GARİP VE TARTIŞMALI AYETLER 3.BÖLÜM
Garip Ayetler başlıklı konunun 3’üncü bölümünde diğer iki bölümdeki konulardan farklı olarak 82 ayet paylaştım fakat bu ayetlere her hangi bir yorum eklemedim, değerlendirme yapmadım. Hani bir söz var ya “Anlatılmaz, yaşamak lâzım” işte ben de diyorum ki “Anlatılmaz, direkt okumak lâzım”. Bizim insanlarımızın önemli bir çoğunluğu ne yazık ki Kur’an-ı Kerim’i eline alıp hiçbir anlamını bilmediği Arapçasını okuyup iç çekiyor, duygulanıyor, gözleri sulanıyor. Yani bizim insanlarımız, biraz sonra göreceğiniz ayetlerin Arapçasını okuyarak iç çekiyor, ağlıyor ve duygulanıyor.
İslâm’a göre mucize denilen olaylar, binlerce yıl öncesinde kaldı. Bizler insanlık olarak ilerleyip gidiyoruz ve hepimiz beşeriz. Yeteneklerimiz ise insanüstü ya da doğaüstü değil. Gerçek olup olmadığının hiçbir kanıtının olmadığı geçmiş dönem mucize masallarını okumak, bu günkü insanların hiçbir işine yaramayacaktır ve işimize yaramayacak olan bu mucizelerin kanıtlanması da mümkün değildir. Hayatın türlü çilesi içinde koşuşturan, ailesine, çoluğuna çocuğuna yetişmeye, kimi zaman onlara para yetiştirmeye çalışan yetişkin insanlar Kutsal kitapları olan Kur’an-ı Kerim’i okuyup anlamakla yükümlüler. Kur’an’ın içindeki ayetlerin çoğunluğunu ise geçmiş Peygamberlerin yaşamlarının tabirimi caiz görün ama ıvır zıvır teferruatları teşkil ediyor. Bir de koskoca Tanrı’nın, kendi yarattığı insana kendisinin var olduğunu inandırması için develerle, kuşlarla uğraşıp bunların ardından “Yok onlar inanmadı, deveyi kanıt olarak gönderdim de sonra o deveyi öldürdüler…” gibi akla hayale sığmayacak işlerin lakırdıları, ayet olarak inmiş. Bir Tanrı, “Bir birinizi ve hiçbir canlıyı öldürmeyin, kötülük etmeyin” gibi her insanın okuduğunda anlayabileceği düz ve çelişkiye mahal bırakmayacak az ama öz emirler yerine yarıdan fazlası lakırdı olan ve geçmiş Peygamberlerin hayatı ile doldurulmuş 6000 sayfalık kitabı niye gönderir? Ve koskoca Tanrı, kendisinin yaşadığını, var olduğunu neden kanıtlamaya, yarattığı canlıya inandırmaya çalışır? Hadi böyle bir çaba içerisine girdi diyelim. Deveyle kuşla niye uğraşır?
Müslüman olduğum dönemlerde dinime öyle bağlıydım ki bazı ayetleri okuduğum zaman “Yok ya, böyle ayet mi olur, bu ne böyle?” diye kendi iç sesimle didiştikten sonra “Koskoca Allah nelerle uğraşmış ama benim anlayamadığım bir anlamı vardır herhalde, sonuçta hoca değilim ya” derdim. Mahalle lakırdısını andıran “Şu şuna şunu dedi, bu buna şöyle yaptı, İri cüsseli develeri Allah’ın işaretlerinden kıldık, kuşlara dağlara boyun eğdirdik, bunların hepsini biz yaptık,…vesayrevesayre” Sıradan bir insanın “Hadi canım sen de, bir Tanrı böyle şeylerle mi uğraşır” detirtecek ayetlerden sadece bazılarını bir araya getirdim. Bunlar içinde bazı ayetler de var ki ayetlerde sanki konuşan Tanrı değil de “Hele gözü çıkasıcaya, görüyor musun şunu” diyen dedikoducu ve haset bir insanın diyaloglarını andıran ifadeler var. Ayetleri okurken ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Sözü fazla uzatmadan hemen ayetlere geçeyim.
En'am 144: Deveden iki, sığırdan da iki. De ki: "İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Yoksa Allah, bunları sizlere tavsiye ettiği zaman şahid miydiniz?" Hiçbir bilgiye dayanmaksızın insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Araf 40: Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkârları işte böyle cezalandırırız.
Araf 73: Semud (toplumuna da) kardeşleri Salih'i (gönderdik. Salih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir: Allah'ın bu dişi devesi size bir belgedir; onu salıverin de Allah'ın arzında otlasın, ona bir kötülükle dokunmayın, sonra sizi acı bir azap yakalar" dedi.
Araf 77: Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vadettiğin şeyi getir, bakalım."
Hud 64: "Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir."
Yusuf 65: Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir."
Yusuf 72: Dediler ki: "Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim."
İsra 59: Bizi ayet (mucize)ler göndermekten, öncekilerin onu yalanlamasından başka bir şey alıkoymadı. Semud'a dişi deveyi görünür (bir mucize) olarak gönderdik, fakat onlar bununla (onu boğazlamakla) zulmetmiş oldular. Oysa Biz ayetleri ancak korkutmak için göndeririz.
Hac 36: İri cüsseli develeri size Allah'ın işaretlerinden kıldık, sizler için onlarda bir hayır vardır. Öyleyse onlar bir dizi halinde (veya saf tutmuşcasına ayakta durup) boğazlanırken Allah'ın adını anın; yanları üzerine yattıkları zaman da onlardan yiyin, kanaatkâra ve isteyene yedirin. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirdik, umulur ki şükredersiniz.
Şuara 155: Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onun, belli bir günün su içme hakkı da sizindir."
Kamer 27: Gerçek şu ki Biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine göndereniz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret.
Haşr 6: Onlardan Allah'ın elçisine verdiği "fey'e" gelince, ki siz buna karşı (bunu elde etmek için) ne at, ne deve sürdünüz. Ancak Allah, elçilerini dilediklerinin üstüne musallat kılar. Allah, herşeye güç yetirendir.
Mürselat 33: Her biri, sanki sapsarı erkek deve sürüleri gibidir.
Tekvir 4: Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman,
Gaşiye 17: Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
Gaşiye 19: Dağlara bakmıyorlar mı, nasıl dikilmişlerdir!
Şems 13: Allah'ın elçisi onlara dedi ki: "Allah'ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin."
Vakıa 55: Susuzluk illetine tutulmuş kanmak bilmeyen develerin içişi gibi içersiniz.
En'am 38: Yeryüzünde hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi ümmetler olmasın. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık, sonra onlar Rablerine toplanacaklardır.
Yusuf 36: Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: "Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm." dedi. Öbürü: "Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi" dedi. "Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz."
Yusuf 41: "Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir."
Nahl 79: Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz, iman eden bir topluluk için bunda ayetler vardır.
İsra 13: Biz, her insanın kuşunu kendi boynuna doladık, kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız.
Enbiya 79: Biz bunu (hükmü) Süleyman'a kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.
Hac 31: Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir.
Neml 16: Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."
Neml 17: Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.
Neml 20: Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?"
Sebe 10: Andolsun, Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin" (dedik) ve kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.
Mülk 19: Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir.
Fil 3: Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi.
En'am 146: Yahudi olanlara her tırnaklı (hayvanı) haram kıldık. Sığırlardan ve koyunlardan, sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veya kemiğe karışanlar dışında iç yağlarını da onlara haram kıldık. 'Azgınlık ve hakka tecavüzde bulunmaları' nedeniyle onları böyle cezalandırdık. Biz şüphesiz doğru olanlarız.
Sad 31: Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu.
Enfal 12: Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın, inkar edenlerin kalplerine amansız bir korku salacağım. Öyleyse (ey Müslümanlar,) vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına."
Nahl 8: Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.
Furkan 45: Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık.
Alak 15-16: Hayır! Andolsun, eğer vazgeçmezse, muhakkak onu perçeminden; o yalancı, günahkâr perçeminden yakalarız.
Alak 17: Haydi, taraftarlarını çağırsın.
Alak 18: Biz de zebânileri çağıracağız.
Araf 172: Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? (Onlar da), Evet (buna) şâhit olduk, dediler.
Saffat 102: Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.
Tebbet suresi
1 - Ebû Leheb’in elleri kurusun! Kurudu da zaten.
2 - Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler.
3 - O, alev alev yanan ateşe atılacak!
4 - Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da.
5 - Boynunda da hurma lifinden bir ip olacaktir.
Naziat Suresinden bazı ayetler
1 - Andolsun (kâfirlerin ruhlarını) şiddetle çekip çıkaranlara,
2 - Andolsun (mü’minlerin ruhlarını) kolaylıkla alanlara,
3 - Andolsun yüzüp yüzüp gidenlere,
4 - Derken, öne geçenlere,
5 - Nihayet işi çekip çevirenlere.
Müddesir suresinden bazı ayetler
11 - Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak.
(12-13) - Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim.
14 - Kendisine alabildiğine imkânlar sağladım.
15 - Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar.
16 - Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçıdır.
17 - Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
18 - Çünkü o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
19 - Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!
20 - Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti!
21 - Sonra (Kur’an hakkında) derin derin düşündü.
22 - Sonra yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.
(23-24) - Sonra arkasını döndü ve büyüklük taslayıp şöyle dedi: “Bu, ancak nakledilegelen bir sihirdir.”
25 - “Bu, ancak insan sözüdür.”
26 - Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım.
27 - Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin?
Vakıa suresinden bazı ayetler
63 - Ektiğiniz tohuma ne dersiniz?!
64 - Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?
65 - Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık da şaşkınlık içinde şöyle geveleyip dururdunuz:
66 - “Muhakkak biz çok ziyandayız!”
67 - “Daha doğrusu büsbütün mahrumuz!”
68 - İçtiğiniz suya ne dersiniz?!
69 - Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?
70 - Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!.
71 - Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?!
72 - Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?
(92-93) - Ama haktan sapan yalancılardan ise, işte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.
94 - Bir de cehenneme atılma vardır.
95 - Şüphesiz bu, kesin gerçektir.
Mutaffifîn Suresinden bazı ayetler
29 - Şüphesiz günahkârlar, (dünyada) iman edenlere gülüyorlardı.
30 - Mü’minler yanlarından geçtiğinde, birbirlerine kaş göz ederek onlarla alay ediyorlardı.
31 - Ailelerine dönerken zevk ve neşe içinde gülüşe gülüşe dönüyorlardı.
32 - Mü’minleri gördükleri vakit, “Hiç şüphe yok, şunlar sapık kimselerdir” diyorlardı.
33 - Hâlbuki onlar, mü’minlerin başına bekçi olarak gönderilmemişlerdi.
34 - İşte bugün de mü’minler kâfirlere gülerler.
35 - Koltuklar üzerinde (etrafı) seyrederler.
36 - Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı?