Ümeyye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ümeyye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CEMEL SAVAŞI
"Cemel" kelimesi Arapçada جَمْل "deve" anlamına gelir. Cemel Vakası, Aişe'nin devesi etrafında gerçekleştiği için bu isimle anılmıştır.
Aişe, 627 yılında (henüz 15 yaşında iken) Gerdanlık Olayı olarak da bilinen olay gerçekleşmişti. Bu olay Aişe’nin İslam Peygamberi ve kocası Muhammed’i bir sefer dönüşünde Müslüman bir askerle aldattığı iddiasıdır. Olaylar Muhammed’in Aişe’nin masumiyetini destekleyen ayetleri halka bildirmesi ve iddiaları yayan münafıkların kırbaçlanması ile sonuçlandı. Bu olay esnasında Ali’nin tavrı sebebiyle Aişe ve Ali’nin arasının açıldığı düşünülür.
Konuya bu olayda Ali'nin konuşmalarından, tavrından bahseden hadislere bakarak başlayalım:
Abdullah İbnu Ziyâd anlatıyor: "Hz. Talha, Zübeyr ve Hz. Aişe (r.a) Basra'ya yürüyünce, Hz. Ali, Ammar İbnu Yasir ve Hasan'ı (r.a) gönderdi. Bu ikisi Küfe'ye yanımıza geldiler ve minbere çıktılar. Hz. Hasan (r.a) minberin yukarısında idi. Ammar (r.a) da ondan aşağıda idi. Biz onların etrafında toplandık. Ammar'ın şöyle konuştuğunu işittim:
"Aişe, Basra'ya yürüdü. Muhakkak ki o, dünyada da ahirette de Peygamber aleyhissalatu vesselam'ın zevcesidir. Ancak Allah sizi imtihan ediyor: Kendisine mi itaat edeceksiniz, yoksa ona (Hz. Aişe'ye) mi?"
[Buhari, Fezailu'l-Ashab 30, Fiten 17]
Şakik İbnu Abdillah anlatıyor: "Ben, Ebu Musa el-Eş'ari, Ebu Mes'ud el-Ensari ve Ammar (r.a) ile oturuyordum. Ebu Mes'ud, Ammar'a:
"Senin arkadaşlarından herkese dilediğim takdirde bir kulp takabilirim. Ama sen hariçsin. Senin hakkında bir şey söyleyemem. Senin, Resulullah (sav)'a arkadaş olduğun günden beri şu işteki aceleciliğinden başka bir kusurunu görmedim!" dedi.!"
Ebu Mes'ud -zengin birisiydi- şu karşılıkta bulundu: "Ey oğlum! İki hulle (takım) getir. Birini Ebu Musa'ya ver, diğerini de Ammar'a!" Ve ilave etti: "Bunların içinde ikiniz cumaya gidin."
[Buhari, Fiten 18, Fezailu'l-Ashab 30]
Kays İbnu Abbâd (r.a) anlatıyor: "Ali (r.a)'a: "Söyle bize! (Savaş için) şu yürüyüşünü Resûlullah (s.a.v)'ın bir emrini yerine getirmek üzere mi yapıyorsun, şahsi bir içtihadın olarak mı?" diye sordum.
"Resûlullah (s.a.v) bana bu yürüyüşü yapmam için herhangi bir emirde bulunmadı. Ben bunu şahsi reyimle yapıyorum!" cevabını verdi."
[Ebu Davud, Sünnet 13, (4666)]
Osman bin Affan'ın öldürülmesinden sonra Müslümanların çoğu Ali'nin hilâfetini kabul etmişti.
Fakat önce Osman'ın öldürülüşünü anlatan hadise bakalım. Çünkü bu hadis hem bazı ayetlerin geliş nedenini hemde Osman'ın öldürülüşünü detaylandırıyor:
Abdullah İbnu Selam'ın kardeşioğlu, amcası (Abdullah İbnu Selam) (ra)'ndan naklediyor. "Hz. Osman (ra) öldürülmek istendiği zaman yanına geldim. Osman bana: "Sen niye geldin?" diye sordu. "Sana yardım edeyim diye geldim" dedim. "Öyleyse halka çık. Onları benden uzaklaştır. Zira sen bana hariçte olursan, yanımda olmaktan daha faydalı olursun!" dedi. Ben de çıkıp: "Ey insanlar! Bilirsiniz, benim adım cahiliye devrinde falandı. Ama Resulullah (sav) beni Abdullah diye tesmiye buyurdu. Benim hakkımda Kitabullah'ta bir kısım ayetler nazil olmuştur. Şu ayet benim hakkımda nazil olanlardan biridir: "De ki: "Söyleyin bana, eğer bu Kur'an Allah tarafından gönderildiği halde, onu inkar ettiyseniz ve İsrailoğullarından bir şahit de Tevrat'a dayanarak onun hak kitap olduğuna şahitlik edip iman ettiği halde siz iman etmeyi büyüklüğünüze yediremezseniz, zalim olmaz mısınız? Muhakkak ki, Allah zalimler güruhuna yol göstermez" (Ahkaf 10). Keza şu ayet de benim hakkımda nazil oldu: "İnkar edenler "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Sizinle benim aramızda şahid olarak Allah ile O'nun kitapları hakkında bilgi sahibi olanlar yeter" (Ra'd 43). Allah'ın size karşı kınına konmuş bir kılıcı var. Resulullah (sav)'ın inmiş olduğu bu beldenizde melekler size mücavir oldular. Öyleyse bu adamı öldürmekten Allah'tan korkun! Allah'tan korkun! Allah'a yemin olsun eğer onu öldürürseniz, komşularınız olan melekleri buradan tardetmiş olacaksınız ve Allah'ın size karşı kında tuttuğu kılıcı kınından çıkartacaksınız ve artık o kıyamete kadar kınına girmeyecek!" Bu sözlerim üzerine: "Şu Yahudiyi öldürün! Osman'ı öldürün" diye bağrıştılar."
[Tirmizi,Tefsir, Ahkaf]
Hatta halife adaylarından Zübeyr bin Avvam ve Talha bin Ubeydullah da Ali’ye biat etmiş, fakat daha sonra onlar da öldürülen halifenin öcünü almak için Aişe'ye katılıp Ali'ye isyan etmişlerdir. İsyan etmelerinin bir başka sebepleri ise yıllardan beri Zübeyr’le, Talha’nın Kûfe ve Basra'ya vali olmak istemeleriydi. Ali ise onların bu isteğine cevap vermeyince hac bahanesiyle Mekke'ye giderek Aişe'ye katıldılar. Ali başa geçince bir önceki halife Osman bin Affan’ın akrabaları olan Ümeyye oğullarını devlet işlerinden uzaklaştırmaya başladı. Çünkü Ümeyye oğulları, üçüncü halife Osman bin Affan’ın yakın akrabalarıydı ve İslam devletinde mevki olarak önemli yerlerde bulunuyorlardı. Bunlar Müslümanların beytülmaldan istedikleri kadar para alıp harcayabiliyorlardı. Zaten üçüncü halife Osman bin Affan’ın öldürülmesine sebeplerden biri de buydu. Mesela Suriye eyalet valisi Muaviye bin Ebu Süfyan, yıllardan beri Suriye’de Müslümanların malını sömürüyor, bu işine rağmen birkaç defa halife Osman’a şikayet geldiyse de Muaviye, yine de yaptığını yapıyordu. Bir başka örnek, Kûfe Valisi Velid bin Ukbe içkili haldeyken birkaç defa namaz kıldırmıştı. Yeni halife seçilen Ali, bunları göze alarak Ümeyye Oğulları’nı devlet idaresinden uzaklaştırmakla meşguldü ki Mekke'de Aişe'nin kıyam haberini aldı.
Aişe, Osman’a karşı isyan başlayınca hac için Mekke’ye gitmişti. Katilleri yakalamakta yavaş davrandığı gerekçesiyle Ali’ye karşı tavır aldı. Ayrıca İfk hadisesi olarak bilinen olaydaki tavrından dolayı Ali'ye öfkeliydi. Talha ve Zübeyr’i de yanına aldı ve birlikte Ali’nin hilafetinden memnun olmayanların çoğunlukta olduğunu düşündükleri Basra şehrine gittiler.
Aişe, Osman’ın öldürülmesinden önce Osman için “O kitabın hükmünü çiğnemiştir” derken Osman’ın öldürülüp yerine Ali’nin seçildiğini duyunca “Mazlum olarak öldürülmüştür" dedi.
Talha ve Zübeyr ise Osman hayatta iken onu eleştirmişler ve aleyhinde bulunmuşlar, başlangıçta Ali’ye biat etmişler, fakat umdukları valilik taleplerine olumlu cevap alamayınca ona karşı tavır almışlardı.
Basra Valisi Abdullah ile Talha ve Zübeyr’in Mekke’ye gidip hac dolayısıyla burada bulunan Aişe’ye katılmaları ve Osman’ın kanını talep etmek üzere bir araya gelmeleri, Emevi Oğulları için bulunmaz bir fırsattı.
Bu arada Ali, kendisine ilk tepki Muaviye’den geldiğinden ona karşı savaş hazırlığı yapıyordu. Fakat Aişe ve diğerlerinin Basra’ya gittiklerini haber alınca onların Basra’ya girmelerine engel olmak için hemen harekete geçti. Fakat geç kalmış ve Basralılar, Aişe’nin yanında yer almışlardı.
Aişe, 30.000 kişilik kuvvetle Basra'ya yola çıktı, çünkü Basra’da eski halife Osman bin Affan’ın taraftarları vardı. Bunun üzerine halife Ali, Basra Valisi İbn-i Huneyfe’ye mektup yazarak isyancılarla şahsen görüşmesini ve savaşın başlamasını önlemesini söyledi. Fakat Basralılar ihanet ederek İbn-i Huneyfe’yi Aişe'ye teslim ettiler. Ali, 10.000 kişilik Mâlik–El Eşder komutasında bir ordu göndererek ardınca da kendisinin Medine'den ek kuvvetle geleceğini söyledi. İki gün sonra Halife Ali, kendisinin komuta ettiği 10.000 kişilik ek kuvvetle Mâlik–El Eşder’e katıldı. Böylece Ali, 20.000 kişilik ordusu ile Aişe’nin karşısına çıktı.
7 Kasım 656’da meydana gelen Cemel Savaşı’nda Aişe’nin ordusunun mağlubiyeti, bu savaşa katılan Ümeyye Oğulları kanadının da mağlubiyeti oldu. Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam, bu savaşta öldürüldü.
Ali, savaşı kaybeden Aişe’ye zarar vermedi, ancak onu Medine’ye sürgün etti.
Sünni kaynaklardan sonra birde Şia'ya bakalım:
Şia'ya göre Savaşın Nedenleri
Ali’nin Görüşü
İmam Ali’nin (a.s) sözlerine göre muhaliflerin fitne ateşini körüklemelerinin iki delili vardır:
Birinci Delil: Talha ve Zübeyr’in güç ve kudret talebi
İmam Ali (a.s) Nehcü’l Belağa’nın 148. hutbesinde şöyle buyurmaktadır: “Her ikisi de (Talha ve Zübeyr) idareciliği (hilafeti) üzerine almak; öbürüne vermeyip kendine mal etmek ister.”
[Nehcü’l Belağa, s. 144]
İkinci Delil: Kin ve nefret
Müminlerin Emiri İmam Ali’ye (a.s) karşı beslenen kin ve nefretin varlığı inkar edilemez. Hz. Ali (a.s) kendisine karşı kin ve nefret duyulmasına neden olan etkenlerin geçmişini beyan etmiştir. Onlardan bazıları şunlardı:
Çünkü Peygamber (s.a.v) beni, Ayşe’nin babasına üstün kılmıştı.
Çünkü Peygamber (s.a.v) beni, kendisine kardeş seçmişti.
Çünkü Allah Teala mescide açılan bütün evlerin kapılarının, hatta Ayşe’nin babasının evinin kapısının bile, kapatılmasını emretti. Ancak benim evimin kapısı kapatılmadı.
Çünkü Allah Resulü (s.a.v) Hayber günü, diğerlerinin başarısız olmasından sonra, bayrağı benim elime vermişti ve ben de zafer kazanmıştım. İşte benim zafer kazanmam da onların üzülmesine neden olmuştur…
[Mufid, s. 409]
Ayrıca kendilerini İmam Ali (a.s) ile aynı seviyede gören Talha ve Zübeyr, devlet işlerinde Hz. Ali’nin (a.s) kendileriyle istişare edeceğini ve üçüncü halife Osman’ın ölmesiyle hükumetin bir bölümünü de elde edeceklerini ümit ediyorlardı. Ancak bunlardan hiçbiri gerçekleşmedi. Durum böyle olunca da bu ikisinin Müminlerin Emiri İmam Ali’ye (a.s) olan husumetleri aşikar oldu.
Sonuç olarak Cemel Vakası, İslam Devleti'nde yaşanan ilk iç savaştır ve İslam aleminin ikiye bölünmesinde kilometre taşı olan olaylardan birisidir.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)
PATREON İLE DESTEK OL
Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin : TIK
KUR'AN ANALİZİ
● Sırasıyla tüm ayetleri incelemeye başladığım ve kökenlerini gösterdiğim "Kur'an Analizi" videoları İçin TIK!