HABERLER
Dini Haber
Hz İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz İsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İNCİL'DEKİ ÇELİŞKİLER

Yazan: A.Kara


İNCİL'DEKİ ÇELİŞKİLER



Matta, Markos, Luka, Yuhanna adlı kanonik İncil kitapları 27 parçadan oluşan İncil'in ilk 4 bölümüdür. Fakat bunlar aynı zamanda İncil olarak isimlendirilen 4 ayrı kitaptır da.

Bunu baştan belirtiyorum çünkü biliyorum ki bazıları 4 İncil dediğimi duyduğunda "4 İncil yok, İncil tektir" diyeceklerdir fakat başlıca Hristiyan platformlarında onların da bu kitaplardan bahsederken 4 İncil dediği görülmektedir.

Hristiyanlara göre var olan bu 4 İncil kitabı tanrının ruhunun esiniyle kaleme alınmış ve yazan kişilerin isimleri ile anılmışlardır. Bu metinlerin yaşanılanların gerçek kayıtları olduğuna iman tamdır. Ayrıca her İncil'in İsa'nın getirdiği müjdeye değişik açıdan baktığına inanılır.
Hristiyanların zaman zaman İncil eleştirilerini bertaraf etmekte başvurduğu bu 4 ismin yaşananlara değişik açılardan bakışı konusunda önemli bir nokta vardır ki "değişik açıdan bakmak" kırmızıyı mor, 40'ı 50 olarak yazmak, anlatmak, yani tutarsız bilgiler vermek anlamına gelmez, gelemez.

Bakalım tanrının esiniyle yazıldığına inanılan 4 İncil kitabı kendi içinde tutarlı mı, değil mi?

İSA'NIN SOY KÜTÜĞÜ

Konuya İsa'nın soy kütüğü hakkında barındırılan çelişkili ayetlerle başlayalım ve Luka İncili'nin bu konuda söylediğine bakalım:

Luka 3/23-38:
23) İsa görevine başladığı zaman otuz yaşlarındaydı. Yusuf’un oğlu olduğu sanılıyordu.
Yusuf da Eli oğlu,
24) Mattat oğlu, Levi oğlu, Malki oğlu, Yannay oğlu, Yusuf oğlu,
25) Mattitya oğlu, Amos oğlu, Nahum oğlu, Hesli oğlu, Nagay oğlu,
26) Mahat oğlu, Mattitya oğlu, Şimi oğlu, Yosek oğlu, Yoda oğlu,
27) Yohanan oğlu, Reşa oğlu, Zerubbabil oğlu, Şealtiel oğlu, Neri oğlu,
28) Malki oğlu, Addi oğlu, Kosam oğlu, Elmadam oğlu, Er oğlu,
29) Yeşu oğlu, Eliezer oğlu, Yorim oğlu, Mattat oğlu, Levi oğlu,
30) Şimon oğlu, Yahuda oğlu, Yusuf oğlu, Yonam oğlu, Elyakim oğlu,
31) Mala oğlu, Menna oğlu, Mattata oğlu, Natan oğlu, Davut oğlu,
32) İşay oğlu, Ovet oğlu, Boaz oğlu, Salmon oğlu, Nahşon oğlu,
33) Amminadav oğlu, Ram oğlu, Hesron oğlu, Peres oğlu, Yahuda oğlu,
34) Yakup oğlu, İshak oğlu, İbrahim oğlu, Terah oğlu, Nahor oğlu,
35) Seruk oğlu, Reu oğlu, Pelek oğlu, Ever oğlu, Şelah oğlu,
36) Kenan oğlu, Arpakşat oğlu, Sam oğlu, Nuh oğlu, Lemek oğlu,
37) Metuşelah oğlu, Hanok oğlu, Yeret oğlu, Mahalalel oğlu, Kenan oğlu,
38) Enoş oğlu, Şit oğlu, Adem oğlu, Tanrı Oğlu’ydu.

Şimdi bir de Matta İncili'ne göz atalım.

Matta, 1/17:
İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih’in soy kaydı şöyledir:
İbrahim İshak’ın babasıydı, İshak Yakup’un babasıydı, Yakup Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı,

3) Yahuda, Tamar’dan doğan Peres’le Zerah’ın babasıydı, Peres Hesron’un babasıydı, Hesron Ram’ın babasıydı,
4) Ram Amminadav’ın babasıydı, Amminadav Nahşon’un babasıydı, Nahşon Salmon’un babasıydı,
5) Salmon, Rahav’dan doğan Boaz’ın babasıydı, Boaz, Rut’tan doğan Ovet’in babasıydı, Ovet İşay’ın babasıydı,
6) İşay Kral Davut’un babasıydı, Davut, Uriya’nın karısından doğan Süleyman’ın babasıydı,
7) Süleyman Rehavam’ın babasıydı, Rehavam Aviya’nın babasıydı, Aviya Asa’nın babasıydı,
8) Asa Yehoşafat’ın babasıydı, Yehoşafat Yehoram’ın babasıydı, Yehoram Uzziya’nın babasıydı,
9) Uzziya Yotam’ın babasıydı, Yotam Ahaz’ın babasıydı, Ahaz Hizkiya’nın babasıydı,
10) Hizkiya Manaşşe’nin babasıydı, Manaşşe Amon’un babasıydı, Amon Yoşiya’nın babasıydı,
11) Yoşiya, Babil sürgünü sırasında doğan Yehoyakin’le kardeşlerinin babasıydı,
12) Yehoyakin, Babil sürgününden sonra doğan Şealtiel’in babasıydı, Şealtiel Zerubbabil’in babasıydı,
13) Zerubbabil Avihut’un babasıydı, Avihut Elyakim’in babasıydı, Elyakim Azor’un babasıydı,
14) Azor Sadok’un babasıydı, Sadok Ahim’in babasıydı, Ahim Elihut’un babasıydı,
15) Elihut Elazar’ın babasıydı, Elazar Mattan’ın babasıydı, Mattan Yakup’un babasıydı,
16) Yakup Meryem’in kocası Yusuf’un babasıydı. Meryem’den Mesih diye tanınan İsa doğdu.
17) Buna göre, İbrahim’den Davut’a kadar toplam on dört kuşak, Davut’tan Babil sürgününe kadar on dört kuşak, Babil sürgününden Mesih’e kadar on dört kuşak vardır.


Bu iki İncil'in İsa'nın soy kütüğü hakkında verdiği bilgilere bakıldığında arada ciddi bir sayısal tutarsızlık olduğunu söylemeye gerek var mı? Matta İncilinin İsa'dan İbrahim'e kadar belirttiği kişi sayısı ile Luka'nın verdiği kişi sayısı uyuşmaz.
Luka'nın ilgili bölümünde bahsedilen ve daha büyük bir soy ağacını oluşturan kişilerin çoğunun Matta'da hiç hesaba katılmadığı gün gibi ortadadır.

Bu durumda bazı savunucular bunun nedeni olarak Matta'nın, Luka İncilinde adı geçen onlarca kişiyi yazmayı unuttuğunu iddia edebilir. Fakat durumun böyle olmadığı açıktır çünkü iki İncil'deki kişi adları bile birbirinden farklıdır.

Bu hatanın üzerine örtmek için ortaya atılan bir başka iddia ise Luka'nın verdiği soy kaydının Meryem'e ait olduğudur. Fakat bu oldukça tutarsız bir iddiadır çünkü Luka 3/23'e bakıldığında bahsedilenin Yusuf'un soy kaydı olduğu gün gibi ortadadır. Kaldı ki o dönem toplumu göz önüne alındığında soy ağacını anne tarafından izlemek olasılık dışıdır.

Matta kitabının yazarı vaad edilen Mesih'in soyunun Davud'a dayanması gerektiğini biliyordu. Bu nedenle oluşturduğu soy kaydını üçlü 14'lü yapı ile tertip etmiştir. Matta İsa'nın soy ağacını verirken İbrahim'den İsa'ya kadar olan 3 tane 14 lü grup vermiş yani neslin 42 kişiden oluştuğunu yazmıştır (Matta 1:17).

Peki sizce Matta'nın 3 tane 14'lü grup vermesi sıradan bir durum mudur? Değildir. Bilindiği üzere Hristiyanlıkta 7 sayısı kusursuzluğu ve tamlığı simgeler. Matta'nın verdiği 14 sayısı ise 7'nin 2 katıdır. Bunun nedeni de Davut'un İbranicedeki orjinal kelime karşılığının 14 olmasıdır. Yani Matta'nın yazarı 7'nin kutsallığını korumak adına 14'lü gruplamayı korumak istemiştir ve soy listesini buna göre düzenlemiştir.

Süleyman’dan Yehoyakin’e kadar olan ikinci ondörtlü grup, (Matta 1: 6-11), Davut ile başlamakta ve Babil sürgününde doğan Yehoyakin ile sonra ermektedir. Fakat Matta Kitabı’nın yazarı, on dörtlü gruplamayı ve toplamda kırk iki nesli tertip etmek için Davut’tan Yehoyakin’a kadar olan listeden bazı nesilleri silmiştir. Eğer itiraz etmeden önce 1.Tarihler kitabının 3.bölümüne bakarsanız Davut’tan Yehoyakin’e kadar olan on sekiz nesli görebilirsiniz.

1 Tarihler 3:5-15 Matta 1:6-11
15 Süleyman 15 Süleyman
16 Rehavam 16 Rehavam
17 Aviya 17 Aviya
18 Asa 18 Asa
19 Yehoşafat 19 Yehoşafat
20 Yehoram 20 Yehoram
21 Ahazya SİLİNMİŞ
22 Yoaş SİLİNMİŞ
23 Amatsya SİLİNMİŞ
24 Azarya 21 Uzziya
25 Yotam 22 Yotam
26 Ahaz 23 Ahaz
27 Hizkiya 24 Hizkiya
28 Manaşşe 25 Manaşşe
29 Amon 26 Amon
30 Yoşiya 27 Yoşiya
31 Yehoyakim SİLİNMİŞ
32 Yehoyakin 28 Yehoyakin

Bazı Hristiyanlar kimi kralların Matta'nın verdiği soy listesinden çıkarılmasına neden olarak "onların kötü ve putperest olan krallar" olduğunu söylerler fakat gerçek neden bu olsaydı ülkeyi putperest uygulamalara bırakan Ahaz ve Yeşaya’yı öldüren Manaşşe gibi kötü kralların da Matta’nın soy kaydından silinmesi gerekirdi.

Matta’nın üçüncü ve sonuncu on dörtlü grubu içerisinde birçok sorun bulunmaktadır ve apaçık biçimde kurgu olduğu ortadadır. Bu sorunlardan birincisi, içinde on dört değil, on üç nesil bulunmasıdır.

1 Şealtiel
2 Zerubbabil
3 Avihut
4 Elyakim
5 Azor
6 Sadok
7 Ahim
8 Elihut
9 Elazar
10 Mattan
11 Yakup
12 Yusuf
13 İsa?

Bunlara ek olarak İsa'nın soyunun Davud'un hangi oğluna dayandığı gibi önemli bir konuda bile büyük bir çelişki vardır. Görüldüğü üzere Matta 1/6 ya göre Davud'un oğlu Süleyman iken Luka'ya göre Davud'un oğlunun adı Natan'dır.

MERYEM'İN KOCASI YUSUF KİMİN OĞLU?

Hazır soy ağacı ile başlamışken Meryem'in kocasının kimin oğlu olduğu konusundaki çelişkiye de bir bakalım. Zira Matta'ya göre Yusuf'un babası Yakup iken Luka'ya göre babası Eli'dir.

Matta 1/16:
16) Yakup Meryem’in kocası Yusuf’un babasıydı. Meryem’den Mesih diye tanınan İsa doğdu.

Luka 3/23:
23) İsa görevine başladığı zaman otuz yaşlarındaydı. Yusuf’un oğlu olduğu sanılıyordu.
Yusuf da Eli oğlu, ... (soyun devamı sayılıyor)

Belki bazıları Eli ile Yakup aynı kişidir demeyi düşünebilir. Fakat Matta'ya göre Yakup'un babasının adı Mattan, dedesinin adı ise Elazar iken Luka'ya göre Eli'nin babasının adı Mattat, dedesinin adı ise Levi'dir. Görüldüğü üzere bahsi geçen 2 kişinin soyları, dedeleri farklıdır.

İBLİS İSA'YI NEREYE ÇIKARDI?

İncil'de İsa'nın denendiği bir bölüm vardır. Bu bölümde İblis İsa'yı dağa ve tapınağın tepesine çıkarır. Fakat bakalım farklı İncil bölümleri önce hangisine çıkıldığı konusunda ortak karara sahip mi:

(İsa Deneniyor)
Matta 4/5-9:
5-6) Sonra İblis O’nu kutsal kente götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır:
‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’
‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye
Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’ ”
7) İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab’bi denemeyeceksin’ diye de yazılmıştır.”
8) İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, 9) “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi.

Matta'ya göre İblis İsa'yı önce tapınağın tepesine daha sonra ise yüksek bir dağa çıkardı. Luka İncilindeki duruma bakalım:

(İsa’nın Çölde Denenmesi)
Luka 4/5-9:
5) Sonra İblis İsa’yı yükseklere çıkararak bir anda O’na dünyanın bütün ülkelerini gösterdi. 6) O’na, “Bütün bunların yönetimini ve zenginliğini sana vereceğim” dedi. “Bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm. 7) Bana taparsan, hepsi senin olacak.”
8) İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.”
9) İblis O’nu Yeruşalim’e götürüp tapınağın tepesine çıkardı. “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini buradan aşağı at” dedi.

Tanrı ya Luka'ya yada Matta'ya yanlış esin vermiş. Çünkü Matta'da önce tapınağın tepesine daha sonra dağa çıkarılan İsa, Luka'da önce dağa sonrasında tapınağın tepesine çıkarılıyor. Yani taban tabana zıt ve çelişkili.

YAHYA İLYAS MI DEĞİL Mİ?

İnciller arasındaki çelişkiler yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Matta ve Yuhanna İncilleri Yahya'nın İlyas olup olmadığı konusunda da birbirine ters düşen, uyuşmayan metinlere sahiptir.

Matta İncilinin 11.babındaki İsa ve Vaftizci Yahya bölümüne bakalım bu konu hakkında ne diyor:

Matta 11/7-15:
7) Yahya’nın öğrencileri ayrılırken İsa halka Yahya’dan söz etmeye başladı. “Çöle ne görmeye gittiniz?” dedi. “Rüzgarda sallanan bir kamış mı?
8) Söyleyin, ne görmeye gittiniz? Pahalı giysiler giymiş bir adam mı? Oysa pahalı giysi giyenler, kral saraylarında bulunur.
9) Öyleyse ne görmeye gittiniz? Bir peygamber mi? Evet! Size şunu söyleyeyim, gördüğünüz kişi peygamberden de üstündür.
10) ‘İşte, habercimi senin önünden gönderiyorum;
O önden gidip senin yolunu hazırlayacak’ diye yazılmış olan sözler onunla ilgilidir.
11) Size doğrusunu söyleyeyim, kadından doğanlar arasında Vaftizci Yahya’dan daha üstün biri çıkmamıştır. Bununla birlikte, Göklerin Egemenliği’nde en küçük olan ondan üstündür.
12) Vaftizci Yahya’nın ortaya çıktığı günden bu yana Göklerin Egemenliği zorlanıyor, zorlu kişiler onu ele geçirmeye çalışıyor.
13) Yahya’ya dek bütün peygamberlerle Kutsal Yasa, olacakları önceden bildirdiler.
14) Eğer bunu kabul etmek isterseniz, gelecek olan İlyas odur.
15) Kulağı olan, işitsin!  

Şimdi bir de Yuhanna İncilindeki Yahya'nın Ortaya Çıkışı adlı bölüme bakalım ve Yahya, İlyas mıymış bakalım:

Yuhanna 1/19-21:
19-20) Yahudi yetkililer Yahya’ya, “Sen kimsin?” diye sormak üzere Yeruşalim’den kâhinlerle Levililer’i gönderdikleri zaman Yahya’nın tanıklığı şöyle oldu –açıkça konuştu, inkâr etmedi– “Ben Mesih değilim” diye açıkça konuştu.
21) Onlar da kendisine, “Öyleyse sen kimsin? İlyas mısın?” diye sordular.
O da, “Değilim” dedi.
“Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna,
“Hayır” yanıtını verdi.

Bu iki İncilin Yahya'nın ortaya çıkış şeklini farklı anlatmalarının yanı sıra Yahya'nın birinde evet İlyas benim derken diğerinde "hayır ben İlyas değilim" demesi çelişki değilse nedir?

VAFTİZCİ YAHYA İSA'NIN KİM OLDUĞUNU BİLİYOR MU?

Hazır konusu açılmışken Yahya'dan devam edelim. Bu çelişki diğerlerinden biraz farklı çünkü farklı İncil kitapları arasındaki çelişkiden ziyade aynı kitabın içinde bulunan bir çelişki.

Matta 3/13-14:
13) Bu sırada İsa, Yahya tarafından vaftiz edilmek üzere Celile’den Şeria Irmağı’na, Yahya’nın yanına geldi. 14) Ne var ki Yahya, “Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?” diyerek O’na engel olmak istedi.

Bir de Matta 11/1-3'e bakalım:
1) İsa, on iki öğrencisine bu buyrukları verdikten sonra onların kentlerinde öğretmek ve Tanrı sözünü duyurmak üzere oradan ayrıldı.
2-3) Tutukevinde bulunan Yahya, Mesih’in yaptığı işleri duyunca, O’na gönderdiği öğrencileri aracılığıyla şunu sordu: “Gelecek Olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?”

Matta'nın 3.bab'ında Yahya'nın "Benim senin tarafından vaftiz edilmem gerekirken sen mi bana geliyorsun?" sözünden İsa'nın kim olduğunu, Mesih olduğunu bildiğini anlıyoruz. 11.bab'da ise Yahya öğrencileri aracılığı ile İsa'ya şunu soruyor “Gelecek Olan sen misin, yoksa başkasını mı bekleyelim?” yani demek istiyor ki "Mesih sen misin?"

Bu bariz çelişkide görüldüğü üzere Yahya bir bab'da İsa'nın kim olduğunu bilirken diğer bab'da bilmiyor.

İSA VAFTİZ OLDUKTAN SONRA NEREYE GİTTİ?

Önceki pasajlarda Yahya'ya dair çelişkileri anlatırken de gördüğünüz üzere İsa, Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilir. Sorun şudur ki vaftizden sonra İsa'nın nereye gittiği konusunda çok büyük bir ihtilaf vardır.

Matta ve Markos'a göre vaftiz olan İsa hemen akabinde çöle gider ve tam 40 gün orada kalır.

O yüzden ilk olarak aynı anlatımı içeren iki İncilden birine, örneğin Markos'a bakalım:

Markos 1/9-13:
9) O günlerde Celile’nin Nasıra Kenti’nden çıkıp gelen İsa, Yahya tarafından Şeria Irmağı’nda vaftiz edildi. 10) Tam sudan çıkarken, göklerin yarıldığını ve Ruh’un güvercin gibi üzerine indiğini gördü.
11) Göklerden, “Sen benim sevgili Oğlum’sun, senden hoşnudum” diyen bir ses duyuldu.
12) O an Ruh, İsa’yı çöle gönderdi. 13) İsa çölde kaldığı kırk gün boyunca Şeytan tarafından denendi. Yabanıl hayvanlar arasındaydı, melekler O’na hizmet ediyordu.

Yuhanna 2/1-3:
Üçüncü gün Celile’nin Kana Köyü’nde bir düğün vardı. İsa’nın annesi de oradaydı. 2) İsa’yla öğrencileri de düğüne çağrılmışlardı. 3) Şarap tükenince annesi İsa’ya, “Şarapları kalmadı” dedi. 4) İsa, “Anne, benden ne istiyorsun? Benim saatim daha gelmedi” dedi.

Hadi çıkın işin içinden. Markos İncilinde vaftiz olduktan sonra çöle gidip 40 gün boyunca İblis tarafından teste tabi tutulduğu anlatılan İsa nasıl olur da Yuhanna İncilinde vaftizin üçüncü gününde annesi ile bir düğünde bulunur ve orada ilk mucizesini gerçekleştirip suyu şaraba çevirir?

VAFTİZCİ YAHYA YİYİP İÇTİ Mİ?

Eğer İncil tanrının ruhunun esiniyle yazıldıysa bu hatalar nasıl olur dedirten çelişkilerden bir başkasına bakalım. Markos İncilinde Vaftizci Yahya'nın gelişini anlatan bölümde Yahya'nın çekirge ve yaban balı yiyerek geldiği yazarken Matta İncilinde ise Yahya'nın oruçlu olarak geldiği, yiyip içmediği yazar:

Markos 1/4-8:
4) Böylece Vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı. İnsanları, günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu. 5) Bütün Yahudiye halkı ve Yeruşalimliler’in hepsi ona geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria Irmağı’nda vaftiz ediliyordu.
6) Yahya’nın deve tüyünden giysisi, belinde deri kuşağı vardı. Çekirge ve yaban balı yerdi. 7) Şu haberi yayıyordu: “Benden sonra benden daha güçlü olan geliyor. Eğilip O’nun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim. 8) Ben sizi suyla vaftiz ettim, ama O sizi Kutsal Ruh’la vaftiz edecektir.”

Matta 11/16-19:
16-17) “Bu kuşağın insanlarını neye benzeteyim? Çarşı meydanlarında oturup arkadaşlarına,
‘Size kaval çaldık, oynamadınız;
Ağıt yaktık, dövünmediniz’ diye seslenen çocuklara benziyorlar. 18) Yahya geldiği zaman oruç tutup içkiden kaçındı, ona ‘cinli’ diyorlar. 19) İnsanoğlu geldiği zaman yiyip içti. Bu kez de diyorlar ki, ‘Şu obur ve ayyaş adama bakın! Vergi görevlileri ve günahkârlarla dost oldu!’ Ne var ki bilgelik, ortaya koyduğu işlerle doğrulanır.”

İSA NE DEDİ?

İncil'de Cinli Çocuk İyileştiriliyor adıyla bir bölüm yer alır. İsa'nın öğrencileri çocuğun içindeki cini çıkarmayı beceremez ve İsa'ya neden cini çıkaramadıklarını sorarlar. Bakalım İsa, 2 farklı İncil'de de "aynı cevabı vermiş olması gerekirken" nasıl cevap vermiş:

(Cinli Çocuk İyileştiriliyor)
Matta 17/14-21:
14) Kalabalığın yanına vardıklarında bir adam İsa’ya yaklaşıp önünde diz çöktü. 15) “Ya Rab” dedi, “Oğlumun haline acı! Sarası var, çok acı çekiyor. Sık sık ateşe, suya düşüyor. 16) Onu senin öğrencilerine getirdim, ama iyileştiremediler.”
17) İsa, “Ey imansız ve sapmış kuşak!” dedi. “Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar katlanacağım? Çocuğu buraya, bana getirin.” 18) İsa cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk o anda iyileşti.
19) Sonra öğrenciler tek başlarına İsa’ya gelip, “Biz cini neden kovamadık?” diye sordular.
20-21) İsa, “İmanınız kıt olduğu için” karşılığını verdi. “Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘Buradan şuraya göç’ derseniz, göçer; sizin için imkânsız bir şey olmayacaktır.”

(Cinli Bir Çocuğun İyileştirilmesi)
Markos 9/17-29:
17) Halktan biri O’na, “Öğretmenim” diye karşılık verdi, “Dilsiz bir ruha tutulan oğlumu sana getirdim. 18) Ruh onu nerede yakalarsa yere çarpıyor. Çocuk ağzından köpükler saçıyor, dişlerini gıcırdatıyor ve kaskatı kesiliyor. Ruhu kovmaları için öğrencilerine başvurdum, ama başaramadılar.”
19) İsa onlara, “Ey imansız kuşak!” dedi. “Sizinle daha ne kadar kalacağım? Size daha ne kadar katlanacağım? Çocuğu bana getirin!”
20) Çocuğu kendisine getirdiler. Ruh, İsa’yı görür görmez çocuğu şiddetle sarstı; çocuk yere düştü, ağzından köpükler saçarak yuvarlanmaya başladı.
21) İsa çocuğun babasına, “Bu hal çocuğun başına geleli ne kadar oldu?” diye sordu.
“Küçüklüğünden beri böyle” dedi babası. 22) “Üstelik ruh onu öldürmek için sık sık ateşe, suya attı. Elinden bir şey gelirse, bize yardım et, halimize acı!”
23) İsa ona, “Elimden gelirse mi? İman eden biri için her şey mümkün!” dedi.
24) Çocuğun babası hemen, “İman ediyorum, imansızlığımı yenmeme yardım et!” diye feryat etti.
25) İsa, halkın koşuşup geldiğini görünce kötü ruhu azarlayarak, “Sana buyuruyorum, dilsiz ve sağır ruh, çocuğun içinden çık ve ona bir daha girme!” dedi.
26) Bunun üzerine ruh bir çığlık attı ve çocuğu şiddetle sarsarak çıktı. Çocuk ölü gibi hareketsiz kaldı, öyle ki oradakilerin birçoğu, “Öldü!” diyordu. 27) Ama İsa elinden tutup kaldırınca, çocuk ayağa kalktı.
28) İsa eve girdikten sonra öğrencileri özel olarak O’na, “Biz kötü ruhu neden kovamadık?” diye sordular.
29) İsa onlara, “Bu tür ruhlar ancak duayla kovulabilir” yanıtını verdi.

Şimdi sorarım size bu çelişkinin babası değilse nedir? Nasıl olur da bir İncil'de İsa öğrencilerinin cini kovmayı başaramamalarının nedeni olarak imansızlığı gösterirken diğer İncil'de dua etmemeyi gösterir?

KARIŞAN KÖR SAYISI

Önceleri verdiğim birçok örnek gibi 4 İncil kitabı arası birçok yerde sayısal tutarsızlık ve çelişkiler görülür ve bunlardan biri de İsa'nın Eriha'dan ayrılırken iyileştirdiği körlerle ilgilidir.

Matta İncilinde şöyle yazar:
Matta 20/29-30:
29) Eriha’dan ayrılırlarken büyük bir kalabalık İsa’nın ardından gitti. 30) Yol kenarında oturan iki kör, İsa’nın oradan geçmekte olduğunu duyunca, “Ya Rab, ey Davut Oğlu, halimize acı!” diye bağırdılar.

Şimdi de Markos İnciline bakalım:
Markos 10/46-47:
46) Sonra Eriha’ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyük bir kalabalıkla birlikte Eriha’dan ayrılırken, Timay oğlu Bartimay adında kör bir dilenci yol kenarında oturuyordu. 47) Nasıralı İsa’nın orada olduğunu duyunca, “Ey Davut Oğlu İsa, halime acı!” diye bağırmaya başladı.

Görüldüğü üzere Matta İncilinde İsa Eriha'dan ayrılırken iki körü iyileştirir ve bu yüzden İncildeki bu bölümün adı "İki Körün Gözleri Açılıyor" dur. Markos İncilinde ise İsa Eriha'dan ayrılırken sadece Bartimay adlı adamın körlüğünü iyileştirdiğinden ilgili bölümün adı "Kör Bartimay’ın Gözleri Açılıyor" diye geçer.

HAVARİLER ASA ALSIN MI ALMASIN MI?

Matta ile Markos arasında benzer bir çelişki de İsa'nın 12 elçisini göreve gönderdiği bölümle ilgilidir. İsa bir İncilde asa (değnek) almamalarını tembihlerken diğer İncilde almalarını söyler. Matta İncilinde şöyle yazar:

Matta 10/9-10:
9) Kuşağınıza altın, gümüş, ya da bakır para koymayın. 10) Yolculuk için ne torba, ne yedek mintan, ne çarık, ne de değnek alın. Çünkü işçi yiyeceğini hak eder.

Şimdi de Markos'a bakalım.

Markos 6/8-9:
8) Yolculuk için yanlarına değnekten başka bir şey almamalarını söyledi. Ne ekmek, ne torba, ne de kuşaklarında para götüreceklerdi. 9) Onlara çarık giymelerini söyledi. Ama, “İki mintan giymeyin” dedi.

Bu ne yaman çelişkidir? Nasıl olur da İsa'nın birbirinin tamamen zıttı olan iki söylem "birbirleri ile çelişmezler" denen İncillerde yer alabilir? Eğer İnciller tanrı ruhunun esiniyle yazıldıysa nasıl olur da birbirinin zıttı ifade ve anlatımlar barındırır?

KIZI CİNLİ KADIN KENANLI MI YUNAN MI?

Matta ve Markos İncili kızına cin musallat olmuş olan bir kadından İsa ile arasında geçen konuşmadan ve sonunda cinin kovulması ile kızının iyileşmesinden bahseder. Bu hikayede önemli çelişki şudur ki İsa ile konuşan kadının kimliği hakkında büyük bir çelişki vardır.

(Kenanlı Kadının İmanı)
Matta 15/21-28:
21) İsa oradan ayrılıp Sur ve Sayda bölgesine geçti.
22) O yöreden Kenanlı bir kadın İsa’ya gelip, “Ya Rab, ey Davut Oğlu, halime acı! Kızım cine tutuldu, çok kötü durumda” diye feryat etti.
23) İsa kadına hiçbir karşılık vermedi. Öğrencileri yaklaşıp, “Sal şunu, gitsin!” diye rica ettiler.
“Arkamızdan bağırıp duruyor.”
24) İsa, “Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim” diye yanıtladı.
25) Kadın ise yaklaşıp, “Ya Rab, bana yardım et!” diyerek O’nun önünde yere kapandı.
26) İsa ona, “Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir” dedi.
27) Kadın, “Haklısın, ya Rab” dedi. “Ama köpekler de efendilerinin sofrasından düşen kırıntıları yer.”
28) O zaman İsa ona şu karşılığı verdi: “Ey kadın, imanın büyük! Dilediğin gibi olsun.” Ve kadının kızı o saatte iyileşti.

Markos İncilinde de hikaye aynı şekilde geçer fakat ilgili bölümün adı Fenikeli (Yunanlı) Kadının İmanı'dır.

(Fenikeli Kadının İmanı)
Markos 7/24-30:
24) İsa oradan ayrılarak Sur bölgesine gitti. Burada bir eve girdi. Kimsenin bunu bilmesini istemiyordu, ama gizlenemedi. 25) Küçük kızı kötü ruha tutulmuş bir kadın, İsa’yla ilgili haberi duyar duymaz geldi, ayaklarına kapandı. 26) Yahudi olmayan bu kadın Suriye-Fenike ırkındandı. Kızından cini kovması için İsa’ya rica etti.
27) İsa ona, “Bırak, önce çocuklar doysunlar” dedi. “Çocukların ekmeğini alıp köpeklere atmak doğru değildir.”
28) Kadın buna karşılık, “Haklısın, Rab” dedi. “Ama köpekler de sofranın altında çocukların ekmek kırıntılarını yer.”
29) İsa ona, “Bu sözden ötürü cin kızından çıktı, gidebilirsin” dedi.
30) Kadın evine gittiğinde çocuğunu cinden kurtulmuş, yatakta yatar buldu.

Bu sizce de tuhaf değil mi? Eğer İncil tanrı kelamı ise ve içerik olarak korunmuş ise neden bu hikayedeki kadın bir yerde Fenikeli iken diğer yerde Kenanlı'dır?

YAHUDA'YA NE OLDU?

İsa'ya ihanet eden ve daha sonra pişman olan Yahuda konusunda büyük bir çelişki vardır. Matta'ya göre Yahuda kendini asarak intihar etmişken Elçilerin İşleri'nde baş aşağı düşerek öldüğü, hatta bağırsaklarının dışarı döküldüğü yazar.

İlk olarak Matta'ya bakalım.

Matta 27/1-6:
Sabah olunca bütün başkâhinlerle halkın ileri gelenleri, İsa’yı ölüm cezasına çarptırmak konusunda anlaştılar. 2 O’nu bağladılar ve götürüp Vali Pilatus’a teslim ettiler.
3) İsa’ya ihanet eden Yahuda, O’nun mahkûm edildiğini görünce yaptığına pişman oldu. Otuz gümüşü başkâhinlere ve ileri gelenlere geri götürdü. 4 “Ben suçsuz birini ele vermekle günah işledim” dedi.
Onlar ise, “Bundan bize ne? Onu sen düşün” dediler.
5) Yahuda paraları tapınağın içine fırlatarak oradan ayrıldı, gidip kendini astı.
6) Paraları toplayan başkâhinler, “Kan bedeli olan bu paraları tapınağın hazinesine koymak doğru olmaz” dediler.

Şimdi de Elçilerin İşleri, 1.Bab'a bakalım:
15-16) O günlerde Petrus, yaklaşık yüz yirmi kardeşten oluşan bir topluluğun ortasında ayağa kalkıp şöyle konuştu: “Kardeşler, Kutsal Ruh’un, İsa’yı tutuklayanlara kılavuzluk eden Yahuda ile ilgili olarak Davut’un ağzıyla önceden bildirdiği Kutsal Yazı’nın yerine gelmesi gerekiyordu. 17) Yahuda bizden biri sayılmış ve bu hizmette yerini almıştı.”
18) Bu adam, yaptığı kötülüğün karşılığında aldığı ücretle bir tarla satın aldı. Sonra baş aşağı düştü, bedeni yarıldı ve bütün bağırsakları dışarı döküldü. 19) Yeruşalim’de yaşayan herkes olayı duydu. Tarlaya kendi dillerinde Kan Tarlası anlamına gelen Hakeldema adını verdiler.

Görüldüğü üzere Matta İncilinde yaptıklarından pişman olan, aldığı paraları tapınağın içine fırlatan ve kendini asan bir Yahuda hikayesi varken Luka İncilinin devamı olan Elçilerin İşleri'nin 1.Bab'ında isyan edip paraları tapınağa saçmayan, hatta bu parayla kendine bir tarla satın alan ve kendini asarak değil yüksekten düşerek ölen bir Yahuda vardır.

Birtakım Hristiyan bu çelişkiyi örtbas etme çabası ile Yahuda'nın tıpkı Matta'da yer aldığı gibi Elçilerin İşlerinde'de intihar ettiğini fakat boynuna doladığı halat koptuğundan düşüp öldüğünü iddia eder. Fakat bu iddia neresinden tutsan elinde kalır.
Çünkü Elçilerin işlerindeki anlatıda Yahuda zaten paraları tapınağa savurmadı ki, halinden gayet memnun bir şekilde gidip tarla satın aldı. Hadi diyelim ki sizin dediğiniz gibi intihar ederken halatı kopup düşmüş olsun. O halde inandığınız tanrınızın ruhu neden yazan kişiye doğru esin vermemiş ve olayı çelişki doğuracak şekilde farklı yazdırmıştır?

İSA'NIN TUTUKLANMASI VE ÇARMIHA GERİLMESİNE DAİR ÇELİŞKİLER

Bilindiği üzere İsa tutuklanır ve Vali Pilatus'un önüne getirilir. İnciller bu ve sonra gelişen olayları farklı-çelişen ifadelerle anlatmıştır.

İlk olarak Luka İnciline göre İsa, Vali Pilatus'un önüne çıktığında vali onun Hirodes'in yönetimi altındaki Celile bölgesinden olduğunu öğrenince İsa'yı Hirodes'e göndertir. Burada Hirodes İsa'ya onca soru yöneltir fakat İsa hiçbirine cevap veremeyince Hirodes ve askerleri onunla alay edip aşağılar ve İsa'ya gösterişli bir kaftan giydirerek onu Pilatus'a geri gönderirler. (Luka 23/1-12)

Yani, Luka İncilindeki anlatıya göre İsa Pilatus'un önüne çıkar, sonra Pilatus onu Hirodes'e gönderir, Hirodes de aşağıladıktan sonra İsa'yı Pilatus'a geri gönderir. Hatta Pilatus halkına İsa'yı Hirodes'e gönderdiğinden ve onun da İsa'yı suçsuz bulduğundan bahseder ve "Eğer onu suçlu bulsaydı onu bana geri göndermezdi" der.

Fakat Matta ve Markos İncillerinde İsa Pilatus'un önüne çıkarıldıktan sonra doğrudan yargılanır ve çarmıha gerilmesine karar verilir, yani öncesinde bir başkasına gönderilmez. (Matta 27/11-26 , Markos 15/1-15)

Çelişkiler bununla da sınırlı kalmaz. Matta'daki Askerlerin İsa'yı Aşağılaması bab'ında İsa'ya giydirilen kaftanın renginin kırmızı olduğu söylenirken Markos İncilindeki aynı bab'da İsa'ya giydirilen kaftanın renginin mor olduğu yazar. (Matta 27/27-31 , Markos 15/16-20)

PEKİ ÇARMIHI KİM TAŞIDI?

İncil'de İsa'nın çarmıha gerilme cezasına ve gerileceği çarmıhın taşınma sürecine dair de anlatımlar mevcuttur. Hristiyanlar daha duygusal ve dokunaklı olduğundan yani daha fazla insanı etkileyip onları kendi dinlerine çekmeyi kolaylaştırması açısından Yuhanna İncilinin çarmıhın taşınma sürecine dair anlatımlarını dile getirir veya filmlere konu ederler ve bu metinlere göre İsa gerileceği haçı kendisi taşımaktadır.

(İsa Çarmıha Geriliyor)
Yuhanna 19/17:
17) Askerler İsa’yı alıp götürdüler. İsa çarmıhını kendisi taşıyıp Kafatası –İbranice’de Golgota– denilen yere çıktı.

İncil'in bölümlerinden olan Yuhanna İncili diyor ki İsa çarmıhını kendisi taşıdı. Fakat Matta, Markos (15/21) ve Luka (23/26) İncilleri çarmıhı İsa'nın taşıdığını söylemez. Üçü de aynı şeyi söylediğinden sadece birine bakmak yeterli:

(İsa Çarmıha Geriliyor)
Matta 27/32-34:
32) Dışarı çıktıklarında Simun adında Kireneli bir adama rastladılar. İsa’nın çarmıhını ona zorla taşıttılar. 33-34) Golgota, yani Kafatası denilen yere vardıklarında içmesi için İsa’ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi.

Düşünebiliyor musunuz? Hristiyanlığın en önemli karakteri olan İsa'nın çarmıha geriliş sürecine dair bile tonla çelişki var. Yuhanna çarmıhı İsa kendisi taşıdı diyorken Matta, Markos ve Luka diyor ki İsa'nın çarmıhını zor kullanarak yolda karşılaştıkları Kireneli Simun adlı adama taşıttılar.

ÇARMIHA GERİLİŞ SAATİ

Çarmıhı kimin taşıdığı konusundaki çelişkinin dışında bu sürecin anlatıldığı metinlerde bir başka çelişki vardır ki bu da İsa'nın çarmıha saat kaçta gerildiğidir.

Matta ve Luka İncilleri zaman belirtmez fakat Markos İncili saat 09:00'a işaret ederken Yuhanna İnciline göre olay saat 12:00'de gerçekleşmiştir.

Markos 15/25:
25) İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu.

Yuhanna 19/13-16:
13) Pilatus bu sözleri işitince İsa’yı dışarı çıkardı. Taş Döşeme –İbranice’de Gabbata– denilen yerde yargı kürsüsüne oturdu. 14) Fısıh Bayramı’na Hazırlık Günü’ydü. Saat on iki sularıydı. Pilatus Yahudiler’e, “İşte, sizin Kralınız!” dedi.
15) Onlar, “Yok et O’nu! Yok et, çarmıha ger!” diye bağrıştılar.
Pilatus, “Kralınızı mı çarmıha gereyim?” diye sordu.
Başkâhinler, “Sezar’dan başka kralımız yok!” karşılığını verdiler. 16) Bunun üzerine Pilatus İsa’yı, çarmıha gerilmek üzere onlara teslim etti.

Kutsal olduğuna inanılan İncil'in içindeki onlarca bölüm birbiri ile çeliştiği halde nasıl olur da hala tanrı esiniyle yazıldığını ve çelişki içermediğini iddia edebiliyorsunuz doğrusu şaşıyorum.

ÇARMIHA HANGİ GÜN GERİLDİ?

Yuhanna İncili sadece saat konusunda değil, İsa'nın çarmıha gerildiği gün konusunda da diğer 3 İncil kitabı ile çelişir.

Matta , Markos ve Luka'ya göre İsa 15 Nisan'da yani Fısıh'ın ilk gününde çarmıha gerilirken Yuhanna metinlerine göre bu tarih Fısıh bayramına hazırlık günüdür, yani 14 Nisan'dır.

Önce birbiriyle çelişmeyen 3 İncil kitabında yazanlara bakalım:

(Fısıh Yemeği)
Matta 26/19-20:
19) Öğrenciler, İsa’nın buyruğunu yerine getirerek Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.
20) Akşam olunca İsa on iki öğrencisiyle yemeğe oturdu.

(Fısıh Yemeği)
Markos 14/12-18:
12) Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü öğrencileri İsa’ya, “Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.
13) O da öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: “Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin. 14) Adamın gideceği evin sahibine şöyle deyin: ‘Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede? diye soruyor.’ 15) Ev sahibi size üst katta döşenmiş, hazır büyük bir oda gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın.”
16) Öğrenciler yola çıkıp kente gittiler. Her şeyi, İsa’nın kendilerine söylediği gibi buldular ve Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar. 17) Akşam olunca İsa Onikiler’le birlikte geldi. 18) Sofraya oturmuş yemek yerlerken İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, “Sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek.”

(Fısıh Yemeği)
Luka 22/14-17:
14-15) Yemek saati gelince İsa, elçileriyle birlikte sofraya oturdu ve onlara şöyle dedi: “Ben acı çekmeden önce bu Fısıh yemeğini sizinle birlikte yemeyi çok arzulamıştım. 16) Size şunu söyleyeyim, Fısıh yemeğini, Tanrı’nın Egemenliği’nde yetkinliğe erişeceği zamana dek, bir daha yemeyeceğim.”
17) Sonra kâseyi alarak şükretti ve, “Bunu alın, aranızda paylaşın” dedi.

Gördüğünüz üzere 3 İncilde de Çarmıha gerildiği gün Fısıh'ın ilk günü olan 15 Nisandır.
Yuhanna İnciline göre ise bu tarih 15 Nisan değil Fısıh bayramına hazırlık günü olan 14 Nisandır.

Hemen Yuhanna'da yazanlara bakalım:

1: İsa Vali Pilatus'un önünde
Yuhanna 18/28:
28) Sabah erkenden Yahudi yetkililer İsa’yı Kayafa’nın yanından alarak vali konağına götürdüler. Dinsel kuralları bozmamak ve Fısıh yemeğini yiyebilmek için kendileri vali konağına girmediler.

2: İsa Ölüme Mahkum Ediliyor
Yuhanna 19/13-14:
13) Pilatus bu sözleri işitince İsa’yı dışarı çıkardı. Taş Döşeme –İbranice’de Gabbata– denilen yerde yargı kürsüsüne oturdu. 14) Fısıh Bayramı’na Hazırlık Günü’ydü. Saat on iki sularıydı. Pilatus Yahudiler’e, “İşte, sizin Kralınız!” dedi.

3 kitapta 15 Nisan olarak verilen tarih Yuhanna'da 14 Nisan olarak yazılmış. Bu kadar çelişki bazıları için yetmemiş olabilir, o yüzden devam edelim.

İKİ SUÇLU İSA'YA İMAN ETTİ Mİ?

İsa çarmıha gerilirken yanında çarmıha gerilmekte olan iki suçlu vardır. Matta (27/38-44) ve Markos'a (15/27-32) göre bu suçlular İsa'ya iman etmemişlerdir. İsa'ya iman etmediklerini anlatan İncillerden birine, Matta'ya bakalım. Daha sonra çelişen metinlere yani Luka'ya bakacağız.

(İsa Çarmıha Geriliyor)
Matta 27/38-44:
38) İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydut da çarmıha gerildi. 39-40) Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Haydi, kurtar kendini! Tanrı’nın Oğlu’ysan çarmıhtan in!” diyorlardı.
41-42) Başkâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler de aynı şekilde O’nunla alay ederek, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor” diyorlardı. “İsrail’in Kralı imiş! Şimdi çarmıhtan aşağı insin de O’na iman edelim. 43) Tanrı’ya güveniyordu; Tanrı O’nu seviyorsa, kurtarsın bakalım! Çünkü, ‘Ben Tanrı’nın Oğlu’yum’ demişti.” 44) İsa’yla birlikte çarmıha gerilen haydutlar da O’na aynı şekilde hakaret ettiler.

(İsa Çarmıha Geriliyor)
Luka 23/39-43:
39) Çarmıha asılan suçlulardan biri, “Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!” diye küfretti.
40) Ne var ki, öbür suçlu onu azarladı. “Sende Tanrı korkusu da mı yok?” diye karşılık verdi. “Sen de aynı cezayı çekiyorsun. 41) Nitekim biz haklı olarak cezalandırılıyor, yaptıklarımızın karşılığını alıyoruz. Oysa bu adam hiçbir kötülük yapmadı.” 42) Sonra, “Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an” dedi.
43) İsa ona, “Sana doğrusunu söyleyeyim, sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın” dedi.

Matta ve Markos'ta suçlulardan hiçbiri İsa'ya iman etmezken Luka İncilinde suçlulardan birinin ona iman ettiğini ve onu diğer suçluya karşı savunup İsa'ya “Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an” dediğini buna karşılık İsa'nın da onu cennetle müjdelediğini görüyoruz.

Hristiyan din adamlarının 4 İncil kitabı için: "Farklı kişilerin, farklı yerlerde yazdıkları İnciller birbirleri ile uyuşurlar. Bu bir mucizedir, tanrının esiniyle yazıldıklarının işaretidir" dediğine şahit olmuş biri olarak şunu sormadan edemeyeceğim:
Siz İncil okumadan ve İncil'in kendi içindeki bölümlerini karşılaştırmadan nasıl din adamı olmayı başardınız? O kadar çok birbirinin zıttı, çelişkili, bariz şekilde kendi içinde örtüşmeyen anlatımlar mevcut ki siz ya bunları görmemek için gözünüzü kapıyorsunuz ya da misyonerlikte günah olmaz düşüncesi ile hareket ederek bu hata ve çelişkileri bildiğiniz halde insanlara "çelişki yoktur" diyorsunuz.

İSA'YA HANGİ İÇECEĞİ VERDİLER?

Çarmıh sürecine dair metinleri incelemeye devam edersek İsa çarmıha gerildiğinde askerlerin ona içecek verdikleri fakat bu içeceğin Matta'ya göre (27:34) ödle karışık şarap, Markos'a göre (15:23) mürle karışık şarap, Luka (23:36) ve Yuhanna'ya (19:29-30) göre ise ekşi şarap olduğu yazmaktadır.

İSA'NIN ÖLMEDEN ÖNCEKİ SON SÖZÜ NEYDİ?

Akabinde çarmıhta ölen İsa'nın ölmeden önce söylediği son sözüne dair çelişkili anlatımlara bakmak gerekir.

Matta ve Markos'a göre İsa'nın son sözleri şunlardır:
Matta 27:46: Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.
Markos 15:34: Saat üçte İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.

Şimdi Luka ve Yuhanna'da İsa'nın son sözlerinin ne olduğuna bakalım:

Luka 23:46: İsa yüksek sesle, “Baba, ruhumu ellerine bırakıyorum!” diye seslendi. Bunu söyledikten sonra son nefesini verdi.

Yuhanna 19:30: İsa şarabı tadınca, “Tamamlandı!” dedi ve başını eğerek ruhunu teslim etti.

Görüldüğü üzere İsa'nın son sözlerinin ne olduğuna dair 3 farklı anlatı bulunmaktadır. Hadi, şimdi bir Hristiyan gelip bana İsa'nın ölmeden önceki son sözünü net bir şekilde dile getirsin. Nasıl mümkün olacak bu? Çünkü ölürken söylediği iddia edilen birbirinden farklı 3 söz var.

BAHARATLARI KİM HAZIRLADI?

İsa'nın diriliş sürecine dair de birçok çelişkili anlatım vardır. Bunlardan ilki olan baharat mevzusu ile başlayalım.

İsa gömüldükten sonra birilerince onun cesedine sürmek için baharatlar hazırlanır. Fakat Markos ve Luka İncilleri ile Yuhanna arasında baharatları hazırlayanın kimliğine dair çelişkili metinler vardır.

Markos 16:1: Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar.

Luka 23/55-56: İsa’yla birlikte Celile’den gelen kadınlar da Yusuf’un ardından giderek mezarı ve İsa’nın cesedinin oraya nasıl konulduğunu gördüler. 56) Evlerine dönerek baharat ve güzel kokulu yağlar hazırladılar. Ama Şabat Günü, Tanrı’nın buyruğu uyarınca dinlendiler.

Yuhanna 19/38-40: Bundan sonra Aramatyalı Yusuf, İsa’nın cesedini kaldırmak için Pilatus’a başvurdu. Yusuf, İsa’nın öğrencisiydi, ama Yahudi yetkililerden korktuğundan bunu gizli tutuyordu. Pilatus izin verince, Yusuf gelip İsa’nın cesedini kaldırdı. 39) Daha önce geceleyin İsa’nın yanına gelen Nikodim de otuz litre kadar karışık mür ve sarısabır özü alarak geldi. 40 İkisi, İsa’nın cesedini alıp Yahudiler’in gömme geleneğine uygun olarak onu baharatla keten bezlere sardılar.

Markos ve Luka İncillerinden farklı olarak Yuhanna İncilinde Armatyalı Yusuf ile Nikodim'in İsa'nın cesedine baharat sürdükleri görülür. Ek olarak Markos ve Luka İncillerine göre İsa'ya baharat sürmek için giden kadınlar mezara gittiklerinde İsa'nın cesedine baharat süremezler çünkü ortada baharat sürülebilecek bir ceset bile yoktur. Fakat Yuhanna metinlerinde İsa'nın cesedinin Yahudi geleneklerine uyularak baharatlandığını görmekteyiz.

MEZAR ZİYARETİ VE MELEKLER

MEZARA İLK BAŞTA KAÇ KİŞİ VE KİMLER GİTTİ?

İsa'nın mezarını ilk başta kaç kişinin ve kimlerin ziyarete gittiği konusunda 4 İncil kitabı ortak paydada buluşabilmiş mi, birbirleriyle çelişiyorlar mı hemen bakalım.

Matta 28/1: Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. (2 Kişi)

Markos 16/1: Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. (3 Kişi)

Luka 24/1: Kadınlar haftanın ilk günü, sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatı alıp mezara gittiler.
Luka'da aynı bab'ın ilerleyen bölümüne baktığımızda ziyarete gidenlerin kaç kişi civarında olduğunu göreceğiz.
Luka 24/9-10: Mezardan dönüp bütün bunları Onbirler’e ve ötekilerin hepsine bildirdiler. 10) Bunları elçilere anlatanlar, Mecdelli Meryem, Yohanna, Yakup’un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan öbür kadınlardı. (4 kişiden fazla)

Yuhanna 20/1: Haftanın ilk günü erkenden, ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem mezara gitti. (1 Kişi)

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna'nın İsa'nın mezarını ilk ziyarete gidenlerin kimler ve kaç kişi olduğu konusunda da ortak bir paydada buluşamadıkları ve çelişkili metinler barındırdıkları açıktır.

KAÇ MELEK VARDI? KADINLAR GELDİĞİNDE ORADA MIYDILAR?

Sayısız çelişkiye dahil olan bir diğer hata ise İsa'nın Dirilişi bab'larındaki tutarsız melek sayısı ve meleklerin orada bulunma durumudur. İlgili bölümlere bakalım.

Matta 28/1-3: Şabat Günü’nü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. 2) Ansızın büyük bir deprem oldu. Rab’bin bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. 3) Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı.

Markos 16/4-5: Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. 5) Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar.

Luka 24/3-4: Ama içeri girince Rab İsa’nın cesedini bulamadılar. 4) Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi.

Gördüğünüz üzere Matta'da kadınlar mezara gittikten sonra gökten sadece bir melek iner, Markos'da ise kadınlar oraya gittiğinde yine bir melek (adam) vardır fakat onlar gitmeden önce zaten oradadır. Luka'da ise melekler tıpkı Matta'da anlatıldığı gibi kadınlar mezara girdikten sonra gelirler fakat diğerlerinin aksine burada melek sayısı bir değil ikidir.
Yuhanna (20/1-9) metinlerinde ise meleklerin kadınlarla konuşmasından bahsedilmez, olaylar diğer 3 İncilden çok farklı anlatılır.

Aynı zamanda Markos (16:4), Luka (24:2) ve Yuhanna (20:1) kadınlar mezara gittiğinde taşı yerinden yuvarlanmış şekilde buldular derken Matta'da (28:2) kadınlar mezara gittikten sonra gökten inen meleğin taşı yerinden yuvarladığı yazmaktadır.

MELEKLER KADINLARA NE YAPMALARINI SÖYLEDİ?

Ayrıca Matta (28:7), Markos (16:7), Luka (24/6-11) ve Yuhanna (20:13-17) Meleklerin kadınlara verdiği direktifleri birbirinden tutarsız şekilde anlatır.

Matta 28:7: Çabuk gidin, öğrencilerine şöyle deyin: ‘İsa ölümden dirildi. Sizden önce Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’ İşte ben size söylemiş bulunuyorum.”

Markos 16:7: Şimdi öğrencilerine ve Petrus’a gidip şöyle deyin: ‘İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’ ”

Luka 24/6-11: O burada yok, dirildi. Daha Celile’deyken size söylediğini anımsayın. 7) İnsanoğlu’nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.”
8) O zaman kadınlar İsa’nın sözlerini anımsadılar. 9) Mezardan dönüp bütün bunları Onbirler’e ve ötekilerin hepsine bildirdiler. 10) Bunları elçilere anlatanlar, Mecdelli Meryem, Yohanna, Yakup’un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan öbür kadınlardı. 11) Ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar.

Yuhanna İncilindeki anlatı ise diğerlerinden tamamen farklıdır, burada İsa Meryem'e dirildiğini gösterir ve onunla konuşur:

Yuhanna 20/13-17: Meryem’e, “Kadın, niçin ağlıyorsun?” diye sordular.
Meryem, “Rabbim’i almışlar” dedi. “O’nu nereye koyduklarını bilmiyorum.”
14) Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa’nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O’nun İsa olduğunu anlamadı. 15) İsa, “Kadın, niçin ağlıyorsun?” dedi. “Kimi arıyorsun?”
Meryem O’nu bahçıvan sanarak, “Efendim” dedi, “Eğer O’nu sen götürdünse, nereye koyduğunu söyle de gidip O’nu alayım.”
16) İsa ona, “Meryem!” dedi.
O da döndü, İsa’ya İbranice, “Rabbuni!” dedi. Rabbuni, öğretmenim demektir.
17) İsa, “Bana dokunma!” dedi. “Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, benim Babam’ın ve sizin Babanız’ın, benim Tanrım’ın ve sizin Tanrınız’ın yanına çıkıyorum.”

Meleklerin direktiflerinin dışında Meryem'in söylenenleri yapıp-yapmadığı konusunda da tutarsızlıklar bulunur. Matta (28:8), Luka (24:9) ve Yuhanna'da (20:18) Meryem'in gidip olanları anlattığı yazarken Markos (16:8) İncilinde Meryem ve diğerlerinin korkusundan kimseye bir şey anlatmadığı yazar.

Tanrının ruhunun esiniyle yazdırıldığı iddia edilen kitaplar arasında birkaç tutarsızlık daha..

MERYEM ÖNCE KİMLE KARŞILAŞTI?

Meleklerin direktifleri konusunun hemen ardından gelen bir diğer çelişki Meryem'in ilk olarak İsa ile mi yoksa Elçiler ile mi karşılaştığıdır. Matta (28:9), Markos (16:9) ve Yuhanna (20:14) de Meryem'in ilk olarak İsa ile karşılaştığı yazarken Luka'da İsa ile karşılaşmadan önce olanları Elçilere anlattığı yazmaktadır.

Luka 24/4-10:
4) Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında belirdi. 5) Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, “Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?” dediler. 6) “O burada yok, dirildi. Daha Celile’deyken size söylediğini anımsayın. 7) İnsanoğlu’nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.”
8) O zaman kadınlar İsa’nın sözlerini anımsadılar. 9) Mezardan dönüp bütün bunları Onbirler’e ve ötekilerin hepsine bildirdiler. 10) Bunları elçilere anlatanlar, Mecdelli Meryem, Yohanna, Yakup’un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan öbür kadınlardı.

İSA İLK OLARAK KİME GÖRÜNDÜ?

Buradan hareketle değinilmesi gereken bir diğer konu İsa'nın ilk olarak kime göründüğüdür.

Matta'ya göre mezardan dönüşte Yeruşalim yolundaki iki Meryem'e görünür:

Matta: 28:8-9: Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hemen mezardan uzaklaştılar; koşarak İsa’nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. 9) İsa ansızın karşılarına çıktı, “Selam!” dedi. Yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarılarak O’na tapındılar.

Luka'ya göre İsa ilk olarak Emmaus yolundaki iki elçiye görünür:

Luka 24:13-18: Aynı gün öğrencilerden ikisi, Yeruşalim’den altmış ok atımı uzaklıkta bulunan ve Emmaus denilen bir köye gitmekteydiler. 14) Bütün bu olup bitenleri kendi aralarında konuşuyorlardı. 15) Bunları konuşup tartışırlarken İsa yanlarına geldi ve onlarla birlikte yürümeye başladı. 16) Ama onların gözleri O’nu tanıma gücünden yoksun bırakılmıştı.
17) İsa, “Yolda birbirinizle ne tartışıp duruyorsunuz?” dedi.
Üzgün bir halde, oldukları yerde durdular. 18) Bunlardan adı Kleopas olan O’na, “Yeruşalim’de bulunup da bu günlerde orada olup bitenleri bilmeyen tek yabancı sen misin?” diye karşılık verdi.

Luka'daki ilgili metinlerin devamında daha sonra Kleopas ve diğer elçi olan biteni anlattıklarında elçiler onları onaylar ve İsa'nın Petrus'a göründüğünü söylerler. Fakat Markos'da (16:13) yazdığına göre aynı iki elçi olan biteni diğer elçilere anlattığında onlara inanmazlar.

Zaten normalde İsa'nın kimseye görünmediği Markos kitabının orjinali 16:8 de son bulmaktadır fakat daha sonra ilave edilen 12 ayet ile İsa'nın kırlarda yürüyen iki öğrencisine göründüğü anlatılır:

Markos 16/12-13: Bundan sonra İsa kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. 13) Bunlar geri dönüp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri bunlara da inanmadılar.

Yuhanna İncilinde İsa'nın ilk olarak Mecdelli Meryem'e göründüğü yazar:

Yuhanna 20:10-14: Bundan sonra öğrenciler yine evlerine döndüler. 11) Meryem ise mezarın dışında durmuş ağlıyordu. Ağlarken eğilip mezarın içine baktı. 12) Beyazlara bürünmüş iki melek gördü; biri İsa’nın cesedinin yattığı yerin başucunda, öteki ayakucunda oturuyordu. 13) Meryem’e, “Kadın, niçin ağlıyorsun?” diye sordular.
Meryem, “Rabbim’i almışlar” dedi. “O’nu nereye koyduklarını bilmiyorum.”
14) Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa’nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O’nun İsa olduğunu anlamadı.

Fakat Korintlilere mektuplar yazan Pavlus'un 1.mektubunda yazanlara göre İsa önce Petrus'a daha sonra elçilere görünmüştür:

1.Korintliler 15/3-5:
3-4) Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim: Kutsal Yazılar uyarınca Mesih günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. 5) Kefas’a, sonra Onikiler’e göründü.

Toparlamak gerekirse; İsa Matta'da önce 2 Meryem'e, Markos'da iki öğrencisine, Luka'da Kleopas ve diğer elçiye, Yuhanna'da Mecdelli Meryem'e ve son olarak 1.Korintliler'de Kefas'a görünür.

İncil'i oluşturan kitaplar yan yana getirildiğinde birbirleri ile çoğu konuda çelişki içinde oldukları oldukça açıktır.

İSA DİRİLDİKTEN SONRA MERYEM ONA DOKUNUYOR MU?

Bazı İncil metinlerinde İsa'nın ilk önce Meryem'e göründüğünü anlattıktan sonra bağlantılı olan diğer konuya gelelim: Meryem İsa'ya dokundu mu?

Dokunmadığını söyleyen Yuhanna ile başlayalım:

Yuhanna 20/16-17:
16) İsa ona, “Meryem!” dedi.
O da döndü, İsa’ya İbranice, “Rabbuni!” dedi. Rabbuni, öğretmenim demektir.
17) İsa, “Bana dokunma!” dedi. “Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım...

Şimdi de Matta'ya bakalım:

Matta 28:9: İsa ansızın karşılarına çıktı, “Selam!” dedi. Yaklaşıp İsa’nın ayaklarına sarılarak O’na tapındılar.

Çelişki gayet açık değil mi?

İSA DİRİLDİKTEN SONRA KAÇ KEZ GÖRÜNÜYOR?

İsa'nın dirildikten sonra kaç kez göründüğü de İncil'in kendi içinde oldukça tutarsız olduğunu bir başka konudur.

Pavlus'un mektubunda yazdığına göre 6 kez görünür:

1.Korintliler 15/5-8: Kefas’a, sonra Onikiler’e göründü. 6) Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Bunların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler. 7-8) Bundan sonra Yakup’a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.

Matta'da (28/9-20) 2 kez göründüğü yazar:

1.Görünüşü
Matta 28/8-9: Kadınlar korku ve büyük sevinç içinde hemen mezardan uzaklaştılar; koşarak İsa’nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. 9) İsa ansızın karşılarına çıktı, “Selam!” dedi...

2.Görünüşü
Matta 28/16-17: On bir öğrenci Celile’ye, İsa’nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. 17) İsa’yı gördükleri zaman O’na tapındılar. Ama bazıları kuşku içindeydi...

Luka'da da (24:13-51) tıpkı Matta'daki gibi 2 kez göründüğü anlatılır:

1.Görünüşü
Luka 24/13-15:
13) Aynı gün öğrencilerden ikisi, Yeruşalim’den altmış ok atımı uzaklıkta bulunan ve Emmaus denilen bir köye gitmekteydiler. 14) Bütün bu olup bitenleri kendi aralarında konuşuyorlardı. 15) Bunları konuşup tartışırlarken İsa yanlarına geldi ve onlarla birlikte yürümeye başladı.

2.Görünüşü
Luka 24/33-35:
33) Kalkıp hemen Yeruşalim’e döndüler. Onbirler’i ve onlarla birlikte olanları toplanmış buldular. 34) Bunlar, “Rab gerçekten dirildi, Simun’a görünmüş!” diyorlardı. 35) Kendileri de yolda olup bitenleri ve ekmeği böldüğü zaman İsa’yı nasıl tanıdıklarını anlattılar.

Bunlardan farklı olarak Markos (16:9-18) İsa'nın 3 kez göründüğünü yazar:

Markos 16/9-14:
9) İsa, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem’e göründü. Ondan yedi cin kovmuştu. 10) Meryem gitti, İsa’yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. 11) Ne var ki onlar, İsa’nın yaşadığını, Meryem’e göründüğünü duyunca inanmadılar.
12) Bundan sonra İsa kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. 13) Bunlar geri dönüp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri bunlara da inanmadılar.
14) İsa daha sonra, sofrada otururlarken Onbirler’e göründü. Onları imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü azarladı. Çünkü kendisini diri görenlere inanmamışlardı.

Yuhanna'da ise İsa toplam 4 kez görünür:

1.Görünüş (Mecdelli Meryem)
Yuhanna 20:14: Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsa’nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama O’nun İsa olduğunu anlamadı.

2.Görünüş (On elçi [Aralarında Thomas yoktu])
Yuhanna 20:19: Haftanın o ilk günü akşam olunca, öğrencilerin Yahudi yetkililerden korkusu nedeniyle bulundukları yerin kapıları kapalıyken İsa geldi, ortalarında durup, “Size esenlik olsun!” dedi.

3.Görünüş (Onbirler)
Yuhanna 20/21-26: Onikiler’den biri, “İkiz” diye anılan Tomas, İsa geldiğinde onlarla birlikte değildi. 25) Öbür öğrenciler ona, “Biz Rab’bi gördük!” dediler.
Tomas ise, “O’nun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam” dedi.
26) Sekiz gün sonra İsa’nın öğrencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsa gelip ortalarında durdu, “Size esenlik olsun!” dedi.

4.Görünüş (Petrus, Thomas, Zebedee'nin oğulları, Yakup ve Yuhanna, Nathanael ve diğer iki elçi)
"Bundan sonra İsa Taberiye Gölü’nün kenarında öğrencilerine yine göründü..." diye başlayan Yuhanna'nın "İsa Göl Kenarında" adlı bab'ında (21/1-14) İsa 4. ve son kez görünür.

İsa'nın insanlara görünme sayısı çelişkili olduğu gibi görünme sırası da diğer İncil bölümleri ile uyuşmaz. Görünme sırası şöyledir:

Matta: 
1.Mecdelli Meryemve diğer Meryem
2. Onbirler

Markos:
1. Mecdelli Meryem
2. İki elçi
3. Onbirler

Luka:
1. Kleopas ve diğer elçi
2. Onbirler ve diğerleri

Yuhanna:
1.Mecdelli Meryem
2. On elçi (Thomas aralarında değildi)
3. Onbirler
4. Petrus, Thomas, Zebedee'nin oğulları, Yakup ve Yuhanna, Nathanael ve diğer iki elçi

Pavlus (1.Korintliler):
1. Petrus
2. Onikiler (oysa Yahuda İskariot ölmüştü!? ve Thomas aralarında değildi (Yuhanna 20:24)
3. 500 Kişi
4. Yakup
5. Tüm Elçiler
6. Pavlus (1 Kor. 15:5-7)

GÖRÜNMELER NEREDE GERÇEKLEŞTİ?

İsa'nın kaç kere, hangi sıra ile göründüğüne dair çelişkili ifadelerin yanı sıra insanlara nerede göründüğüne dair yazanlar da birbiri ile çelişmektedir.

Matta'ya göre:
1. Mezardan dönüşte (28:8)
2. Celile'de bir dağda (28:16)

Markos'a göre:
1. Kadınlar mezardan kaçarken (16:8-9)
2. Kırlara giderken (16:12)
3.Yemekte (16:14)

Luka'ya göre:
1. Emmaus'ta (24:13)
2. Matta'nın söylediği gibi Celile'de değil, Yeruşalim'de! (24:33, 49)

Yuhanna'ya göre:
1. Mezar'da (20:14)
2. Yeruşalim (20:18-29) Evin içerisinde
3. Yeruşalim (20:18-29) Evin içerisinde
4. Taberiye Gölü'nün kenarında


Sakın bunca sayısız hatayı çocukça bir tavır ile: "Bu 4 İncil İsa'nın hayatına farklı perspektiflerden bakıştır. Matta: İbrahim’in ve Davut’un Oğlu Kral Mesih, Markos: Büyük İşler Yapan Tanrı’nın Kulu Mesih, Luka: İnsanların dostu olan Adem Oğlu Mesih, Yuhanna: Göklerden gelen Tanrı’nın Oğlu Mesih perspektifi ile yazılmıştır." demeyin.

Çünkü buradaki problem perspektif değil birbirleri arasındaki çok sayıdaki çelişkidir. Bir kişinin hayatını farklı perspektiflerden ele alsanız bile hakkında verilen bilgilerin ve anlatılanların birbirleri ile çelişmemesi, tamamen örtüşmesi gerekir. Hele de Tanrıdan geliyorsa..

İçinde çelişki bulunan hiçbir kitabın Tanrı'dan geldiğini iddia edemezsiniz. Tanrıdan geldiği iddia edilen kitapların içerdiği onlarca çelişkiye bakıldığında eğer bir tanrı varsa bile onun insanoğluna kitap göndermediği oldukça açıktır.

HARUN VE MUSA, İSA'NIN DAYILARI MI?

Yazan: Generalfeldmarschall


HARUN VE MUSA, İSA'NIN DAYILARI MI?

Nisa Suresi (82) Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!

İslam dininin kutsal kitabı olan ve Müslümanlarca Allah tarafından indirildiğine inanılan Kur’an’da, Nisa Suresi 82. ayetinin iddia ettiğinin aksine birçok çelişki ve tutarsızlık bulunmaktadır. Tek bir çelişki bile bir kitabın, her şeye kadir Tanrı’nın kelamı olamayacağına delildir.

Kur’an’da Tevrat ve İncil’den çokça alıntı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları karışık bazıları detaysızdır. Kur’an’da anlatılan hikayelerin çoğunda belirsizlik ve eksiklik vardır. Mesela Adem’in eşi Havva ve oğulları Habil ile Kabil’in ismi geçmez. Müslümanlar, bunları Yahudi kaynaklarından öğrenmiştir. Ayrıca Kur’an’da sürekli eleştirelen, hatta helak edildiği söylenen firavunun ismi verilmez. Örneğin Yunus Suresi (90) ayetinde “Derken İsrâiloğulları’nı denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: "Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim." Burada anlatılan firavun kim olduğu ne zaman yaşadığı bilinmez. Kur’an’da bu ve benzeri birçok belirsizlik vardır bunlardan bir tanesi de Zülkarneyn’dir. Gerçek adı, ne zaman yaşadığı hatta nerede yaşadığı anlatılmaz. Tam bir belirsizlik hakimdir.

Her şeye gücü yeten, kusursuz bir Tanrı’nın sözleri de kusursuz olmalıdır. Fakat kutsal kitaplar çelişkilerle doludur. Burada yalnızca İslam’ın ve Kur’an’ın değil diğer bütün dinlerin ve kitapların hepsinin birbirlerinin kopyası ve devamı olduğuna ve tamamının insan ürünü olduğuna örnekler vereceğiz. Tanrı tarafından indirildiği iddia edilen Kur’an da, kendisinden öncekilerden etkilenerek kaleme alınmıştır. Kur’an, Tevrat ve İncil’in çok basit ve içeriği son derece sıradan bir kopyasıdır. Yahudi ve Hristiyanlar’a ait figürler Kur’an’a aktarılırken bazı yanlışlıklar olmuştur. Bu düşüncemizi doğrulayan en önemli ayrıntılardan bir tanesi Meryem Suresi’dir. Meryem Suresi’nin 28. ayetinde, bu ayeti yazan kişi Harun ve Musa’nın ablası olan Miryam ile İsa’nın annesi olan Meryem’i karıştırmıştır. Musa ve Harun’un Miryam yani Meryem adlı ablaları bulunmaktadır. Miryam Yahudilerce az sayıda kadın peygamberden biri olarak bilinmektedir. Musa, Harun ve Miryam’ın babalarının adı İmran -Yahudilerce Amram olarak bilinir-annelerinin adı da Yochebed’dir. Tevrat’ta Miryam’dan sıkça bahsedilmektedir. Çıkış 15:20’de kendisinden “Harun'un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler." şeklinde bahsedilir. Tevrat’ın bu ve bunun gibi birçok yerinde kendisinden sıkça söz edilir. Hatta Miryam’ın kardeşi Musa’nın denizi yarma hikayesiyle ilgili ‘Deniz Ezgisi’ şiiri bile vardır. Miryam’ın bu şiiri Eski Ahit’in Çıkış kitabının 20 ve 21. bablarında geçmektedir. Bu şiir Yahudi ve Hristiyan dualarında bile kendine yer bulmuştur. Miryam Yahudilerce o kadar önemli bir kişi olarak bilinir ki, günümüzde bile İsrailli feministlerice son derece popüler bir sembol olarak anılmaktadır.

Kur’an’da Miryam’dan isim verilmeden Kasas Suresi 11. ayette “Mûsâ’nın ablasına, "Onu izle" dedi. O da ötekiler farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.” diye bahsedilir. Dolayısıyla Miryam buraya kadar Musa ve Harun’un kardeşi İmran’ın da kızıdır.

Konuyu araştırırken Sorularla İslamiyet adlı sitede Miryam’ın yani Harun ile Musa’nın ablalarının adının ‘Kelseme’ ve ‘Gülsüm’ olarak hadislerde rivayet edildiğini okudum. Bu siteye göre Maverdi’nin Dahhak’tan yaptığı rivayete göre ismi ‘Kelseme’ dir. es-Süheylinin yaptığı rivayete göre de‘Gülsüm’dür. Es Süheyli bunu Zübeyr bin Bekkar’dan rivayet etmiştir. Bu hadise göre Muhammed Hatice’ye şöyle demiştir: “Yüce Allah'ın cennette bana seninle birlikte İmran kızı Meryem'i, Musa'nın kızkardeşi Gülsüm'ü ve Firavun'un hanımı Asiye'yi de eş vereceğini biliyor musun?"
(Kurtubi, Ahkam, Kasas Suresi 28/12. ayetin tefsiri)

Bu sitenin ve diğer İslamcılar’ın hadislere dayanarak düzeltmeye çalıştığı bu yanlışlığı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdikleri açıktır. Kur’an’da kimin kızı, kimin kardeşi olduğu belli olmayan Meryemler’den sonra bu sefer de hadislerle “Gülsüm” karakteri ortaya çıkarılmıştır. Bu, İslamcıların her fırsatta yaptığı tipik bir kafa karıştırma ve işin içinden sıyrılma çabasından başka bir şey değildir.

Meryem Suresi 28. ayette çok açık ki Yoakim (Joachim) ve Hanna’nın kızı olan yani İsa’nın annesi Meryem’den bahsedilir. Bu ayette Meryem’e İsa’yı doğurup kalabalığın arasına karışınca Yahudiler’in kendisinin evlilik dışı çocuk yapmasına binaen “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi." şeklinde hitap ettiği yazılır. Dahası Al-i İmran suresinin 33,34,35 ve 36. ayetlerinde ise İsa’nın annesi olan Meryem; Musa, Harun ve Miryam’ın babası olan İmran’ın kızı olmuştur.

“33,34. Şüphesiz Allah, Âdem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35. Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.

36. Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir. "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum."

Buradan mantıken Harun ve Musa’nın Meryem’in kardeşleri yani İsa’nın öz dayıları sonucu çıkıyor. Halbuki Harun,Musa’yla İsa ya da iki Meryem arasında bin yıldan fazla bir süre vardır.

İslami çevreler Meryem Suresi 28. ayeti ve Al-i İmran Suresi’ndeki yanlışın üstünü örtmek için çeşitli entrikalar ve kelime oyunları oynamaktadırlar. Kimisi İsa’nın annesi olan Meryem’in de Harun adlı bir abisinin olduğu hatta babasının adının Joachim (Yoakim) değil İmran olduğunu iddia ederler. Bu iddiayı savunan en bilindik kişilerden biri Zemahşeri’dir. El-Keşşaf adlı tefsir kitabında Zemahşeri, Harun,Musa ve Miryam’ın babalarının adının İmran bin Yashur’ İsa’nın annesi olan Meryem’in babasının ise İmran bin Masan olduğunu iddia etmektedir. Kurtubi ise el-Cami’li-Ahkami’l Kur’an adlı tefsir kitabında benzer görüşleri aktarmakla beraber çeşitli tahminler yürütmektedir. Biz burada bu tahminleri irdeleyeceğiz. Kurtubi’nin tahminleri şunlardır;

1.) İsa’nın annesi olan Meryem’in Harun adlı abisi olup kendisi Yahudiler arasında son derece saygın biri olduğu için Yahudiler’in Meryem’e zinayı yakıştıramadıklarından dolayı böyle söylemiş olabileceğidir. Burada bahsedilen “Harun” Musa’nın kardeşi Harun olmayıp uydurma ve tahmini bir “Harun” dur. Böyle bir kişinin yaşadığına dair en ufak bir kanıt yoktur ve tamamen uydurmadır. Ayrıca Kurtubi’nin hesaba katmadığı şey ise bilindiği gibi Meryemin yaşlı ve kısır olan annesi Hanne çocuk sahibi olamamış ve bir çocuğu olduğu taktirde onu tapınağa adayacağına söz vermiştir ve çok açık ki İsa’nın annesi olan Meryem’in kardeşi yoktur. Babası ise Meryem doğmadan ölmüştür.

2.) Meryem İsa’yı doğurmadan önce Yahudilerce çok ahlaklı ve mümin bir kadın olarak bilinirdi. Ahlak ve iman bakımından peygamber Harun’la eşdeğer görülür ve ve onun gibi ibadet eden manasına gelen ‘Harun’nun kardeşi’ diye hitap edilirdi. Bu doğum olayına şaşıran Yahudilerin kendisine ‘ey Harun’un kızkardeşi diye hitap etmişlerdir. Fakat bu iddia da tutmamıştır. Neden Adem, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf değil de Harun’un kardeşi. Hatta Yahya’nın kardeşi denilmesi bile kabul edilebilirdi. Nihayetinde Meryem ve Yahya teyze çocuklarıdır. Aynı zamanda çağdaştırlar ve bu en ufak bir kuşkuya mahal vermezdi. Bula bula benzetecek Harun’u mu buldular diye söylemeden edemiyoruz.

3.) Meryem Harun’un soyundan geldiği için dolayısıyla Harun’a nispet edilmiştir. Bu yüzden Kur’an’da kendisine ‘ey Harun’un kızkardeşi diye hitap edilmiştir. Fakat bu iddia da son derece komiktir. Dünyada hiçbir kültürde bir kişi kendisinden onlarca kuşak önce yaşayan atasına kardeş olarak nispet edilmemiştir. Kur’an’ın Allahı’nın böyle bir düşüncesi olsaydı ey Harun’un kızı diye hitap ederdi kardeşi değil.

4.) Son iddia ise o zamanlar Harun adında çok salih bir kişinin olduğu ve Meryem’in ona benzetilmesi sebebiyle böyle hitap edildiğidir. Bu iddia da gerçek dışıdır. O zamanda böyle bir isim yaşamış olsa mutlaka Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında geçerdi. Üstelik Kurtubi’nin bu tahminleri bir iddia ve varsayım olmaktan öteye gidememiştir. Ne var ki İslam dünyası bu ayet söz konusu olduğunda Kurtubi ve Zemahşeri’nin tefsirlerinden örnek verirler fakat bu anlatılanların hiçbiri gerçeklikle örtüşmemektedir.

Kur’an’da böyle birtakım çelişkiler söz konusu olunca Müslümanlar her zaman yaptıkları gibi bu ayetleri evirip çevirip şu manaya gelmiyor da bu manaya geliyor diye kıvırmaktan, Allah şöyle değil de böyle demek istemiş deyip kendi taptıklarının net sözlerini açıkça düzenleme, hizaya koyma yoluna gitmişlerdir. Peki soruyoruz Kur’an’ın Allah’ı neden bu kadar çelişkiye olanak sağlamış. Neden her şeyi net bir şekilde anlatmamış. Siz İslamcılar bunu yaparken, size apaçık Kur’an indirdik diyen ayetler havada kalmıyor mu?

İslamcı çevreler ne derse desin Meryem suresi 28. ayeti çok açık bir çelişki ve yanılgıdır. Bu ayet bile başlı başına Kur’an’nın tanrı kelamı olamayacağına ve Muhammed ya da kendisinden sonra gelenler tarafından yazıldığına yani insan eseri olduğuna delildir. Esenlikler dilerim..........

İSEVİLİĞİN RESMEN KABULÜ VE İNCİLLER

Yazan: Mehmet W. Gündoğdu
MWG, din, hristiyanlık, İsa ve Horus, İsevilik, Horusun hikayesi ve İsa, Petrus, Çalıntı Hz İsa hikayesi, Hz İsa, Dört İncil, Havariler, Eski Konya'da tapınma, Kendisine ve öğütlerine karşı çıkanlar çoğalıp, baskı görmeye başlayan İsa, başına gelecek tehlikeleri sezinlemiştir. Kendisine yakın bulduğu 12 kişiyi yanına alarak onlara dersler verir. İnsanlara öğüt verme görevini havari- yol arkadaşları denilen bu 12 kişiye yükler.

Musevilerin kutsal bayramı için Kudüs’e gittiler, orada iyi karşılanmalarına karşın bazı kışkırtmalar sonucu; yanlarında bulunan 12 kişiden birisi olan İskaryot’un ihanetine uğradılar. Kudüs dönüşü yol arkadaşlarıyla son akşam yemeğini yiyen İsa; ölmesi gerektiğini, bunun kaçınılmaz olduğunu, kendisinin ölümünden sonra öğütlerinin her yere duyurulmasını istedi ve bu görevi de yanında bulunan yol arkadaşlarına verdi. Sonra oradan uzaklaşıp önce Zeytin dağına sonra da bahçelik bir yere gittiler. Yol arkadaşlarından İskaryot’un hainliği sonucunda, İsa yakalanıp mahkemeye çıkarıldı. Dine karşı gelmek suçlamasıyla ölüm cezasına çarptırıldı. İsa, tanrı tarafından göğe çekilince; hain İskaryot, İsa’nın kılığında göründü ve başına dikenlerle dolu bir taç geçirilerek çarmıha gerildi.

İskaryot’un çarmıha gerilmesiyle 11 kişi kalan ekibe bir kişi daha eklenerek havari sayısı on ikiye tamamlanır. Bu gelişmelerden sonra, İsa’nın görevini Petrus üstlendi. Petrus; Simon, Simun, Peter, Kifas gibi isimlerle de bilinen, Filistinli bir balıkçıdır.

Petrus’un görev vermesiyle, İsa’nın öğrencileri din yaymak için Şam dolaylarına doğru yola çıktılar. Musevi bir din adamı olan Saul (Paul- Pavlus) onları yolda yakalayıp öldürmek isteğiyle yanıp tutuşmaktadır. Bu olay İncil’de şöyle anlatılır.

“Saul ise Rab’bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm soluyordu. Baş kâhine gitti, Şam’daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa’nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim’e getirmek niyetindeydi.  Yol alıp Şam’a yaklaştığı sırada, birdenbire gökten gelen bir ışık çevresini aydınlattı.  Yere yıkılan Saul, bir sesin kendisine, “Saul, Saul, neden bana zulmediyorsun?” dediğini işitti. Saul, “Ey Efendim, sen kimsin?” dedi. “Ben senin zulmettiğin İsa’yım” diye yanıt geldi.  “Haydi, kalk ve kente gir, ne yapman gerektiği sana bildirilecek.”  Saul’la birlikte yolculuk eden adamların dilleri tutuldu, oldukları yerde kalakaldılar. Sesi duydularsa da, kimseyi göremediler. Saul yerden kalktı, ama gözlerini açtığında hiçbir şey göremiyordu. Sonra kendisini elinden tutup Şam’a götürdüler.  Üç gün boyunca gözleri görmeyen Saul hiçbir şey yiyip içmedi. Şam’da Hananya adında bir İsa öğrencisi vardı. Bir görümde Rab ona, “Hananya!” diye seslendi. “Buradayım, ya Rab” dedi Hananya. Rab ona, “Kalk” dedi, “Doğru Sokak denilen sokağa git ve Yahuda’nın evinde Saul adında Tarsuslu birini sor. Şu anda orada dua ediyor.  Görümünde yanına Hananya adlı birinin geldiğini ve gözlerini açmak için ellerini kendisinin üzerine koyduğunu görmüştür.” Hananya şöyle karşılık verdi: “Ya Rab, birçoklarının bu adam hakkında neler anlattıklarını duydum. Yeruşalim’de senin kutsallarına nice kötülük yapmış!  Burada da senin adını anan herkesi tutuklamak için baş kâhinlerden yetki almıştır.”  Rab ona, “Git!” dedi. “Bu adam, benim adımı öteki uluslara, krallara ve İsrail Oğulları’na duyurmak üzere seçilmiş bir aracımdır.  Benim adım uğruna ne kadar sıkıntı çekmesi gerekeceğini ona göstereceğim.” Bunun üzerine Hananya gitti, eve girdi ve ellerini Saul’un üzerine koydu. “Saul kardeş” dedi, “Sen buraya gelirken yolda sana görünen Rab, yani İsa, gözlerin açılsın ve kutsal ruhla dolasın diye beni yolladı.” O anda Saul’un gözlerinden balık pulunu andıran şeyler düştü. Saul yeniden görmeye başladı. Kalkıp vaftiz oldu. Saul, Şam’da ve Yeruşalim’de yemek yiyip kuvvet buldu.  Sonra Saul birkaç gün Şam’daki öğrencilerin yanında kaldı. Havralarda İsa’nın tanrının Oğlu olduğunu hemen duyurmaya başladı. Onu duyanların hepsi şaşkına döndü. “Yeruşalim’de bu adı ananları kırıp geçiren adam bu değil mi? Buraya da, öylelerini tutuklayıp baş kâhinlere götürmek amacıyla gelmedi mi?” diyorlardı. Saul ise günden güne güçleniyordu. İsa’nın Mesih olduğuna dair kanıtlar göstererek Şam’da yaşayan Yahudiler’i şaşkına çeviriyordu. Aradan günler geçti. Yahudiler Saul’u öldürmek için bir düzen kurdular. Ne var ki, kurdukları düzenle ilgili haber Saul’a ulaştı. Yahudiler onu öldürmek için gece gündüz kentin kapılarını gözlüyorlardı.  Ama Saul’un öğrencileri geceleyin kendisini aldılar, kentin surlarından sarkıttıkları bir küfe içinde aşağı indirdiler.  Saul Yeruşalim’e varınca oradaki öğrencilere katılmaya çalıştı. Ama hepsi ondan korkuyor, İsa’nın öğrencisi olduğuna inanamıyorlardı. O zaman Barnaba (Barnabas) onu alıp elçilere götürdü. Onlara, Saul’un Şam yolunda Rab’bi nasıl gördüğünü, Rab’bin de onunla konuştuğunu, Şam’da ise onun İsa adını nasıl korkusuzca duyurduğunu anlattı.  Böylelikle Saul, Yeruşalim’de girip çıktıkları her yerde öğrencilerle birlikte bulunarak Rabbin adını korkusuzca duyurmaya başladı. Dili Grekçe olan Yahudiler’le konuşup tartışıyordu. Ama onlar onu öldürmeyi tasarlıyorlardı. Kardeşler bunu öğrenince onu Sezariye’ye götürüp oradan Tarsus’a yolladılar.  Bütün Yahudiye, Celile ve Samiriye’deki inanlılar topluluğu esenliğe kavuştu. Gelişen ve Rab korkusu içinde yaşayan topluluk kutsal ruhun yardımıyla sayıca büyüyordu.”


İsa tarafından havarilerin başı olarak seçilen Petrus dolaştığı yerlerde birtakım olağanüstü haller gösterdi; hastaları iyileştirdi, ölü bir kadını diriltti. Bütün bunlar olurken; Saul (Pavlus), Barnabas ve Yuhanna uzun bir din yolculuğuna çıktılar.

Silifke ve Kıbrıs’ı baştanbaşa dolaşarak öğütler verdiler. Kıbrıs’ta yalancı bir peygambere tanrı tarafından ilahi bir ceza verilince, oranın valisi iman etti ve halkın çoğunluğu da ona uydu. Saul’un adı Pavlus olarak değiştirildi. Psidya sınırındaki Perge’ye gittiler. Yuhanna Yeruşalim’e geri döndü, öteki ikisi yola devam ederek Antakya’ya geldiler. Antakya havralarında öğütler vererek, din yayıcılığı yaparlarken halkın çoğunluğunu inandırdılar. Ancak içlerinde ikircikli olanlar da çoktu. Çok geçmeden şehir meydanına toplanan inanmışların kalabalığını gören ikircikliler ve öğütlere inanmamış olanlar, Pavlus ile Barnabas’ı taşa tutup kovaladılar. Bu iki din yayıcı Konya’ya yöneldiler.

Konya halkının yarısı Yahudi-Musevi- yarısı Hellen- Grek’ti. Grekler Hellenistik tanrılara tapınmaktaydılar.  Konya’daki havrada konuşan Pavlus ve Barnabas epeyce ilgi görmelerine karşın halkın çoğunluğunu inandıramamışlardı. Bir süre Konya’da kalıp din yayıcılığını sürdürürlerken; Pavlus ile Yahudi bir kızın birbirlerine yakınlaşmaları, dedikodu olarak halk arasında yayılmaya başladı. Bunu fırsat bilenler, şehirde ahlakın bozulacağını öne sürüp pavlus ile Barnabas’ı taşlayarak kovaladılar. Güneye doğru yola çıkıp, Konya’ya çok yakın olan Lystra- Listra (Hatunsaray- Güneydere köyü arasındadır) kentine gelip öğüt ve vaazlarını sürdürdüler. Şimdi burası İsevilerin hac yerlerinden biridir, İncil’de adı geçmesine karşın pek tanınmıyor. Burada doğuştan inmeli bir adamı iyi edip ayağa kaldırdıklarında, halk “biz tanrımızı bulduk” diyerek sevindi, kurbanlar getirildi. Ancak Pavlus ile Barnabas; tanrı değil, elçi olduklarını ve din yaymak için geldiklerini, tek tanrıya inanmalarını söylediler. Halktan büyük ilgi gördükleri için bir süre orada kaldılar ve kendilerine inanmış olanlara özel öğütler, din hakkında bilgiler verdiler. Bu olaylar duyulup yayılmaya başlayınca Konya ve Antakya Yahudileri tarafından bir baskın düzenlendi. Pavlus ile Barnabas dövülüp, taşlanıp öldü sanılarak şehir dışına çıkarıldı. Bu kez şimdiki Karaman yakınlarındaki Derbe şehrine gittiler. Orada pek ilgi göremeyince, geldikleri yoldan Antakya’ya döndüler. Ondan sonra Pavlus ile Barnabas arasında sünnet yüzünden bir tartışma çıkınca yolları ayrıldı.

Barnabas Markos ile Kıbrıs’a, Pavlus ile Timoteyüs Anadolu’ya gittiler. Lysralı Themoti ve Kıbrıslı Barnabas ilk İncilleri yazdılar.

Pavlus Roma’ya gitti bir süre hapsedildikten sonra serbest bırakıldı. Ancak İmparator Deli Neron Roma’yı yakınca suçu Pavlus ve ona inanmışların üstüne attılar. Pavlus yargılandıktan sonra Roma’da idam edildi. Pavlus’un nasıl ve nerede öldüğü hakkında kuşkular bulunsa da genel olarak böyle kabul edilmektedir. Barnabas’ın da Kıbrıs’ta idam edildiği genel kabuldür.

İnciller çoğalmaya başladı, sayısı beş bini bulan İncillerin hiç biri birbirini tutmuyordu. 325 yılında İznik toplantısında İsa’nın tanrı olup olmadığı tartışıldı. 381’de İstanbul toplantısında yalnızca dört İncil’in doğruluğu kabul edilerek, Zebur’la Tevrat da da İncil’lerin içine katılıp dört İncil resmiyet kazanmış oldu. Öteki İnciller yasaklanıp yok edildi. İlk İncilerden olan Barnabas ve Themoti İncilleri hiçbir zaman kabul görmediler. Bu gün inanılan İsevilik; Roma yönetiminin dayatmasıyla oluşturulup, inanılan “icat bir dindir”. Roma yönetimi bu yeni- icat dinin ilke ve sınırlarını işine geldiği gibi uyarlamış, paganlığın bir mezhebi kabul ederek yeni bir din icat etmiştir.

Bu günkü dört İncil’i yazanlar arasında İsa’yı hiç görmemiş olanlar, havarilerden olmayanlar var. İncil’de çok yer verilen Pavlus da havari değildi ve İsa’nın yüzünü hiç görmemişti. Pavlus kendisini ön plana çıkarabilmiş eski bir Musevi olduğu için İncil’de anlatılanlar da hem abartma, hem yanıltma, hem şaşırtmalar bulunmaktadır. Üstelik Pavlus, yalnızca inanç yüzünden çok Yahudi’yi öldürmüş; eli kanlı birisidir. Dahası; resmi olan dört İncil bile birbiriyle çelişkilidir. Daha öncede vurguladığımız gibi; Barnabas ve Themoti İncilleri dışındaki İncillerin en eskisi; İsa’nın ölümünden çok sonraları insanlar tarafından yazılmıştır. İsa yaşadığı süre içinde tanrısal esin almamış, kendisine İncil indirilmemiştir. Sağken hiçbir şeyi yazıya da geçirmemiş, inanırlarından böyle bir istekte de bulunmamıştır. İsevilerin çoğunluğu da bunu kabul edip; İsa’nın kendisinin tanrı ruhu olduğuna göre, kitaba gerek olmadığına inanırlar. İsa yeni bir din yaymak için çalışmamış, eski din Museviliği sağlamlaştırmak için yeni yorumlar getirmiştir.

Bir süre Roma’da yasaklanan İsa’nın inançları, paganlığın bir mezhebi olarak resmen kabul edilmişti. Sözün kısası; İsa yeni bir din ve kutsal kitap getirmemiştir.

Dört İncil ve Yazarları
Markos: İncil’in en kısa bölümüdür. Petrus’un vaaz- öğütleriyle, İsa’nın öğretilerini içerir. Markos İsa’yı hiç görmedi, Petrus’un öğrencisiydi.

Matta: Bu İncil’in yazarı 12 Havariden birisi, Levi olarak da bilinen bir vergi memurudur. Musevi olmasından dolayı, yazdığı İncil’in içine eski ahit Tevrat’tan aldığı esinlemeleri katmıştır.

Luka: Yabancı uyruklu doktor ve tarihçi olduğu söylenen, Musevi olmayan ilk ve tek kişi Luka’dır. Pavlus’n öğrencisi olup İsa’yı hiç görmemiştir. İncilin devamı sayılan elçilerin işleri bölümünü yazmıştır.

Yuhanna: Yazı dili Grekçe olan bu İncil’in yazarı Filistinli bir Musevidir. 12 havariden birisi olup, eceliyle ölen tek havaridir. Yazdığı İncil’de olağanüstü olaylardan söz eder.

Horus- İsa
Pagan inancı ile dinler ve mitoloji ilişkilerini anlatan bilgi sunar yazılarından küçük bir bölüm:

“Öncelikle sizlere bir soru sormak istiyorum. Aşağıda tarifini vereceğim kişiyi tahmin edebilir misiniz? -Bakireden doğdu.-Doğum günü 25 Aralıkta kutlanıyor. -Doğumu yıldız ile müjdelendi. -Mısıra kaçtı. -30 yaşında vaftiz edildi. -12 havarisi var. -Suda yürüdü. -Bir ölüyü diriltti. -Tanrının oğlu olarak anıldı. -Çarmıha gerildi ve tekrar dirildi.

Evet, Horus'tan bahsediyorum! Siz ne sanmıştınız ki? Ah, tabii ya! Bir de İsa var öyle değil mi? Aynı özelliklere sahip olan, yaşadığına dair hiç bir kanıt bulunamayan İsa... Aslında bundan başka kanıt göstermeye gerek olduğunu bile düşünmüyorum. Hıristiyanlık ortaya çıkmadan 3000 yıl önce bahsedilen Horus'un hikâyesinin çalınıp, muhtemelen hiç yaşamamış birisine uyarlandığı açıkça görülüyor.”

İSİS

Yazan: A.Kara
A, mitoloji, mısır mitolojisi, din ve mitoloji, Bakire Meryem ve İsis, İsa ve Horus, mitoloji, Mısır Tanrıçaları, Isis, İsis, Mısır rahibeleri,

ANTİK MISIR'IN EN KÖKLÜ TANRIÇASI: "İSİS"

İsis eski Mısır'ın en eski tanrıçalarından biridir ancak kökenleri belirsizdir. Sina'dan geldiği düşünülen İsis'in aynı zamanda Busiris'in etrafındaki Aşağı Mısır'ın deltasında Osiris'e ibadetin yaygın olduğu en eski kült merkezinin bulunduğu bölgede ibadet edinilen ilk put olduğu muhtemeldir. Ancak İsis'in tarikatı ibadette bir alanla sınırlı kalmadı ve topraklardaki her tapınakta ona taptılar. Özellikle İsis'in kendisine adanmış ilk türbe 30 Hanedan'daki II. Nektanebo tarafından yaptırılmıştır.

Mısır tanrıçası İsis'in kültü Mısır'da çok popülerdi ve bir süre sonra neredeyse sınırsız niteliklere sahip bir tanrıça haline geldi. İsis onun Yunanca adıydı, eski Mısırlılar tarafından genellikle "tahtın dişisi" veya "tahtın kraliçesi" olarak çevrilen Aset (veya Ast, İset, Uset) olarak biliniyordu.

Onun asıl başörtüsü boş bir tahttı ve tahtın kişileştirilmesi olarak Firavunun gücünün önemli bir kaynağıydı. Ancak İsis adının tam anlamı hala tartışmalıdır. Plutarch, adının "bilgi" anlamına geldiğini, ancak bir başka olası çevirinin de "(dişi) beden" olduğunu, yani İsis'in Tanrıların Kraliçesi olmasına rağmen bir zamanlar ölümlü bir kadın olduğunu öne sürdü. Bu kesinlikle Isis'in ve kocası Osiris'in firavunlar döneminden önce Mısır'ı yönettiğini belirten Ennead'i çevreleyen mitolojiye de uymaktadır. Bununla birlikte Ölüler Kitabı onu “Cennete ve dünyaya kaynak veren, yetimleri ve dul kadınları bilen, fakirler için adalet arayan ve zayıflar için bir barınak olan” olarak tanımlamaktadır. Bu yüzden de bir ölümlüden fazlası olarak görülüyordu.

İsis, her Nome'de (Eski Mısır'ın 36 bölgesinden biri) "Hent" (Kraliçe) olarak biliniyordu ama aynı zamanda eski Mısır'da şaşırtıcı sayıda isim ve ünvanla tanınıyordu. Zamanla birçok tanrıçanın da özelliklerini kendine aldı. Bu da diğer tanrı ve tanrıçalarla arasında oldukça karmaşık ilişkiler olmasıyla sonuçlandı.

İsis, Geb (Dünya) ve Nut'un (Hava) kızları, Osiris'in karısı ve kız kardeşi, aynı zamanda Set ,Neftis (Nephthys) ve yaşlı Horus'un kız kardeşi olarak (Horus'un kızkardeşi olarak "sık" görülmez)  Helioploitan Panteonunun bir üyesiydi (Panteon değilde "Ennead" adıyla bilinir ve içinde 9 tanrı-tanrıça barındırır). Ancak tahtla olan ilişkisi nedeniyle İsis bazen Firavun'un koruyucusu olan Yaşlı Horus'un karısı olarak kabul edildi. Mısır tarihi boyunca Ra ve Horus yakından ilişkiliydi, Isis ise Hathor (Horus veya Ra'nın karısı olarak tanımlanır) ile yakından ilişkiliydi. Bu yüzden de Isis, Ra veya Horus'un karısı olarak görülebilecekti.

Ra ve Atum birleştiğinde, Isis, hem Atum'un (-Ra) kızı hem de (Atum-) Ra'nın karısı oldu. Bu durum, İsis'i Horus'un annesi, Ra-Atum'un torunu ve Osiris'in karısı olduğunu açıklıyordu.

Heliopolis (eski Mısır'da bir şehir) mitolojisinin ulusal din olarak benimsenmesi Osiris’i yer altının kralı konumuna getirmiştir. Ancak bu pozisyon zaten Anubis tarafından çoktan tutulmuştu. Bunun sonucunda da Neftis'in Osiris tarafından hamile kaldığı ve Anubis'i doğurduğu şeklinde bir efsane gelişti.

Bu masalın çeşitli versiyonları vardır. Bazı durumlarda Osiris Neftis ile birlikte olarak karısı İsis'e  karşı yanlış yapıyorken, bir diğer versiyonunda ise Neftis'in kasıtlı olarak Osiris'i kandırdığı görülür. Her iki şekilde de İsis, Osiris'den olan gayri meşru çocuğu onun kız kardeşinden ve kardeşi Set'in öfkesinden korumak için evlat edindi.

Mısırlılar aile yaşamına çok değer veriyorlardı ve İsis onlar için faziletli bir anne örneğiydi. Yeni Krallık'tan İsis arketipsel bir anne olarak kabul edilerek doğum ve anneliğin koruyucu tanrıçası halini aldı.

Horus yaşayan Firavun'un koruyucusu olduğu için, İsis Firavun'un annesi olarak tanımlanabilir. Isis'in ve oğlu Horus'a ait imgeler ile Meryem Ana'nın bebek İsa imgeleri arasında belirgin bir benzerlik bulunur ve çok sayıda örneği vardır. İsis ve bebek Horus imajı Mısır sanatında son derece popülerdi ve genellikle Hristiyan kiliselerinde görülen Meryem ve bebek İsa Mesih ikonografilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahip oldukları reddedilemez gerçektir. Bununla birlikte Meryem çocuğundan bağımsız herhangi bir güce sahip olmayan pasif biri olarak tanımlanırken İsis yalnızca bir anne değil, kendinden emin, yetenekli bir kraliçe ve çok güçlü bir büyücü idi.

İsis, Ra'nın ona inanılmaz güçler veren gizli adını biliyordu. Piramit metinleri İsis'in Osiris'in öldürülecek olduğunu (önleyememiş olmasına rağmen) ve daha fazlasını gerçekleşmeden önce öngördüğünü ima ediyor. İsis'in ısrarı üzerine Anubis ve Thoth ölümünden sonra Osiris'e hayat vermek için ilk mumyalama ayinini gerçekleştirdi ve İsis kocasının üzerinde uçarak sihirli bir şekilde oğlu Horus'a hamile kalmayı başardı.

O, Lahitleri ve iç organları içeren kavanozları koruyan Bastet, Neftis ve Hathor'a eşlik eden dört koruyucu tanrıçadan biriydi (veya Neftis, Selket ve Neith ile birlikte). Ölen kişinin öbür dünyaya giderken ki zorlu yolculuklarında onlara yardım ettiği, bazen de ölülerin yargıçlığını yapanlardan biri olduğu düşünülüyordu.

İsis'in rahibeleri yetenekli şifacı ve ebelerdiler. Halk arasında bu rahibelerin büyülü güçlere sahip oldukları söyleniyordu. Bu özelliklerine ek olarak tıpkı Hathor rahibeleri gibi rüyaları da yorumlayabiliyorlardı ve ek olarak saçlarını (denizcilik kültürlerinde yaygın olan bir batıl inanç) saçlarını örerek ya da tarayarak havayı kontrol edebildikleri düşünülüyordu. Ptolemaios Krallığı döneminde denizcilerin koruyucu tanrıçası olan Astarte ile ilişkilendirildi ve denizciler için iyi bir rüzgar sağlayacağı düşünüldü.

İsis'in öldürülen kocasına ve çocuğuna olan sadakati, Set'e karşı koyarak gösterdiği cesareti, tüm insanlara (hatta Set'e) karşı olan sıcaklığı ve şefkati Isis'i gerçekten de Mısır'daki en sevilen tanrıçalardan biri ve eski dünyadan biri yaptı.

Isis genellikle tahtını (başındaki hiyerogliflerden biri olan) temsil eder şekilde başlık takan bir tanrıça olarak betimlendi. Ayrıca sık sık üzerinde bir yılanla birlikte akbaba başlığını giyen bir kraliçe olarak tasvir edilmiştir. Ara sıra bir nilüfer tomurcuğu veya çınar ağacının kabartmasını taşımıştır. Ayrıca, Ma'at'ın tüyleriyle birlikte Yukarı ve Aşağı Mısır'ın çift taçını giyen bir kraliçe veya tanrıça olarak da tasvir edilir.

İsis, kanatlı bir tanrıça olarak da tasvir edilirdi. Bu formda kanatları toprağa cennetsel bir koku yayıyor ve yeraltı dünyasına temiz hava getiriyordu. Yeni Krallıkta bir güneş diskinin her iki tarafında inek boynuzu olan akbaba başlığını da benimsedi. Bazen bir inek ya da bir ineğin başına sahip olan bir kadın olarak tasvir edilirdi. Bir diğer tasvirde ise başındaki taçtan bir kobra ile yılan tanrıçası Thermuthis formundadır.

Tjet tılsımı "İsis Düğümü", "İsis Tokası" veya "İsis Kanı" olarak da bilinir. Her ne kadar Tjet'in anlamı oldukça belirsiz olsa da bir kadının hijyenik kumaşını (bu nedenle kanla bağlantı) temsil ettiği veya bir düğümdeki büyülü güçle ilgili olabileceği düşünülmektedir (yine onu büyük sihirbaz İsis ile ilişkilendirir). Cenaze törenlerinde kullanılan Tjet'in diriliş ve yeniden doğuş fikirleriyle bağlantılı olduğu görünmektedir.

Aşağı Mısır'ı temsil ederken Neftis'in Ptah-Tanen ile ilişkilendirildiği gibi İsis de bazen Yukarı Mısır'ı temsil ederken ise Khnum ile ilişkilendirilmiştir.