HABERLER
Dini Haber
Nasa Kuran'ı araştırıyor iddiaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nasa Kuran'ı araştırıyor iddiaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DİN VE BİLİM 2 | MUCİZELER

DP, din ve bilim, din, islamiyet, Kuran mucizeleri, Kuranda güneş, Nasa Kuran'ı araştırıyor iddiaları, Kuran ve bilim, Kuranda ayetler, Bilim ve din, Kuranda yıldızlar, Kuran bilime ışık tutmaz, Kimilerine göre Din tüm teknolojileri çağlar öncesinden bize “apaçık” müjdeliyor. Gönül ve mantık gözü kapalı olanlar ise bu bilgi havuzundan maalesef mahrum kalıyordu. Fakat bu işi çözen “Gavur Güruh” bu durumun farkına vardığından, hemen Kuran çözümleme işine girmiş, tüm asırların – geçmişin ve geleceğin – ilmine sahip olmuşlardı. Toplumumuzda bu tip komplo teorilerini savunanlar yadsınamayacak ölçüde. Hatta muhafazakar kanadın ciddi bir gazetesi, NASA’nın ciddi ciddi Fecr 6-7-8 ‘ de bahsedilen İrem şehrinin peşinde olduğu, bu nedenle Kuran’ı araştırdıklarını söylüyorlardı. NASA aslında büyük bir yanılgı içerisinde. Şüphesiz apaçık ayetler ile açıklanmış bu kitapta yer alan bilgiler kesin verilerdir. Git, Arapça tefsir/meal konusunda uzmanlaşmış bir Müslüman yakala, o sana koordinatları versin. Neden o kadar araştırma vs. ile uğraşıyorsun.

Öyle ya, Werner Von BRAUN gizli Kuran okuyucusuydu. Onca ilim ve icat oradan esinlenmişti. Şu an uzaya, aya ve diğer gezegenlere ulaşım, füze teknolojisi bildiğiniz süpersonik uçaklar jetler vs. hepsinin tek bir mucidi var. Werner Von BRAUN. Nazi Almanya’sında bir SS Albayı (Bilim Subayı) olan bu bilim insanı, Londra’yı tarumar eden meşhur V1 roketlerinin mucidiydi. Savaş biraz daha uzasa V2 roketleri ile Britanya’nın coğrafyasını dümdüz edecekti. Savaş sonrası teslim olan Von BRAUN, A.B.D. nin meşhur Paperclip operasyonu ile diğer tüm nazi bilim insanları (askerleri) ile birlikte kaçırıldı. Kendisine yeni bir kimlik verildi, Von unvanı silindi ve Werner BRAUN olarak yıllarca (1970’lerin ortasına kadar) NASA’da hizmet verdi. Aya giden SATURN V roketinin motorlarını ve avionik aksamlarını bizzat BRAUN tasarlamıştı. Onun icadı olan V2 roketlerinin parça ve enkazlarının bir kısmını/kurtarabildiklerini kaçıran Sovyetler ise KOROLEV başkanlığında bu parçaları bir araya getirerek uzay ve füze yarışına dahil oldu.

Bizler 50’ler ve 60’larda toplumsal kalkınma ile uğraşırken diğerleri uzay ve teknoloji yarışında yerlerini almışlardı. Ağır bir savaş (II. Dünya Savaşı) geçiren dünyanın nasıl böyle hızlı ilerlediğini hep tartıştık. Öyle ya? Onlar birbirlerinin dostu idiler. Asıl olan şuydu. Onlar toplumsal dönüşümlerini tamamladıklarından geriye sadece teknolojik ve sanat anlamında ilerlemeler kalmıştı. Bizim teknolojik ve sanat ilerlemelerine/dönüşümlerine kavuşabilmemiz toplumsal dönüşüme bağlı olduğundan, bu iki dönüşüme maalesef sıra gelmedi. İster dini, ister toplumumuzu suçlayın. Netice bizim bu dönüşümü tamamlayamadığımız ve küresel dünya teknolojilerinin çok gerisinde kaldığımızdır.

“Ülkemizi ele geçirdiler… Atatürk ve İnönü bizi Yahudilere, masonlara sattı… İngilizlere peşkeş çekti” masallarına artık çocuklar bile inanmıyor. Sınıfta kaldığımız gerçeği ile yüzleşemiyoruz. Kabullenemiyoruz. İlla bir suçlu bulma gayreti içerisindeyiz. Neden? Çünkü biz dinini tam doğru yaşayan, en son indirilmiş, tüm güncellemeleri yapılmış, Hadis alimlerince açıkları (!) kapatılmış (Kuran-ı Kerim’e daha büyük bir küfür düşünemiyorum. Bizi suçluyorlar ama asıl büyük küfrü onlar işliyor) bir dine inanıyorduk. Aslında en önde olan biz olmalıydık. Ama sorun Atatürk ve arkadaşlarında idi. Bizi Kuran ve dinden uzaklaştırdıkları için anlayamıyor ve onun pratiklerini hayata geçiremiyorduk. Ah Atatürk ve arkadaşları olmasa dinimizi tam bütün yaşayacak ve şu anda dünyanın en gelişmiş, en ileri ve en çağdaş ülkesi (tabi öyle bir ülke olur muydu o da ayrı bir konu) olacaktık. Sırf onlar engelledi. Onları İngiliz ve Yahudiler gönderdi önümüzü kesmek için. Mason locaları başardı bu işi.

Biraz bu olguya yumuşak yaklaşanlar suçlamaktan geri duruyor. Ancak Kuran-ı Kerime tam dönüş yaparsak bir anda sıçrama yapacağımızı savunuyor. Neden? Çünkü Kuran’ı okusak tüm bilgiler ile donanırız. Hemen örnekleyelim;

Ülkemizde bu tip savunucuların tutunduğu çeşitli bilgiler var.

Aslında o konular (Hangi konular?) Kuran da açıklanıyor. Bizim bi hoca vardı öyle demişti.
  • Kuran’da atomlar, gezegenler, uzay, kısaca her şey açıklanıyor. Hatta daha gavurlar dünyaya düz derken bir yuvarlak olduğunu ve güneş ile ayın bir yörüngede yüzdüklerini biliyorduk. (Bu bilgileri M.Ö. 4500 yıllarında Sümerler tabletlerde resmetmiş ve açıklamış.)
  • İnsanın yaratılışı Kuran da öyle bir açıklanmış ki, 3 evrede nasıl yaratıldığımız (3 evrede yaratılma işe hepten patlak. Böyle bir şeyin olmadığını size istediğiniz Doktor sağlıkçı vs. açıklasın, iyice araştırırsanız biyoloji kitaplarında bile var.), nutfeden nasıl oluştuğumuz (nutfe atılan bir kısım su anlamına geliyor. Spermin ne olduğunu bilmiyorsan bu yazının devamını okuma gayretine girme.), Kemiklere etin nasıl giydirildiği öyle bir anlatılmış ki (Etin kemiklerin üstünde olduğunu bilmemek için farklı bir boyutta yaşıyor olmak gerek.), bizim hoca anlatınca hayret ettim vallahi.
  • Hz. Muhammed okuma yazma konusunda zayıf iken, çölün ortasında yaşayan biri nasıl böyle bir kitap yazabilir? (Varaka Bin Nevfel’i ve vahiy kâtiplerini bir araştırın derim)
  • İbn-i Sina, Farabi, Biruni gibi İslam alimlerimiz var. Bunlar Kuran- ı iyi çözümledikleri için ilimlere vakıf oldular. (Bunların alim olmadığını, bilim insanı olmadığını iddia etmek elbette hakaret olur. Ancak bir döneme damga vuran bu değerli bilim insanları o sahip oldukları eşsiz bilgileri Kuran’ dan değil, bilakis antik yunandan edinmişlerdi. Bana inanmayabilirsiniz istediğiniz kaynağa başvurun.)
  • Evrim falan hikaye, kadın zaten kürek kemiğinden yaratıldı. (Yahu yuh. Kuran’da böyle bir ayet yok. İnandığı kitaba iftira daha nasıl olabilir ki? Allah’ ın adıyla yalan en büyük günahlardan. Üstelik kürek kemiği meselesinin İsrailliyattan geldiği çoğu İslam aliminin de malumu)
  • Evrim falan harbiden hikaye. Bak, tek hücreli canlılar, bakteriler, virüsler, sinekler hala aynı… (iyi de biraderim antibiyotik ve pestisit-insektisit ilaçlarının geliştirilmesi evrimin ispatının en büyük kanıtı. Genetik mutasyon sonucu bir sonraki jenerasyon bir önceki jenerasyona üstün gelen ilaç ve antibiyotiklere bağışıklık sağlıyor, hiç mi mutasyona uğrayıp kitleleri kırana koyan grip salgınlarını duymadın? Ha doğru ya, o işi Yahudiler yapıyordu)
Kısacası bu mantığa oturtma çabaları her seferinde çuvallamakla kalmıyor, adeta çöküntüye uğruyor. En dibe vuran zat-ı muhteremler dayanamayıp “aslında siz Yahudi-Hristiyan uşağısınız… Sonunuz gelecek. Bizim zamanımız geldi!...” gibisinden savunmalara geçiyorlar ki, bu sitenin Facebook hesabına gelen yorumlar bunu kanıtlar nitelikte. Site moderatörü ve kurucusu A.Kara'nın sayesinde saçma sapan tartışma ortamlarından uzak kalıyoruz.

Konumuza dönelim, madem Kuran-ı Kerim çağlar öncesinden gelen çağlar ötesi “apaçık” bir kitap, neden bilimsel çoğu kavram ile uyuşmuyor? Neden hayatımızın tüm pratiklerini sağlayan teknolojiler “gavurların” ürünü? Lütfen bana İslam alemini şöyle böldüler böyle böldüler edebiyatı yapmayın. İstanbul’u fetheden topları kim yaptı? Barut? Pusula? Astronomi? Tıp?

Üçüncü Mustafa'nın saltanat yıllarında, 1770'lerde yaşanan bir olay. Türk ordusunu, özellikle de topçu birliklerini modernize etmesi için Fransa'dan getirilen François de Tott adındaki Macar asıllı bir Baron, topların namlularını temizlemek için domuz kılından yapılma fırçalar kullanınca kıyamet kopmuş, modernleşmenin karşısında olanlar bu fırçaları bahane edip Baron'u geri göndertmeye çalışmışlar ama hemen herkesi şaşırtan bir savunmayla karşılaşınca susmak zorunda kalmışlardı. Baron de Tott 'Camilerin badanası da domuz kılından fırçalarla yapılıyor, hatta fırçanın kılları duvarlara yapışıyor. İbadethanelerin kutsallığını bozmayan domuz kılını düşmanlarınıza karşı kullanmanızda hiçbir sakınca yoktur' deyince 'Müminlerin şanı ve selameti için' domuz kılından yapılma fırçaların kullanılmasına devam edilmişti.

Şimdi yalın ve tarafsız olarak örnekleme için Güneş ve Yıldızlar hakkındaki ayetleri sıralayalım.

Önce Güneş:

Kuranda güneş ile alakalı tahmini 34 ayet geçiyor
2:258 -
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem diriltir, hem öldürür." dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm." demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
6:78 -
Güneş'i doğarken görünce: "Rabb'im budur, bu hepsinden büyük" dedi. O da batınca dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım".
6:96 -
Karanlığı yarıp tanyerini ağartan O'dur. Geceyi, dinlenmek için; Güneş'i, Ay'ı (vakitlerinizi) hesaplamak için yaratmıştır. İşte bu, her şeye galip gelen ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
7:54 -
Şüphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine âmâdedir. İyi biliniz ki yaratma ve emir O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
10:5 -
O Allah'dır ki, senelerin sayısını ve hesabını bilesiniz diye güneşi bir ışık, ayı da bir nur yaptı. Ve aya menziller tayin etti. Allah bunu hak olarak yarattı. O, bilecek olan bir kavim için âyetlerini ayrıntılı olarak açıklar.
12:4 -
Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm."
13:2 -
Allah O'dur ki, gökleri direksiz yükseltti, onu görüyorsunuz, sonra arş üzerine istiva etti, güneşi ve ayı emrine boyun eğdirdi. Her biri belli bir vakte kadar akar gider. Bütün işleri O yönetiyor. Âyetleri O açıklıyor ki, Rabbinizin huzuruna çıkacağınızı iyi bilesiniz.
14:33 -
Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi.
16:12 -
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
17:78 -
Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.
18:17 -
Ey Muhammed! Baksaydın güneşin doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu Allah'ın mucizelerindendir. Allah kime hidayet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.
18:86 -
Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
18:90 -
Biz süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca onu, güneşe karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.
20:119 -
Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın"
20:130 -
O halde, dediklerine sabret; güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki hoşnudluğa eresin.
21:33 -
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O'dur. Bunların her biri kendi dairesinde dolaşmaktadır.
22:18 -
Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
25:45 -
Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona (gölgeye) delil kılmışızdır.
26:60 -
Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler.
27:24 -
"Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidayete giremiyorlar."
29:61 -
Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
31:29 -
Görmedin mi ki, Allah geceyi gündüze sokuyor, gündüzü geceye sokuyor. Güneş ile ayı da emrine boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir süreye kadar akıp gidiyor. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
35:13 -
O, geceyi gündüze sokuyor, gündüzü de geceye sokuyor. Güneşi ve ayı emrine âmâde kılmıştır. Her biri mukadder bir gayeye akıp gidiyor. İşte bu gördüklerinizi yapan Allah sizin Rabbinizdir. Mülk (hükümranlık) O'nundur. O'ndan başka taptıklarınız ise, bir çekirdek zarını bile idare edemezler.
36:38 -
Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
36:40 -
Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
39:5 -
O, gökleri ve yeri hak ile yarattı, geceyi gündüzün üstüne sarıyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıyor. Güneşi ve ay'ı emrine âmade kılmış,her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki, çok güçlü ve çok bağışlayıcı olan ancak O'dur.
41:37 -
Gece ile gündüz ve güneş ile ay Allah'ın kudretinin delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyin. Eğer sadece Allah'a kulluk yapmak istiyorsanız, onları yaratan Allah'a secde edin.
50:39 -
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
55:5 -
Güneş de ay da bir hesab iledir.
71:16 -
Ve Ay'ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.
75:9 -
Güneş ve ay toplanır,
76:13 -
Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
81:1 -
Güneş katlanıp dürüldüğünde,
91:1 -
Güneş'e ve onun parıltısına,

Şimdi Yıldızlara bakalım:

Kuranda yıldız ile alakalı tahmini 18 ayet geçiyor
6:76 -
Üzerine gece bastırınca, bir yıldız gördü:"Rabb'im budur" dedi. Yıldız batınca da:" Ben batanları sevmem" dedi.
6:97 -
Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için ayetleri geniş bir şekilde açıkladık.
7:54 -
Şüphesiz Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş üzerine hükümran oldu. O, geceyi durmadan onu kovalayan gündüze bürüyüp örter; güneş, ay ve yıldızlar emrine âmâdedir. İyi biliniz ki yaratma ve emir O'nundur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir.
12:4 -
Hani bir vakitler Yusuf, babasına demişti ki: "Babacığım, ben rüyada onbir yıldızla güneşi ve ayı bana secde ederken gördüm."
16:12 -
Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
16:16 -
Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.
22:17 -
Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler (yıldıza tapanlar), hristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah'a) eş koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp bilendir.
23-32
Hiç kuşkusuz, Şi'ra yıldızının/şuurlanmanın Rabbi de O'dur.
22:18 -
Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
24:35 -
Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nurb üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara (işte böyle) misal verir; Allah her şeyi bilir.
37:6 -
Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik.
37:88 -
Derken yıldızlara bir baktı da: "Ben gerçekten hastayım" dedi.
52:49 -
Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışında da O'nu tesbih et.
53:1 -
İnmekte olan yıldıza andolsun ki,
56:75 -
Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.
77:8 -
Hani o yıldızlar silindiği zaman,
81:2 -
Yıldızlar bulandığında,
82:2 -
Yıldızlar döküldüğü vakit,
86:3 -
O, karanlığı delen yıldızdır.

Şimdi bu bilgiler ışığında yorum sizin. Bu kavramları tam okuyup “apaçık” olan bilgiler ile gelecek çağlara hangi bilgiler aktarabilirsiniz? NASA bu bilgilerden hangilerini kullanıp uzaya hükmetmiş olabilir? Yahudiler burada bahse konu hangi bilgiler ile dünya silah teknolojisini yönetiyor? Ruslar, Japonlar, Fransızlar vs. “gavur” ülkeler hangi ayetleri kavrayarak sıçrama yaptı?

Maalesef Kuran ve Din belirli bir sınıfın (Ruhban benzeri) tekelinde olduğundan çarpık bilgi akışı nedeni ile insanlar hiç bilmedikleri bir dine inanıyor. İnsanların okuması ve öğrenmesi istenmiyor. Gelin empati yapın ve kendinizi Tam mümin bir Müslüman olarak düşünün. Soru ve cevap basit.

Hira mağarasında iken Hz. Muhammed'e Cebrail tarafından ilk ne bildirildi? Alak Suresi. Alak suresi ilk indirilen suredir. (İlk 5 ayet. Tam olarak indirilen ilk sure ise Fatiha suresidir)

Ne diyor Alak suresi: (Elmalılı Hamdi YAZIR’dan)

1 - Yaratan Rabbinin adıyla oku!

2 - O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı.

3 - Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.

4 - O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.

5 - İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

Madem sana ilk inen ayet ve emir OKU! NEDEN OKUMUYORSUN BRE ÇAKMA MÜSLÜMAN!!!

Çünkü okunmasından korkuyorlar. Öğrenilmesinden korkuyorlar. Okundukça neler olabileceğini bildiklerin ellerinden geldiğince anlayarak ve araştırarak okunmasını istemiyorlar. Yoksa sistemleri çökecek. Vatikan ve Hristiyan dünyası çoktan el attı bu konuya. Bizde ki ilahiyatçılar yeni yeni başladı. Bilim ve Din başlıklı ilk yazımda zaten bu konuyu irdelemiştim.

Din ve Bilim maalesef örtüşmüyor. Örtüştürme çabaları ise boşa çıkıyor. Bu sadece İslam dininin sorunu değil. Aynı şekilde Yahudilik ve Hristiyanlık dinleri de bu durum ile başa çıkabilmek için yoğun uğraş veriyor.

Bazı sesleri duyar gibiyim: “Yahudiler din ile yönetiliyor sayın yazar. Niye bunları söylemiyorsun? Amacın sırf İslamiyet’i karalamak. Onları koruyorsun” Kusura bakmayın. Ülkemiz ve toplumsal çoğunluğumuzun anlayış ve dilini kullanmak zorundayım. Yalnız şu noktada vereceğim cevap bu ses sahiplerinin hoşuna gidecek. Yahudilik ve Hristiyanlıkta ki durum daha da vahim. İslamiyet en azından bazı kavramlara açıklama getirip özetliyor. Onlar da bu da yok. Tamamen fantastik hikayeler ile bezenmiş söylevlerden ibaret. Hele Yahudilerin Talmud’u var ki evlere şenlik.

Günümüz İsrail’i her ne kadar din devleti gibi gözükse de yönetim kadrolarının din ile ilişkisi bizdekiler gibi. Sadece halkı daha etkin yönetmek ve idare etmek için. Yoksa asıl yönetim unsurları Millet Irkçılığı ve Ulusçuluğa dayalı. Noam Chomsky bu hususları gayet iyi özetliyor. Neyse konumuza dönelim,

Bilim ve Din… Emre DORMAN, TV8 kanalında Aklımdaki Sorular programı’nda konukları ile bazen bu konuları tartışıp cevapları bulmaya çalışıyorlar; ancak tarafsız ve objektif izleyenler varsa –maalesef- çözüm bulamayıp yorum deryası içerisinde oluşan girdaplarda kaybolup gittiklerini rahatlıkla görebilirler. Aksine, bu ve benzeri programlar size Deizm veya Ateizm’ de Master yaptırır benden söylemesi. İmanınızı sakatlayıp mürtet olmayın.

Bilim ve Din maalesef birbirlerine uzak kavramlar. Yan yana gelmeleri gerçekten çok güç. Bazı okuyucular bana kızıyor hatta bela okuyor olabilirler. Bana saldırmak için ayıracağınız vakti biraz araştırmaya ve okumaya ayırsanız nasıl olur?

İlk yazım Bilim ve Din’ i okuyanlar, benim Deist olduğumu rahatlıkla anlamışlardır. Kusura bakmayın, ancak sizinle yanyana geldiğimizde, Kuran, meal, fıkıh, hadis gibi hususlarda yarışmaya kalksak terleme katsayınız artar. En büyük hadis alimi olan Buhari ve Hanefilik kurucusu İmam Ebu Hanife’ nin hayatını okuyun – ama iyi araştırıp okuyun- . Yaşamlarına bir bakın. Nasıl ve hangi suçlamalar ile karşılaştıklarına bir bakın. Kimlerin nasıl ve neden zulüm ettiklerini öğrenin. Nasıl öldüklerini araştırın. Neden bu iki şahsiyeti araştırmanızı istedim? Çünkü hiç okumadığınıza, bilmediğinize adım gibi eminim. Birisi en büyük hadis alimi öteki senin mezhebinin kurucusu. Bunların üzerine daha hala bir şey anlamadıysanız diyecek bir şey yok. Fazla kasmayın. Kendinize güzel demli bir çay alıp arkanıza yaslanın, bizim için “Allah ıslah etsin” talebinizi yapıp, “yanacağımız” için bize üzülerek “keşke imanlarını sakatlamasalardı” deyin.
Sevgi ve sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product