HABERLER
Dini Haber
Melekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Melekler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KERUBİM MELEKLERİ (KERUBİYYUN)

Hazırlayan: A.Kara

KERUBİM (KERUVİM) MELEKLERİ

İzlediğimiz birçok Hollywood filmi ve okuduğumuz sayısız kitap çeşitli melek türlerine ev sahipliği yapsa da insanların yüzyıllardır inandığı birçok melek ve bunların kökenleri çoktan unutulmuştur. Bu tür varlıklara olan inanç her ne kadar öznel olsa da, sorgusuz sualsiz inanılıyor olması ilginçtir.

Bu makalede meleklerin ve insanın doğasını, insanlığın neye inandığına ve İbrani metinlerinin neye işaret ettiğini irdeleyeceğiz. Yani hem bu varlıkların gerçek olup olmadığına, hem de kökenlerine odaklanacağız.

Melek kelimesi, "haberci" anlamına gelen Eski İngilizcedeki "engel" den, bu terim de Latin kiliselerinde kullanılan Yunanca "angelos" teriminden gelir. Orta İngilizcedeki kullanımını da Eski Fransızca terim olan "angele" den almıştır. [1]

İbranice'de ise melek için kullanılan terim "măl'k" (מַלְאַ֧ךְ) yani bildiğimiz melektir (İbranice okunuşu "melah" ya da "malakh"tır).

Melek ve ruh kelimeleri zaman zaman birbirinin yerine geçebilir. Ancak melek teriminin ruhsal bir varlıkla hiçbir ilgisi olmadan kullanıldığı birkaç duruma da dikkat etmek gerekir. İncil'de bağlamına bağlı olarak "melek" aynı zamanda bir insan yani ilahi olmayan sıradan bir "haberci" de olabilir. Örnek olarak Malaki 1:1'e bakabiliriz:

RAB’bin Malaki aracılığıyla İsrail halkına bildirisi.
מַשָּׂ֥א דְבַר־יְהוָ֖ה אֶל־יִשְׂרָאֵ֑ל בְּיַ֖ד מַלְאָכִֽי׃

Fakat bu ayrı bir konu. Ele alınması gereken soru şudur: Bu kadar insanın inandığı bu göksel varlıklar esasında nedirler? Nereden gelmişlerdir ve neye benzerler?

Cevap aramaya Tevrat'tan İslam'a geçen melek anlatılarından yani "Rabbin meleği" sözünün yer aldığı ve insanlara göründüğünün anlatıldığı İbrani metinlerinden başlamak gerekir. Önce bu meleklerin İbrahimi dinlerdeki hatlarınızı çizmeliyiz ki ilerleyen süreçte mitolojik kökenlerini daha kolay bulalım.

Yaratılış 16:7–14'de Hacer'e, 22:11–15'de İbrahim'e,  Mısırdan Çıkış 3:2–4'de ateşin içinden Musa'ya, Çölde Sayım 22:22–38'de Yahudi peygamberi Balam'a, Hakimler 2:1–3'de İsrailliler'e, 6:11–23'de Gidyon'a, 13:3–22'de Manoah ve karısına görünür.

Mısır'dan Çıkış 3: 2-4'ü bir okuyalım:
RAB’bin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde ona göründü. Musa baktı, çalı yanıyor, ama tükenmiyor. “Çok garip” diye düşündü, “Gidip bir bakayım, çalı neden tükenmiyor!”
RAB Tanrı Musa’nın yaklaştığını görünce, çalının içinden, “Musa, Musa!” diye seslendi.
Musa, “Buyur!” diye yanıtladı.

Yani metne göre, yanan çalıdan önce bir melek Musa'ya görünür, akabinde Rab konuşmaya başlar. Ne kadar insani bir fikir olduğunun farkında mısınız? Hani kral, kraliçe halkın veya başka bir liderin önüne çıkmadan önce onun gelişini duyuran haberciler vardır ya, işte buradaki durum da tam olarak budur.

Keruvlara dair sayısız tasvir vardır ki bunlar arasında "Cennet Bahçesinin Girişini" korumak ta yer alır. [2]

Tanrı, Adem'le karısını yasak meyveden yedikleri ve artık iyiyle kötüyü bildikleri için ölümsüz olmalarına izin vermez. Adem ve karısını Aden'den kovar ve tekrar giremesinler diye Yaşam Ağacı'nın yolunu denetlemeleri için bahçenin doğusuna Keruvlar ve her yana dönebilen alevli bir kılıç yerleştirir. (Yaratılış 3:21-24)

Yaratılış 3:21-24: RAB Tanrı Adem’le karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi. Sonra, “Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu” dedi, “Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.” Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem’i Aden bahçesinden çıkardı. Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.

Ayrıca Tevrat'ta, Ahit Sandığı üzerine altından yapılmış iki adet Keruv figürü koyulduğu anlatılır. (Çıkış, 25:17-22; 37:6-9). Buna benzer şekilde, bazı bölümlerde Keruvlardan cansız varlıklar, figürler olarak bahsedilir.

Keruvlar, Yahudi melek hiyerarşisinde, Musa bin Meymun'un Mişna Tora'sında dokuzuncu ve Berit Menuşah gibi Kabalistik eserlerde üçüncü sırada yer alır. De Coelesti Hierarchia adlı eser Keruvim meleklerini Serafim ve Thron (Throne) melekleri ile birlikte en üst sıraya yerleştirir. [3]

Keruvim adlı bu melekler Hezekiel Kitabı'nda ve bazı Hristiyan ikonlarında, tanrının tahtını tutan (Hezekiel 10:1-20), dört kanatlı ve dört suratlı varlıklar olarak tasvir edilmiştir. Bu dört surat, tüm vahşi hayvanların temsilcisi olan aslan, yerli ve evcil hayvanların temsilcisi olan öküz, muhtemelen gökselliği simgeleyen kartal ve son olarak insanlığın temsili olan insandır. [4][5] Bacakları düzdür ve ayak tabanları tıpkı parlatılmış pirinçten yapılmış boğa toynakları gibi ışıltılıdır.

Hezekiel'in vizyonlarında bu meleklere dair metinlere bakalım.

Hezekiel 1:4-14:
4 Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.
5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;
6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.
7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu.
8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.
9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu.
10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.
11 Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.
12 Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı.
13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.

Hezekiel 10:1-20:
Baktım, Keruvlar'ın başı üzerindeki kubbenin üzerinde laciverttaşından tahta benzer bir nesne gördüm.
2 RAB keten giysili adama, "Keruvlar'ın altındaki tekerleklerin arasına gir. Avuçlarını Keruvlar'ın arasındaki ateş közleriyle doldurup kentin üzerine közleri saç" dedi. Adamın oraya girdiğini gördüm.
3 Adam oraya girdiğinde, Keruvlar tapınağın güney tarafında duruyordu. Bulut tapınağın iç avlusunu doldurdu.
4 RAB'bin görkemi Keruvlar'ın üzerinden ayrılıp tapınağın eşiğine gitti. Tapınak bulutla doldu. Avlu RAB'bin görkeminin parıltısıyla doluydu.
5 Keruvlar'ın kanatlarının sesi dış avludan bile duyuluyordu; tıpkı Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'nın sesi gibiydi.
6 RAB keten giysili adama, "Keruvlar'dan ve tekerleklerin arasından ateş al" diye buyurunca, adam oraya girip bir tekerleğin yanında durdu.
7 Sonra Keruvlar'dan biri aralarındaki ateşe elini uzattı, biraz ateş alıp keten giysili adamın avuçlarına koydu. Adam ateşi alıp oradan ayrıldı.
8 Keruvlar'ın kanatları altında insan eline benzer bir şekil göründü.
9 Baktım, her Keruv'un yanında birer tane olmak üzere dört tekerlek gördüm. Tekerlekler sarı yakut gibi parıldıyordu.
10 Dördü de birbirine benziyor, iç içe girmiş bir tekerleği andırıyordu.
11 Hareket edince Keruvlar'ın baktıkları dört yönden birine doğru, sağa sola dönmeden ilerliyordu. Ön tekerlek nereye yönelirse, öbür tekerlekler de onun ardınca gidiyordu.
12 Keruvlar'ın bedenleri - sırtları, elleri, kanatları - ve dördünün de tekerlekleri çepeçevre gözlerle doluydu.
13 Tekerleklere "Dönen tekerlekler" dendiğini duydum.
14 Her Keruv'un dört yüzü vardı: Birinci yüz öküz yüzüne, ikincisi insan yüzüne, üçüncüsü aslan yüzüne, dördüncüsü kartal yüzüne benziyordu.
15 Keruvlar yukarıya doğru yükseldi. Bunlar daha önce Kevar Irmağı kıyısında gördüğüm canlı yaratıklardı.
16 Keruvlar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyor, Keruvlar yerden yükselmek için kanatlarını açınca, tekerlekler de yanlarından ayrılmıyordu.
17 Keruvlar durduğunda onlar da duruyor, Keruvlar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
18 RAB'bin görkemi tapınağın eşiğinden ayrılıp Keruvlar'ın üzerinde durdu.
19 Ben bakarken Keruvlar kanatlarını açıp yerden yükseldi, tekerlekler de onlarla yükseldi. RAB'bin Tapınağı'nın Doğu Kapısı'nın girişinde durdular. İsrail Tanrısı'nın görkemi onların üzerindeydi.
20 Kevar Irmağı kıyısında, İsrail Tanrısı'nın altında gördüğüm ve Keruvlar olduğunu anladığım canlı yaratıklar bunlardı.

Mezmurlar 18:6-10'da ise keruv meleği tanrı için binek görevi görmektedir:

Sıkıntı içinde RAB’be yakardım,
Yardıma çağırdım Tanrım’ı.
Tapınağından sesimi duydu,
Haykırışım kulaklarına ulaştı.
O zaman yeryüzü sarsılıp sallandı,
Titreyip sarsıldı dağların temelleri,
Çünkü RAB öfkelenmişti.
Burnundan duman yükseldi,
Ağzından kavurucu ateş
Ve korlar fışkırdı.
Kara buluta basarak
Gökleri yarıp indi.
Bir Keruv’a binip uçtu,
Rüzgar kanatlar takarak hızla geldi.

Hezekiel anlatılarının dışında bir başka gelenek onlara farklı fiziksel görünümler atfetmiştir. [4] Bu melekler batı Hristiyan geleneğinde, Klasik mitolojideki ve Yunan mitolojisindeki aşk tanrıları Cupid/Eros'dan türetilen "putto" adlı melekler ile ilişkilendirilince, küçük, tombul, kanatlı çocuklar-bebekler olarak tasvir edilmeye başlandılar. [6]

İslam'da Kerûbiyyûn adlı bu melekler Tanrı'ya en yakın meleklerdir. Doğu bilimleri uzmanı Joseph von Hammer-Purgstall, İslam'daki Ruḥü'l Kudüs'ü (روح القدس), Keruvim meleklerinin en asillerden biri olarak ele almıştır. Diğerleri ise Allah'ın tahtını taşıyanlar veya baş meleklerdir [7] ve Kur'an ayetlerindeki Allah'ın tahtını taşıyan melek motifleri Hezekiel'deki anlatılarla paralellikler gösterir. Fakat mealciler Kur'an'daki bu pagan inanışın izlerini örtmek için taht anlamına gelen "arş" kelimesini [8] "gök" diye tercüme etmişlerdir. Halbuki göğün Arapçası "sema"dır ve çoğulu "semavati"dir.

"Gök yarılmış ve o gün bitkin bir hale gelmiştir. Melekler onun çevresindedir. Ve o gün Rabbinin Arş'ını, onların da üstünde sekiz tanesi yüklenir." (Hâkka 16,17)

Melekleri görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve «alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun» denilmiştir. (Zümer 75)

Bu ayetlerdeki arş (عَرْشَ) bizim gök anlamında kullandığımız, kullanmaya alıştırıldığımız anlama sahip değildir. Arş (عَرْشَ) tahttır. [8] Meleklerin taşıdığını anlattığı şey Allah'ın tahtı değil de gök olsaydı o halde kullanması gereken kelimeler "sema" سماء ya da "semavati" olmalıydı.

"Arş'ın" taht anlamına geldiğinin onlarca örneğinden biri de Neml 41'dir:

Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi.

قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ اَتَهْتَد۪ٓي اَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذ۪ينَ لَا يَهْتَدُونَ

Dolayısı ile burada da tahtı taşıyan melekler inanışının izleri açık bir şekilde ortadadır fakat insanları İslam dininde tutmak isteyenler ısrarla kelime oyunları yaparak taht anlamına gelen kelimeyi arş yada gök olarak çevirmiştir. Halkımızdan Kur'an'ı Arapça okuyarak anlayabilen kişi sayısı elin parmakları kadar olduğundan, bunlardan anlayanlar da dini kurumlarda üst mevkilere sahip olduğundan bu pagan inanışın izlerini kasıtlı olarak örtmektedirler.

Hatta bu inanışı destekleyen rivayetler de vardır.

Peki Yahudiliğe, Hristiyanlığa ve İslam'a geçen bu Keruvim meleklerinin İbrahimi dinler öncesi kökenleri neye dayanıyordu?

Mitolojik melez varlıklar, Mezopotamya sanat ve inancında yaygındır. Bu tür varlıklara örnek olarak, Sümer-Akad mitolojilerinde kartal kanatlarına, aslan vücuduna ve kral başına sahip, görünüşüyle sfenkse benzeyen, koruyucu bir ruh olan Lamassu veya Şedu verilebilir.

Bu tür varlıklara olan inanış Fenikeliler tarafından da benimsenmişti. Kanatlar, sanatsal güzelliklerinden dolayı kısa sürede popüler hale geldi ve çeşitli hayvanlar kanatlarla resmedildi. Sonucunda insanlara da kanatlar verilince [2] melek figürünün kabataslak şekli de oluşmuş oldu. [9] William F. Albright gibi araştırmacılara göre Fenike ve Kenan'da, Geç Tunç Çağı'nda bulunan "insan başlı kanatlı aslan" figürünün diğer kanatlı yaratıklardan çok daha yaygın olduğunu, bu yüzden Kerub melekleriyle özdeşleşmesinin kesin olduğunu" savunur. [4]

Kerubim meleklerinin griffonlar ile, özellikle de Hitit griffonları ilgili olduğu düşünülür. Hitit griffinleri diğer griffinlerin aksine genellikle yırtıcı olarak görünmeyen ve koruyucu bir yapıya sahip gibi sakin ve asil şekilde oturan insan gövdeli bir yaratıktır. [2][9]

Griffin (γρύψ) kelimesinin Keruvim ile aynı kökenli olabileceğini iddia edenler olmuştur. [10][11] Yahudi geleneğinde bu meleklerin Cennet Bahçesi'nin Girişini koruduğuna dair kavrayış, görevi tanrıları temsil etmek ve davetsiz misafirleri geri püskürterek tapınak gibi kutsal alanları koruduğuna inanılan, insanüstü güçlere sahip ve insan duygularından yoksun Semitik varlıklara dair eski inanışlar tarafından desteklenmiştir. Bu kavramlar Musul'un 30 km, Salamiyah köyünün 5 km güneyinde yer alan antik Süryani kenti Nimrud'da bulunan 9.tablet metinlerindeki anlatıma oldukça benzer. [2]

Büyük olasılıkla, Kerubim meleklerine fırtına rüzgârları olarak inanılmış olması, Hezekiel'in vizyonlarında, daha sonraki Samuel Kitaplarında [12], onlarla paralellik gösteren Tarihler Kitaplarında [13] ve Mezmurlar'ın erken bölümlerindeki [2] metinlerdeki: "bir melek üzerine bindi ve uçtu: ve rüzgarın kanatlarında görüldü." şeklinde bahsedilen Yahve'nin göksel arabasına dair anlatıların kaynağıdır. [14][15]

İsrail'in Megido Bölgesi'nde Nasıra'nın güneyinde bulunan ve yaklaşık 25 metre yüksekliğe olan Medigo Dağı'ndaki bir metinde Hezekiel'in rüyasına oldukça benzeyen, melek benzeri melez kanatlı yaratıklar tarafından tahtına taşınan isimsiz bir kral tasvir edilir. [9]

Delitzch (Asur Elyazmaları Kitabı), eski Asur'daki kanatlı varlık Şedu'nun adlarından biri olan "kirubu" ile "büyük, güçlü" anlamlarına gelen "karabu" terimlerini birleştirir. Karâbu adını "güçlü" yerine "merhametli" olarak nitelendirenler olduğu gibi [2][16] İbranice Kerubim adını, insanlık adına tanrılara yalvaran şefaatçi varlıklara ve bu tür varlıkların heykellerine atıfta bulunmak için kullanılan bir Asur terimi olan kāribu'ya bağlayanlar da vardır. [17] Tanrının savaş arabasını yada tahtını taşıyan Keruvim ile Asur'un boğa ve aslandan oluşan devi aynıdır. [16]

Eşaraddon, metinlerinde kapsamlı bir şekilde tapınağı yeniden inşa edişini anlatır. Tavana seferlerden elde ettiği sedir kirişleri koyduğunu ve bu süslü kapıların altın tokmaklı, hoş kokulu kapıları olduğunu, ve içerde yer alan küçük tapınak alanını komple altınla kaplattığını söyler. 

Sonra kral şöyle devam eder:
(il) Laḫ-me (il) ki-ru-bi ša za-ri-ri ru-uš-šu-u idi anu idi ulziz.
'Her iki tarafına da pirinçten yapılmış kutsal bir Lamu ve Ku-ri-bu diktim.' 

Agumkakrime heykelinin tapınağa dikildiği Lahmu kutsallığı, Anu, Enlil ve Ea'nın öncülerinden biriydi. Dolayısıyla kutsallıktan söz ederken bahsettiği Kuribu da büyük ihtimalle Babil dininde benzer bir yere sahipti.

Musul'daki Fransız Konsolosu Botta ilk Asur sarayını ortaya çıkarmıştı. Bu saray İşaya Kitabı'nda bahsedilen, Sanherib'in babası olan güçlü hükümdar Sargon'un ikametgahıydı. Dikkat çekici bir unsur vardır. O da buradaki kapıların üzerlerinde, önlerinde ve saray duvarları gibi çok sayıda yerde kanatlı aslan ve boğa figürlerinin yer alıyor olmasıdır. Bu figürler öylesine yapılmamıştır, sahip oldukları muazzam boyutları onların tanrılar veya ilahi kahramanlarla ilişkili olduklarını anlamak için yeterlidir.

Sargon kalesi Horsabad'daki (Dur-Şarrukin) kanatlı boğalar 1 ila 5 metre yüksekliğindeydi. Asurlular özellikle kapı girişindeki kanatlı boğaları çoğaltmışlardı ve bazıları kapı köşelerine kemer alnını desteklemek için konuyordu.

İkisi duvar düzleminde, kapının iki yanında birbirine bakacak şekilde, diğer ikisi ise içeri giren ziyaretçilere yüzleri dönük olacak şekilde yerleştirilmişlerdi. Böylece içeri girecek olan biri hem ilk iki heykelin yan açıdan vücudunu hem de diğer iki heykelin ön cepheden yüzünü görüyordu. Bu da bir yanılsamaya yol açıyor; sakallı, göğsünde kalın yelesi olan, boynu saç tutamları ile kaplı, tüy dizilerinden oluşan dev kanatları kemer alnına kadar yükselerek bir yelpaze gibi uzayan yaratık görüntüsü oluşturuyordu. 

Asurluların kanatlı boğalarının farklı formları vardı. 1845'de Ninova'da yapılan kazılarda insan şeklinin bele kadar devam ettiği, insan kollarının olduğu, kanatlı, insan başlı aslan heykelleri keşfedilmişti. Giriş alanlarında kullanılan 3,5 metre yüksekliğindeki bu figürlerin gücü simgeleyen abartılı kasları, geniş omuzların arkasından çıkan devasa kanatları, bellerinde düğümlenmiş püsküllü kuşakları vardı. [17]

Keruvların biçimi hakkında belirsiz olan pek çok şey olsa da temelinde yatan şeyin vahşi kara hayvanları olduğu rahatlıkla söylenebilir. Erken Semitik dinlerde, Musevilikte animizme dair izler görmek mümkündür (Örn: Yeşaya,13:21; 34:14; Luka, 11:24).

Hangi yönden ele alınırsa alınsın bu meleğin kökenlerinin Mezopotamya topluluklarının antik dinlerine, efsanelerine, animizme ve Asur, Akad ve Babil'in dev yapıtlarına dayandığı ortadadır. Üzerlerinde yapılan ufak oynamalarla İbrahimi dinlere geçmişlerdir.

SERAF MELEKLERİ (SERAFİM)

Hazırlayan: A.Kara

SERAF (SARAF) MELEKLERİ

"Yanan biri" anlamına gelen Seraf'tan İncil'in Kral James versiyonunda Serafim şeklinde bahsedilir. Arapçadaki karşılığı مشرفين musharifin'dir.  En yüce meleklerdendir. Eski Yahudi kaynaklarında göksel varlıklar (melekler) olarak geçerler. Bu varlıklar daha sonra Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'da da rol oynamışlardır. [1] "Seraf " İbranicedeki çoğulu olan "Serafim"den türetilmiştir. Halbuki İbranicedeki tekili "śārāf (שָׂרָף)"tır. [2]

Hristiyanlık Serafları'ı melek sıralamasında en yüksek seviyeye koyarken, 12. yy'da yaşamış olan Sefaradi Yahudisi, filozof, başhaham, Talmud bilgini ve çoğaltıcısı Musa bin Meymūn (30 Mart 1135 – 13 Aralık 1204) Musevilikteki melek hiyerarşisinde 10 melek statüsünün yer aldığı Musevi melek hiyerarşisinde onları beşinci sıraya koymuştur. [3][4][5]

Yeşaya Kitabındaki bir bölüm bu terim hakkında oldukça farklı bir anlatıya sahiptir. Onları tanrı'nın tahtı etrafında uçan altı kanatlı varlıklar olarak tanımlar.

Yeşaya 6: 1-7:
Kral Uzziya’nın öldüğü yıl yüce ve görkemli Rab’bi gördüm; tahtta oturuyordu, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu. Üzerinde Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı.
Birbirlerine şöyle sesleniyorlardı:
“Her Şeye Egemen RAB
Kutsal, kutsal, kutsaldır.
Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.”
Seraflar’ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu.
“Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral’ı, Her Şeye Egemen RAB’bi gözlerimle gördüm.”
Seraflar’dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “İşte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi.

Gördüğünüz üzere bu metinler "Seraflar"ı, Tanrı'nın işlerini yapmak konusunda tutkulu olan kanatlı göksel varlıklar olarak tanımlar. [8] Fakat metindeki bu ifadelere rağmen Tevrat'ta yüksek melekler statüsünün bulunmadığını ve bu durumun yalnızca De Coelesti Hierarchia veya Summa Theologiae gibi sonraki kaynaklarda ortaya çıktığını ve ilahi elçilerin bir bölümü olarak kabul edildiğini iddia eden bir İbrani bilgin de olmuştur. [9]

Seraflar'dan Hanok (Enoch) Kitabı'nda ve Vahiy Kitabı'nda da göksel varlıklar olarak bahsedilir. MÖ 2. yüzyıla tarihlenen Hanok Kitabı'nda [10] Tanrı'nın tahtına en yakın duran göksel yaratıklar olarak Kerub'lardan (çoğulu Kerubim yada Keruvim) bahsedilen bölümde Seraflar yani yüksek meleklerden de birlikte bahsedilir. Buradaki Keruvim'ler İslam'a Kerubiyyun melekleri olarak geçmişlerdir. [20] İslami teolojide bazen cennetin 6. katında bazen ise Allah'ın tahtının yanında bulunan melekler olarak tanımlanırlar.
İncil dışı kaynaklarda bazen Akyəst olarak adlandırılırlar. Eritre ve Kuzey Etiyopya'da konuşulmuş eski bir Sami dili olan Geez (Ge'ez) dilinde "yılanlar", "ejderhalar" anlamına geldiği gibi cehennem için kullanılan alternatif bir terimdir. [11][12][13]

Kenan'da yüksek melekleri sergilemek için kullanılan motiflerin orijinal kaynaklarının antik Mısır'daki Uraeus ikonografisine dayandığı konusunda fikir birliği vardır. [6]

Seraf, Serafim kelimesi İşaya Kitabında dört kez geçmektedir (6: 2–6, 14:29, 30: 6). Fakat enteresan olan şudur ki İşaya 6: 2–6'da bir tür göksel varlığı veya meleği tanımlamak için kullanılan bu kelimenin diğer kullanımları yılanlarla ilgilidir, yılanlara atıfta bulunur. [7]

Dolayısı ile yılan = "melek"tir. Bazen düşmüş melek efsanelerinin etkisi ile şeytan-iblis ile ilişkilendirilmiştir. Bunun örneklerinden biri Şeytan'ın cennette, Aden bahçesinde Adem ve Havva'ya yılan kılığında görünmesi efsanesidir. 

Hanok'un İkinci Kitabında Seraf ve Kerub meleklerin yanında iki göksel varlık sınıfından daha bahsedilir. Bunlar feniks ve chalkydri'dir (khalkýdrai). Her ikisi de 4. veya 6. cennette bulunan, on iki kanadı olan, gün doğumunda şarkı söyleyen, "güneşin uçan ögeleri" olarak tanımlanır. [14]

Yeşaya'da 6 kanatlı Seraflar'ın tanrının üstünde durduğu söyleniyordu. Vahiy kitabında bahsedilen 6 kanatlı melekler ise tanrının tahtının çevresinde bulunmaktadır ve kanatları gözlerle kaplıdır.

Vahiy Kitabı 4: 4-8:
Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. 5 Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. 7 Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. 8 Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı. Gece gündüz durup dinlenmeden şöyle diyorlar:
“Kutsal, kutsal, kutsaldır,
Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı,
Var olmuş, var olan ve gelecek olan.”

Bu varlıklardan ayrıca Dünya'nın Kökeni Üzerine (On the Origin of the World) adlı gnostik metinlerde de bahsedilmektedir. [15]

Seraf'lar Yahudi Kabalasında, Beriah (Briah) Alemi'nin yüksek melekleridir. Beriah ise "Yaratılış", ilk yaratılmış alem, ve ilahi anlayıştır. [16]
İnanışa göre Beriah alemi Kabaladaki Yaşam Ağacı'nın tepesinde yer alan 4 alemden ikincisidir. Bu 4 alemin en tepesindeki alem ise Atzilut'tur. İşte Kabala'ya göre 2. alemde bulunan Seraf meleklerinden 1.alemi görüp onun mutlak tanrısallığından uzak olduğunu fark edenler yanmaya başlar. Bu yanma öyle uzun ve süreklidir ki melek kendini geçersiz kılar. Böylece Tanrı'ya yükselir ve yerine geri döner.

Bunların altındaki 3. alem Yetzirah'dır. Burası "Oluşum", arketipsel yaratılış ve ilahi duygular alemidir. Bu alemde Hezekiel'in vizyonlarında bahsedilen, kendisinin farkında olan ve içgüdüsel duygularla Tanrı'ya hizmet eden aslan, öküz ve kartal suratlı Hayyot melekleri vardır.

Serafim, modern Ortodoks Yahudiliğin melek hiyerarşisinin bir parçasıdır. Seraf'lardan İşaya'nın vizyonu, Yahudilerin ayinlerde okudukları temel dua olan Amida ve onun bir parçası olan Keduşah da dahil olmak üzere günlük Yahudi hayatında ve birkaç başka duada bahsedilir.  

Muhafazakâr Yahudiler meleklerle ilgili geleneksel öğretileri korur ve ayinlerde onlardan bahseder. Fakat bu meleklere olan inanç tüm Yahudilerde aynı değildir. Reform Yahudileri ve Yeniden Yapılandırılmış Yahudiliğinin inananları meleklerin tasvir ve görüntülerini genellikle sembolik işaretler olarak ele alırlar.

MÖ 8. yüzyıldan kalma eski bir Yahudi mührü melekleri bir peygamber olarak görevlendirirken diğer yandan onlardan tıpkı İşaya'nın vizyonlarındaki gibi uçucu ama insani özelliklere sahip varlıklar olarak bahseder. [17]

MS beşinci yüzyıl ortalarında yaşamış olan ve gerçek kişiliğini gizlemiş olan Hristiyan düşünürü Sahte Dionisos (Pseudo-Dionysius the Areopagite) kendi Göksel Hiyerarşisini oluştururken (vii) yüksek meleklerin ortaçağ tahayyülündeki ateşli doğasını tespit etmek için İşaya Kitabı'ndan yararlandı. Onun görüşüne göre Seraf melekleri yalnızca tanrıyı öven ilahiler-sözler zikretmiyor aynı zamanda tanrının kurduğu düzenin korunmasına da yardım ediyorlardı. Haham geleneğindeki metinlerden yararlanan Sahte Dionisos, Serafim kelimesine "tutuşanlar veya ateş sağlayanlar" gibi etimolojik anlamlar verdi. [18]

Ne kadar tanıdık değil mi? Sizce Muhammed'e boşuna mı eskilerin masalları demişler?
Musevilikteki sürekli Rabbi öven, tespih eden, onun işlerine yardım eden melek inanışı İslam'a aynen geçmiş. Bu inanıştan dolayı her şeye kadir, istediğini anında yapabilen, ol deyince olduran dedikleri Allah'a, Cebrail, Mikail gibi melekler yardım ederler. Halbuki her şey ol dediğinde olan bir gücün hiçbir şeyi yaptırmak için başka varlıklara ihtiyacı olmaması gerekir.

Seraf'lar Hristiyan teolojisinde ayrıca İsa ile de ilişkilendirilmişlerdir. İskenderiye'li Kilise Babası Origenes, İlk İlkeler Üzerine (On First Principles) adlı çalışmasında Yeşaya Kitabı'ndaki Serafim'in, Mesih ve Kutsal Ruh'un fiziksel temsilleri olduğunu yazmıştır. Gerekçesi ise "Tanrı dışında hiçbir gücün bir şeyin başlangıcını ve evrenin sonunu tam olarak bilemeyeceği" görüşüdür. Bu yüzden Origenes, Serafim'i tanrının ilahi bilgeliğinden verdiği tanrısal bilgilerle yükselen varlıklar olarak tanımlamıştır. Yazısında şöyle der: 

Yine de, bu güçler, Tanrı'nın Oğlu'nun ve Kutsal Ruh'un vahyiyle öğrenmiş olsalar da - kesinlikle büyük miktarda bilgi edinebilecekler ve daha yüksekte olanlar, daha aşağıda olanlardan çok daha fazlasını elde edebilecekler - yine de onların her şeyi (bilgiyi) kavramaları imkansızdır; çünkü şöyle yazılmıştır: "Tanrı'nın işlerinin çoğu gizlidir". [19]

Origenes daha sonra Seraflar'ın bu bilgilere sahip olma nedeninin onların Tanrının Oğlu ve Kutsal Ruh tarafından mesh edilmiş (kutsal yağ ile yağlanmış) olmalarına bağladı. Bu tür iddialarda bulunduğu için eleştirilere maruz kalarak Hristiyan kilisesi tarafından kafir ilan edildi. Bununla birlikte Yeşaya'da da bahsedildiği üzere, onun Serafim hakkındaki teorisinin yansımaları diğer erken Hristiyan literatüründe ve ikinci yüzyıl boyunca erken Hristiyan inancında yansıtılacaktır.

Rahip Thomas Aquinas, Summa Theologiae adlı eserinde Serafim yani yüksek meleklerin doğasına ilişkin şöyle bir açıklama sunar:

"Serafim" adı sadece hayırseverlikten değil, şevk ya da ateş kelimesiyle ifade edilen aşırı hayırseverlikten gelir. Dolayısıyla Dionisos (Coel. Hier. Vii) "Serafim" ismini aşırı ısı içeren ateşin özelliklerine göre açıklar. Şimdi ateş ile ilgili üç ihtimali düşünebiliriz.

Birincisi, yukarı doğru ve sürekli olan hareket. Bu onların inatçı bir şekilde Tanrı'ya ulaşma isteği taşıdıklarını gösterir.

İkincisi, ateşe bakıldığında gözle görülemeyen ancak belli bir keskinlikle, en nüfuz edici eylem olarak var olan ve en küçük şeylere bile büyük bir coşkuyla ulaşabilen, delici etkileri olan "ısı"dır. Bu meleklerin kendilerine tabi olanlar üzerinde güçlü bir şekilde uyguladıkları, onları benzer bir şevkle uyandıran ve onları ateşleriyle tamamen temizleyen eylemleri anlamına gelir.

Üçüncüsü, ateşin netliği veya parlaklığının kalitesidir. Bu meleklerin kendi içlerinde sönmez bir ışığa sahip olduklarını ve aynı zamanda başkalarını da mükemmel şekilde aydınlattıklarını gösterir.

Birçok makalemde neredeyse her dinin temelinde Işığa tapınmanın olduğunu, sadece her toplum ve dinin bunu farklı şekilde, farklı isimler, ayinler altında uyguladığını belirterek bazı toplum ve dinlerde bunun Güneş yada Ateş olabileceğini ifade ettim.
Ateşe, ışığa ilahi anlamlar yüklenen bu anlayışın izlerini çoğu kez bu makalede, Seraf melekleri konusunda da görmek mümkün.

DÜŞEN İLAHLAR | DÜŞEN MELEKLER

Yazan: Serdar Kaangil
SK, din, İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, Dinlerde Melekler, Melekler, 4 büyük melek, Şeytan ve cinler, Şeytan cin mi?, Cehennemde cinler, Cinler ve insanlar, Eski ilahlar melekler, Melekler eski tanrılar mı?,

ÇOK TANRICILIKTAN TEK TANRICILIĞA MELEKLER


Çok tanrıcı dinlerin çoğunda büyük ve küçük tanrılar, iyi ve kötü tanrılar var. Genelde de bir yaratıcı baştanrı var ve diğerleri yardımcı tanrı gibi. Savaş tanrısı, Bereket tanrısı, Ölüm tanrısı, Kader tanrısı, Aşk tanrıçası, Deniz tanrısı, Sanat tanrıçası, Yağmur tanrısı bu ilahların başta gelenleri. Bu ilahların yaratıcı baştanrının emrinde yardımcı ilahlar olduğu ve tek tanrıcılığa geçişte toplumların bu ilahları meleklere dönüştürdüğü kuvvetle muhtemel. Meleklerin içinden aforoz edilenlerin ise şeytanlara ve cinlere dönüştüğü görülüyor.

Yazıtlar üzerinde yapılan çalışmalar,  çok tanrıcı dinlerin çoğunda bazı küçük tanrılara tapınmanın yanı sıra, aynı anda süper bir tanrıya da ibadetin yapıldığını ortaya çıkarmıştır. Bir baştanrının diğer bütün tanrıları kontrol ettiği veya dünyayı yaratmada ve gözetmede süper bir gücün olduğu inancı, tek tanrıcılığı oluşturmamaktadır. Fakat bu tür inançlara artan vurgu, tek tanrıcılığa, özellikle de diğer tanrıların varlığının ihracına yönelik bir eğilimi ortaya koymaktadır.

Bu kitabeleri yazan kişiler, gücü, diğer ilahi güçleri aşan ve tek başına yegane gücün sahibi olan en büyük bir tanrıya ibadet ediyorlardı ve onun Gök Tanrısı olduğuna inanılıyordu. Gök ona aitti. Daha küçük olan diğer tanrılar, onun elçileri ve vekilleriydi.

İslam öncesi Araplarda da baş tanrı inancını belirgin olarak görebiliriz. Bu inanç, Kur’an’da belirtildiği gibi İslam öncesi Arap şiirlerinde de net olarak görülür.

Kuran’daki ifadelere göre Allah’a bir baş Tanrı (En Büyük Tanrı) olarak inanan Mekkeliler, göklerin ve yerin onun tarafından yaratıldığını ve hatta bir anlamda onun mülkü olduğunu düşünüyorlardı. Ayrıca onu özellikle, ekinleri yeşertecek yağmuru yağdıran Tanrı olarak algılıyorlardı. Müminun 88. ayetinde müşrikler, bütün bunları, ‘Her şeyin melekûtunu elinde tutan, her şeyi koruyup kollayan fakat kendisi korunmaya muhtaç olmayan Tanrı’yı’ kabul eden kişiler olarak vasıflandırılmaktadır.

Şüphesiz ki bu düşünce, diğer alt tanrılardan aracılık etmeleri için istekte bulunma uygulamasının temelidir. Allah ilahlar kabilesinin en güçlü Seyyidi, diğer alt tanrılar ise dost oldukları kimselerin ricaları doğrultusunda o Seyyid katındaki etkinliklerini kullanmaya hazır diğer ileri gelenler gibi düşünülmekteydi.

Her ne kadar Kur’an’da “Lailaheillallah” yani Allah’tan başka ilah olmadığı çeşitli ayetlerde vurgulanmış olsa da, bu üst tanrı inancının izlerinin devam ettiği görülür.

“Allahuekber” ifadesindeki ekber’in anlamı daha büyüktür. İslam’da “en büyük olarak çevrilir. “Allah en büyüktür” ya da “Allah daha büyüktür” ifadesinde bir üst tanrı vurgusu belirgindir. Yine Saffat 125 ayetinde “Yaratıcıların en güzelini bırakıp Ba’le mi tapıyorsunuz?” ifadelerinden üst tanrı izleri açıkça görülmektedir.

Teixidor, The Pagan God adlı eserinde, meleklerden “Tanrının kutsal çocukları” diye bahseder (s. 14) ve Astarte’nin bir melek olarak düşünülebileceğini de ima eder (s. 38). Bu durumda Mekke’deki putperestlerin diğer tanrıları melek olarak görmelerinde şaşılacak bir şey olmamalıdır.

Baş tanrı Allah’ın dışındaki diğer tanrılar ve melekler  onlara tapanlar tarafından bir aracı yani şefaatçi olarak görülmekteydi. Kur’an’da da meleklerin şefaatçi olabileceğinden bahsedilir:

Necm 26: Göklerde nice melekler vardır ki Allah’ın dilediği ve razı olduğu kişiler hariç şefaatleri bir işe yaramaz.

Görülüyor ki putperestlerin melekleri şefaatçi görmesi Kur’an’da reddedilmemekte, sadece Allah’ın izin vereceği kimselere mahsus kılınmaktadır. Putperestlerin Lat, Uzza ve Menat gibi başmelekleri “Allah’ın kızları” olarak nitelediklerini biliyoruz. Yazının sonunda Tevrat’taki “Allah’ın oğulları” konusuna da değineceğiz.

İslam’da Melekler

İslam’da 4 büyük melek var.
Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil.

Mikail, Yahudiler için en önemli melektir. Baş melek olarak onu kabul ederler. Michael olarak geçer.

Fakat her nasılsa Kur’an’da “Mikail” olarak değil, “Mikal” olarak geçer.

Bakara 98: Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn.

Ama mealinde ve İslam’da Mikail olarak ifade edilir.

Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olan kimse inkar etmiş olur. Allah şüphesiz, inkar edenlerin düşmanıdır.

İslam’da Mikail’in görevi;
Rızk, bereket getirmek, ucuzluk, bolluk, kıtlık, pahalılık ve her maddeyi hareket ettirmek, bulut, yağmur, kar, dolu, rüzgar, fırtına ve benzeri tüm doğa olaylarını sağlamak olarak belirtilir.

Hak Taâlâ, atmosferde, yani hava denizinin içinde kardan ve doludan nice yüzbin dağlar yaratmıştır. Yerin bir tarafına kar, bir tarafına dolu gönderecek oldukta; bunlara vekil olan Mikail aleyhisselama emreder. O dahi vekili olan İsmail adlı meleğe emredip, murat eylediği yere, istediği kadar her tanesini bir melek koyar. Nitekim Hak Taâlâ: “Görmedin mi ki Allah, bulutları sürüklüyor; sonra bulutların arasını topluyor, sonra onu bir yığın haline getiriyor. İşte görüyorsun ki, yağmur bunların arasından çıkıyor. Allah, gökte dağlar halindeki birikintilerden dolu indiriyor da, dilediği kimseye bununla musibet veriyor, dilediğinden de onu bertaraf ediyor. Şimşeğin parıltısı neredeyse gözleri alıverecek.” (24/43), buyurmuştur.

Hak Taâlâ, bulutları, içleri boş ve latif biçimde yaratmıştır. onları, Mikail aleyhisselamın yardımcıları havada toplayıp, yere yakın getirdikte; gökyüzünü örtüp, kesif bir bulut olurlar. Hak Taâlâ, bulutların sevki için Ra’d adlı bir küçük melek yaratıp, onu, Mikail aleyhisselama tâbi kılmıştır. Onun demirden bir kırbacı vardır ki, kamçıyla bulutları develer gibi sevk eder. Vuruşunun şiddetiyle kırbacından ateş çıkar ki, ona şimşek derler. Eğer o ateşin kıvılcımı yere düşerse, ona yıldırım derler. O korkutucu gök gürültüsü, küçücük bir melek olan Ra’d’ın sadasıdır ki, Hak’kı hamd ile tesbih eder. O, bulutları yerlerine sevkedip gider. Nitekim Hak Taâlâ Kelam-ı Kadim’inde: “Gök gürültüsü, Allah’ı hamd ile tesbih eder; melekler de Allah’dan korkarak tesbih ederler,” (13/13), buyurmuştur. (Marifetname’den)

Yağmurları Allah’ın izniyle yağdıran Mikail ise;
Bu yağmur bombaları, nasıl Allah’ın izni alınmadan ve Mikail’i saf dışı bırakıp yağmur yağdırabiliyor? İlginç.

Şeytan’ın Cinlerden Olması ve Düşen Melekler

İsra 61: Hani, meleklere: “Âdem’e secde edin!” demiştik; onlar da secde etmişlerdi. Ama İblis secde etmemiş, şöyle demişti: “Çamur olarak yarattığın kişiye secde mi ederim?”

Kehf 50: Hani, biz meleklere “Âdem’e secde edin” demiştik de İblis dışında hepsi secde etmişti. İblis, cinlerdendi (cinlerden oldu).

Bu ayetlerde tereddüte düşüren; Allah’ın meleklere emir verdiği halde İblis’in cinlerden olduğunun belirtmesi.
Emir meleklere ve cinlere verilmiş olsa çelişki olmayacak. İblis cin ise meleklerin içinde ne işi var?

Ayette “cinlerdendi” şeklinde çevrilen “kâne mine-l cinni” ifadesinin tam karşılığı “cinlerden oldu“dur. Örneğin Sad suresi 74. ayette “İblis hariç ki, o kibirlendi ve kâfirlerden oldu.” şeklinde geçer. “Kafirlerden oldu” ifadesi de “kâne mine-l kâfirîn(e)” den çevrilmiştir.

Bu karışıklığın sebebi, “Düşen Melekler” konusunun anlaşılamamış olmasındandır.
İslamdan önce Hristiyanlık ve Musevilikte meleklerin bir kısmının meleklikten cine düşürüldüğüne inanılır.

“Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin!” (Matta 25:41)

“Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi; onları cehenneme atıp karanlıkta zincire vurdu. Yargılanıncaya dek orada tutulacaklar.” (2. Petrus 2:4).

Hristiyanlara göre meleklerin 1/3’ü bu şekilde cine dönüştürülmüştür. Bunlar genelde asi meleklerdir ya da şeytanın tarafını tutanlardır. Şeytan da Tanrıya isyan ettiği ve Tanrının yerine geçmek istediği için meleklikten düşürülmüş ve cin yapılmıştır. Kovulmadan önceki adı, “Işık Taşıyıcı” anlamında “Lucifer“dir. Üstelik Lucifer’in düşmeden önce başmelek olduğuna inanılır.

"Büyük ejderha -İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan- melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.” (Vahiy 12:9).

Bu farklılıkları da Kutsal kitaplar arasındaki çelişkiler arasına katabiliriz.
İslam, cinlerin ateşten, meleklerin nurdan yaratıldığı inancıyla Hristiyan ve Musevilerden farklı bir inanç ortaya koymuştur. Dolayısıyla “meleklerin düşüşü”nü de reddeder. Sonuçta da şeytan konusu muğlak kalır.

Cinler dumansız ateşten yaratılmışlar.
Kur’an’a göre cinlerin de cehennemlik olanları var.
Bu noktada birçok insanın kafası karışıyor “Ateş yanar mı?” diye.
Bu bildiğimiz ateş olsaydı, herhangi bir cin insana yaklaşınca yakabilirdi.
Nasıl ki insan bedeni toprak değilse, cin bedeni de ateş değil.

Yine Kur’an’a göre bunların müslüman olanları da var, gayrimüslimleri de.
Bir kısmı da satanist tabi. İnsanlar gibi onların da çoğu cehennemlik.
Cennetlik olanları yine farklı boyutta mı yer alacaklar cennette? *bilinmiyor.
Onların da peygamberleri var. Kur’an okuyanları, dinleyenleri var.
İnsan bedenine girdikleri gibi, tüm hayvanların bedenine girebiliyorlar.
Çıkartılmaları da cin uzmanlarına, medyumluk yetisi olanlara kalıyor tabi.
Peygamberler ise bu konuda en uzman olanları.
Tevrat cinciliği yasaklamış olduğu ve cincilik yapanları ölümle cezalandırdığı halde, İslam’da ve Hristiyanlıkta cincilik yaygındır. Bunun nedeni de bizzat peygamberlerinin cin kovma rivayetleridir. Hele İsa tam bir cincidir. İncillerdeki mucizelerinin bir kısmı cin çıkartma ile ilgilidir.

Hristiyanlık ve Musevilikte Melekler

Hristiyanlıkta melekler keruv, seraf ve başmelek olarak sınıflandırılır.

Yahuda 9’da Mikail’in baş melek olduğu yazılıdır. Ancak bütün meleklerin başı mı olduğu yoksa başka baş melekler de mi olduğu belirtilmemiştir.

Yahuda 9: Oysa Başmelek Mikail bile Musa`nın cesedi konusunda İblis`le çekişip tartışırken, söverek onu yargılamaya kalkışmadı. Ancak, “Seni Rab azarlasın” dedi.

Musevilikte meleğin İbranicesi mal’akh’dır. Büyük melekler Michael, Gabriel, Rafael, Uriel  ve ölüm meleği Malah Hamavet’dir. Tevratta Mikail’den baş önder olarak söz edilirken, Cebrail herhangi bir sıfatla anılmaz. Sadece isminin geçmesinden dolayı büyük meleklerden sayıldığını anlamaktayız. İslam’da ise Cebrail öne geçirilmiş, başmelek haline gelmiştir. Kur’an’da sadece Cebrail için “Ruh” olarak bahsedilir. “Ruh ve melekler” yani “Cebrail ve melekler” denilerek Cebrail diğer meleklere göre ayrı bir mertebede tutulur.

1- Michael: Anlamı: Kim Tanrı gibidir?
2- Gabriel: Anlamı: Tanrı adamı.
3- Uriel: Anlamı: Tanrı ışığımdır.
4- Rafael: Anlamı: Tanrı iyileştirdi.

Burada adı edilen melekler , hemen hemen hiç değiştirilmeden İslamiyet’e aktarılmıştır. Yalnız önemleri değişmiş , Mihail’in yerine Gabriel (Cebrail) gelmiştir. Meleklerin , eski dönemlerde Tanrı sayıldıkları adlarından anlaşılmaktadır. Çünkü adlarının sonundaki “el” Tanrı demektir. Cebrail , Cebr Tanrı anlamına gelir.

Melekler, Ortadoğu kökenli dinlerin tümünde vardır ve ilahi varlıklardır. İnsanlar gibi yiyip-içmediklerine, uyumadıklarına, cinsellikleri olmadığına inanılır. Sadece dünyaya gelip insanlarla iletişim kurarken insan kılığında geldikleri, insanlar gibi yiyip içtikleri belirtilir.

Meleklere inanış Mecusilikte de etkilidir. Bu dinde İslamiyet’teki Cebrail’in görevine benzeyen bir görev yapan Vohu Manah vardır. Bunun daha eskilerdeki adı Ameşe Spantes idi.

Sabiilerde ise Cebrail biçiminde anlatılan melek zaman zaman yaratıcı durumunda da ortaya çıkar.

Şimdi Tevrat’ın Yaratılış 6. Bölümünün ilk ayetlerine bakalım:

Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
İngilizcesinde “ilahi varlıklar” “sons of god” olarak geçmekte. Yani “Tanrının oğulları”. İlahi varlıklar olarak çevrilmesi için “Divine Entities” olması gerekirdi.
Yorum sizin!

ÇEŞİTLİ DİNLERDE MELEKLER

Melekler, din, A, budizm, islamiyet, hristiyanlık, yahudilik, hinduizm, Mormonizm, Katolik, Ortodoks, Protestan, Dinlerde Melekler, Melek inancı, Cebrail,Mikail,Gabriel,Devaslar,Koruyucu melek
Melekler genel olarak kanatlı insanlar gibi bilinse ve en yaygın görsel ve çizimler o şekilde olsa da, var olduğuna inanılan bu melekler aslında dünya dinlerinde birçok form alıyor. Budizm'de devalar , Müslümanlıkta Cebrail veya Mormon dininde ruhlar ve melekler önemli roller oynarlar. Meleklerin çeşitli işlevleri, biçimleri ve şekilleri hakkında bilgi edinmek için okumaya devam edin.

BUDİZM
Budizm'de meleklerin eş değeri göksel varlıklar olan Devaslar'dır.  Budizm'in bazı okulları ayrıca Dharmapalas veya Dharma koruyucularına atıfta bulunur. Örneğin Tibet Budizm'inde Devas bazen gövdesi ya da aydınlanmış varlıkların yayılımı olarak düşünülür. Budizm'in farklı okullarında, Budist felsefeden değil, Budist öncesi kültürlerden ve dinlerden türetildiği için farklı önemli devalar vardır.

Form:
Devaslar doğası gereği manevi varlıklardır - biçimleri genellikle ışık veya enerjinin bedenleri veya yayılımları olarak tanımlanır. Bununla birlikte, bunlar genellikle fiziksel formda tasvir edilmektedir ve özellikle Tibet Budist ikonografisinde Devas ya da Darmarmalu'ların birçok resmi bulunmaktadır.

Müdahale:
Devas normalde insan ilişkilerine müdahale etmez, ancak Budist öğretmen Lama Surya Das'ın belirttiği gibi, dünyada yapılan iyi işlerden dolayı sevinçle dolan, çiçekleri öven ve alkış tutan bir melek olarak biliniyor. Tayland'da Devas'ın meditasyon yapan kişileri onayladığı ve davranışlarını onaylamayan insanları rahatsız edeceği düşünülmektedir.

Önemli melekler:
Çin'de Kwan Yin ve Tibet'te Chenrezig adıyla bilinen merhamet dolu bir Budist melek olarak görülür. Bodhisattva'nın orijinal Sanskritçe adı olan Avolokiteshvara, "10.000 çığlığın dinleyicisi" anlamına gelir - yani o (olağanüstü Budist metinlerdeki Bodhisattva erkektir, ancak birçok Budist okulda kadın olarak temsil edilir) tüm insanların acısını kavrayan duygusal varlıklardır.

HRİSTİYANLIK
1) KATOLİK 
Katoliklerin melekleri, Tanrı ve insanlar arasındaki aracılardır. Hizmet etmek ve mesaj iletmek rollerine ek olarak, melekler de Tanrı'nın tahtında görev yapıyorlar. Katolik teolojisi, dokuz koroda üç gruba ayrılmış melekler hiyerarşisini özetlemektedir: Seraphim, Cherubim ve Thrones; Hakimler, erdemler ve yetkiler; Beylikler, Başmelekler ve Melekler.

Katolik Kilisesi Katek Tarikatı şöyle diyor: " Kutsal Kitap'ın genellikle 'MELEKLER' olarak adlandırdığı manevi, bedensiz varlıkların varlığı imanın bir gerçeğidir." Melekler, Hristiyanlık tarihinde büyük bir role sahiptir - İsa'nın doğumunu ilan ederek, Mesih'i vahşi doğada korurlar, Vahiy Kitabı'nda Şeytanlarla savaşırlar ve daha fazlası.

Form:
Melekler saf ruhlardır ve maddi biçimleri yoktur. Onlar sonsuza dek bedensiz olarak kalırlar. Geleneksel Katoliklik, meleklerin bir insanın "içinde" konuşabildiklerini fakat yine de insan olmadıklarını, dolayısıyla manevi yapılarını koruduğunu öğretir.

Müdahale:
Katolikler, her bireyin kendi koruyucu meleğinin olduğuna inanmaktadır. Koruyucu melekler insanlara yardım etmek için insanlık meselelerine müdahale edebilirler. Aynı zamanda insanların duygularını ve hayal gücünü de etkileyebilir, ancak iradelerini etkilemezler. Cennette bile suçlamalarıyla kalırlar. İlmihal, "Bebeğin doğumundan ölüme kadar, insan hayatının dikkatli bakımı ve şefaatiyle çevrilidir." Katolikler meleklere insanlık konularında yardım ve şefkat istemek için dua ederler.

Önemli melekler:

Baş melekler olarak adlandırılan melekler; Gabriel (Cebrail), Raphael ve Michael(Mikail)'tır. Gabriel, Tanrı'nın oğlunu doğuracağını Meryem'e ilan etmiştir. Michael'ın rolü, kötülük ve Şeytan ile savaşmak ve ölüm saatinde sadıkların canlarını kurtarmaktır. Deccal'in zamanında ve dünyanın sonuyla buluşacaktır. Tıpkı Tobiah'ın babasının körlüğünü Tobit kitabında iyileştirmesine yardım eden melek gibi Raphael de sadece Apocrypha'da görünür. Eski Ahit'te İsimsiz olan Rab'bin Melekleri, bazıları tarafından enkarnasyon öncesi Mesih olarak söylenir. Lucifer, gururunun günahı yüzünden cennetten atılan düşmüş baş melektir. Cehennemi yönetir ve insanoğlunun günah işlemesini ister.

2) ORTODOKS
Melekler ve baş melekler, Ortodoks geleneğinde dokuz bedensiz güç hiyerarşisinin bir parçasıdır. Melekler, işçilerdir ve Tanrı'nın peygamberleridir.

Form:
Melekler genellikle insan biçiminde veya altı kanatlı olarak fiziksel bir biçimde açıklanmaktadır. Bununla birlikte, meleklerin aslında fiziksel bedenleri yoktur.

Müdahale:

Dokuz türdeki ruh varlığından melekler insana en yakın olanlardır. Korumak ve müminlere yardım etmek için görevlendirilmişlerdir. 

Önemli melekler:

Ortodoks Hristiyanlar, Katolik'e benzer melekler hiyerarşisini takip eder ve aynı zamanda üç seviyeye ayrılırlar. Seraphim, Kutsal Üçlemeye en yakın kişidir. Bütün meleklerin en önemlisi Başmelek Mikail'dir. Diğer baş melekler arasında Gabriel, Raphael, Uriel, Selaphiel, Jehudiel, Barachiel ve Jeremiel bulunur. Düşen melek Şeytan, diğer Hristiyan mezheplerine benzer bir rol oynamaktadır.

3) PROTESTAN
Melekler peygamberlerdir ve Allah'ın isteğini yerine getirirler. Bazı melekler koruyucu meleklerdir. John Calvin melekleri koruyucular ve yardımcılar olarak görmüştür. Melekler çok güçlü varlıklar olarak tanınırlar. Müjde, doğumunun habercileri olarak İsa ile ilgilenen meleklerin örnekleriyle doludur, vahşi doğada ona bakar ve fazlasını yaparlar.

Form:
Melekler, insan olarak değil, ruh varlıkları olarak yaratılır. Yaptıkları yeryüzünde çalışmalarına yardımcı olacaklarsa, bedensel bir form alabilirler. Cinsiyetsiz ve görünmezlerdir.

Müdahale:
İnananlara rehberlik ve güvence sağlarlar. Koruyucu melekler insanları zarar görmemelerine yardım eder. Ancak tüm melekler iyi değildir.

Önemli melekler:
Bütün İncil melekleri önemlidir. Bununla birlikte Protestan birçok teolog, ancak Katoliklerin meleklere (meleklere ibadet olarak gördükleri) ve Katolik melek hiyerarşisine karşı Katoliklerin uygulamasına karşı uyarıda bulunurlar, çünkü bu gelenekler kutsal değildir ve meleklere ibadet etmek putperest kökleri olarak görülmektedir. Hristiyanlık, Şeytan Lucifer'in Tanrı'ya isyan eden ve cennetten atılmış düşmüş bir melek olduğunu da öğretir.

HİNDUİZM
Özellikle melekler olarak anılmamasına rağmen, Hinduizm benzer nitelikte hareket eden birçok farklı türde ruhani varlığa sahiptir. Örneğin, astral düzlemde yaşayan minik Tanrıları ya da kelimenin tam anlamıyla "parlayan insanlar" olan Devas'lar. Tanrılar, Devas, Sani (Satürn), gurular (öğretmenler) ve atalar gibi gezegenlerin hepsi insanlar için koruyucu bir rol oynayabilir. Ayrıca Hinduizmde Asuralar , kötü ruhlar veya iblisler bulunmaktadır. Asuralar var oluşun zihinsel düzleminden alt astral düzleme düşmüşlerdir. Asuralar iyiyse, Devaslar onları reenkarne edilebilirler ve alt düzlemde ebedi kalmamaları gerekmez. Hinduizm ayrıca kurbanlara başkanlık eden göksel nimfler, angiriler olan apsaraları ve karmayı düzenleyen lipika'yı da içerir.

Form:
Devas ve apsaralar manevi varlıklardır, ancak çoğu zaman fiziksel biçimde tasvir edilmektedir. Apsaralar baştan çıkarıcı derecede güzeller ve devaslar genellikle görkemli ve yakışıklıdırlar.

Müdahale:
Devas ve asuralar insanın ruhsal yolculuğuna yardım eden, onlara ilham veren veya onları engelleyen varlıklardır.

Önemli melekler:
Özel bir melek yok.

İSLAM
İslam'da 4 büyük melek vardır; Azrail, Cebrail, İsrafil, Mikail. Allah'ın emirlerini vahiy yoluyla Muhammed'e ileterek Kur'ân'ın oluşumunu başlatan melek olarak Cebrail'e inanılır. İslamiyet'te melekler Allah'ın verdiği emirleri yerine getirmekle vazifelidirler. Cebrail vahiy iletmekle, Azrail can almakla, Mikail doğa olaylarını yönetmekle, İsrafil ise suru üflemekle görevlidir.

Form:
İnanışa göre melekler gerçek fiziksel şekle sahip değildir, bazı zamanlarda melekler rüyalarda veya vizyonlarda farklı şekillerde görünebilirler ancak gerçek biçimleri insanlar için anlaşılmazdır.

Müdahale:
Her insanın hayatlarında iki melek vardır (Munkar, Nakir). Bu melekler insanların yaptıkları her şeyi izler ve kaydederler. Ayrıca düşmüş melek "Şeytan" insan hayatına müdahale edebilir, onları günah işlemeye ve kötü şeyler yapmaya zorlayabilir.

Önemli melekler:
Bu meleklerin en önemlileri, Müslümanların Kur'an'ı Allah'tan Muhammed'e bildirildiğine inanılan melek Gabriel'dir (Jabra'il-Cebrail). Diğer İslam baş melekleri Mika'il (Michael), son gün suru üfleyecek olan Israfil, ve ölüm Meleği olan Azrail'dir. Munkar ve Nakir, mezarları ziyaret eden ve yakın tarihli ölenin imanını test eden iki melektir. Şeytanın Müslüman eşdeğeri olan Shaitan, İslam'da da önemlidir. İblis olarak da bilinir, Shaitan (Şeytan) dünyadaki kötülüğün kaynağıdır. Bir melek olarak düşünülmez, bunun yerine iyi ya da kötü olabilecek cinsten, görünmez ruh varlıklarına mensuptur. Şeytan insanları yanıltmaya çalışır.

YAHUDİLİK
Yahudilikteki melekler ya da malakim , Tanrı'nın işini ve planlarını gerçekleştirmeye yardım eden Tanrı peygamberleridir.

Form:
Melekler, fiziksel biçime sahip olmayan yalnızca manevi varlıklardır. İncil melekleri fiziksel form alırlar, ancak büyük Yahudi adayı ve İncille ilgili yorumcu olan Maimonides daha sonra meleklerin fiziksel tariflerinin metaforik olduğunu yazdı.

Müdahale:
Melekler, melek İbrahim'in oğlu İshak'tan fedakarlıktan vazgeçmesi gibi Tora'daki hikayelere (İncil'in ilk beş kitabı) Allah'ın elçisi olarak müdahale eder. Yakup'un bir melekle güreşmesinin ünlü hikayesi de vardır. Ancak genel olarak, melekler Tanrı'dan gelen iletişimi başlatır, tersi değildir. Yahudiler, melekler sadece Tanrı'nın iradesini yerine getirir, belirleyici olan tek Tanrı'dır derler.

Önemli melekler:
Geleneksel olarak Micha'el, İsrail halkının koruyucusudur. Allah'ın iyilik misyonunu yerine getirir. Gabriel, yargı ve güç meleğidir. Uriel, doğru yolu aydınlatan bir melektir. Raphael ise şifacıdır.

MORMONİZM
Melekler, Doktrinde ve Ahit'te cennetteki iki cisimden biri olarak tanımlanmaktadır. Bunlar "dirilen şahsiyetler" olarak tanımlanır. Mormonlar tarafından Tanrı'nın peygamberleri ve "vekil ruhlar" oldukları düşünülür.

Form:
Melekler ya vekil ruhları ya da et ve kemik sahibi daha gelişmiş insanlardır.

Müdahale:
Son Günler Azizleri, meleklerin insana görünebileceğini ancak her insanın kendine has bir koruyucu meleği bulunduğuna inanmayacağına inanıyor. Melekler, Mormon dininin kuruluşunda olduğu gibi belirli görevler için talimat veya yetki vermek suretiyle Rab'bin eserini ilerletmeye hizmet eder. Melekler aynı zamanda rahatlık, uyarı, koruma veya bilgi verebilirler, ancak asla insan özgür iradesine müdahale edecek şekilde olmazlar. Mormonlar, "Kutsal Ruh'un fısıldaması" nın Tanrı'nın bireylerle iletişim kurması için daha yaygın ve nihayetinde daha etkili bir yol olduğuna inanmaktadır.

Önemli melekler:
Mormonlar'ın kurucu peygamberi Joseph Smith'in kendisini Mormon Kitabı'na götüren melek Moroni tarafından ziyaret edildiğine inanırlar. (Moroni, bir zamanlar insanmış, peygamber Mormon oğludur ve ölünce melek olmuştur.) Moroni'nin altın bir heykeli Mormon tapınaklarının çoğunun üzerinde oturuyordu.

Yazan: Anu