HABERLER
Dini Haber
Kur'an ve bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kur'an ve bilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AKILLI TANRIMIN BİLİMSEL AYETLERİ

Yazan: Kainatta Toz Zerresi
KTZ, din, islamiyet, Kur'an ve bilim, Bilim ve din, İslamiyet ve bilim, İslam ve bilim, Bilimle çelişen ayetler, AKILLI TANRIMIN BİLİMSEL AYETLERİ

Kur’an’da var olan ve bilimsel bilgiler içerdiği düşünülen ayetler, internet hayatının insan yaşamına iyice entegre olması ile birlikte özellikle son 10  yıldır adeta dinsizler ile dindarlar arasında sürüp giden bir kargaşaya bir anlaşmazlığa, soru-cevap yarışına dönmeye başladı.  Bu kargaşa içinde yaşanan soruları, iddiaları ve cevapları genel hatları ile şöyle bir gözden geçirelim:
  • Allah, dünyayı 6 günde mi yarattı 2 günde mi yarattı? Hangi ayet doğru?
  • Falanca ayete göre yer 2 günde, geriye kalanlar 4  günde yaratılıyor, toplayınca 6 gün ediyor?
  • Dünyanın altı günde yaratılması mümkün mü?
  • Kardeşim, falanca ayette yaratılma kelimesi kullanılmıyor yani bir şeyler zaten oluşmuş, yaratılmış ve bu dört gün altı gün mevzusu, asıl yaratılıştan sonraki dönemleri anlatıyor. Aslında gök-yer yaratılmış, bakterilerin yani ilk bitki ve yaşamların tohumlarının ortaya çıkması 4 gün sürmüş………..
  • Durum, bu kardeşimizin anlattığı gibi değildir, gün derken “devre” demek istiyor, “6 değişik devrede” demek istiyor aslında…….
  • Dünyanın 6 günde yaratılmış olması, bizim 6 günümüz değildir. Zaten dünyanın ilk yaratılış esnasında dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü gibi döngüsel anlamda bir gün kavramı yoktur. Bu yüzden falanca ayete müracaat edersek eğer Allah katında bir gün 50000 yıla tekamül ediyor, çarp bunu 6 ile eder mi 300000 yıl.
  • E filanca ayette de “…Rabbinin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir…” yazıyor. Bu bilgiye göre çarpma işlemini yaparsak eğer 6000 yıl çıkıyor hangisi doğru?
  • Nahl suresi 79.uncu ayette kuşları havada Allah’ın tuttuğundan bahsediyor, bu saçma değil mi?
  • Kardeşim, kuşu havada tutan Allah’ın yarattığı bilimsel yasalardır. Kuş, bu bilimsel ve evrensel yasaları kullanarak havada kalabiliyor bu yüzden kuşu havada tutan yine Allah olmuş oluyor.
  • ………………………………………


Bu örnekler devam eder gider. Verilen cevaplardan anlaşıldığı kadarı ile  İslâm’ın İlâhı olan Allah, bazı ayetleri nedense sadece ve sadece bin yıl öncesinin aylayabileceği bir mânâ  ile göndermiş.  Bu devirdeki  insanın beyin yapısına da hitap edecek şekilde tarif edebilmeyi, yazdırabilmeyi akıl edememiş.

Ey İslâm’ın Tanrısı olan Allah, insanlar şu yüzyılda, ilimle bilimle uğraşıp, süper devletler  olma yolunda ilerlerken kendi bireylerini de statüsü yüksek, saygıya ve övgüye lâyık ve her biri değerli birer insan olarak görüp dünyaya da aynı değerde kendini ve vatandaşlarını tanıtırken ve kabul ettirirken, senin dinini yaşayanlar, gönderdiğin ayetleri önce ayıklamaya, düzenlemeye sonra da Müslüman olmayan milletlerin ilmine vakıf olup geliştirip yaydıkları bilimsel verilere uydurmak için neler çekiyorlar bir bilsen! Geriye kalanlar ise yiyip içip sevişip çoğalmakla meşgul.  Gavur milletlerinden aldıkları medeni yasaları ülkelerinde uygulayan kulların ise daha insancıl yaşıyor farkında mısın? Bu arada sen ne yapıyorsun? Yoksa deistlerin inandığı Tanrı gibi sen de kullarını kendi başlarına bırakıp kendi köşene mi çekildin? Eğer öyle yaptıysan şu an Müslüman halklarının durumu hiç de iç açıcı değil!  Her şeye rağmen yani hayatımızın içindeki bütün bu hakikatlere rağmen itaatkâr kulların, senin kâinatın en zeki ve en kudretli ve tek İlâhı olduğuna inanıyorlar fakat ben senin o kadar da akıllı olmadığını düşünüyorum. Dahası, benim inandığım İlâh senden daha akıllı ve daha zeki. Benim İlâhımın, ilham yolu ile bana yazdırdığı yani vahyettiği ayetler, sadece binlerce yıl öncesinin insanlarına değil, hem bu çağın hem de binlerce yıl sonraki insanların akıl ve mantıklarına hitap edebiliyor. Üstelik benim inandığım İlâhın gönderdiği ayetleri anlamak için didik didik edip o ayeti şuradan bul, bu ayet falanca surede, hepsini bir araya getir, anlamlarını didikle gibi çabalara girmeye de gerek kalmıyor. Yani benim İlâhıma inanan insanlar, bu ayetleri okuyup bir seferde rahatlıkla anladıktan sonra zamanlarının geri kalan kısmını dünya işleri ile, ilimle bilimle uğraşarak ve dünya milletleri ile yarışarak geçirebiliyorlar. Çünkü benim İlâhım, insanların kutsal kitap ayetleri yüzünden bir birileri ile tartışmaya girmesini  ve değerli zamanlarını, bir birilerini  ibikleyerek  geçirmelerine razı olmuyor.

Kendi inandığım  İlâhın bana vahyettiği  bilimsel ayetleri (sıradan bir insana ilham olan  anlamlı paragraflar da diyebiliriz bunlara) paylaşayım:
  • Aranızdaki çeşitli farklılıklara rağmen her biriniz ayrı ayrı benim nezdimde değerli olan kullarım! Dünya yaşamının her dönemi, kendi özellikleri ile gelir ve sizin yaşamınızı etkiler. Sizin göreviniz, bu yaşamsal dönemlerin yeniliklerine, kendinizi en iyi ve en faydalı şekilde adapte etmenizdir. Bunu yaparken bir birinizi incitmeyin, kul hakkı yemeyin ve kendiniz kadar başkalarının iyiliğini ve içinde bulunduğunuz dünyanın ve çevrenin, tabiatın, bitkilerin, ağaçların  ve hayvanların iyiliğini de düşünün. Bencil olmayın.
  • Aranızdaki çeşitli farklılıklara rağmen her biriniz ayrı ayrı benim nezdimde değerli olan kullarım! Etrafınıza dikkatli bir şekilde bakacak olursanız eğer güneşin doğuşunun ve batışının belirli bir düzende akıp gitmesi,  canlıların çoğunluğunun çift olarak yaşaması,  yerkürenin bazı yerlerinin dağlık, bazı yerlerinin düz, bazı yerlerinin çöl, bazı yerlerinin ağaçlık ve serin olması, bazı yerlerinin de okyanus suları ile kaplı olması sebepsiz değildir. Hepsinin de benim oluşturduğum kâinat yasasında ve bu yasanın akışı içinde bir görevi ve bir düzeni vardır. Sizlere, bu düzenin yasalarını ilmî ve bilimsel  düzeyde düşünüp araştırıp öğrenmek görevini veriyorum. Benim yasalarımı ne kadar düşünür, araştırır ve bu yasaların bir kısmının işleyiş nedenlerini ve kendi içindeki dinamiklerini öğrenip  kendi imkânlarınız dahilinde  kullanıp hayatınıza geçirebilmeyi ne kadar başarırsanız  ve bu anlamda öğrendiklerinizi sonraki kuşaklara doğru şekilde aktarırsanız bana o kadar yakın olursunuz. Ben, benim yasalarıma akıl erdirmeye çalışan ve bu doğrultuda  çaba sarf eden kullarımla her an birlikteyim. Bana yapabileceğiniz en güzel ibadet, kendinizi, çocuklarınızı, toplumunuzu ve diğer insanları, bilimin ışığında çalışır ve gelişir halde tutmanız ve aynı zamanda öğrendiklerinizi bir birinizle paylaşmanızdır.
  • Aranızdaki çeşitli farklılıklara rağmen her biriniz ayrı ayrı benim nezdimde değerli olan kullarım! Devasa  bilgim  ve kudretim ile  sizi ve sizin dışınızdakileri yaşatacak uygun bir yer kürenin yaratılması için uygun koşulları devreye soktum.  Bu koşullar, içinde yaşadığınız kâinatın yassına göre ve benim bilgim dahilinde nüzul etti.  Üzerinde yaşadığınız yerküre, benim bizzat var edip savurduğum  kâinat yasalarına uygun olarak, sizin günlerle ve yıllarla ifade etmekte  zorlanacağınız uzun bir dönemde oluştu. Umulur ki gün gelir, sizden sonraki kuşaklar, bu yasaları inceleyip öğrenirler ve bu yasaların  zerre kadarına vakıf olurlar. O günler geldiğinde, ilmin ve bilimin sınırlarını, kendinize ve başkalarına zarar vermeden aşabildiğiniz kadar aşın, gidebildiğiniz yere kadar gidin.
  • Ey kulum! Sana, Tanrın dünyayı kaç günde yaratmıştır, bize kesin bir şey söyle diye sorarlarsa onlara De ki: Kâinattaki her şey hareket etmekte ve çalışmaktadır. İçimize çektiğimiz hava bile yeri gelir rüzgâra kapılır ilerler. İnsan,  hayatın yasalarına dair bilgileri, oturduğu yerden el açtığı Tanrısından hazır olarak duymak için  yeryüzüne gönderilmedi . İnsan, bir tohumun toprağa nasıl ekildiğini ve nasıl büyütülüp nasıl hasat edildiğini öğrenebilmişse, diğer bütün yasaların da ve dünyanın kaç günde yaratıldığı bilgisini de zamanı geldiğinde kendi çabası ile araştırıp öğrenmelidir. Kendisi öğrenemese bile torunları, torunlarının torunları mutlaka öğrenecektir.

İLK İNSAN ADEM MİDİR?

Yazan: Mehmet W. Gündoğdu
MWG, din, islamiyet, İlk insan Adem midir, İlk insan, Dinlerde ilk insan, Hz.Adem çelişkisi, Ademden önce başka insanlar var mıydı?, Bakara 30, din ve bilim, Kur'an ve bilim, İLK İNSAN ADEM MİDİR?
Böyle bir soruya karşılık verebilmek için; ya bilimden, ya inançtan yana olmak gerekiyor. Şunu unutmayınız ki; hiçbir din, hiç bir bilimle asla bir araya gelmez. Dinlerle bilimi aynı kefeye koymaya çalışmak; büyük yanılgı, insanları uyutma olur.

Gerçekten bir Âdem var mıydı? Varsa, Âdem’in mezarı nerede? Hacca gidenlere Âdem’in mezarı diye gösterilen mezar Cidde’dedir. İbni Batuta’nın yazdığına göre; Necef’de. İbni Kesir, Âdemin cennetten indirildiği yer olan Hindistan’ın bir dağında olduğunu söyler. Mekke’de Ebû Kuveys dağında ve Mekke’deki Arafat dağında olduğunu söyleyenler de var. Mina’da bir cami minaresinin yanında olduğu da söylentiler arasındadır.

Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi, ilk insanın Âdem olup olmadığı ezelden beri tartışılmıştır. Tartışma konusu olan sorunun yanıtını ararken, öncelikle dinsel kaynaklara bakmak gerekecek. Daha sonra bu konunun bilimsel yanını da hep birlikte inceleyeceğiz.

“HZ. ÂDEM’DEN(AS) ÖNCE BAŞKA ÂDEMLER VAR MI İDİ? (Halil Akgünler- Euro Nur sitesinden alınmıştır.)

Tefsir âlimleri ve Bediüzzaman Hazretlerinin görüşlerine göre Âdem nesli öncesi arz yüzeyinde şuurlu bir mahlûk vardı. Bu mahlûklar saf ve dumansız ateşten yaratılmış olan cin nesli idi. Fesat çıkardıkları için yeryüzündeki yaşantıları iptal edildi. Ve Âdem nesli bunların yerine yeryüzünü imar etmek için görevlendirildi. İnsan neslinden farklı bir boyutta olmak üzere, Cin nesli günümüzde de yaşamaya devam etmektedir. Bu nedenle cin nesli önceki Âdemler olamaz. 2- Tüm nakli deliller ve bu delilleri yorumlayan tefsir âlimleri Hz. Âdem (as) ilk insan türü olduğunda ittifak etmektedirler. Bu hususa veda hutbesinde açık ve net bir şekilde dikkat çekilmiştir: “”Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır.” 3- Allah her mahlûkun ilk tür ve örneğini, çekirdek veya tohumunu defi ve ani bir şekilde, sebepsiz, sırf ilim ve kudreti ile hiç bir nedene bağlı olmadan yaratmıştır. Ondan sonra ise hikmeti gereği üreme ve çoğalma kanununa tabi tutmuştur. Bütün bitkiler, bütün hayvanlar ve bütün insanlar, hatta kâinatın kendisi bile aynı kanuna tabidir. Kâinat bir noktadan, bir çekirdekten yaratılmış ve ondan sonra bir ağacın dalları gibi galaksiler ve yıldızlar yaratılmıştır. Yani tüm türlerin yaratılışında tekillik vardır. Bu nedenle Âdemler yerine tek Âdemden bir nesil yaratılması hikmet kanunlarına daha uygundur. 4- Diyelim ki Âdemler var idi. Bu da yine geri gidildiğinde bir ana ve babaya ulaşmak zorunda. Yani aynı anda yüzlerce Âdem ve yüzlerce Havva yaratılmış diye bir şey yok. Şayet var olduğu iddia edilen Âdemler de üreme kanunu ile çoğalmış ise, mutlaka ki, yine bir ana ve babaya istinat edecek. Yok, onlardan önce Âdemler de var ise yine aynı şekilde bu devir sürüp gidecek. Bu durum da akıl ve mantık dışı bir süreci doğurur. Öyleyse başka Âdemler aramanın bir mantığı yok. Allah Bir Âdemden onun eşini, ondan da nice nesilleri yaratmaya kadir ve muktedir olan yegâne güç ve kuvvet sahibidir. Allah’ın kudreti ve hikmeti noktasından meseleye bakıldığında ortada bir zorluk yok.”           
"HZ. ÂDEM İLK İNSAN’DIR" (Osman Süngü)

Yeryüzünde halife kılınan Hz. Âdem’den önce başka insanlar gelip geçmiş midir? Bu soruya bazıları şöyle cevap vermiştir: “Hz. Âdem halife kılındığına göre daha önce yaşamış bir takım insanlar olmalı ki onların arkasından o halife kılınsın. Çünkü “halife” tabiri, “halef olma, birisinin ardından gelme” gibi manalara da sahiptir. Ayrıca melekler henüz yaratılmayan insanı, kan dökücü ve fesat çıkarıcı özelliğiyle nasıl tanısınlar? Demek ki bunlar daha önce yaşadılar, kan döktüler, fesat çıkardılar ve bu yüzden helak edildiler. Onların yerine de Hz. Âdem ve zürriyeti gönderildi...

Biz, Hz. Âdem’den önce başka insanların yaşadığına dair Kuran’da ve sünnette bir bilgi bulamıyoruz. Ayrıca Hz. Âdem daha önceki varlıkların değil, Allah'ın halifesidir. Hem halifeliğe seçilip bunu başaramadığı için toptan helâk edilen bir canlı türünden sonra aynı canlı türünün halife kılınması sünnetullaha uygun görünmemektedir. İbn Haldun bu konu ile ilgili bilgilerin çoğunun İsrailiyat ve eski İran efsaneleri olduğunu, Kuran-ı Kerim'de zikredilenlerin dışında güvenilir bir bilginin mevcut olmadığını belirtir.( İbn Haldun, El-İber, II)”

“HZ. ÂDEM'DEN ÖNCE DE İNSANLAR YAŞADIĞI HAKKINDA SÖYLENTİLER VAR. BU DURUM KURAN'A UYUYOR MU? (Prof. Dr. Süleyman Ateş- 20 Temmuz 2004 Salı Gazete vatan.com)

Bakara 30'uncu ayette, Allah'ın meleklere, yeryüzünde bir halife yapacağını söylediği belirtilmektedir. Halife, iki anlama gelir. Birinci anlamı, giden birinin yerine gelen kimsedir. İkinci anlamı, birinin adına yönetimi ele alan, hükümdar demektir. Birinci anlam esas alınırsa Âdem'den önce insanların olduğu, bozgunculukları yüzünden helak edilen o insanların yerine Âdem'in yaratıldığı anlaşılır.
Muhammed Abduh'ta bu mana nazara alınırsa; ayette Âdem'in, yeryüzünde ilk akıllı canlı (hayvan-ı nâtık) olmadığı, ondan önce insanların bulunduğu, onların yok olmasıyla Âdem'in onların yerine getirildiği, önceki insanların bozgunculuk yapmış olduklarını görmüş olan meleklerin, bunun da ötekiler gibi bozgunculuk yapacaklarını düşündükleri, yani içlerinden geçirdikleri fakat Allah'ın, bu yeni insan Âdem'in, onlar gibi olmayıp bilimi geliştireceğini anlattığı belirtilmiştir.
50 bin yıl harap oldu.
İmamiyye ve Sûfiyye’ye göre kitap ehlinin ve bizim indimizde meşhur olan Âdem'den başka birçok Âdemler vardır. Rûhu'l-me'ânî'de şöyle deniliyor: "İmâmiyye'den Câmi'u'l-ahbâr yazarı, eserin 15'inci faslında, babamız Âdem'den önce daha otuz Âdem'in bulunduğuna, her Âdem'le diğer Âdem arasında bin yıl geçtiğine, bunlardan sonra dünyanın elli bin yıl harap kalıp sonra elli bin yıl imar edildiğine, daha sonra da babamız Âdem'in yaratıldığına dair uzun bir rivayet nakleder.

İbn Bâbveyh, Kitâbu't-Tevhîd'de, Ca'fer-i Sâdık'tan naklettiği uzun hadiste de Ca'fer-i Sâdık şöyle demiş: "Sen sanıyorsun ki Allah, sizden başka insan yaratmamıştır. Hayır, vallahi Allah, bin kere bin (bir milyon) Âdem yaratmıştır. Siz o Âdemlerin sonuncususunuz."Abduh'ungörüşleri: Heysem, Nehc (u'l-Belâğa'y)'a yazdığı büyük şerhte, Muhammed Bakır'ın şöyle dediğini aktarmıştır: "Babamız olan Âdem'den önce bin kere bin, ya da daha fazla Âdem geçmiştir." Büyük Şeyh (İbn Arabî) ise Futû-hât'ında, Âdem'den kırk bin yıl önce başka bir Âdem'in bulunduğunu söylemiştir. Seyyid Reşid Rıza da tefsirinin 4'üncü cildinde, hocası Muhammed Abduh'un görüşlerini özetliyor. Abduh'a göre Nisa Suresi'nin birinci ayetinde Allah'ın, bir tek nefisten birçok erkek ve kadın yaratıp yaydığı anlatılmaktadır. Burada bir tek nefisten Âdem'in kastedildiği hakkında bir kesinlik yoktur.”

Yer Bilimlerinin Katkısıyla Nuh Tufanı ve Sumerlerin Kökeni s/42 * s/188-189) Prof. Dr. Mümin Köksoy’un  kitabından alınmıştır:

“…Âdem zaten kalabalık sürüler halinde yeryüzündeydi. Âdem’i şahıs ismi olarak kurgulamayın. Âdem bu insan beşerinin adıdır.

İnsan beşerinin dünya üzerinde vahşi olması ve kök söktürmesinin tek sebebi akıl, zekâ. Kendinden daha vahşi hatta daha güçlü varlıkları avlayan ve beşeri, sürü, kabile şeklinde yaşayan icat yapmasını bilen varlıktı Âdem topluluğu.

Şimdi sizle kademe kademe ilerleyelim arkadaşlar:

Bakara Suresi 30.Ayet
“Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, ”Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamt ederek daima seni tespih ve takdis ediyoruz.” demişler, Allah da, ”Ben sizin bilmediğinizi bilirim” demişti.”

Kuran’ı kerimde “Aynı nefisten yarattık” der. Şimdi biraz size anlattıklarımı pekiştirirseniz: Âdem insan topluluğunun kendi zekâsını ve aklını kavramadan önceki adıydı, beşerdi yani. Yani Hz. Âdem ve Havva’da bu Âdem beşerinden türediler… Bu şudur: İnsan artık vahşi beşerliğini bırakmıştır, varlığı yeniden tanzim edilmiştir.  Tüm bilgiler ona öğretilmiş ve var olan özelliklerinin daha iyi kullanmasını öğrenmiştir.  Ve melekler bu vahşi canlının böyle bir değişim geçirerek (yaratılarak) bu hale gelmesine hayran kalmıştır. Allah kendinden özellikler vererek dünyaya bir halife var edeceğini söylemiştir  bu evrenin ilk başında. Ve artık Âdem Allah’ın halifesidir. İnsanlar içinden seçilen peygamber Hz. Âdem meleklerin karşısına çıktığında, Allah bizzat ona değil, onun bu evresini tamamladığı için ve onu kimselerin akıl sır erdiremediği bir yoldan geçirdiği için, Hz. Âdem’e bakılarak kendisine secde edilmesini istemiştir.

Bakara suresinden: “Ben sizin bilmediğinizi bilirim” sözünün bir açıklaması da böyle olmalıdır… Allah insanı insan yapmıştır. Yeniden insan yapmıştır, yeniden yaratmıştır, yenilemiştir varlığını insanın.”

BUNLARI YALANLAYAN BİLİM
Bilim yukarıda anlatılan farklı görüşlerin bütününü yalanlayarak Âdem’in ilk insan olmadığını, toprak-su gibi maddelerden yaratılmadığını ortaya koyuyor. Ayrıca evrenin içinde küçücük bir nokta olan dünyanın yaşanabilir olması için geçen milyarlarca yıllık aşamalardan- değişimlerden söz ediyor. Oysaki kutsal kitaplara göre; Âdem’in ortaya çıkışı daha dünkü bir olay gibi.

Milyarlarca yıl süren ortamsal bir değişimden sonra ilk hücresel canlılar ortaya çıkmış, daha sonra ilk ilkel canlılar yaşama kavuşmuşlar, daha sonraları da ilkel insanımsılar yaşama ortamı bulmuşlardır. Bu geçen uzun süreç içinde bitkiler ve başka canlılar da ortaya çıkmıştır.

Bilindiği gibi yaşanabilir ortamın sürekli değişmesiyle bilinen bilinmeyen pek çok canlı türleri kendilerine uygun ortamlarda yaşama ilk adımlarını atmışlardır. Adına doğa deyin, evrensel koşullar deyin, coğrafi iklim deyin; yani ne derseniz deyin, bütün canlılar ortamın türlü özelliklerinden dolayı ortaya çıkmışlardır. Dünya ortamının koşulları değiştikçe ortaya çıkan bu canlıları; ekilmeden, dikilmeden, tohumu, olmadan kendiliğinden çıkan yabani otlara benzetebiliriz. Bu yaban otları kendilerine uygun ortamı bulduklarında tohumsuz, eşeysiz ortaya çıkıp yeşeriyorlar. Bu düşünce bilimsel açıdan çok düz bir mantık olsa da, sonuçta her canlıyı yaşama katan; güneş, su, toprak ve hava yani kısacası ortamdır. Eski çağlarda bu dört unsur da dinlerin içine girerek uzun zaman hükmünü sürdürmüştür. Kutsal kitaplar her şeyin bir ilk örneğinin olduğunu, bunların ortaya çıkışlarını da yaratanın yani tanrının yaratış eseri olarak savunurlar. Oysa yosun, mantar, denizanası vb. canlılar ortamın içinde kendiliğinden ortaya çıkıp yaşayabiliyorlar. Çoğu meyveler kendi içlerinde kurt oluşturabiliyorlar. Dahası da var; bugünün teknolojisi; çekirdeği yani örneği ya da tohumu olmadan üzüm, mandalina, domates gibi ürünleri yetiştirip üretebiliyor. Herkesin bildiği bu örnekler ortadayken, Âdem ve türlü yaratılış efsanelerine halen inanılmaktadır. İnançlar din adamlarının elinde tutsak kaldığı sürece bunlara inananlar eksik olmayacaktır.

Dinlere ve inançlara karşı bilim bunları söylerken yaratılış efsanelerini, ya da ilk insan sayılan Âdem’in toprak-sudan yaratıldığı uydurmasını çürütmektedir.

Konuyla ilgili bir makale önerisi:
Adem ve Havva Masalı Artık Çalışmıyor