Bir gün, şair Kuss bin Saide'nin bağlı olduğu kabileden bir heyet Muhammed'in yanına gelir. Kendisi sorar, 'Kuss b. Saide'ye ne oldu?' Onlar, vefat elti diyorlar. Bunun üzerine Muhammed onunla ilgili bir anısını anlatmaya başlar. Bir gün ben onu Ukaz panayırında gördüm, kırmızı bir deve üzerindeydi ve halka hitaben çok hararetli, ilginç bir konuşma yaptı. Onun o günkü konuşmasını hiç unutamıyorum. (Burada şu notu da ekleyelim ki, şair Kuss b. Saide miladi 600'de vefat ederken henüz Muhammed peygamberlik iddiasında bulunmamıştı; bundan on yıl sonra peygamber oluyor.)
Muhammed Kuss'la ilgili gördüklerine devam ediyor: Kuss, konuşmasının başında, giden bir daha gelmiyor, yaratılması gereken de sürekli yaratılıyor. Gidenler halinden memnunlar mı ki sesleri çıkmıyor veya unutuldular mı bilemiyorum, diyor. Kuss'un, gökte haber var, yerde ibret var sözünden sonra, Muhammed onun bazı önemli açıklamalarını o gelen heyete anlatıyor.
Bu konuşmada geçen bazı cümleleri Kur'an ayetleriyle karşılaştıralım:
Kuss tanrıyı tanıtırken, 'Öyle bir Allah ki erkekle kadını yarattı' diyor. Aynı cümle . Leyl suresi üçüncü ayet olarak Kur'an'da karşımıza çıkıyor. Yine, 'her canlı ölümü tadacaktır' cümlesini kullanıyor o panayır konuşmasında. Bu konuya da Kur'an'da birkaç surede yer veriliyor, işleniyor. Kuss, 'Akan nehirler'terimini kullanıyor. Kur'an'da da cennet tanıtılırken, 'Altlarından ırmaklar akan cennetler' deniliyor, Kur'an'da Arapçası, "Fecri inin tahtihel enhar' kalıbındadır. Kuss ise, 'linharün mecriyye' kalıbını kullanıyor. Sonuçla değişen bir şey yok: Eş anlamlı iki cümle. Kuss konuşmasında dağları işlerken, 'Dünyanın sallanmaması için bir nevi kazık görevini gören dağlar' diyor. Bu da defalarca Kur'an'da işleniyor. 'Ölçtüğünüz /.aman taslamam ölçün ve doğru terazi ile tartın' diyor Kuss. Aynı cümle olduğu gibi Kur'an'da da yer alıyor.
Kuss konuşmasında gökle ilgili bilgi verirken 'Ve Sakl'inmerfu' diyor. Yani gökyüzünün korunmuş bir tavan gibi yaratıldığını belirtiyor. Bu tür cümleye de Kur'an'da iki surede yer veriliyor. Kuss, "Ve eşreketi-l Ardii"diyor. Yani yeryüzünün aydınlanmasından söz ediyor. Aynı cümle aynı kelimelerle Kur'an'da yer buluyor. İnsanların ahiretteki durumlarıyla ilgili de, 'Ferikim li-l cenneti ve ferikti'm fi-s'Sair'; yani, bir kısım insanlar cennette, bir kısmı da cehennemdedir, diyor. Bu ifade de hiç değişikliğe uğramadan, Kur'an'da yer alıyor. Kur'an'da Leyi suresi var. Leyi gece demek ve bir surenin başında bu kelime geçtiği için o bölüme de ad olmuş. Hemen ilk başta "And olsun bürüdüğü zaman geceye"deniyor. Aynı cümle Kuss'un o günkü konuşmasında da geçiyor. Kur'an'da deniliyor ki, 'İnsanlar yıldızlarla yollarını bulurlar'. Aynı cümle Kuss'un o günkü konuşmasında var. Üstelik bunları anlatan da Muhammed'in kendisidir.
Kuss, 'Burçlar sahibi gökler' cümlesini kullanıyor. Kur'an'da aynı cümleye üç surede yer veriliyor. Kur'an'da 'Sema-i Zati-I buruc' şeklinde geçerken, Kuss, 'Sama'ün Zat-ü cbrac' diyor ki, anlamlan aynı. Kuss o konuşmasında kıyamet günü üfürülecek bir borudan söz ederken şu Arapça cümleyi kullanıyor: 'nül'iha fi-s-suri, nü-Qiıe l'i-n-nakuı: 'Aynı kelime kalıbı hiçbir değişiklik yapılmadan Kur'an'da da yer alıyor. Kuss konuşmasının bir yerinde, dünyayı beşik gibi tanıtıyor. Dünyanın bu şekilde tanımlanması Kur'an'da iki surede yer alıyor. Kuss, 'Andolsun ki siz kıyamet günü teke tek haşr olunacaksınız' diyor. Bu da Kur'an'da yer alıyor. Konuşmasında tanrıyı tanıtırken, 'O bir tanedir, ne doğurmuştur, ne de doğrulmamıştır' diyor. Bu da İhlâs suresinde yerini buluyor. Yine yaratıcıyla ilgili, 'Rabbii-1 ahiret-i be-1 ula' diyor. Yani hem ahiret, hem dünyanın rabbidir, diyor. Bu da değişikliğe uğramadan Kur'an'da yer alıyor. Muhammed, Kuss'un bu konuşmasını gelen o heyetin huzurunda anlatıyor. Bu bir örnektir.
Eğer Kuss'un tüm şiirleri ortaya konup da bir karşılaştırma yapılırsa eminim ki daha ilginç anlatımlar da bulunacaktır. Bu anlattıklarımı, Kur'an üzerinde tefsir yazan, aynı zamanda tarihçi olan İbn-i Kesir (h. 774. ö) yazıyor. Kitabı tahkik eden kişi, ayrıca birçok yazarın da bunları işlediğini ekliyor ve kaynaklarını sayfalarıyla birlikte yazıyor. Peki, Kuss'un bunları anlatmaktan amacı neydi? Kuss Hristiyan'dı; ancak arayışlar içindeydi, yeni bir din peşindeydi. Daha doğrusu, ben peygamberim, bana vahiy geldi demeye hazırlanıyordu. Ancak yaşlıydı, ömrü buna yetmedi. Demek ki o zaman ben peygamberim fikri bir kültür gibiydi. Bunu iyi yürüten, başaran kendini ilan ederdi. Hep söylüyorum; Müseyleme ve Tuleyha gibileri de o dönem peygamberliğini ilan edenler arasındaydı. İşte bu yüzden, Muhammed için Kuss, Ümeyye, İmr-ül Kays gibi şairler önemli birer ilham kaynağı olmuşlardır. Bunlar varken Muhammed henüz peygamber olmamıştı. Daha sonra peygamberliğini açıklayınca, bakıyoruz
Kuss'un bu bilgileri Mekke'de oluşan ayetlerde de yer alıyor.
Kaynaklar:
- Süyuti, Dürrü-1 Mensur. A'raf suresi, 175. ayet.
- Kurtubi tefsiri, Şuan ı suresi, 224 . ayet.
- Müslim, Şiir bölümü , no: 225.5.
- İbn-i Abdi-I Bcr, Istiab, Faria b. Ebi salt kısmında , no: 4049 .
- İbn-i Asakir, Tarih-ü Mcdinct- i Dımaşk , 9/25 5 v e sonrası.
- İbn-i! Cevzi, el-Müntazam' ü fi-t-Tarih, 3. eilt. Ben i Kaynuk a baslığı altında.
- Askalani, İsabe, no : 522 . Ümeyy e b . Ebi Sait md . 5 6
- Al-i İmran 185, Enbiy a 35 , Kasa s 8 8 v e Ankebu t 57 .
- Kch f suresi, 35 .
- Enbiy a 32 v e Tu r 5.
- Zünıe r suresi 69 .
- Şura suresi, 7.