İsa diye bir karakterin yaşayıp yaşamadığı tabi ki bilinmiyor ve hayali,
mitolojik bir figür olduğu, Mezopotamya'da tapınılmış ölüp-dirilen tanrıların
bir varyantı olarak ortaya çıktığı kuvvetli bir ihtimal gibi. Yine de İbrahimi
dinlere inananların gözünde gerçekten yaşamış biri olduğuna inanıldığından bu
makalede Hristiyan geleneğinin İsa'nın sünneti konusunda neler söylediğine
odaklanmak istiyorum.
Luka İncili'nin "İsa'nın Tapınakta Tanrı'ya Adanması" adlı bölümünde İsa'nın
sünnet edilişi şöyle anlatılır:
Luka, 2:21-24: Sekizinci gün, çocuğu sünnet etme zamanı gelince, O'na İsa adı verildi.
Bu, O'nun anne rahmine düşmesinden önce meleğin kendisine verdiği
isimdi. Musa'nın Yasası'na göre arınma günlerinin bitiminde Yusuf'la
Meryem çocuğu Rab'be adamak için Yeruşalim'e götürdüler. Nitekim Rab'bin
Yasası'nda, “İlk doğan her erkek çocuk Rab'be adanmış sayılacak” diye
yazılmıştır. Ayrıca Rab'bin Yasası'nda buyrulduğu gibi, kurban olarak “bir
çift kumru ya da iki güvercin yavrusu” sunacaklardı.
Anlatılanlara göre İsa, Yahudi geleneği gereğince doğduktan 8 gün sonra Brit
Milah, yani Yahudi sünneti uygulamasına tabi tutulmuş ve birçok Müslümanın
adak adını verdiği uygulamaya benzer şekilde çocuk sahibi olan Yusuf kurban
vererek kan akıtmıştır. İşte İsa'nın doğumundan 8 gün sonra gerçekleşen bu
sünnet gününün 1 Ocak olduğuna inanılır.
Bu sünnet olayı 10.yy'dan itibaren Hristiyan sanatında öne çıkan ve birçok
sanatçı tarafından resmedilen bir konu olmuştur.
Sünnet günü, hangi takvim kullanılırsa kullanılsın Doğu Ortodoks Kilisesi
tarafından 1 Ocak'ta "Sünnet Bayramı" olarak kutlanırken İngiliz Kilisesi
üyelerince (Anglikanlar) yine aynı tarihte kutlanmaktadır.
Bu sünnet günü son zamanlarda bazı kiliseler tarafından 3 Ocak'ta kutlanmaya
başlanmış ve Roma Katolikleri tarafından "İsa'nın Kutsal Adının Bayramı"
olarak adlandırılmıştır.
Çocuklara isimleri gerçek anlamda sünnet oldukları bu günde verilirdi. İşte
inanışa göre "Rabbimizin Sünnet Bayramı" dedikleri ve doğumundan 8 gün sonra
gerçekleştiğine inanılan bu bayram, İsa'nın adını aldığı gündür. İsa'ya
verilen isim İbranicede "kurtarıcı" ya da "kurtuluş" anlamlarına
gelmektedir.
İlk kez 567'de gerçekleşen bir kilise konseyinde kaydedilmiş olsa da bu
inanışın çok eskilere dayandığı açıktır.
İsa'nın sünnet olduğu yönündeki inanç sonrası ona ait olduğu söylenen
onlarca sünnet derisi ortaya çıkmış ve sergilenmek üzere koruma altına
alınmıştır.
Yani nasıl ki Muhammed'in saç ve sakalı olduğu düşünülen saç ve sakalları
korumaya alıp, saklayıp, hürmet edenler varsa çoğu Hristiyan için İsa'nın
sünnet derisi de böyledir.
Luka İncili'ndeki kanonik metinlere ek olarak Süryani Bebeklik İncili
(Arapça Bebeklik İncili), İsa'nın sünnet derisinin muhafaza edildiğine dair
ilk referansı içerir.
İkinci bölümde şöyle bir hikaye vardır:
"Ve onun sünnet zamanı, yani kanunun çocuğun sünnet edilmesini
emrettiği sekizinci gün geldiğinde onu bir mağarada sünnet ettiler. Ve
yaşlı İbrani kadın sünnet derisini aldı (göbek bağını onun aldığını
söyleyenler de vardır) ve onu hint sümbülü merhemi bulunan,
kaymaktaşından yapılma bir kutuda sakladı. Ve eczacı olan bir oğlu
vardı, ona dedi ki, "Dikkat et, bu kaymaktaşından yapılma hint sümbülü
merhemi kutusunu satma, buna karşılık sana üç yüz peni teklif edilecek.
İşte bu kutu, günahkar Meryem'in temin ettiği ve içindeki merhemi
Rabbimiz İsa Mesih'in başına ve ayaklarına döktüğü ve saçının telleriyle
sildiği o kaymaktaşı kutudur."
14. yüzyılın popüler eserlerinden olan Altın Efsane'de de yazdığı gibi
İsa'nın sünneti genel olarak Mesih'in kanının ilk kez döküldüğü an olarak
kabul edilir ve dolayısıyla insanlığın kurtuluş sürecinin başlangıcı ve
kanıtı olarak görülmüştür. Hristiyanlara göre bu kan aynı zamanda Meryem'in
7 Üzüntüsü'nden biridir.
İnanışa göre İsa tamamen insandı (kimilerine göre tamamen insanken kimilerne
göre hem tanrı hem de insan doğasına sahipti.) ve Mukaddes Kitap'ın
yasalarına itaat emişti.[4] Ortaçağ ve Rönesans teologları bunu defalarca
vurgulamışlardı. Ayrıca insanlığının bir göstergesi ve Tutkusu'nun bir
habercisi olarak İsa'nın çektiği acıya dikkat çekmişlerdi. Bu görüşler 1657
tarihli bir incelemede İsa'nın sünnetinin Musa'nın yasasını yerine
getirirken onun insan doğasını kanıtladığını iddia eden Jeremy Taylor gibi
Protestan teologlar tarafından devam ettirildi. Johann Sebastian Bach bu
ziyafet günü için 1 Ocak 1724'te Rabbin Sünneti adlı birkaç kantata
yazmıştı.
Erken Hristiyanlık dönemindeki sünnet tartışmaları, Yahudi olmayan
Hristiyanların sünnet olmalarının şart olmadığı şeklinde bir düşünce ile
sonuçlandı. Pavlus, Hristiyanlığa geçiş için sünnetin gerekmediğini
söylemişti. Mısırlı Kıptilerin Kilisesi ve Yahudi Hristiyanlar dışında
sünnet uygulanmaz hale gelmişti. Zaten Kıptilerin sünnet uygulamaları
Hristiyanlıktan öncesine dayanıyordu.
İşte bu yüzden 1. binyıla ait Hristiyan sanat eserlerinde İsa'nın sünneti
nadiren ele alınan bir konuydu.
Konuya dair günümüze kadar ulaşan en eski tasvirlerden biri 979-984
aralığına tarihlenen ve Vatikan Kütüphanesi'nde yer alan minyatürdür. Burada
çizilen sahnede elindeki bir bıçakla Meryem ve Yusuf'un tuttuğu İsa'ya doğru
gelmekte olan bir rahip vardır. Burada yer alan yapı ise muhtemelen Kudüs
Tapınağı'dır. Burada İsa'nın sünnet oluş anı gösterilmek istenmemiş, bundan
kaçınılmıştır. Yahudi geleneğine göre sünnet aslında kişinin babası
tarafından evde yapılırdı, kimilerine göre İsa'nın sünneti de böyle olmuştu.
Bunun yansımalarından biri Verdun'lu Nicolas tarafından bir sunak üzerine
yapılan levhada gösterilmiştir. Burada İsa'nın babası Yusuf elinde bir bıçak
tutmaktayken bir sonraki levhada Hristiyan sanatında nadir görülen
sahnelerden biri yer alır: İshak ve Şemsun'un sünneti.
Sonraki tasvirlerin birçoğu gibi İsa'nın, İshak ile Şemsun'un sünnetleri
muhtemelen tapınağı temsil eden büyük bir binada yapılırken resmedilmiştir;
ki büyük olasılıkla törenler orada yapılmış bile değildir. Kutsal Topraklara
hacca giden Orta Çağ hacılarına İsa'nın Beytüllahim'deki kilisede sünnet
edildiği söylenmiştir.
İşte İsa'nın sünnet olduğuna olan inanış onun kutsal sünnet derisi olduğu
iddia edilen birçok kalıntının kutsallaştırılmasına neden olmuş hatta bu
sünnet derilerinden bazılarına mucizevi güçler atfedilmiştir. Avrupa'daki
çeşitli kiliseler 'İsa'nın sünnet derisine sahip olduklarını" iddia
etmiştir. Tuhaf olan şudur ki bu iddiaların bazen aynı anda, farklı
kiliseler tarafından ortaya atıldığı da olmuştur.
Bu sünnet derilerinden en meşhuru Lateran Bazilikasında bulunuyordu ve güya
İsveçli Aziz Bridget'in gördüğü bir vizyon ile İsa'ya ait olduğu
doğrulanmıştı.
İsa'ya ait olduğu söylenen bu sünnet derilerinin çoğu Fransız Devrimi
sırasında kayboldu ya da yok edildi. Enteresan bir olay da yaşanmıştır.
1983'te, Sünnet Bayramı'nda gerçekleşen geçit töreninde Kalkata'daki sünnet
derisini içeren kutsal emanet İtalyan köyünün yollarında teşhir edilmiştir.
Ancak daha sonra sünnet derisinin saklandığı mücevher kaplı kasa çalınınca
bu uygulama sona ermiştir.
İsa'nın ölmediğine, göğe yükseldiğine inanan filozoflardan bazıları İsa
yükselirken, sünnet derisi gibi artık onun vücuduna bağlı olmayan parçaların
bile tanrı katına yükseldiğini iddia etmiştir. Öyle ki, bunu iddia eden
filozoflardan biri olan Leo Allatius uçukça bir iddia bulunarak İsa ile
birlikte yükselen sünnet derisinin Satürn'ün halkaları haline geldiğini
söylemiştir.
KAYNAKLAR
Luka 2:21.
Catholic Encyclopedia : Feast of the Circumcision
The Lost Books of the Bible (1979); Infancy of Jesus Christ 2:1-4
Nicholas Penny, National Gallery Catalogues (new series) : The Sixteenth
Century Italian Paintings, Vol. I (2004), pp.116-117.
Leonard Glick, Circumcision from Ancient Judea to Modern America (2005),
pp. 93-96.
Ray Pritz, Nazarene Jewish Christianity (1992), pp. 108-109.
Gertrud Schiller, Iconography of Christian Art, Vol. I (1971) (English
trans from German), pp.88-89, and plate 225
Robert P. Palazzo, The Veneration of the Sacred Foreskin(s) of Baby
Jesus (2005).
●►Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin: PATREON ●►Youtube 'Katıl': KATIL
[Antik Mısır'da M.Ö. 1360 yılında 18.Hanedan 3.Amenhotep döneminde Luxor
bölgesindeki Khonspekhrod Tapınağı'nın kuzey duvarındaki kayanın üzerine
sünnetin yapılışını gösteren bir kabartma oyulmuştur.]
ERKEK SÜNNETİNİN TARİHÇESİ VE MİTOLOJİK KÖKENLERİ
Erkek sünneti hakkındaki en eski belgesel kanıtlar eski Mısır'dan gelmektedir.
6. Hanedanlık döneminden (MÖ 2345-2181) kalan sanat eseri lahitler sünnetli
penisleri olan erkekleri gösterir ve bu dönemde yapılmış olan bir kabartma
işçiliğinde ayakta durarak sünnet olan bir erkeğin tasviri ve o anki sünnet
uygulaması gösterilir. Mısır mumyalarının incelenmesi sonrasında bazılarının
sünnetli olduğu görüldü.
Sünnet, evrensel olmasa da eski Semitik halklar arasında yaygındı. Yaratılış
kitabı sünnetten, Tanrı'nın İbrahim ile olan antlaşmasının bir emri olarak
bahseder. Bu sünnetler erkek çocuğun doğumdan sonraki sekizinci gününde
gerçekleştirilirdi. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodotus tarafından
yazılmış olan metinler Koliselileri, Etiyopyalıları, Fenikelileri ve
Suriyelileri sünnet kültürüne sahip toplumlar olarak listeler.
Ancak Büyük İskender'in fethinin ardından Yunanların sünnetten hoşlanmaması
daha önce sünnetin uygulandığı pek çok halk arasında uygulama sıklığının
azalmasına neden oldu.
Makkabiler'in yazarı, Selevkos İmparatorluğunda bulunan birçok Yahudi erkeğin
sünnetli olduğunu gizlemeye çalıştıklarını veya sünnet işlemini tersine
çevirmeye çalıştıklarını, ancak bu şekilde çıplaklığın normal olduğu Yunan
spor salonlarında egzersiz yapabildiklerini yazar. Sünnetli olduklarını
gizleme yöntemlerinden biri, deriyi penisi kapatacak şekilde çekip ucunu
bağlamaktı. Bu şekilde sünnetli gibi görüneceklerdi.
Yahudi sporcular evlerine döndüklerinde, yaşlılar onların bağlanmış derilerini
görüp öfkelendiler. Uygulamaya bir son vermek için, sadece sünnet derisinin
tamamen çıkarılmasının yerine penisin altındaki ince ve hassas zarın
(frenulum) keskinleştirilmiş bir tırnakla yırtılmasını içeren Periah
uygulamasını başlattılar. [1]
İlk Makkabiler'de ayrıca, Helenistik bir imparatorluk olan Selevkos'ların,
Brit Milah olarak bilinen Yahudi sünneti uygulamasını yasakladığını, sünnet
eden kişileri sünnet ettikleri bebekler ile birlikte öldürdüğünü anlatır.
Sünnetin alt-ekvatoryal Afrika'da çeşitli etnik gruplar arasında antik kökleri
vardır ve hala savaşçı statüsüne ya da yetişkinliğe geçişlerini sembolize
etmek için ergenlik çağındaki erkek çocuklara sünnet uygulanmaktadır. [2] Yahudilikte sünnet geleneksel
olarak doğumdan sonraki sekizinci günde erkekler arasında uygulanmaktadır.
Erkek sünneti çoğu zaman ayinlerin karmaşık bir geleneğinin bir parçası olarak
batılı gezginler ile ilk temas sonrası Avustralyalı Aborjinler ve Pasifik
adalıları arasında ortak bir uygulama haline gelmiştir. Geleneksel olarak hala
nüfusun bir kısmı tarafından uygulanmaktadır. [3]
KÖKENLERİ
Erkek sünnetinin ilk çıkış noktası kesin olarak bilinmemektedir ve çeşitli
şekillerde başlamış olabileceği öne sürülmüştür:
Dini bir fedakarlık olarak,
Bir çocuğun yetişkinliğe girmesini işaret eden bir geçit töreni olarak
(Örneğin Antik Mısır, Afrika ülkeleri vs.)
Doğurganlığı sağlamak için bir sihir formu olarak,
Cinsel hazzı azaltmanın bir yolu olarak,
Düzenli yıkanmanın mümkün olmadığı durumlarda hijyene yardımcı olarak,
Daha yüksek sosyal statülere işaret eden bir araç olarak,
Düşmanları ve köleleri aşağılama aracı olarak,
Bir topluluğu diğer komşularından ayırmanın bir aracı olarak,
Mastürbasyon veya diğer toplumsal olarak yasaklanmış cinsel davranışları
engellemenin bir aracı olarak,
Aşırı zevkten kaçınmanın bir yolu olarak,
Bir erkeğin kadınlara çekiciliğini arttırmanın bir yolu olarak,
Kişinin acıya dayanma yeteneğinin bir kanıtı olarak,
Doğuştan sünnetli olan, yani Hipospadias hastalığı olan önemli bir lider
gibi sünnetli görünmek, [4]
Şeytanları kovmak için bir yol olarak, [5]
Sünnet derisinin kıvrım yerlerinde topaklanan kirli beyaz maddeden
(smegma) iğrenme nedeni olarak.
Sünnetin farklı nedenlerle farklı kültürlerde bağımsız olarak ortaya çıkması
mümkündür.
Sünnet derisine birtakım sihirli özellikler atfedildiğini söylemiştim. Sünnet
derisi çoğunlukla sarımsak ve soğanla birlikte bir ipe tutturulur ve yarası
iyileşene kadar sünnetli çocuğun boynuna ya da ayak bileği etrafına
asılırdı. [6] Şiraz'da
(İran'da bir şehir) sünnet derisi 40 gün boyunca bekleyerek kuruması ve toz
haline gelmesi için çocuğun ayak bileğine konur. Toz haline getirildikten
sonra nabit denen bir şeker ile karıştırılır ve çocuğa verilir. [7] Benzer bir
uygulama Horasan'da yapılmaktadır. Amacının yeniden diriliş gününde çocuğun
sağlam bir şekilde dirilmesini sağlamak olduğu bildirilmektedir. [8]
Sünnet derisinin bazen tavuklara veya horozlara verildiği de görülmektedir,
sebebi ise çocuğun bir savaşçı olarak büyüyeceğine inanılmasıdır. [9]
Sünnet derisinin bir Yahudi dükkan yada evine atılmasının çocuğun üzerinde
sakinleştirici bir etkiye sahip olduğuna; onu gömmenin ise çocuğu bilge ve
ihtiyatlı yapacağına inanılmaktadır. [10]
Kadınlar sünnet derisini çok istiyorlardı çünkü yutulmasının çoraklığı tedavi
edeceğine ya da erkek çocuğa hamile kalmalarına yardımcı olacağına
inanıyorlardı. [11] Sünnet
derisinin sihirli olduğu inancı nedeniyle yutulmasına Orta Doğu'daki Yahudi ve
Arap kadınları arasında rastlandığı kanıtlanmıştır. [12]
Ayrıca kadınların sünnet olan çocuklarının kurulmuş ve toz haline
getirilmiş sünnet derilerini kocalarının yemeğine bir aşk büyüsü olarak
gizlice koydukları bilinmektedir. [13]
SÜNNETİN ANTİK DÜNYADAKİ KÖKENLERİ
Altıncı Hanedanlığın (M.Ö. 2345–2181) Mısır'daki türbesinin sünnet konusunda
en eski belgesel kanıt olduğu düşünülmüştür. Sünnete dair en eski tasvir
Sakkara'daki kabristanda bulunan (M.Ö. 2400) yarı kabartma bir antik kitabın
okunmasıyla birlikte su yüzüne çıkmıştır. Kabartmada şu gibi yazılar
bulunmaktadır:
"Merhem ona yardımcı olur."
"Onu [adamı] düşmemesi için tutun".
Mısır hiyerogliflerinde "penis" sünnetli ve dik biçimde tasvir
edilmiştir. En eski yazılı metinde toplu sünnet tarifi vardır ve burada Uha
adlı bir 23 yaşındaki Mısırlı bir adamın sünnet acısına tahammül etme
kabiliyetine sahip olduğu yazar. Bu antik metnin okunabilen kısımlarında
toplu sünnete dair şöyle bir kısım göze çarpmaktadır. Şöyle yazar: "Ben 120
adamla birlikte sünnet olunduğumda..." [14]
Ankmahor'un (Ankhmahor) mezarındaki gözden geçirilmeye değer bir
tasvir vardır. Kral Teti'nin (M.Ö. 2355-2343) hüküm sürdüğü 6.hanedanlık
döneminde eski Mısır'daki sünnet eylemlerine dair en eski tasvirdir.
Ankmahor'un mezarı küçüktür fakat yüksek rütbeli biri olduğundan mezarı
kabartma oymalar ile güzelce dekore edilmiştir. Teti'nin piramit alanında
bulunur. Onun sıfatları bütün kralların çalışmalarının gözetmenlerini ve iki
hazinenin gözetmeni olan Maat rahibi ve lektör rahibini içeriyordu. [15]
Bu kabartma sünnet olan iki adamı gösteriyor. Bu sahne önceleri farklı
şekillerde yorumlanmıştı fakat sağdaki çıplak adamın şu sözlerinin yazılı
olduğu yazıt sayesinde yanlış anlaşılmaların üstesinden gelinmiş oldu: "kesmek, gerçekten, tamamen" (sin vnnt r mnx).
Onun önünde diz çökmüş
olan adam ise şöyle diyor: "dikkatlice devam
edeceğim" (iv (.i) r irt r nDm).
Solda çıplak erkeği tutarak orada sabitleyen bir adam diğer tarafta onun
önünde sünneti gerçekleştirmek için diz çöken biri var. Diz çökmüş adamın
önündeki glifler onu bir Hm-kA yani ölüm rahibi olarak tanımlıyor.
Yazıtta ayaktaki adama sünnet olacak kişiyi sabitlemesi söyleniyor: "Çabuk tut onu. Bayılmasına-düşmesine izin verme" (nDr sv m rdi dbA.f ).
Sabitleyici şöyle cevaplıyor: "İstediğiniz gibi
yapacağım" (iri.i r Hst.k). [16]
Herodot M.Ö. 5. yüzyılda Mısırlıların “temizlik için sünnet yaptıklarını,
temizlik fikrinin alımlı olmaktan çok daha iyi olduğunun düşünüldüğü
dolayısı ile temizlik amacı gözeterek uyguladıklarını” yazmıştır. [17]
Gollaher ise eski Mısır'daki sünnetin çocukluktan yetişkinliğe geçişin bir
işareti olarak görmüştür. Vücuttaki değişimin ve sünnet ayininin çok eski
antik gizemlere erişim hakkı sağladığından bahseder. [18]
Sünnet sonrası erişim hakkı kazanılan bu gizemlerin neler olduğu yani
içeriği belirsizdir ancak büyük olasılıkla Mısır dininin merkezinde bulunan
efsane, dua ve büyülü olduğuna inanılan sözlerdir. Örneğin Mısır Ölüler
Kitabı güneş tanrısı Ra'nın kendini kestiğini ve ondan akan kanın iki küçük
koruyucu tanrıyı yarattığını anlatır. Mısır Medeniyeti Uzmanı Emmanuel
Vicomte de Rougé bunu bir sünnet eylemi olarak yorumlamaktadır. [19]
Sünnetler ayin eşliğinde taş bıçak kullanılarak halka açık bir törenle
gerçekleştiriliyordu. Toplumun üst kademeleri arasında daha yaygın olduğu
düşünülmekte olup yaygın olmasa da sosyal düzenin aşağı kısmının da sünnet
prosedürünü gerçekleştirdiği bilinmektedir. [20]
Eski Mısır'da, dulların definlerinde acımasız bir şekilde her iki cins için tören düzenlenir ve onların doğurganlık tanrılarını memnun etmek için bir kurban ayini olarak sünnet uygulaması yapılırdı.
Eski Mezopotamya'da ise genç
çocukların genital organının vahşice kesildiği ve doğurganlık tanrıçasını
memnun etmek için sunulduğu şenlikler vardı.
Sünnet ayrıca Mısır'da ve çevresinde yaşayan bazı Semitik halklar
tarafından da benimsenmiştir. Herodotus sünnetin sadece Mısırlılar
tarafından benimsenmediğini, Etiyopyalılar, Fenikeliler, 'Filistinli
Suriyeliler', 'Terme ve Bartın Çayları çevresinde yaşayan Suriyeliler ve
onların komşuları Makronlar tarafından da benimsenerek uygulandığını
bildirmiştir. Ancak “Yunanlılar Fenikeliler ile ticaret yapmaya
geldiklerinde Mısırlıların bu geleneği takip etmekten vazgeçip
çocuklarının sünnetsiz kalmasına izin verdiklerini” de belirtmektedir.
[21]
İncil'deki Yaratılış bölümüne göre Tanrı İbrahim'den kendisini, ev halkını
ve kölelerini sünnet etmesini ve bunu aralarındaki sonsuz bir antlaşma
olarak görmesini söyler. Sünnet edilmeyenlerin ise kendi halklarından
ilişiği kesilecekti.
Bakalım bu konu Yaratılış 17:10-14'de nasıl geçiyor:
“Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki
erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet
aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da
soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz
günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca
sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle
sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek
antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının
arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”
İncil'de bulunan sözleşmeler genellikle bir hayvanı parçalayarak
mühürlenmektedir; bunun anlamı, sözleşmeyi bozan şahıs veya tarafın benzer
bir kadere maruz kalacağıdır. İbranicede bir antlaşmayı mühürlemek
anlamına gelen fiilin karşılığı tam anlamıyla "kesmek"tir. Yahudi
akademisyenler tarafından sünnet derisinin kesilmesinin sembolik olarak bu
tür bir antlaşmayı temsil ettiği varsayılmaktadır. [22]
Yeşu 5:2-7'ye göre Musa sünnetli olmayabilir hatta onun
oğullarından birinin ve çölde seyahat ederken onu takip edenlerin bir
kısmının sünnetli olmadığı anlatılır.
Bu arada RAB, Yeşu’ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap
ve İsrailliler’i eskisi gibi sünnet et.”
Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler’i
Givat-Haaralot’ta sünnet etti. Bunu yapmasının nedeni şuydu:
İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşabilecek yaştaki bütün
erkekler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölden geçerken ölmüşlerdi.
Mısır’dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır’dan
çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet
olmamıştı. İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşacak yaşta
olanların tümü ölünceye dek çölde kırk yıl dolaştılar. Çünkü RAB’bin
sözünü dinlememişlerdi. RAB bize verilmek üzere atalarımıza söz
verdiği süt ve bal akan ülkeyi onlara göstermeyeceğine ant içmişti.
RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları
Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.
Mısır'dan Çıkış 4:21-26'da ise Tanrı, Musa'nın karısı
Sippora'yı Musa'yı öldürmekle tehdit edince tüm oğullarını sünnet
ettiriyor:
RAB Musa’ya, “Mısır’a döndüğünde, sana verdiğim güçle bütün
şaşılası işleri firavunun önünde yapmaya bak” dedi, “Ama ben onu
inatçı yapacağım. Halkı salıvermeyecek. Sonra firavuna de ki, ‘RAB
şöyle diyor: İsrail benim ilk oğlumdur. Sana, bırak oğlum gitsin,
bana tapsın, dedim. Ama sen onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden
senin ilk oğlunu öldüreceğim.’ ”
RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek
istedi. O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti,
derisini Musa’nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı
güveysin” dedi. Böylece RAB Musa’yı esirgedi. Sippora Musa’ya
sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.
HELENİSTİK VE YAHUDİ KÜLTÜRÜNDE SÜNNET
Hodges'e göre antik Yunan'da insan formunun estetiği, sünneti "zaten
mükemmel şekilli bir organın bir parçalanması" olarak değerlendiriyordu.
Dönemin Yunan sanat eserleri, Satir (yarı keçi yarı insan) ve barbar
tasvirleri hariç olmak üzere genelde penisleri sünnet derisi (bazen zarif
detaylarda) ile birlikte yani sünnetsiz olarak resmetmiştir. [23] Sünnetli penisin doğru
olan bir şeyi bozmak olarak görülmesinden dolayı Helenistik dönemlerde
daha önce bunu uygulamış olan birçok halk arasında bile sünnet sayılarında
azalma oldu.
Mısır'da ise sadece papaza ait kast sınıfı sünneti devam ettirdi ve 2.
yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu'ndaki sünnet olan tek grup
Museviler, Yahudi Hristiyanlar, Mısırlı rahipler ve Nebatilerdi.
Nebatiler, Kuzey Arabistanlı, Ürdünlü, Kenanlı Araplardı. Fırat Irmağından Kızıldeniz'e kadar olan bölgede ve Suriye ile Arabistan
arasındaki vahalarda, Nebate adı verilen alanda yaşayan
Araplardı.
Sünnet uygulamalarının bir sürü yapılış şekli vardı. el-Asir
vilayetindeki Arapların uyguladığı sünnet işlemi gerçekten korkunçtur ve
muhtemelen yapılış nedeni acıya dayanılabildiğinin, bir savaşçı
olunduğunun göstergesidir.
Burada yapılan sünnete "kazıma" deniyordu. Bu deriyi soyma işlemiydi.
Sünnet edilen 10-12 yaşındaki genç sağ elinde bir mızrak tutarak yerden
yüksek bir alana yerleştirilirdi. Kabile üyeleri sünnet olan gencin
dayanıklılık ve cesaretini gözlemlemek için onun yanında durur ve
sünnetçi, jilet kadar keskin olan bir hançer ile işlemi
gerçekleştirirdi. Önce göbek deliğinin hemen altındaki göbek boyunca
deriyi keserek yüzeysel bir kesi yapar ve iki kasıktan aşağı doğru
benzer kesiler yaparak devam ederdi. Ardından üst deriyi kesiklerden
aşağıya doğru yırtıp testisleri ve penisi yüzerek sünnet derisini
keserdi. Önemli bir nokta vardı ki tüm bunlar olurken gencin elinde
tuttuğu mızrak titrememeliydi. [24]
İbrahimi dinlerin coğrafyasında sünnet dendiğinde akla gelen ilk toplum
Yahudilerdi. Sünnet, Yahudi olmayanlar arasında o kadar az görülen bir
durumdu ki, sünnet Roma mahkemelerinde birinin Yahudi olduğunun kesin
kanıtı olarak görülüyordu.
Romalı tarihçi Suetonius, Roma İmparatoru Domitianus'un (Domitian) biyografisinde
(12.2) 90 yaşındaki bir adamın soyulduğu bir mahkeme sürecini
anlatmaktadır. Adamın soyulmasının sebebi ise Roma'nın Yahudilere
uyguladığı kafa vergilerinden kaçıp kaçmadığına karar vermektir. Bu yüzden
adam mahkeme önünde çıplak kalacak şekilde bırakılmış, sünnetli olup
olmadığına bakılmıştır. [25]
Helenistik dünyanın kültürel baskısı altında yapılan sünnetlerde oldu:
Yehudalı Kral Yohanan Hurkanus İdilleri fethettiğinde halkı sünnet olmaya ve Museviliğe geçmeye zorladı fakat onların ataları olan Edomitler
Helenistik dönem öncesinde zaten sünneti uygulamışlardı.
Eskiden sünnet edilmiş bir penisin sünnetsiz gibi görünmesini sağlayan
teknikler M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu teknikte sünnet derisinin
kalıntılarından bir kısmı zamanla penis ucunu kaplaması için yeterince
gerilmiş hale gelene kadar bakırdan yapılmış bir ağırlıkla asılırdı. 1.
yüzyıl yazarı Celsus (Kelsos) yaptığı bilimsel incelemesi "De Medicina"da sünnet
derisi restorasyonu için 2 teknik açıkladı. [26]
Bunlardan birinde cilt penis ucunun tabanı etrafında kesilerek
gevşetiliyor, daha sonra deri penis ucunun üzerine geriliyor ve sünnetsiz
bir penis görünümünü verilerek iyileşmeye bırakılıyordu. Bu uygulama
mümkündü çünkü İncil'de (Yahudi İncili = Tevrat) Milah olarak isimlendirilen sünnet antlaşması
nispeten küçük bir sünnetti. Bu sünnete göre sadece penis ucunun ötesine
uzanan sünnet derisinin kesilmesi gerekiyordu. Buna karşılık olarak Yahudi
dinî yazarları 1. Makkabiler ve Talmud'daki İbrahim'in antlaşmasından
dolayı bu tür uygulamaları kınadılar. [27]
Bu girişimler ve diğer nedenlerden ötürü sünnet prosedürüne ikinci bir
radikal adım eklenmiştir. Bu işlem "Birit Periah" olarak adlandırılmıştır.
Bu aşamada "coronal sulcus" denen işlem uygulanarak sünnet derisi daha
geriden, penis ucunun arka sırtına kadar kesiliyor sonra birtakım
işlemlerle penis ucunun altından yeni derinin gelmesi sağlanıyordu.
[28] Daha sonra Talmud
döneminde (M.S. 500-625) Metzitzah olarak bilinen üçüncü bir yöntem
uygulanmaya başlandı. Bu aşamada, mohel, yani Yahudilerde sünneti yapan kişi, kötü olduğuna inanılan kanları çıkarmak için sarılı sünnetten ağzıyla kan
emerdi. Tüberküloz ve zührevi hastalıklar gibi enfeksiyonların gerçekleşme
olasılığını artırdığı için çok sonraki dönemlerde moheller kan emmek için bebeğin penisi üzerine bir cam tüp yerleştirip onu kullanırlardı. Birçok
Yahudi sünnet ayininde Metzitzah'ın bu aşaması ortadan kaldırılmıştır.
[28]
İlk Makkabiler "Brit milah"ın uygulanmasını yasakladığını, bunu yapanların
ve bu işleme tabi tutulan bebeklerin bile ölümle cezalandırdığını
söylüyor.
1. yüzyıl yazarlarından, İskenderiyeli, Ortodoks Yahudi bir filozof olan Filon (MÖ. 20-MS. 50), sağlık,
temizlik ve doğurganlık da dahil olmak üzere çeşitli gerekçelerle Yahudi
sünnetini savundu. [29] Ayrıca sünnetin mümkün
olduğu kadar erken bir zamanda yapılması gerektiğini düşünerek kişinin
kendi özgür iradesiyle yapılmasının mümkün olmayacağını düşünmüştür.
Sünnet derisinin spermin vajinaya ulaşmasını engellediğini ve bu nedenle
de milletin nüfusunu arttırmanın bir yolu olarak yapılması gerektiğini
iddia etmiştir. Ek olarak sünnetin cinsel hazzı azaltmak için etkili bir
yol olduğunu ve yapılması gerektiğini belirtti. [30]
Yahudi filozof Maimonides (Musa bin Meymun, 1135–1204) sünnetin imanın tek göstergesi
olduğu konusunda ısrar etti. Yapmanın çok zor olduğunu ancak “bazı
dürtüleri bastırmak” ve “ahlaki açıdan kusursuz olanı” başarmanın yolu
olarak sünneti onayladı. Zamanın bilgeleri sünnet derisinin cinsel hazzı
arttırdığını fark etmişti. Maimonides koruyucu derinin kesilmesinin ve kan
kaybının penisi zayıflattığını, böylece bir erkeğin şehvetli düşüncelerini
azaltmada ve daha az zevkli bir şekilde seks yapmada etkili olduğunu
belirtmiş ve şöyle demiştir: [31]
"Bilgelerimiz net bir şekilde "Bir kadının cinsel birliktelik yaşadığı
sünnetsiz bir adamdan ayrılması zordur" der. Sanırım sünnetin
emredilmesinin en iyi nedeni budur." [32]
13. yüzyılda, Maimonides'in, Fransız öğrencisi (Isaac ben Yediah)
sünnetin bir kadının cinsel isteğini azaltmanın etkili bir yolu olduğunu
iddia etti. Sünnet olmamış bir adamla birlikte her zaman orgazm olduğunu
ve böylece cinsel iştahının hiçbir zaman yerine gelmediğini ancak sünnetli
bir adamla "orgazmda büyük ısı ve yanma nedeniyle" hiç zevk almadığını
söyledi. [33]
SÜNNETİN HRİSTİYAN DÜNYASINDAKİ DÜŞÜŞÜ
Elçilerin İşleri 15'de Kudüs Konseyi Hristiyanlığa yeni geçenlerde
sünnetin gerekip gerekmediği konusunu ele aldı. Hem Aziz Petrus (Simon Peter, d. MS 30; ö. MS 64-68) hem de Âdil Yakup (diğer adları: James the Just, İsa'nın kardeşi Yakup, Rabbin kardeşi Yakup), Yahudi olmayanların dine geçişinde sünnete ihtiyaç olmadığını
söyleyince tüm konsey sünnetin gerekli olmadığına karar verdi.
Ancak, Elçilerin İşleri 16 ve Pavlus'un Mektuplarındaki birçok referans
uygulamanın hemen ortadan kaldırılmadığını göstermektedir. Örnek olarak
bazı ayetleri inceleyelim:
Elçilerin İşleri 16:1–3' de Pavlus'un bir Yunan'ı sünnet
ettirdiğini görüyoruz:
1. Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da Timoteos adında bir
İsa öğrencisi vardı. Annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Grek’ti.
2. Listra ve Konya’daki kardeşler ondan övgüyle söz ediyorlardı.
3. Timoteos’u kendisiyle birlikte götürmek isteyen Pavlus, oralarda
bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının
Grek olduğunu biliyordu.
Romalılar 3:1-2'de Tarsuslu Paul Yahudi sünnetini övüyor gibi
görünmektedir:
1. Öyleyse Yahudi’nin ne üstünlüğü var? Sünnetin yararı nedir?
2. Her yönden çoktur. İlk olarak, Tanrı’nın sözleri Yahudiler’e emanet
edilmiştir.
Fakat bununla çelişir bir şekilde 1.Korintliler 7:18-19'da sünnet
önemli değildir vurgusu yapılır:
18. Biri sünnetliyken mi çağrıldı, sünnetsiz olmasın. Bir başkası
sünnetsizken mi çağrıldı, sünnet olmasın.
19. Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı’nın
buyruklarını yerine getirmektir.
Galatyalılar 6:11-13'de ise sünnet ettirmek isteyenler etiyle
övünmekle suçluyor ve sünnet karşıtlığı artışa geçiyor:
11. Bakın, size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum!
12. Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna
zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar.
13. Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor,
sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.
Daha sonra ise Filipililer 3:2-3'de Hristiyanlar "bozulmaya" karşı
uyarılıyor:
2. Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet
bağnazlarından sakının!
3. Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih
İsa’yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz.
Yahudi Hristiyanlar "sünnet olanlar" veya sünnetli Hristiyanlar olarak
adlandırılırken sünnet daha çok Yahudi erkeklerle ilişkilendirilmiştir.
Sünnetli-sünnetsiz terimleri genel olarak Yahudiler ve Yunanlılar anlamına
gelmekteydi. [34]
Bununla birlikte, 1. yüzyıla ait Yehuda Eyaleti'nde artık sünnetli olmayan
bazı Yahudiler, ve bazı Yunanlılar ve Mısırlılar, Etiyopyalılar ve Araplar
gibi başkaları da vardı. Thomas'ın 53. Müjdesi'ne göre İsa şöyle diyor:
53. Havarileri ona dediler : Sünnet faydalı mı değil mi ? Onlara dedi:
Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet
ederdi. Ama Ruh’taki gerçek sünnet çok faydalı.!
Thomas 53 ile Pavlus'un Romalılar 2:29'u, Filipililer 3:3, Korintliler
7:19, Galatyalılar 6:15 ve Koloseliler 2:11–12 arasında paralellikler
bulunmaktadır.
Yuhanna 7:23'de İsa Şabat gününde uyguladığı şifa için onu
eleştirenlere cevap veriyor:
23. Musa’nın Yasası bozulmasın diye Şabat Günü biri sünnet ediliyor da,
Şabat Günü bir adamı tamamen iyileştirdim diye bana neden kızıyorsunuz?
Kudüs İncili: Şimdi eğer bir adam Musa'nın Yasası'nın bozulmaması
için Şabat günü sünnet edilebiliyorsa bir erkeği Şabat gününde sağlıklı ve
eksiksiz yaptığım için bana neden kızgınsın?
Bu metinler penisin sünnet edilmesinin onu iyileştirdiği üzerine gelişen
Tanrısal inanca ya da sünnet uygulaması üzerine bir eleştiri olarak
görülmüştür. [34]
Avrupalılar, Yahudiler hariç erkek sünnetini hiç uygulamamışlardı fakat
silahlı seferberlik kralı Vamba'nın sivil topluma karşı zulüm yapan
herkesi sünnet ettirdiği Vizigot İspanya'sında nadir bir istisna meydana
gelmiştir. [35]
Katolik Kilisesi, Mısır'ın en eski halklarından Kıptilerin (Koptlar) ve Katoliklerin sünnet uygulamalarını sonlandırmak için sünnetin ahlaki bir günah olduğunu söyleyerek sünneti ve yaptıranları kınamıştır. 1442'de Basel-Floransa
Konseyi'nde sünnet uygulamasına karşı emir verdi. Bu karar, vaftiz edilmenin sünnetin yerine geçtiği inancına dayanıyordu (Kol. 2:11–12). [36]
Birleşmiş Milletler Aids Programı'na (UNAIDS) göre bu konseyde Papa
sünnetin Hristiyanlar için gereksiz olduğunu belirtti. [37]
18. yüzyılda Edward Gibbon sünneti yalnızca Yahudiler ve Türkler
tarafından uygulanan "tuhaf bir sakatlama-bozma" olarak ve "acı verici,
sıklıkla tehlikeli bir ayin" şeklinde nitelendirdi... (R. Darby) [38]
Londra'da 1753'te Yahudilere eşit haklar vermek için bir öneri yapıldı.
Yahudilere eşit haklar verilmesinin evrensel sünnet anlamına geldiği
korkusunu yayan zamanın broşürcüleri tarafından şiddetle karşı çıkıldı.
Erkekler korunmaya ve savunmaya çağrıldı:
"Mülkünüzün en iyisini ve onun tehdit altındaki sünnet derilerini
koruyun!" Seksle ilgili popüler inançların, erkeklikle ilgili korkuların ve
Yahudiler hakkındaki yanlış kavramların sıra dışı bir şekilde dışa
vurulması aynı zamanda dönemin erkeklerinin kendi üreme organlarını ve
sünnet konusunu nasıl dikkate aldığının çarpıcı bir göstergesiydi.
(R.Darby) [38]
Bu olumsuz tavırlar 19. yüzyıla kadar devam etti. İngiliz kaşif Sir
Richard Burton, "Hristiyan aleminin sünnet uygulamasından korktuğunu ve
nefret ettiğini" gözlemledi.
İSLAM TOPLUMLARINDA SÜNNET Kur'an'da sünnet ile ilgili herhangi bir ayet-sure GEÇMEMEKTEDİR!
Bunu okuyunca bana küfretmeye kalkacak olan dostlardan rica ediyorum
Google'a "Kur'an'da sünnetten bahsedilir mi?" yazıp arasınlar yada gidip
en güvendikleri hocalarına sorsunlar, hiç olmadı evdeki Kur'an'ı açıp
baksınlar. Görecekler ki kesinlikle hiçbir ayette sünnetten
bahsedilmemektedir.
Sünnet uygulaması sadece bazı hadislerde geçmektedir. Bu yüzden de
hadislere inanmam, güvenmem yada "benim için tek kaynak Kur'an'dır" diyen
arkadaşlarımızın içinde oldukları çelişkiyi görmeleri gerekir.
Şimdi sünnetin geçtiği bazı hadislere bakalım:
"Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı
su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları
kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını
gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak." [39]
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet
olan Hz. İbrahim'dir." [40]
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet
olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." [41]
"Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyet'i kabul ettim. Bunun
üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: 'Kendinden küfrün
kıllarını at ve sünnet ol.' " [42]
"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için
fazilettir." [43]
Günümüzde zaman zaman doğuştan sünnetli olan çocuklarla
karşılaşırız ve Hipospadias adı verilen bu hastalık ciddi sonuçlar
doğurabilmektedir.
Bazıları Muhammed'in “Peygamber” olduğunun göstergesi olarak sünnetli
doğduğu efsanesine inanmaktadırlar. Çünkü inanışa göre Allah onu
mükemmel bir biçimde yaratmıştır.
Bu inanış ise apayrı bir çelişki içerir çünkü eğer Allah Muhammed'i
kusursuz yani sünnetli yarattı ise, Allah'ın sünnetsiz yarattığı
insanlar kusurlu mudur? Hani Allah kusursuz ve eksiksiz yaratandı? hani
hata yapmaz, eksik yaratmazdı?
Bazı Müslümanlar, Eski Ahitte yazanların geçerli olduğunu, bu nedenle
İbrahim ile Tanrı arasındaki sünnet anlaşmasına bağlı kalınması
gerektiğini düşünürler. Tevrat değiştirilmiştir diyenlerin sünnete
açıklama getirirken Tevrat metinlerini delil göstermeleri büyük bir
çelişkidir. Değiştirilen ya da hatalı olduğu iddia edilen bir kaynağın
içinden seç, beğen, al yapılamaz.
Bunca kaynak gösteriyor ki; sünnet Yahudilere antik Mısır'dan, Müslümanlara da Yahudilerden geçmiştir. Yani "sünnet" tıpkı İslamiyet'teki birçok inanış, metin ve gelenek gibi başka toplumlardan, onların dinlerinden alınmış, uygulamaya başlanmıştır.
KAYNAKLAR
Griffin G. Decircumcision. p.17 (1992)
Marck, J. "Aspects of male circumcision in sub-equatorial
African culture history" (1997); Health Transit Review. 7 Supll:
337–360.
Morrison J. "The origins of the practices of circumcision
and subincision among the Australian aborigines". The Medical
Journal of Australia. 1 (3): 125–7. (1967)
"SHEM". The Jewish Encyclopedia. 2013-12-17] , [Amin Ud,
Din M (2012). "Aposthia-A Motive of Circumcision Origin". Iranian
Journal of Public Health. 41: 84.
Alphabet of Ben Sirah, Question #5 (23a–b)
M. Dānešvar, Dīdanīhā wa šanīdanīhā-ye Īrān, 2nd ed., 2 vols., Tehran, 1327 Š./1948. I, pp. 31, 59
A.g.e., II, s. 56
E. Šakūrzāda, ʿAqāyed o rosūm-e mardom-e Ḵorāsān, 2nd ed., Tehran, 1363 Š./1984. p.167; Massé, Croyances, p. 53
M. Katīrāʾī, Az ḵešt tā ḵešt, Tehran, 1348 Š./1969. p. 41-42 | Šakūrzāda, a.g.e., p. 167 | Ṣ. Hedāyat, Neyrangestān, Tehran, 1342 Š./1963. p. 195
Katīrāʾī, a.g.e., p. 41-42
Dānešvar, a.g.e. p. 56; Katīrāʾī, a.g.e., p. 41; Hedāyat, a.g.e., p. 116;
Šakūrzāda, p. 167
Patai, 1987, p. 160; E. Westermark, Ritual and Belief in Morocco, 2 vols. 1926. II, p. 427; F. Legey, The Folklore of Morocco, 1935. p. 107, 175
Massé, Croyances, p. 53
Gollaher (2000) Circumcision: A History Of The World's Most Controversial Surgery. p. 2
Kanawati, N. and A. Hassan 1997, The Teti Cemetery at Saqqara II: The Tomb of. Ankhmahor : pp. 11-12
Mark Popovsky (2010). "Circumcision". In David A. Leeming; Kathryn
Madden; Stanton Marlan. Encyclopedia of Psychology and Religion.
pp. 153–154
Hodges, F. M. (2001). "The ideal prepuce in ancient Greece
and Rome: male genital aesthetics and their relation to
lipodermos, circumcision, foreskin restoration, and the
kynodesme". The Bulletin of the History of Medicine. 75 (3):
375–405
Arabian Nights, Sir Richard Burton, Footnote 180
Suetonius (translated and annotated by J. C. Rolfe) (c. 110). "De
Vita Caesarum-Domitianus". Ancient History Sourcebook at
fordham.edu. The Romans applied the term
curtus (lit., "cut short") to circumcised men at least in poetic
contexts, e.g. at Horace, Sermones i.9.70
Rubin, J. P. "Celsus' decircumcision operation:
medical and historical implications". Urology. 16 (1): 121–4. (1980)
Hall, R. G. "Epispasm: circumcision in reverse".
Bible Review: 52–7. (1992)
Peron, James E. "Circumcision: Then and Now". Many
Blessings (vol. III). pp. 41–42. (2000)
Philo Judaeus. "A Treatise on Circumcision"
Gollaher 2000, a.g.e., p. 13
Gollaher 2000, a.g.e., p. 21; The Guide of the Perplexed. Translated and
with an Introduction and Notes by Shlomo Pines. Chicago: Univ. of
Chicago Press, 1963, Part III, ch. 49, p. 609. Moses Maimonides
(translated by Shlomo Pines) (1963). "Guide to the Perplexed by".
University of Chicago; Maimonides, Moses (translated by Michael
Friedländer) (1885). The Guide of the Perplexed. London: Trübner
and co. pp. 267–9; Lisa Braver Moss. "Circumcision: A Jewish
Inquiry"
Maimonides Rabbi. A Guide for the Perplexed (trans. M.
Friedlander). 1956
Davis, Dena S. "Male and female genital alteration:
a collision course with the law". Journal of law-medicine. 11:
487–570. (2001); Gollaher 2000, a.g.e., p. 22
Michael Glass. "The New Testament and
Circumcision". Circumcision Information and Resource Pages (2001)
Julian of Toledo. Historia rebellionis Paulli adversus Wambam
Gothorum Regem. p. 10. reprinted in Jacques Paul Migne,
ed. (1862). Patrologiæ cursus completus, seu bibliotheca
universalis, integra, uniformis, commoda, oeconomica, Omnium SS.
Patrium, Doctorum scriptoriumque, eccliasticorum. pp. 771–774
"Eccumenical Council of Florence and Council of Basel". EWTN
Global Catholic Television Network Library
"Male Circumcision: context, criteria and culture". UNAIDS.
2007-02-26
Robert Darby. "A short history of the world's most controversial
surgery". Circumcision Information Australia. A review of David L.
Gollaher (2000), a.g.e.