2
Kadınların yüzdesi:% 48
Kutsal Kitapta Dikkat Çeken Kadınlar: Musa'nın kardeşi Meryem.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet.
Kadınların temel sorumlulukları: Tanrı hem kadın hem de erkektir ve ilk insan, her iki cinsiyete ait olduğu için belirli cinsiyet rollerine daha az vurgu yapılır. Fakat erkekler daha fazla entelektüel görev yapmaları beklenirken erkekler daha fazla fiziksel görev yapar.

Hinduizm (1,7,8)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.7
Dünya nüfus yüzdesi:% 15
Kadınların yüzdesi:% 38
Kutsal yazıda dikkate değer kadınlar: Shakti, Evrensel Anne ve Sita, Tanrı'nın bir parçası.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Hayır, çok zengin, güçlü aileler haricinde tipik değil. Kadınlar törenleri yönetemezler.
Kadınların temel sorumlulukları: Çocukları yetiştirmek ve bakım yapmak, düzenlenmiş bir evliliğin parçası olmak, kocanın geleneksel törenleri gerçekleştirmesine yardımcı olmak, yaşlı aile üyelerine bakım vermek, eve bakmak.

Budizm (1,9,10)
ABD nüfus yüzdesi:% 0.7
Dünya nüfus yüzdesi:% 7.1
Kadınların yüzdesi:% 49
Kutsal kitapta dikkate değer kadınlar: Abhirupananda ve Buda'nın takipçisi Jenti.
Pozisyonlarında güçlüler mi? Evet.
Kadınların temel sorumlulukları: Eve bakmak, çocukları yetiştirmek için yardım etmek, eşin olmadığı durumlarda karar vermede kocanın yerine yardımcı olmak, çok eşli evlilik yapıyorsa eşinin "diğer eşleri" ile barış içinde, bir arada bulunmak.

Kaynaklar:
1. http://www.pewforum.org
2. http://www.theopedia.com
3. http://www.womeninthebible.net
4. http://www.pbs.org/
5. http://islam.about.com
6. http://www.jewfaq.org
7. http://www.hinduwebsite.com
8. http://hinduism.iskcon.org
9. http://www.buddhanet.net
10. http://www.urbandharma.org

BUDİZM NEDİR?

Yazan: A.Kara


BUDİZM NEDİR?

Budizm, kurucusu kabul edilen "Buda" diğer adıyla Siddhartha'nın oluşturduğu bir dindir ve dünya üzerinde bu dine inanan yaklaşık 500.000.000 insan vardır. Çıkış yeri her ne kadar Hindistan olsa da zamanla Doğu ve Güneydoğu Asya bölgelerindeki ülkelere yayılmıştır (Japonya,Çin,Nepal,Kore,Sri Lanka, Tibet vb.)

Budizm bazılarına göre din, bazılarına göre ise bir felsefi akım olarak görülse de temelinde din olduğu aşikardır, çünkü dini ritüelleri bulunan bir uygulama felsefe değil temelinde "DİN" olmuş olur. Fakat Budizm bir dine göre içinde felsefeye ve felsefi düşünceye fazlasıyla yer vermektedir.
Budizm inananlara hayattaki tüm acı ve ızdırapların, tatminsizliklerin sebebini açıklamak ve bunların üstesinden gelmeyi öğretmek, bir nevi ruhsal yönden yardımcı olmaktır.

Felsefi bir akım gibi başladığından öğretileri daha çok içe bakış yöntemlerini, yani meditasyon vb. uygulamalar, karma inancı (neden-sonuç, eylemin karşılık bulması), yeniden hayata gelme döngüsüdür (reenkarnasyon).

Budizm dininin kurucusu Siddhartha hayatını bir sarayda geçirmiştir ve bu sayede dünyadaki tüm sorunlardan uzak kalıp içe kapanıp odaklanma şansı bulmuştur. Babası kendisinden sonraki kralın Siddhartha olmasını istemiş, aynı zamanda sarayda dış dünyadaki sorunlardan uzak yaşayan oğlunun sokaklara inmesini, ölüm, yaşlılık, hastalık vb. şeyleri görmesini istememiştir. 29-30 yaşlarında hayatı, zenginliği, fakirliği, hastalığı, ölümü, acılardaki anlamsızlığın farkına varan Buddha, babasına hayatını insanlığa, insanlığı acıdan kurtarmaya adayacağını söyleyerek saraydan ayrılmak için hazırlıklara başlamıştır. (Babası aşırı koruyucu biri olmalı ki Siddhartha'nın gerçek hayatı görmesini istemiyor, bir diğer ihtimal ise oğlunun mahalle tabiri ile biraz: çıtkırıldım, yani fazla naif biri olması olabilir. Bilemedim genelde Buddha'yı pembiş yanaklı ve tuhaf bir şekilde resmediyorlar :))

Sarayından dışarı çıkmayan Siddhartha Buda bir gün acılardan kurtuluş yolunu aramak için yola koyulmuş ve tek oğlu Rahula ve eşi Yasodhara'yı da bu yolculukta yanına almıştır. (Bu bilgileri okuduğumda iç sesim şunu dedi: Halkın içinde yaşasan daha iyi olabilirdi, böylece acılardan kurtulmanın bir çözümü olmadığını erken fark ederdin, acı hayatın gerçeği yahu, istesek de istemesek de bankaların bize itelediği hesap işletim parası gibi birşey "ACI")

Altı yıl boyunca Ganj'da dolaşan buda, bu gezisi sonrası Meditasyon tekniklerine odaklanmayı tercih etmiş ve buna "Orta Yol" demiştir. Bunun sebebi ise; 6 yıllık arayışı boyunca her dinden eğitmenle görüşüp bilgi almasına rağmen bu dinlerin hiçbirini mantıklı bulamamış, dinlerin amacının kendisininki ile örtüşmediğini düşünmüş olmasıdır. Bunun en temel sebeplerinden biri ise dinlerdeki "Aşırıcılık" tır. Böylece diğer dinlerden bilgi edinme ve acılardan kurtuluşu bulma yolundaki umudunu kesen Siddhartha, kendini tamamen derin düşünme tekniklerine yöneltmiştir.

Ölümünden sonra ise öğrencileri "Sangha Topluluğu"nu kurmuş ve Siddhartha'nın hayat hikayesini derleyip kayıt altına almışlar, ayrıca toplanan 6 Budist, konsey düzenlemiş ve bu sayede onun öğretilerinin yayılmasına, farklı düşüncelerin oluşmasına katkı sağlamışlardır. Bu akımın ABD ve Avrupa'ya gelmesi, okullara ve mezheplere ayrılması ise 20.yüzyıl da başlamıştır.

2500 yıllık geçmişse sahip olan bu din farklı farklı okulları ve sistemleri doğurarak değişik düşünceleri de oluşturmuştur. Bu oluşumlar sonrası, günümüzde kabul gören 4 akım vardır. Bunlar: Güney Budizmi, Doğu Budizmi, Kuzey Budizmi ve Batı ülkeleridir. Batı ülkelerindeki akım diğerlerinden farklı olarak dini yanından ziyade felsefi ve psikolojik yönleri ile kabul görmüştür. Buna bağlı olarak Batı Budizm'inde meditasyon her zaman daha da öne çıkmaktadır (Örneğin ABD kanallarında veya filmlerinde Budizm konu edilirken daha çok meditasyona yer verilmektedir. Hoş daha çok makara kukara, komedi filmlere konu oluyor ya neyse :))