İlk önce size bir misal vereyim. Siz Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyorsunuz ve 18 yaşınızı tamamladınız. Artık her bir TC vatandaşı gibi kimlik almaya mecbursunuz. Peki bu kimliği alırken siz Türkiye vatandaşı olmadığınızı ispat etmek için mi alıyorsunuz? Elbette hayır. Kimliği TC vatandaşı olduğunu ispat etmek için alıyorsunuz ve bu sınır ötesinde sizin mensubu olduğunuz devletin vatandaşı olduğunuzun göstergesi oluyor. Eğer TC vatandaşı olduğunuzu, başka devletlerin vatandaşı olmadığınızı onaylayacak bir evrak yoluyla ispat etmeye kalksanız Türkiye hariç yer yüzünde bulunan tüm devletlerden (bağımsız tüm 205 devletten) onların vatandaşı olmadığınızı gösteren birer tane evrak almak zorunda olurdunuz. Bu ne kadar absürt bir şey değil mi? Evet en az Allah'ın yokluğunu ispat etmek kadar.
Bir diğer misal.
Birisi size mahkemeye veriyor ve sizi babasını öldürmekle suçluyor. Siz mahkemeye geliyorsunuz ve o adamın suç duyurusunu okumadan (yani babasının nerede ve ne zaman saat kaçta öldürdüğünü vs) kendinizi savunabilir misiniz? Suç duyurusunda bulunan şahıs ilk önce sizin onun babasını nerede ne zaman öldürdüğünü ispat etmeli ki sizde o sırada orada bulunmadığınızı ispat edebileiniz. Şimdi bir Müslümanın Allah'ın ne zaman nerede olduğunu ispat edemediği halde bir ateistten bunları ispat etmesini istemesi komik bir şeydir.
Şimdi olaya birde Kur'an açısından bakalım.
2/BAKARA-111: Bir de; “Yahudi ve Hristiyanlardan başkası Cennete girmeyecek” dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.”
Ayete iyice ve dikkatli bir şekilde bakın. Yahudi ve Hristiyanlar bir şey iddia ediyorlar(cennete onlardan başkası girmeyecek diye). Peki Allah ne cevap veriyor? Doğru söylüyorsanız eyer delil getirin. Şimdi burada Hristiyan ve Yahudiler doğru hesap ettikleri bir şeyi iddia ediyorlar ve Allah bunun aksini ispat etmek yerinde ilk önce onlardan delil istiyor. Yani siz cennete anca Yahudi ve Hristiyanların gireceğini ispat edin ki ben giremeyeceğini ispat edeyim. Bir başka ayete bakalım.
27/NEML-64: "Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mi var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
27/NEML-64: "Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilâh mi var!? De ki, “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.”
Ayette çok tanrıcılara bir meydan okuma yapılıyor. Bir değil bir kaç tane Allah olduğunu söyleyen insanlara “Eğer doğru söyleyenler iseniz kesin delilinizi getirin.” diyor.
Yani birden fazla Allah'ın varlığını ispatlayın diyor. Dikkat edin bu yanlıştır demiyor, yada siz yalan söylüyorsunuz da demiyor, bunun yerine ispat istiyor. Siz bir kaç Allah'ın varlığını ispat edin ki bende öyle olmadığını ve bir tek Allah'ın olduğunu ispat edeyim diyor. Bunun gibi yüzlerce misal var Kur'an'da ve hepsinde de ilk önce iddia sahibinin ispatı isteniyor. Aksi ispat edilmeye çalışılmıyor. Şimdi Allah'ın ilk olarak iddia sahibinden delil istemesi meselesini göz önünde bulundurarak başka bir konuyu ele alacağız.
Tanrının varlığı mı ilk önce iddia edildi yoksa yokluğumu? Tabi ki ilk önce Tanrının varlığı iddia edildi. Peki bunun böyle olduğunu nereden anlıyoruz? Çok basit bir mantık ile anlamak mümkün. Ortada var olmayan bir şeyin yokluğu sizce iddia edilebilir mi? Misal verecek olursak:
Bir insan isminin Ali olduğunu bilmese, isminin Veli olmadığını ispat edebilir mi? Yani ilk önce sen isminin Ali yazılı olduğu kimliğini sunmadan Veli olmadığını ispat edebilir misin? Allah ilk insanı yaratıp ona var olduğunu vahiy yoluyla (ve ya bir melek yoluyla) bildirmese onun varlığından haberdar olabilir miydi o şahıs? Kesinlikle hayır. Onun için ilk önce Allah'ın varlığı iddiası ortaya atıldığı belli oluyor. Şimdi yukarıda verdiğimiz Kuran ayetlerinde Allah'ın ilk önce iddia sahiplerinden ispat beklediğini göz önünde bulundurarak söylüyoruz sizlere. Allah'ın var olduğunu ilk siz söylediniz ve ilk öncede siz işbat etmek zorundasınız. Yani Alllahin ne zaman, nerde olduğunu ispat etmek size düşüyor. Bu söylenince de Müslümanlar "Allah zamandan ve mekandan münezzehtir" diyecek. Ama unuttukları şey şudur: Kur'an'ın kendisinde Allah'ın zaman ve mekana bağlı olduğu açıkça belirtiliyor. Örnek verelim hemen:
7/A'RÂF-54: "Semaları ve arzı(yeri) altı günde yaratan, muhakkak ki sizin Rabbınız Allah'tır. Sonra arsa istiva etti."
7/A'RÂF-54: "Semaları ve arzı(yeri) altı günde yaratan, muhakkak ki sizin Rabbınız Allah'tır. Sonra arsa istiva etti."
Ayeti daha yakından inceleyelim. İlk önce Allah semayı ve yeri altı günde yarattığını belirtiyor. Demek ki Allah bir zaman dilimine dahildir. Müslümanların bunu da evirip çevireceğinden ve "bu insanlar için olan altı gündür" diyeceğinden eminim. Ama unuttukları başka bir ayet daha var. 22/HACC-47: Ve Rabbının katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir.)
Ayette Allah katında bir günden bahsediyor, yani Allah'ta tıpkı insanlar gibi bir zaman dilimine tabidir. Yani dünyamızda geçen bin yıl Allah katında bir güne beraberdir. Bu Allah'ın zamandan münezzeh olmadığını ispat ediyor.
Gelelim mekana. Araf 54 ayetinin ikinci bölümündeki (Sonra arşa istiva etti.) cümlesi de Allah'ın bir mekana gittiğini beyan ediyor. Buradaki arz kelimesini geleneksel dinciler bir hükümranlık gibi yorumluyorlar ve bunun bir mekan olmadığına bizleri inandırmaya çalışıyorlar. Ama bu insanların Kur'an'dan haberi olmadığı için Arşın Kuranda bir cisim veya bir mekan olarak belirtildiğini bilmiyorlar. Kur'an'da açık bir şekilde Allah'ın gökte olduğu ve arşında bir cisim veya mekan olduğu açıklanmıştır. Örnek ayetlere bakalım.
35/FÂTIR-10: "Güzel sözler ancak O’na yükselir."
16/NAHL-50: "Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emr olunursa onu
yaparlar."
4/NİSÂ-158: "Fakat Allah onu(İsayı) kendisine yükseltmiştir."
Şimdi yükselmenin yere değil şemaya olduğunu anlatmaya gerek duymuyorum. Bu Kuran ayetleri bile Allah'ın gökte olduğunu ispat etmeye yettiği halde Müslümanların Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak kabul ettikleri hadislerden de delil göstereceğim:
Muaviye bin Hakem hadisinde Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), efendisinden tokat yiyen cariyeyi imtihan ederken:
−Allah nerede? diye sordu.
Cariye:
−Semadadır (semanın üzerindedir), diye cevap verince Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de bunu kabul ve ikrar etti.
Müslim 537/33
Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “…Sizler yeryüzü ahalisine merhamet edin ki, semada bulunan (Allah) da size merhamet etsin.” Ebu Davud 4941
Şimdi gelelim Arşın Müslümanların dediği gibi hakimiyet ifade eden bir kelime değilde mekan ve ya cisim olduğunu anlatan ayetlere:
40/MÜ'MİN-7: "Ars’i taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rabblerini hamd ederek tespih ederler."
69/HÂKKA-17: "Melekler onun kıyılarındadır. O gün Rabblerinin Arş’ını, bunların da üstünde sekiz taşıyıcı (melek) taşır."
Ayet açık bir şekilde meleklerin taşıdığı bir şeyi (cismi) anlatıyor. Bunu anlatan hadislerde bile Arşın bir hakimiyet değilde bir cisim olduğu hatta ayaklarının bile olduğu açıkça belli oluyor.
Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Yedi kat gök ile yedi kat yer, Allah’ın Kursu’şu yanında, ancak genişçe çöl bir yere bırakılmış bir halka gibidir. Arş’ın Kursu’ye üstünlüğü ise geniş çölün bu halkaya üstünlüğü gibidir.”
Ahmed 5/178-179, Bezzar 160, İbni Hibban el-İhsan 361
Ahmed 5/178-179, Bezzar 160, İbni Hibban el-İhsan 361
Abdullah ibni Abbas (Radıyallahü Anhüma), Kursu’nun, iki ayağın konduğu yer olduğunu söylemiştir. Hakim 3116, Mücemu’l-Kebir 12404
Şimdi özetleyecek olursak eğer, Allah varlığı ilk önce iddia edilmiş ve onun bir mekanda bir zamanda olduğu belirtilmiş. Şimdi ey Müslümanlar, Allah'ın ne zaman ve nerede olduğunu ispat edin ki biz İslam'a ve Allah'a inanmayanlar da onun o zamanda orada olmadığını ispatlayalım.
Kur'an'daki diğer çelişkilerden haberdar olmak için Kur'an'daki çelişkiler yazımı okuyunuz.
Yazan: Kirpi