GARÂNÎK OLAYI (ŞEYTAN AYETİ)
İslam literatüründe Garanik ismi Muhammedin Mekke'li müşrikleri İslama ısındırma devrinde yaptığı bazı eylemler sırasında ortaya çıkmıştır. Müslüman kesiminin neredeyse tümü tarafından reddedilen bu olay en eski İslami kaynaklarda bile kendine yer bulmuştur. Namazı, orucu, Muhammed'in hayatına dair neredeyse tüm bilgiyi sahih diye kabul ettikleri aynı kaynakta yer alan Garanık olayını her ne hikmetse Müslümanlar kabul etmiyor. Hatta bu olay hakkında ilk kapsamlı araştırma yaparak kitap yazan Salman Rüşdi bile İslam alimleri tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş ve hatta hakkında ölüm fetvası bile çıkarılmıştı. Peki nedir bu Garanik olayı? Bu yazımızda bunu araştıracağız hep birlikte. Hazırsanız başlayalım.
Şeytanın Ayeti
Garanik sözlükte beyaz su kuşu, kuğu, turna, beyaz tenli genç ve güzel kız
anlamına gelen gürnûḳ (girnîḳ) kelimesinin çoğuludur. İbnu’l-Kelbî ile
Yâkūt el-Hamevî’nin belirttiklerine göre Kureyş kabilesi putlarını
Allah'ın kızları olarak nitelendiriyor ve onların aracılığıyla Allah'a yani
baş tanrı olan El-İlaha daha yakın olacaklarını düşünüyorlardı. Zira şimdiki
Müslümanlar da Muhammed'i Ali'yi, Hüseyin'i kendilerine şefaatçiler ederek
Allah'a daha yakın olacaklarını düşünüyorlar. Kabeyi tavaf eden müşrikler Lat,
Uzza ve Menat isimlerini bağırarak onları yüksekte uçan kuşlara
benzetiyorlardı ve Allah'a kendilerinden daha yakın olduklarını düşündükleri
için onlardan yardım bekliyorlardı.
Garanik olayıyla ilgili ilk rivayet erken devir siyer yazarlarından İbni
İshak'a aittir. İbni İshak sözde Mekke'li müşriklerin zulmünden kaçarak
Habeşistan'a, kafir bir padişaha sığınan Müslümanların geri dönüşünü
naklederken şöyle anlatmaktadır.
Resûl-i Ekrem kendisine nazil olan Necm sûresini okumaya başlamış,
yanında bulunan müslüman-müşrik herkes onu dikkatle dinlemiş, fakat,
“Gördünüz mü Lât ile Uzzâ’yı” (Necm 19) meâlindeki âyete geldiğinde
şeytan, “Andolsun ki bizi Allah’a yaklaştırmaları için onlara
tapıyoruz” (والله لنعبدهنّ ليقربونا إلى الله زلفى)
şeklindeki bir cümleyi araya sokunca müminlerin bir kısmı tasdik
etmiş, bir kısmı kabul etmemiş. 7
Muhammed’in Lat ve Uzza'nın şefaati beklenen melekler olduğunu söylemesi
üzerine hem Müslümanlar hemde müşrikler secde etmiş. Onların secde etmesine
dair rivayetler en muteber hadis kitaplarında bile var. Buhari'nin kendi
kitabında bu olayla ilgili yazdıklarına göz atalım:
حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ حَدَّثَنَا أَيُّوبُ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ سَجَدَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالنَّجْمِ وَسَجَدَ مَعَهُ الْمُسْلِمُونَ وَالْمُشْرِكُونَ وَالْجِنُّ وَالْإِنْسُ
…İkrime, ibni Abbas r.a’dan şöyle rivayet etti: “Nebi s.a.a Necm suresi’nde secde etti ve O’nunla birlikte Müslümanlar,
müşrikler, bütün cinn ve ins de secde ettiler”
Bu hadisten sonra Buhari konu hakkında Abdullah b. Mesud'dan başka bir
hadis rivayet etmektedir:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِيٍّ أَخْبَرَنِي أَبُو أَحْمَدَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِي إِسْحَاقَ عَنْ الْأَسْوَدِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ أَوَّلُ سُورَةٍ أُنْزِلَتْ فِيهَا سَجْدَةٌ وَالنَّجْمِ قَالَ فَسَجَدَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَسَجَدَ مَنْ خَلْفَهُ إِلَّا رَجُلًا رَأَيْتُهُ أَخَذَ كَفًّا مِنْ تُرَابٍ فَسَجَدَ عَلَيْهِ فَرَأَيْتُهُ بَعْدَ ذَلِكَ قُتِلَ كَافِرًا وَهُوَ أُمَيَّةُ بْنُ خَلَفٍ
…Esved b. Yezid, Abdullah b. Mes’ud r.a’dan şöyle rivayet etti: “içinde
secde ayeti inen ilk sure Necm suresi’dir, demiştir. Rasulullah s.a.a bu sureyi okuduğunda secde etti, O’nunla beraber
arkasında bulunan kimseler de secde ettiler. Yalnız bir adam secde
etmedi. Ben onun bir avuç toprak alıp da onun üzerine secde ettiğini
gördüm. Bu hadiseden sonra ben o adamı Bedir’de kafir olarak öldürülmüş
gördüm. O, Umeyye ibnu Haleftir” 2
Taberani'nin “Mucem el-Kebir” adlı eserinde konuyla ilgili su ifadeler geçmekte.
حدثنا الحسين بن إسحاق التستري ، وعبدان بن أحمد ، قالا : ثنا يوسف بن حماد المعني ، ثنا أمية بن خالد ، ثنا شعبة ، عن أبي بشر ، عن سعيد بن جبير ، لا أعلمه إلا عن ابن عباس أن رسول الله صلى الله عليه وسلم : ” قرأ النجم فلما بلغ أفرأيتم اللات والعزى ومناة الثالثة الأخرى ألقى الشيطان على لسانه تلك الغرانيق العلى وشفاعتهن لترتجى فلما سجد سجد المسلمون والمشركون ، فأنزل الله عز وجل : وما أرسلنا من قبلك من رسول ولا نبي إلا إذا تمنى ألقى الشيطان إلى قوله : عذاب يوم عقيم يوم بدر
…Said b. Cübeyr, ibni Abbas’dan şöyle rivayet etti: Rasulullah s.a.a
Mekkede Necm suresini okuyordu. “Gördünüz mü Lat’ı ve Uzza’yı? ve üçüncü
olan Menat’ı?” (Necm 19-20) ayetine varınca Şeytan, Rasulullah s.a.a’e “bunlar şanı yüce putlardır ki, şefaat
edecekleri umulur” sözlerini telkin etti. 3
Taberî’nin kaydettiği bir rivayette İbn Sa‘d’dan farklı olarak hadisenin
başlangıcı şöyle anlatılır: Hz. Peygamber, tebliğ ettiği vahiylerden
dolayı kavmiyle arasının açılmasına üzülmüş, sevgi duyduğu hemşehrilerini kendisine yaklaştıracak ve onların küskünlüklerini ortadan
kaldıracak bazı âyetlerin gelmesini arzu etmiş, bunun üzerine Necm sûresi
nâzil olmuştur
4
Olayın başlangıcıyla ilgili olarak Taberî’nin naklettiği bir başka
rivayet işe şöyledir: Kureyşliler, eğer ilâhlarını hayırla anarsa Resûl-i
Ekrem’in meclisine katılabileceklerini, bunu görecek Arap ileri
gelenlerinin de kendisine destek vereceğini söylemiş, şeytan da bu yolda
ona telkinde bulunmuştur 5
Gördüğünüz gibi Müslümanların kabul etmemesine rağmen bu rivayet tüm muteber
kaynaklarda aktarılmış ve hepsi de şeytanın Kur'an'a ayet ilave ettiğini tasdik
etmiş.
İslam ansiklopedisinde olayla ilgili su ifadeler kullanılmış:
“Garânîk meselesinin bir aslı bulunmakla birlikte konuyla ilgili
rivayetlerin hepsi doğru ve güvenilir olmadığından hadise tutarlı bir
şekilde te’vil edilmelidir. Ferrâ el-Begavî, Kastallânî, İbn Hacer
el-Askalânî, Ebü’l-Fidâ, İbn Kesîr, Süyûtî gibi âlimler bu görüştedir.
Bu âlimlere göre Saîd b. Cübeyr’den nakledilenlerin dışındaki rivayetler
isnad açısından zayıf ve münkatı‘ olmakla birlikte hadisenin değişik
birçok rivayetle nakledilmiş olması bunun
bir aslının bulunduğunu gösterir.
Nitekim başta Buhârî olmak üzere sahih hadis kaynaklarında, Hz.
Peygamber’in Necm sûresini okumasının ardından müşriklerin Müslümanlarla
birlikte secdeye kapandığı rivayet edilmiştir. Bu da olayın tamamen asılsız olmadığını gösterir. Bundan dolayı garânîk hadisesinin reddedilmesi isabetli olmadığı gibi
bu rivayetlerin âhâd olduğu gerekçesiyle bilgi ifade etmediğini
söylemek de uygun değildir. Çünkü Hac sûresinin 52. âyeti bunların bir aslı bulunduğuna işaret
etmektedir.”6
Cebrailin Muhammed'i Azarlaması
Bu olaydan sonra Cebrail Muhammedin yanına gelerek söylediklerinin Allah'ın
değil, şeytanın sözleri olduğunu bildirmiş. Muhammed bundan çok korkmuş ve
bunun üzerine Hac suresi 52. ayet nazil olmuş.
وَمَآ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ وَلَا نَبِىٍّ إِلَّآ إِذَا تَمَنَّىٰٓ أَلْقَى ٱلشَّيْطَٰنُ فِىٓ أُمْنِيَّتِهِۦ فَيَنسَخُ ٱللَّهُ مَا يُلْقِى ٱلشَّيْطَٰنُ ثُمَّ يُحْكِمُ ٱللَّهُ ءَايَٰتِهِۦ ۗ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği
zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama
Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini
sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet
sahibidir.
Görüldüğü gibi olayı nakleden pek çok farklı kaynak vardır. Bu kaynaklar
olayı bazı detay farklılıkları ile naklederler. Bütün bu farklı rivayetler en
sonda tek bir ortak ravi olan Muhammad ibn Ka'b'a dayanır. Kaynaklarda
Muhammed'in Mekke'de akraba ve komşularını Müslüman yapmak için çaba harcadığı
ve onlara Necm Suresinden ayetler okurken şeytanın araya girip 19 ve 20.
ayetlerden sonra kendisine şunları söylettiği rivayet edilir:
19 Lât ve Uzza'ya
20 ve diğer üçüncüsü Menat'a ne dersiniz?
21 bunlar şefaatleri umulan yüce turnalardır.
Bunlara ek olarak bu olaydan sonra Muhammed sözlerini geri alır ve ayetler
şu şekilde düzeltilir:
19 Lât ve Uzza'ya
20 ve diğer üçüncüsü Menat'a ne dersiniz?
21 erkek size de, dişi O'na mı?
22 öyle ise bu çok insafsızca bir paylaştırmadır.
23 onlar ancak sizin ve atalarınızın (ilah edindiğiniz şeylere) taktığınız
isimlerdir. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Onlar
(putperestler)yalnız zanna ve nefislerin arzusuna tâbi oluyorlar. Andolsun ki,
kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir.
Sonuç olarak bu olayın sanıldığı gibi iftira olmadığı açık ve net bir
şekilde görülmektedir.