Kureyza kabilesi, Medine’de yaşayan üç Yahudi kabilesinden biriydi ve öteki iki kabile sürgün edilince; sıra bu kabileye geldi. Ancak Kureyza kabilesinin yalvarmaları sonuç vermedi. Gözlerini kan ve ganimet hırsı bürümüş Müslümanlar tam anlamıyla bir toplu kıyım yaptılar. Ali, ara sıra dinlenip; akşama kadar kelle kesti. Cesetler, çarşı içinde açılmış hendeğe atıldı.
Hendek Savaşı bitince Beni Kureyza kabilesinin, Mekkeliler’e destek verdiğini bahane ederek, Muhammed “Cebrail’den buyruk geldi. Müslümanlar Kureyza önünde ikindi namazı kılacağız” diyerek kaleyi kuşatır. Muhammed, Kureyza kabilesinin öne gelen kişilerinin adlarını sayarak türlü aşağılama ve hakaretlerde bulunur. Kuşatma devam ettikçe, kabile zor günler geçirip, dayanma gücünü yitirmektedir.
Kabile içinden Nabbaş Muhammed’de giderek, yalvarmaya başladı. “Kanımızı dökme. Birer deve yükü olan ihtiyaç eşyalarımızı, karılarımızla çocuklarımızı alıp gidelim. Geride kalan her şeyimiz sizin olsun.” Muhammed bu yalvarışı kabul etmeyince, Nabbaş yeniden yalvardı. “Öyleyse kanımızı bağışla. Her şeyimiz de sizin olsun. Karılarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim.” Muhammed bunu da kabul etmedi. Nabbaş geri dönüp olup bitenleri anlattı. Yahudiler çaresizlik içinde beklemekteyken, Ebu Lubabe ile görüşmek istediklerini bildirdiler. Lubabe sonradan Müslüman olup, Muhammed’in kayırmasıyla aşırı varlığa kavuşmuştu. Lubabe gidip Yahudilere öğüt verirken bir yandan da “ sakın teslim olmayın, başlarınızı kesecek” işaretini de vermişti. Ancak onların dayanacak güçleri bitip tükenmişti ve teslim olmak zorunda kaldılar.
Teslim olanlar elleri bağlanmış, çaresizlik içinde Muhammed’in vereceği kararı bekliyorlardı. Muhammed, son karar için Sad’ı yetkilendirdi. Oysa Sad, Musevilikten dönerek Muhammed’in nimetleriyle beslenmiş rüşvet Müslüman’ıydı ve son kararını verdi! Bizim yazarken utanıp, vicdanımızı allak bullak eden; Sad’ın verdiği insanlık dışı, vicdan dışı karar: “Ben, onlar hakkında buluğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına; malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim.” Ve Muhammed bu karardan dolayı Sad’a teşekkür ediyor. Kimi kaynaklara göre 400, kimi kaynaklara göre 900 Yahudi erkeğin kafaları, çocuk ve karılarının gözlerinin önünde kesiliyor. Bu toplu kıyıma katılanlar beğendikleri kadın ve kızları üçer beşer alıp cariye yapıyorlar. Geri kalanları da köle olarak satılmaları için Şam Necid gibi yerlere gönderiliyor. Esleme şöyle diyor: “Beni Kureyza Savaşı’nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım” Muhammed kendisine on altı güzel kadın ve kız ayırıyor. İçlerinden Reyhane’yi kendisi alıp, on beşini yakınlarına veriyor.
Bu korkunç kararın verilmesine iki dayanak gösterilir:
1) Tevrat’ın Tesniye- 20.bölümü- 10- 15 arası yazılanlar.
2) Kuran’ın Maide sûresi 33- 34 ayetleri.
Bu ayetleri okursanız vicdanınız alt üst olur, İslam’ın nasıl barışçı ve hoşgörülü bir din olup olmadığı anlaşılır! Bu ayetler için çarpıtmışlar, kesmişler, cımbızlamışlar diyenler çıkabilir. Lütfen bu ayetleri kendiniz, islam’ın kendi kaynağı Kuran’dan okuyunuz. Ayrıca “dinde zorlama yoktur” diyen de aynı Kuran’dır. (Bakara-256) “Bulduğunuz yerde öldürün” (Tevbe- 5) diyen de aynı Kuran’dır. Lütfen şu ayetleri de mutlaka okuyup, vicdanınıza uygun bir karar veriniz. Nisa-91, Bakara-191-193, Enfal-39,Tevbe- 5-29-123, Ali İmran- 90
Bu canavarlığa dayanak olan “kutsal iki kaynak” (bkz: ironi) Tevrat ve Kuran’dan iki örnek veriyoruz. Sizlerin vicdanlarına seslenebilmek ve bilgilendirmek açısından İlk örnek; Tevrat’ın Tesniye (Yasanın Tekrarı) kitabındaki 20. Bölümündeki 10 ile 15 arası anlatılanlardır.
“Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB'bin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. Yakınınızdaki uluslara ait olmayan sizden çok uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız. Ancak Tanrınız RAB'bin miras olarak size vereceği bu halkların kentlerinde soluk alan hiçbir canlıyı yaşatmayacaksınız. Tanrınız RAB'bin size buyurduğu gibi, onları -Hitit, Amor, Kenan, Periz, Hiv ve Yevus halklarını- tümüyle yok edeceksiniz. Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz de Tanrınız RAB'be karşı günah işlemeyesiniz. Bir kentle savaşırken, kenti ele geçirmek için kuşatma uzun sürerse, ağaçlarına balta vurup yok etmeyeceksiniz. Ağaçların ürünlerini yiyebilirsiniz, ama onları kesmeyeceksiniz. Çünkü kırdaki ağaçlar insan değil ki kuşatma altına alasınız. Yalnız ürün vermediğini bildiğiniz ağaçları kesip yok edebilirsiniz. Sizinle savaşan kenti ele geçirene dek kesilen ağaçları kuşatma işinde kullanabilirsiniz."
İkinci örnek; Kuran’dan Maide sûresi 33 ve 34. Ayetleridir. “33 - Allah ve Resulüne karşı savaşan ve yeryüzünde fesat çıkarmaya çalışanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları yahut ayak ve ellerinin çaprazlama kesilmesi, ya da yeryüzünde başka bir yere sürgün edilmeleridir. Bu, dünyada onlar için bir zillettir. Ahirette ise onlar için büyük bir azab vardır. 34 - Ancak kendilerini yakalamanızdan önce tövbe edenler başka. Bilin ki Allah, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.”
Sonuç; İnanç adına, vahşi toplu kıyımlarla kazanılan ganimetler! Muhammed uydurması Kuran’ın farz kıldığı kutsal savaş- cihat için akıtılan kan. Aynı Kuran’ın meşrulaştırdığı ganimet mallar, mülkler. Köle olarak alınıp satılan kadın- kız ve çocuklar. Ve kendi dilleriyle Kuran’ı okumayı akıl etmekten üşenip; gerçeklerden haberi olmayan milyonlarca Müslüman. Müslümanlar kendi dilleriyle ve anlayarak okumuş olsalardı bütün bu gerçekleri okuyup inceleselerdi yine Müslüman olup, Müslüman kalabilirler miydi? Bilmiyoruz ve de hiç merak etmiyoruz. Çünkü cahil Müslüman’ın vicdanı, din adamlarının elinde tutsaktır. Kim neye inanırsa inansın bize ne? Karar yine okuyucularımızındır.
Bu anlatılanlardan Kuşkuya düşenler ya da inanmak istemeyenler için verdiğimiz kaynaklara bakıp inceleyebilirler.
Son olarak bir hadisle konuyu kapatıyoruz. “Ebû Hüreyre’den rivayet: “Resulü Ekrem Efendimiz şöyle buyurdu: ‘Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O harpte Müslümanlar (galip gelerek) Yahudileri öldürecekler. Öyle ki, Yahudi, taşın ve ağacın arkasına saklanacak da, taş veya ağaç; ‘Ey Müslüman, Ey Allah’ın kulu, şu arkamdaki Yahudi’dir, gel de onu öldür!’ diye haber verecektir. Sadece Garkad ağacı müstesna, çünkü o, Yahudilerin ağaçlarındandır.” Bu hadisten de anlaşılabileceği gibi Müslümanlar arasında Yahudi düşmanlığı hiç bitmeyecek.
Kaynaklar: Sîre, 3: 251; Tabakât, 3: 426; Taberî, 3: 56. Vakıdi, Meğazi, 2/512-517 Vakıdi, Meğazi, 2/250 Sîre, 684-700/II, 233-54. Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27 Müslim, Fiten, 82.
Nabbaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nabbaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)
PATREON İLE DESTEK OL
Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin : TIK
KUR'AN ANALİZİ
● Sırasıyla tüm ayetleri incelemeye başladığım ve kökenlerini gösterdiğim "Kur'an Analizi" videoları İçin TIK!