NEDEN ARTIK YAHUDİ DEĞİLİM?
Eski Bir Yahudi'nin Yahudilik Eleştirisi
(Tercüme Eden & Düzenleyen: A.Kara)
Yahudi olan birinin artık Yahudi olmadığı süreçle ilgili birkaç sözle başlayacağım. Doğal olarak, gerçekten kendi yaşadığım süreç hakkında konuşacağım. Sonuçta en yakından tanıdığım eski Yahudi kendimim :)
Dinimi ilk önce duygusal olarak reddettiğimi hatırlıyorum, daha sonra yetişme sürecimdeki kırılmalar arttı çünkü entelektüel bir sürece girmiştim. Benim için inanmama ihtiyacı ve arzusu, rasyonel bir inanç analizinden önce geldi. O sırada hissettiğim şey kurtuluş değil suçluluk duygusuydu.
Eminim ki Hristiyanlar da kendilerini suçlu hissederler fakat sadece bir kaçının gerçekten Yahudilerin hissettiği yoğunluk ve derinlikte suçluluk duygusu hissedebildiğinden eminim. Sonuçta Hristiyanlar'ın suçluluk duygusu temelleri sadece iki bin yıldır var. Yahudilerin bu konuda çok daha fazla pratiği var.
Özellikle Yahudiler ebeveynlerinin beklentilerini karşılayamadıkları için tüm hayatlarını suçluluk duygusuyla geçirdiler. Bu suçluluk duygusu yalnızca fiziksel ebeveynlerle alakalı değildir, bu duygu aynı zamanda ruhsal ebeveynleri, ataları, İbrahim, İshak, Yakup ve adları her ne ise bu eski ataların-babaların eşlerini de kapsar. Ve elbette Yakup'un merdivenin tepesindeki Büyük Baba'yı.
Bu nedenle dinden ayrılma süreci Yahudiler için uzun ve zor bir süreçtir. İnançtan hoşlanmayan bir genç adamın düşündüğü şeylerden dolayı hissettiği suçluluk duygusu arasındaki bir savaş. Sonunda, gerginlik çok büyüdüğünde ve duygusal bağ koptuğunda (sadece bağın koptuğu kişilerden bahsediyorum, bağı koparmamak için sessizce tekrar dine ayak uyduranlardan değil) inanç konusunun entelektüel incelemesi başlar. Bu akıl yürütme süreci bir ömür veya on yıl kadar sürebilir ancak asıl amaç bir Yahudinin artık eski bir Yahudi olması için sağlam, entelektüel ve duygusal olmayan bir temel bulmaktır. Eski bir Yahudi için Yahudiliğin sıkıntı veya hoşnutsuzluk nedeniyle reddedilmesinin gerçekten suçlu hissetme sebebi olduğunu anlamalısınız, bu dini reddetme durumu için sunulan akılcı gerekçeler suçluluk duygusuyla savunuluyor ve kendilerini Yahudi olarak adlandıranlar eski Yahudi’yi ihanet etmekle suçluyorlar. Fakat akla-mantığa kim karşı çıkabilir ki?
Etkili bir savunma olması için akılcı sürecin sonucunun Yahudilerin eski Yahudi yoktur (Yahudi dinden çıkamaz demek istiyorlar) iddiasına da karşı durması gerekir. "Bir kez Yahudi isen her zaman Yahudisin" diye iddia edeceklerdir. Bu iddia dinden çıkmış bir Yahudi aleyhinde o kadar güçlü bir duygusal silah ki oldukça ayrıntılı bir incelemeye tabi tutulmasının uygun olduğunu düşünüyorum.
BİRKEZ YAHUDİYSEN HEP YAHUDİSİN
"Ben Yahudiydim ama şimdi değilim" demek ne demektir?
Kaçınılmaz olarak maalesef bu soru bizi bir başka soru olan "Yahudi nedir?" sorusuna götürür. "Maalesef" diyorum çünkü bu çok eski bir soru, aslında Yahudilerin, Yahudi olmayanların, eski Yahudilerin ve evet, Yahudi aleyhtarlarının hepsinin kendi kendine hizmet eden kendi cevaplarını ürettiği bir soru.
Bir Yahudi'nin her zaman bir Yahudi olduğu iddiası iki temele dayanır:
- Birincisi Yahudiliğin ırksal bir kimlik olduğu, sadece bir din olmadığı ve bu nedenle onu entelektüel düzeyde de reddedemeyeceğindir.
- İkincisinde ise eski Yahudi’nin kendisini, dünyayı, diğerlerini, goyimi (Yahudi olmayan) tanımlamayı nasıl seçtiği önemli değildir. O her halükarda bir Yahudi olarak tanımlanmaya devam edecektir ve bu yüzden mücadeleyi bırakıp Yahudiliği kabul etmelidir.
Önce ikinci fikri ele alalım.
Geçtiğimiz yarım asır boyunca Yahudilere gözyaşı döktüren en favori örnek Naziler olmuştur. Veya belli bir kişiyi kullanmanın retorik aracını tercih edilirse en sevilen örnek kötülüğün kişileşmesi olan Adolf Hitler olur. Onlar altı milyon Yahudiyi öldürmekten fazlasını yaptılar; Bir Yahudi'nin onu çevreleyen ve Yahudilerden oluşmayan topluma uyabileceği hayalini öldürdüler. Asimilasyon sonrası Almanlara bakarak hareket eden, onlara resmen puta tapar gibi tapan Yahudiler de farklı bir sonla karşılaştılar. Çünkü zaman geldiğinde Nazilerin kim olduğunu, kimin gerçek bir Alman ve gerçekte kimin bir Yahudi olduğunu hatırlamak zorunda kaldılar...
Güçlü tarihsel ilişki ve anlatımlarından dolayı değil de Alman Yahudilerinin trajik masalını anlatan kendini beğenmiş şık sesten çok etkilenmiştim. Açıklanamayan mesaj şuydu: Yahudi Soykırımı'nın nedeni Alman Yahudilerinin gerçekte Yahudi olduklarını unutmalarının sonucunda cezalandırılmalarıydı. Verilen mesaj ölen kişinin mutlaka geri döneceği ve ardından gerçekte kim olduklarını unutmaya çalışan modern Yahudilerin hepsinin uygun cezaya çarptırılarak cezalandırılacağı şeklindeydi. Öyleyse kasvetli kaderinizi kabul edip cuma akşamından cumartesi sabahına kadar susmaya devam edebilirsiniz (Bkz: Shul) çünkü her halükarda kapana yakalanmışsınız, ne kadar bükülüp dönseniz, kaçmaya çalışsanız da önemli değil.
Bu görüşe göre Yahudi olmayan eski Yahudiler kibirleri ve gerçekte kim olduklarını unutukları için RAB tarafından cezalandırılan araçlardan ibaretti ve bu yaşanan soykırım vb. olaylar tanrının elinden çıkmaydı. Bana tuhaf gelen yanı şu ki bütün bu tutum kenar mahallelerdeki Yahudilerin gerçekten yığının dibine ait olduğu ve bu gerçeği unutup üst seviyeye çıkmaya çalışan Yahudilerin acı çekeceği inancına dayanıyor. Kısacası buna gözdağı argümanı denilebilir.
Tüm bunlara göre özgür bir adam olmayı tercih ediyorum ve kaderlerinin böyle olduğuna inanan kölelerin itaatkar, sapkın suratlı duruşunu kabul etmiyorum.. Eğer bir Goyimin (Yahudi olmayan) beni bir sokak köpeği gibi gördüğü doğruysa neden beklentilerini yerine getirmeli ve fiziksel bir mahrumiyet ve zihinsel hapis cezası yaşamalıyım? Daha da gerçekçi olursam neden bir gün biri beni sokak iti statüsüne indirgeyebilir diye kendimi özgürlük, açıklık ve tarafsızlık dolu yaşamımdan mahrum bırakmalıyım?
Kendini eski Yahudi ilan edenlere karşı kullanılan ilk argüman Yahudiliğin tek taraflı olarak kurtulunamayacağı ırksal bir kimlik olduğudur. Gerçekten mi?
Sanırım bu argümana cevap vermek için öncelikle şu soru düşünülmeli: Irk nedir? “Irk” kelimesi, anın sıcağında ne istediğimizi ifade ettiğinden bunun verimsiz bir yaklaşım olacağını düşünüyorum. Fakat Yahudiler bu bulanık kavramı argümanlarında kullandıklarında ne anlama geliyor, ona nasıl bir anlam yüklüyorlar? İnsanlar ortak atalarından evrimleşerek günümüzdeki halini alırken Yahudiler onlardan ayrılıp başka bir yerden gelmediler herhalde.
Yani Yahudiler diğer insanlardan ayrı bir tür değildir. Sonuçta bizler çapraz-üreyen canlılarız.
Daha da önemlisi tarih herhangi bir Avrupalı'nın ırksal kan çizgilerini izlemeye çalışmanın abes olduğunu göstermektedir. Çünkü Avrupa tarihi büyük ölçüde istila, fetih ve bunun sonucunda ortaya çıkan etnik ve cinsel karışmalara ev sahipliği yapmıştır. Bazı Yahudiler atalarının kendilerini bu homojenizasyondan uzak tutmayı başardıkları efsanesine tutunmaya devam edebilirler ancak bu tarih yerine mitolojiyi seçmek demektir. Ne de olsa ırksal saflık efsanesi doğru olsaydı modern Avrupalı (Amerikan, Avustralyalı, Güney Afrikalı vb.) Yahudiler ataları Orta Doğu'da kalan ve hiçbir zaman diasporaya katılmayan Yahudiler gibi görünürdü. Fakat bunun yerine Orta Doğu Yahudileri Araplara daha çok benziyor (sürpriz!). Bana Doğu'da üyeleri oldukça oryantal görünen çok eski Yahudi toplulukları olduğu söylendi (ancak hiçbir zaman onaylanmadı). Öyleyse atalarını doğrudan takip ettiklerini iddia eden Yahudiler İncil'deki İsraillilerin Yahudilerine doğrudan geri dönüyor olmalılar çünkü onlar oldukça siyahlar. Levanten (Avrupa asıllı Yakındoğulu) burnu bile Avrupa Yahudileri arasında evrensel değildir. Öte yandan Levant'ta da yaygın olmasına rağmen sadece Levant Yahudilerinde görülmez. Kuşkusuz birçok Yahudi bir Yahudi’nin nasıl göründüğü hakkında basmakalıp fikre sahiptir. Cain'in herhangi bir Yahudi damgası (işareti) yoktu değil mi?
Bu nedenle Yahudi ırk kimliği tam olarak şudur: Bir efsane!
Öyleyse Yahudilerin etnik bir topluluk olduğu kadar dini bir topluluk olduğu sonucuna da varıyoruz. Bu inkar edilemez durumdadır. Genelde kendisini komşularından uzak tutan, bir zamanlar kendi dili, müziği, edebiyatı ve kendine has kültürel yapısı olan herhangi bir gruba etnik grup denebilir. Ancak bunu kabul edince kayda değer bir şeye ulaşıldığını göremiyorum. Yani Yahudiler belirli bir etnik topluluktan ortaya çıktıysa ne olmuş yani? Bu neden her zaman kendilerini bu grubun bir parçası olarak görmeleri gerektiği anlamına geliyor? Bir birey hayatının geri kalanını tesadüfen bir bölgede doğdu diye gözardı edebilir mi? Eğer Batı medeniyeti dünyaya tek bir önemli katkı yaptıysa bu da bireysellik kavramıdır. Yani bir insanın toplumun kendisi için seçtiği şey değil kendinin bizzat seçtiği kişi olduğu, yalnızca kendini temsil ettiği ve bazı aile veya etnik gruplara ait hücreler olmadığı kavramıdır. Benim mantığıma göre bu Hümanizm'in gerçek özüdür.
Amerikan Yahudileri arasında popüler hale gelen aptalca bir rasyonalizasyon hakkında yorum yapmadan duramayacağım. Bunların bazıları dinlerinin dogmalarından rahatsızlar ancak kendilerini eski Yahudi olarak ilan ederlerse suçluluk hissedecekler. Bu yüzden de kendilerini "etnik Yahudiler" olarak isimlendirmeyi tercih ettiler. Bu onların sırtlarını etnik gurur ve etnik özdeşleşmeye dayayabilecekleri ve boyunlarının etrafına yeni icat edilmiş çeşitli etnik madalyonlar takabilecekleri anlamına geliyor ancak aynı zamanda Yahudiliğin sert yasalarına uymak yerine mazeret üretmiş oluyorlar. Bir düşünün: Gururla Yahudi olduklarını söyleyebilirken diğer yandan domuz etini de yiyebilirler! Bazı "etnik Yahudiler" domuz eti yemiyorlar ancak onun Noel'den ayırt edilemeyen Hanuka (Yahudi bayramı) versiyonunu kutluyorlar (Sanırım o arada tatil sezonu başlıyor).
Hayret ediyorum bu kişiler manevi veya entelektüel bütünlük hissi duyuyorlar mı?
Bence bir gruba ait olmanın rahatlığını ararıyorlar.
ETNİK GURUR
Etnik gurur fikrine zaten değindiğimizden bunu biraz daha ilerletelim.
Etnik gruplara düşmeleri için çok fazla tuzak verilmiş. Sanırım birçok etnik grup komşuları tarafından hor görüldüğünü biliyor, bu yüzden de kendini savunma ve haklı çıkarma konusunda çare olarak etnik gurura başvuruyor. Kuşkusuz, Yahudiler de bu kendini özel görme oyununa eğilimlidirler. Bu yüzden her Yahudiye, özellikle de çocuklara, seçkin bilim adamlarına (genellikle fizikçiler), ünlü müzisyenlere (genellikle kemancılar, bazen piyanistler) Yahudilikleri ile gurur duymaları söylenir.
Peki neden? Sırf aynı etnik gruptan geliyor diye bir başkasının başarısıyla neden gurur duymalıyım?
Diyelim ki Bay A ünlü bir kemancı ve aynı zamanda bir Yahudi (ya da Bay A'nın halka açıklayamamış eski bir Yahudidir). Onun Yahudiliği hakkında övünürsem, ya Sayın A’nın Yahudiliği nedeniyle erdemini tamamladığını söylüyorum (soyadı ve yüz özellikleriyle birlikte keman çalmak için miras aldığı bir yetenek, yani "kanındaki" özel bir şey) ve onun başarısı tüm Yahudilerin doğuştan gelen müzikal üstünlüğünün bir başka kanıtı sayılıyor. Ya da başka bir deyişle Bay A'nın kendi çabalarından dolayı başarılı olduğunu söylüyorum ancak bu arada ikimiz de Yahudi olduğumuz için onun başarısı ile kendimi üstünleştirip parlatıyorum.
Yani ya kanı onun güzel sanatlardaki ustalığı için itibarı hak ederek Yahudi kanının üstünlüğünü ispatlıyor ya da bunu kendisi hak ederek tüm "ırkı" nın kozmik itibarına ekliyor. Bu da yine bir şekilde Yahudi kanının üstünlüğünü vurgulama çabasına giriyor.
Ancak sadece tartışma uğruna Yahudi kanının gerçekten keman ve fizik için üstün yetenekler verdiğini varsayalım. (Kendi teneke kulağım ilk iddianın güçlü bir karşıtlığıdır ve kolejideki fizik notlarımdan bahsetmeyeceğim bile.) Diyelim ki sözde grupta kendileri dışındaki topluluklardan olan kişilerle evlenmedikleri için genetik olarak belirlenmiş bir üstünlük var. O halde bu saf bir kalıtım kazasıdır ve Levanten Yahudilerinin burnundan daha anlamlı falan değildir. Neden birileri bununla gurur duyarken miras kalan hastalıklar için utanç duymuyor? Yahudiler için bir enzim hastalığı olan Tay-Sachs hastalığı, siyahlar için orak hücre anemisi (SCA) vb.
Belki de Yahudilerin başarıları etnik özelliklerden veya genetikten kaynaklı değildir. Örneğin Yahudi kültürü öğrenmeye her zaman büyük saygı göstermiştir ve bu nedenle Yahudi çocuklar küçük yaşlardan itibaren okumaya, bilgi biriktirmeye ve üniversitelerin verdiği üstün bilginin dışa dönük onaylarını biriktirmeye teşvik edilir. Sonuç olarak Yahudi çocuklar genellikle tüm okul seviyelerinde kalite merdiveninin üstünde veya yanındadırlar.
Eğer bundan dolayı gurur duyuyorsak ve diğer insanlardan üstün oluşumuzun kanıtı olarak görürsek o zaman etnik grupları alttan üste doğru bir spektrumda sıralayabileceğimizi söylemiş oluruz. Bu en azından kendi kendine hizmet etmek demektir. Başka bir etnik grup belirli sporlardaki mükemmelliğin etnik grupları bu spektrumda sıralamak için daha uygun bir temel olduğunu düşünebilir. Böyle bir yönteme göre Yahudiler sıralamada hiç iyi bir konumda olmayacaktı. Entelektüel gelişmeyi teşvik eden aynı Yahudi kültürü toplumunu bedensel gelişim ve çeşitlilik için cesaretlendirmez. Böyle bir etnik kültür sıralaması fikri Yahudilerin çok iyi bilmesi gereken sosyal olarak tehlikeli bir düşüncedir (Hitler'in Yahudi katliamı öncesi Almanlara aşıladığı görüşler).
Şimdi ikinci olasılığı göz önünde bulunduralım: Bay A'nın Yahudiliğini herkese hatırlattığımda, beni dinleyenlere bir Yahudi olarak üstü kapalı bir şekilde onun başarısını paylaştığımı hatırlatıyorum. Bu elbette saçmadır. Bütün saatler ve yıllar boyunca onunla birlikte çalışma odasında mıydım? Okulda ders çalışırken, hayal kırıklıklarını, derslerden geçmek için verdiği çabalarını benimle paylaştı mı? Bu akrabalık iddiası başkasının yaptıklarından dolayı itibar kazanmaya çalışan ucuz bir teşebbüsten başka bir şey değildir ve daha fazla tartışmayı hak etmemektedir.
Etnik kökenden gurur duyma saçmalığı dikkat çekici bitr şekilde ailesinden ve yakın kültüründen uzak kalmış olan Gauss gibi yalnız bir dehayı bile hesaba katmıyor. Böyle bir adamın büyüklüğü açık bir şekilde tamamen bireysel bir şeydir bu başarılar kazara sahip olduğu genlerinin ve kişisel eğilimlerin bir birleşimidir. Onun başarılı bir deha olmasını etnik kökeniyle ilişkilendirmek kişisel eğilim ve uğraşlarla başarılı olduğu fikriyle alay eder. Gerçekten de Gauss gibi adamları başarılarından dolayı onurlandırmalıyız ama kuzenlerini veya atalarını onurlandırmamalıyız, mantıklı değil.
ETNİK GURURUN DİĞER YÖNÜ
Bu makalenin başlangıcında kişinin çocukluk çağı inancının içsel entelektüel eleştirisinin inancından duygusal yönden uzaklaşmadan önce geldiğini söylemiştim. Bu duygusal tiksinme çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir ancak benim onlara, Yahudi arkadaşlarıma karşı duyduğum antipatik hisler çok erken geldi.
Bugün göründüğünden çok daha fazla Yahudi karşıtı topluluk Yahudileri onların Tanrı tarafından seçilen insanlar oldukları ve bu nedenle diğer tüm halkları yönetecekleri inancına sahip olmakla suçlarlar. Bu Zion (İsrail kavmi) büyükleri nerede ve onlarla nasıl temasa geçebilirim? Eğer kendi ülkemi yönetmekle ödüllendirirlerse inancımı çok hızlı bir şekilde yeniden keşfedebilirim :) Dünyaya hükmetmek istediğini dile getiren hiçbir Yahudi ile hiç karşılaşmadım. Bildiğim Yahudilerin çoğu Yahudiler hakkındaki en kalıplaşmış klişelerden birine aykırı olarak gelecek ayın faturalarını nasıl ödeyecekleri konusunda çok endişeliler.
Ancak Yahudi kültürünün üzücü sırrı bu Yahudi karşıtı suçlamanın ilk kısmının esasen doğru olmasıdır. Gerçekten de Yahudiler kendilerini dünyanın geri kalanından manevi olarak üstün buluyorlar. İster Tanrı'nın seçtiği insanlar olarak adlandırın ister Yahudi kanının doğuştan üstünlüğüne inanın sonuç yine aynı olacaktır: Yahudi olmayanları aşağılama ve hor görme. Bu etnik gururun sadece ahlaki açıdan endişe uyandıran bir yüzüdür.
Başkaları sizinkinden daha üstün fiziksel yetenekler sergiliyorsa o zaman bu yeteneklerin değerini inkar edip bunu kişinin zayıflığının bir kanıtı olduklarak düşünebilir misiniz? Bu kadar saçma bir şey olamaz, sanki ince, saf ve narin bir fiberden yapılmışsınız. Aynı şekilde inhibisyon eksikliğinin veya yüksek libido seviyesinin değerini de düşürmelisiniz. Kültürlü ve saf insanlar ışıklarını bir çalının altına gizlemeyi, bunu yapmayı tercih ederler çünkü bunu yapmak daha mantıklı ve iyidir.
Bu sadece geleneksel Yahudi toplumunun Yahudi olmayanlara yönelik hala inandığı tuhaf kavram yanılgılarına işaret ediyor.
Eski moda ve özellikle Avrupalı kökenli Yahudi ebeveynler Yahudi olmayan her kocanın karısını dövdüğü, ailesine bakmadığı, aşırı içki tükettiği, zamanlarını diğer kadınlar ve fahişelerle geçirdiği ve kadınların sosyal hakları olmadığı yönünde bir inanışa sahiplerdi. Onlara göre bunlar dünya tarihinde hiçbir Yahudi kocanın işlemediği suçlardı.
Bütün bu Hristiyan sosyal kurumların bir sonucu olarak Yahudi çocuklara her zaman (ve belki de hala) Yahudi olmayan kızların (Şiksalar) Yahudi erkeklerin çok çalışacağını bildikleri için uygun genç Yahudi erkekleri evlenmek için gözetledikleri söylenirdi. Buna sahip olmak dövmeyen, içki içmeyen, kadınların peşinde koşturmayan iyi kocaları olacağı anlamına geliyordu. Ancak dikkat çekici bir sorun vardı ki Yahudi olmayan bu büyüleyici kadınlardan biriyle evlenmeyi düşünen tüm "iyi" Yahudi erkekler buna dikkat etmeliydi. Çünkü aslında Yahudi olmayan her kadın (Şiksa) bir s-rtük, sadakatsiz, savurgan ve hepsinden de en kötüsü itaatsiz, vefasız ve haindi. Bir Yahudi onlarla evlenirse "kirli bir Yahudi" olacaktı. Kısacası bir kızgınlık anında tüm gerçek hisleri ortaya çıkacaktı.
Bu beyin yıkama durumu ironik ve kaçınılmaz bir biçimde Yahudi olmayan her kadını Yahudi erkekleri için daha cazip hale getirecektir.
Bana söylenenlere inanacak kadar gençken bütün bu saçmalıkları yuttum. Yahudi olmayanlar hakkındaki her şeyi biliyordum çünkü küçük bir çocuğun soru sormadan inandığı bir grup yetkililer tarafından (aileler) bize anlatılıyordu. Daha sonra tecrübe sayesinde inanılmaz bir şey keşfettim: yaşıtım olan goyimler de aynen benim gibiydi. Sonrası benim söylediklerimin de Yahudi karşıtı söylemlerin eşdeğeri olduğu idrakine vardığım kısa bir adım oldu.
Bu kötü ve yaygın etnik nefret biçimi için bir sözümüz olmamasının önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum, bu yüzden şu anda hemen bir tane bulup yazıyorum: Anti-Goyisizm. Bu kelime tamamiyle uygundur çünkü orijinal İbranice'de goy bir halktır ve goyim genel olarak dünya milletlerine atıfta bulunmak için kullanılmıştır. Bu nedenle anti-Semitizm hakkında söyleşmek dünyanın geri kalanının nefreti ve korkusudur.
Bana öğretildiği gibi neredeyse her Goy'un bir Yahudi karşıtı olduğu doğru mu? Basmakalıp bu soruyu başka bir soruyla cevaplayarak tatmin edeceğim: Hemen hemen her Yahudi'nin bir Anti-Goy olduğu doğru mu? Cevap: Çok değil ama neredeyse tamamen öyle.
Abartıyor muyum? Anti-Goyizm'i her yerde, hatta alakası olmayan yerlerde bile görmüyor muyum? Bizi Yahudi olarak yetiştiren ailelerimizi, komşularımız Yahudi aleyhtarlığı belirtilerine sahipler mi diye dikizletmeleri konusunda suçlayabiliriz
İşte bu yüzden anti-Semitizm çok kullanışlıdır, bunları dile getirmemin nedeni de bu.
Tıpkı Avrupanın geri kalan kısmındaki Yahudiler gibi Amerikan Yahudileri de her yerde anti-Semitizmi görmekte oldukça yetenekli ve hızlılar. Belki de bu sadece geçmişteki Yahudi zulmünden kaynaklanan kompleksin bir tezahürü ve kendine aşırı acıma yöneliminin kültürel bir eğilimidir. Eğer öyleyse bu durum birçok ergen Yahudi’nin Yahudilikten neden ayrıldığını kesinlikle açıklıyor. Ne de olsa kendine saygısı ve ego gücü olan hiç kimse böyle zihinsel alışkanlıklara düşkün etnik bir grupla özdeşleşmek istemez. Fakat korkarım ki her eleştirmene Yahudi karşıtı denilmesi daha derin ve daha kötü bir konudur. Bu, eleştirmenleri susturmak için kasıtlı olarak yapılan, oldukça basit, hileli bir yöntemdir.
Amerikan Yahudilerinin işgal altındaki bölgelerdeki İsrail politikalarını eleştirmek için cesaretlerini toplamalarının kaç yıl sürdüğünü bir düşünün. Kendi halklarını eleştiren Yahudileri özellikle suçlu hissettirmek için tasarlanmış olan "Yahudi karşıtı Yahudiler" sözüyle etiketlenmekten korkuyorlardı ve bu söz aynı zamanda onları suçlu hissetirmeyi amaçlıyor. Şuan bile İsrail’in politikalarını ya da herhangi bir resmi Yahudi kurumunu eleştirmeye cesaret eden Yahudi olmayan biri "Yahudi karşıtı" etiketiyle saldırıya uğrayabilir ve uğruyorda. Altı Milyonu kim unutabilir? Holokost'u kim unutabilir? (Yapamazsınız, çünkü size izin vermeyeceğiz!) Herhangi bir Yahudiyi eleştirmeye kalktığınızda sizi hemen Nazilerle ilişkilendirirler. Ve sizde bu sözün üzerini kapamak için koşturursunuz. Eğer din karşıtı yazılar yazıyorsanız muhtemelen kendinizi Hristiyanlık karşıtı söylemlerle sınırlandırıyor, Yahudileri ve dinlerini yalnız bırakıyorsunuzdur. Yani Yahudi karşıtı olarak etiketlenme riskinden bile kaçınırsınız. Dolayısıyla kişileri etiketlemenin boğucu eleştirilerdeki etkinliği tam olarak Yahudilerin onu bu kadar aşırı ve hızlı kullanmasının nedenidir.
Ben oldukça erken yaşta bu kadar tatsız tutumla ortaya çıkan bir grubun parçası olmaktan rahatsız olduğumu fark ettim. Entellektüel rasyonelleşme yıllar sonra olduysa da tiksinme erken başlamıştı.
DİNİ TÖRENLER, AYİNLER VE SÜPER GEREKÇELER
Yahudiler de tıpkı diğer dini grupların üyeleri gibi ritüellerinin ve dogmalarının sahte gerekçelerine dayanıyorlar. Umutsuz bir şekilde akıllarını ve Batı eğitimini kendilerini hala Yahudi olarak adlandırmaya duydukları ihtiyaç ile bağdaştırmaya, suçluluk hisseden vicdanlarını yatıştırmak için çeşitli jestler yapmaya çalışmaya ve inandıkları saçmalıkların bazı objektif gerekçelere sahip olduğu konusunda ısrar ediyorlar.
Örneğin Yahudilerce diyet yasalarının İncil dönemlerindeki yaygın hastalıklara karşı koruma sağladığı söyleniyor. Sonuçta bunlar gerçek sağlık kurallarıydı dini dogmalar değil! O halde onlarla nasıl tartışabilirsiniz? Cevabı kendi kitaplarında gizli. Kaşrut yasaları (Yahudi perhiz yasaları) o kadar esrarlı ve karmaşıktır ki mantıksal saldırılar için size sonsuz fırsatlar sağlar.
Ancak bu argümanın daha genel olan maddesine bağlı kalalım.
Birincisi, diyet yasalarının büyük kısmı hiçte İncil kökenli değildir, Eski Ahit'in yorumlarına dayanarak ortaçağ hahamları tarafından karara bağlanmıştır. Peki biz kılı kırk yaran, çarpık saçlı bu adamların bölüşen akıl yürütmesinin yirminci yüzyılda geçerli bir sağlık rehberi olduğuna inanmalı mıyız? Diyet yasalarının Orta Çağ Yahudilerine fayda sağladığına, sağlıklarının yaşadıkları topraklarınkinden daha iyi olduğuna dair herhangi bir nesnel kanıtın farkında değilim. İkincisi, örneğin et ve sütün aynı öğünde karıştırılmamasının veya daha da tuhaf bir şekilde et ve süt yemeklerinde kullanılan kapların neden birbirleriyle karıştırılmaması gerektiğine dair sağlam bir neden sunması için herkese meydan okuyorum! Diğer sayısız ve aynı derecede tuhaf diyet yasaları için de bu söylenebilir. Son olarak pragmatik bir gerekçe olduğu savı uğruna bu yasaların bir zamanlar yararı olduğunu kabul etsek bile bugün bizimle olan ilgileri nelerdir? Faydası nedir?
Bütün bunlara kişisel bir nokta eklemeliyim. Güney Afrika'da bir çocukken babamın görevlerinden biri sığır eti ve tavukları Yahudi inançlarına uygun olarak öldürüp kesmekti. Onu arka bahçemizde sık sık bu işi yaparken izledim ve bir keresinde (sadece bir kez) mezbahaya onun nasıl yaptığını izlemek için gittim. Otuz yıldan fazla bir süre geçti, manzaraları, kokusu ve dehşeti hala hafızamda duruyor. Günümüzün en ciddi genç Yahudilerini bir koşer kesimhanesini ziyaret etmeye ve kesilmiş boğazlarıyla kendi kanlarında boğulmak üzere olan hayvanların ölümcül acılarını izlemeye davet edebilirim. Kim bu suistimali emreden bir Tanrı'ya ibadet etmek ister ki?
Şabat yasaları altı günlük çalışmadan sonra insanlara ihtiyaç duyulan bir günlük dinlenmeyi sağladığı için akıllıca ve haklı görülüyor. Her yedi günde bir gün! Bu ne kadar insancıl bir Tanrı! Yedi gün içinde bir günün dinlenme için yeterli olduğunu düşünebilir; Ben düşünmüyorum.
Gençliğimde Indiana’dayken Hıristiyan köktencilerin aynı gerekçeyi kullanarak mavi yasaları yani pazar günleri kapanış yasalarını duyurduğunu hatırlıyorum. Açıkçası gerçek motivasyon oldukça farklı. Hem Yahudiler hem de Hıristiyanlar Kutsal Kitabı siyasi düzeyde insan hukukuna dahil etmenin haklı yollarını bulmaya çalışıyorlar. Duygusal olarak hümanizmin kalbi olan insancıl özerkliği reddediyorlar ve kendilerini gökyüzündeki hayali bir babanın yönetimine tabi kılmanın nedenlerini arıyorlar. Duygusal olan sonuncu motivasyon ise kendine saygı duyan bir yetişkinin küçümsemelerinin altında gizlidir.
Sünnet, sünnetli erkeğin karısına rahim ağzı kanserine karşı koruma sağlamasıyla lanse edilir. İstatistikler bunu yansıtmıyor gibi gözüküyor. Bunun doğru olduğunu varsayarak eski Yahudilerin bunu bildiğine gerçekten inanan var mı?
Eski zamanlarda sünnet çeşitli dinlerde ortak bir törendi (ve yine de çeşitli ilkel insanlar arasında uygulanıyordu). Tıpkı diğer eski halklar gibi eski Yahudiler de dini fantezileri nedeniyle bu kendine özgü sakatlanma biçimini uyguladılar. Sağlık yönünden herhangi bir yararı olduğu onlar tarafından bilinmiyordu ve sünnet şanslı bir yan ürün gibiydi. Gerçekten de o antik çağda kaç Yahudi erkek bebeğin sünnet yapmak için kullanılan aletlerin sterilizasyon eksikliğinden dolayı virüslü penise bağlı acı verici ölümlere maruz kaldığını merak ediyorum. Ölen bebeklerin sayısının rahim ağzı kanserinden kurtulmuş olan Yahudi kadınlardan daha fazla olduğundan şüpheleniyorum çünkü onların eşleri bebeklik dönemindeki ameliyat sonrası hayatta kalmışlardı...