HABERLER
Dini Haber

EFES'DEKİ 7 UYURLARDAN UYUYA KALAN KRALLARA, GELECEK KURTARICILARA

Uyuyan Kral

EFES'DEKİ 7 UYURLARDAN UYUYA KALAN KRALLARA 

Çoğu halk arasında uykuya dalmış ve bir gün uyanıp halkına yardıma gelecek olan "dağda uyuyan kral" anlatısı bulunur. Bu anlatının "dağ kral" veya "uyuyan ordu" şeklinde varyantları da vardır.

İngilizlerin lideri Kral Artur, İrlanda ve İskoçya mitolojilerinde de görülen avcı-savaşçı bir figür olan Finn MacCool (ya da Fionn mac Cumhaill), Frenklerin, Lombardların kralı ve Romalıların imparatoru Şarlman, efsanevi bir Şarlman şövalyesi olan Danimarkalı Ogier, Kutsal Roma İmparatoru I. Frederich Barbarossa, Güney Slav halklarının ulusal kahramanı, bir zamanlar Sırp kralı ve Osmanlı Vasalı olan Marko, Portekiz kralı Sebastian, Macaristan ve Hırvatistan kralı olan ve hakkında birçok şiir, halk şarkısı ve efsane üretilen kral Matyas yalnızca birkaç örnektir.

Bu efsanelerin birçoğunda "dağda uyuyan kültürel bir kahraman" veya "uyuyan topluluk" motiflerinin yer aldığı görülür. "Mağara İnsanları" adlı angın Süryânî efsanesi buna bir örnektir. Birçok varyantı olan bu efsane 3. yüzyılın ortalarında Roma İmparatoru Decius'un zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınan ve burada derin uykuya dalan Hristiyanları anlatır. Süryânîce, Arâmîce, Yunanca, Latince ve Arapça gibi birçok dilde yazılmış ve Kur'an'a Ashab-ı Kehf diye geçmiştir.

Bu tür söylencelerin büyük çoğunluğu pagan temeller üzerine kuruludur. Çünkü paganlara göre mağaralar ve dağlar kutsaldır, tanrısallık taşırlar. Dağın zirvesi ise tanrının ikamet yeridir. Dolayısıyla ruhban sınıfın gerek tanrı veya tanrılara olan inancı artırmak, gerek halkın zorluklara karşı sabrederek beklemesini ve adaletin geleceğini vurgulamak amacıyla ürettiği hikayelerin büyük kısmında mağara ve dağ zirveleri önemli rol oynar. Kimi din veya inanç sistemleri etkileyici bulduğu bu hikayeleri uyarlayıp bünyesine katmıştır. İnsanların mağaraya sığınıp kurtulması, mağarada uyuyup tekrar orada uyanması, mağaradan çıkacak kişi ya da kişilerin insanları kurtaracak olması, peygamber olduğuna inanılan kişilerin tanrıyla mağarada ya da dağ zirvelerinde konuşması gibi anlatıların temelinde mağara ve dağların kutsallığı yatar. Dolayısı ile kutsal sayılan dağlar insanları kurtaracak olan kişileri barındırmış, onları korumuştur.

Dağdaki kral ve uyurlar efsanelerinde genellikle silahlı muhafızların yer aldığı, söz konusu kişilerin yüksek dağ zirvelerinde, adalarda veya mağaralar gibi toplumdan uzak yerlerde uyuduklarının anlatıldığı görülür. Başrol kahramanı genellikle dağın bulunduğu ulusun tarihinde önemli yeri olan bir figürdür.

Grimm Kardeşler tarafından Frederick Barbarossa ve Şarlman hakkında derlenen hikayeler bunların tipik örneklerindendir ve bu hikayelerin birçok varyantı sonraki uyarlamalar üzerinde de etkili olmuştur. Bu hikayelerde genellikle bir çobanın kaybolan hayvanını aramak için mağaraya girip uyuyan kahramanı gördüğü anlatılır. Çoğu zaman bulunan kahramanın uzun sakallı olduğundan bahsedilir; ki bu onun dağda uzun süre uyuduğunu gösterir.

Grimm Kardeşler'in hikayesinde baş kahraman, çobanla konuşur. Kahraman şöyle der "Kartallar (ya da kuzgunlar) hala dağın zirvesini çevreliyorlar mı?". Çoban ya da gizemli bir ses şöyle der "Evet, hala dağın zirvesinde dolaşıyorlar". Bunun üzerine kahraman: "O zaman git! Benim zamanım henüz gelmedi." diye cevap verir.

Hikayedeki çobanın yaşadığı bu olay sonrası doğaüstü bir şekilde zarar gördüğü, hızla yaşlanıp saçlarının beyazladığı hatta tekrarlanan olay sonrası öldüğü anlatılır. Kralın dağda uyuduğunu anlatan hikaye onun şövalyeleriyle birlikte ortaya çıkacağını ve ölümcül bir tehlike anında ulusunu savunmak üzere dağda beklediğini söyler. Onun dirilişinin haberini veren alamet ise uyanışını tetikleyen kuşların neslinin tükenecek olmasıdır.

Şimdi gelin Avrupa'nın çeşitli bölgelerinden başka örneklere bakalım.

Letonya efsanelerinde meşhur bir motif vardır. Buna göre bir kale batmış ve arkasında kocaman bir tepe bırakmıştır. Yıllar sonra biri bu tepeye çıkmanın yolunu bulmuş ve bir şekilde kalenin adını tahmin ederek onun battığı yerden yeniden yükselmesine, kale hükümdarının ve halkının yeniden dirilmesine neden olmuştur.

Orta Çağ Litvanya'sının en ünlü hükümdarlarından biri olan Vytautas Didysis'in (okunuşu: Vitôtez Didizîs) Litvanya'nın yaşayacağı en büyük savaş sırasında anavatanını korumak için mezarından çıkacağına inanılırdı.

İngiliz efsanesine göre, Britanya halkı, ona ihtiyaç duyulacağı güne kadar uyuması için kral Arthur'u efsanevi bir ada olan Avalon'a götürür. Kimi efsanelerde ise Britanya'da bir mağaraya giren çoban burada Excalibur adlı kılıcı ile birlikte uyuyan Arthur'a ve yanında uyuyan şövalyelere rastlar.

Ayrıca efsanelerde kralın hizmetkarı ve kurtarıcı bir karakter olan Merlin'in Gölün Hanımı Nimue tarafından bir meşe ağacının içine hapsedildiği yer alır. 

Anglo-İskoç sınırında yer alan bir masal angın İskoç lordu ve kahini olan Adil Thomas'ın (Thomas Learmont) yanındaki şövalyeler ile beraber bir tepenin altında beklediğini anlatır. Yani Thomas da tehlikedeki insanlara yardım edecek figürlerdendir.

Başka bir efsane, Yüz Yıl Savaşı sırasında İskoç ve Fransızlara karşı savaşan, İskoçların, hızı ve saldırı hazırlıkları konusundaki başarısından dolayı "Hotspur" lakabını verdiği bir İngiliz şövalyesi olan Henry Percy hakkındadır. Efsaneye göre ava çıkan Henry köpekleri ile birlikte girdiği bir oyukta, "Tavuk Deliği" veya "Cehennem deliği" denen yerde uyuya kalır. Üflenecek olan bir av boynuzunun sesi onu ve köpeklerini uyandıracaktır.

Bu efsanenin başka bir varyantı bir grup avcıyla ilgilidir. Karaca yakalamaya çıkan avcılar duydukları tatlı müziğin peşinden giderler. Müziğin geldiği oyuğun içine girdiklerinde ortadan kaybolurlar.

Gal ülkesinde benzer temaya sahip bazı efsaneler vardır. Örneğin Kırmızı Elli Ovayn (Owain Lawgoch, 14.yy.) Gallerli bir asker ve soyludur. Efsaneye göre bir Galler şehrinden yola çıkan Tafid Meyrig (Dafydd Meurig) sığırların Londra'ya götürülmesine yardım etmektedir. Yolda kendine fındık ağacından bir sopa kesip yoluna devam ederken Londra Köprüsü'nde bir yabancıyla karşılaşır. Yabancı, ona sopayı nerede kestiğini sorar. Adamı sopanın kesildiği yere kadar götürür. Yabancı adam ona çalının altını kazmasını söyler. Kazdığında lambalarla aydınlatılan büyük bir mağaraya inen basamakları ve kırmızı sağ eli olan, iki metre boyunda bir adamın uyumakta olduğunu görür. Yabancı, Tafid'e bunun "belirlenen zamana kadar uyuyacak ve uyandığında İngilizlerin kralı olacak Ovayn Lavgoh olduğunu söyler.

Benzer bir hikaye 1400'lerde hüküm sürmüş ve "Galler Prensi" unvanına sahip Ovayn Klentûr (Owain Glyndŵr) adlı Gallerli hakkındadır. İngilizlere karşı başlattığı uzun süreli isyan başarısızlıkla sonuçlanır. Ama asla yakalanamaz ve kraliyetin onu affetme talebini kabul etmeyerek ortadan kaybolur. Ölümünden sonra, halkını kurtarmak için çağrı bekleyen efsanevi bir kahramana dönüştürülür.

İrlanda geleneğindeki efsanelere bakarsak söylencelerin dilden dile nasıl yayıldığını, bazı pagan inanışların dünyanın her yerinde nasıl devam ettiğini görmek mümkündür.

Örneğin Finn mcCool'un, etrafını çevreleyen bir Fianna ile birlikte bir dağda uyuduğu söylenir. Fianna, İrlanda mitolojisindeki küçük, yarı bağımsız savaşçı gruplardır. Tekil adı Fian'dır. İşte inanışa göre Fian'ların üç kez savaş çığlığı atacağı gün geldiğinde Finn ve etrafını çevreleyen askerleri eskisi kadar güçlü bir şekilde yeniden ayağa kalkacaktır. Bazı varyantlarda ise Finn'in İrlanda'nın büyük kahramanı olarak zaferle geri döneceği yer alır.

Yeniden uyanmayı bekleyen başka İrlanda kahramanları yok mu? Tabi ki var. Tıpkı İrlanda'nın Lough Gur adlı gölünün altında gümüş nallı atıyla birlikte uyuklayan 3. Desmond kontu Gerald ve Kildar ovası (Curragh) altında geçici olarak uyumakta olan 8. Kildar Kontu Gerald FitzGerald gibi.

İngiltere'de yankılanan Anglo-Sakson efsanesinde Kral Harold'un Hastings Savaşı'ndan sağ kurtulduğu ve bir gün İngilizleri baskıcı feodalizmin boyunduruğundan kurtarmak için geri geleceği söylenirdi.

Elizabeth devrinde yaşamış önemli bir İngiliz korsan, denizci, kâşif, köle taciri, mühendis ve politikacı olan Francis Drake'in eğer İngiltere ölümcül bir tehlike ile karşı karşıya kalır ve Drake'in davulları çalınmaya başlarsa denizden gelerek ülkeyi savunacağına inanılırdı.

Cheshire'daki Alderley Edge köyünde uyuyan şövalyelerin olduğuna inanılırdı. Buna göre İngiltere'nin kaderini etkileyebilecek derecede büyük bir savaşta onları savunmak için çağrı bekleyen zırhlı şövalyeler bir mağarada uyuyorlardı. Daha sonraları uyuyanların arasına büyücü Merlin de dahil edilmişti.

Sasun'un İsyanları** olarak bilinen ve 4 ana bölümden oluşan epik Ermeni şiiri yine bir kahraman ve mağara temasına sahiptir. Yaşadığı olaylar sonrası ölmek isteyen ve tanrının meleklerine karşı savaş açan Mher, Kuzgun Kayası'nı ikiye bölüp içindeki mağaraya girdiğinde kayalar kapanarak onu hapseder. Bir ses oradan ancak bir buğday tanesinin yaban mersini kadar ve bir arpa tanesinin fındık kadar büyüdüğü bir günde çıkabileceğini söyler.

** Eng: Daredevils of Sassoun, Ermenice: Սասնա ծռեր Sasna cṙer

Gürcistan'daki bir efsane 1184'ten 1213'e kadar Gürcistan Kraliçesi olarak hüküm süren ve Gürcü Altın Çağı'nın zirvesinde başkanlık yapmış, Gürcistan'ı tek başına yönettiği için kral anlamına gelen "mepe" ünvanına sahip ilk kadın olan Büyük Tamar (Tamar Mepe) hakkındadır. 

Efsaneye göre Tamar ölmemiş ve bir dağda altınla bezeli bir tabutta uyumaktadır. İnanışa göre onun uyanacağı ve Gürcistan'ı Orta Çağ'daki ihtişamına kavuşturacağı bir gün gelecektir.

Hollandaca ve Almanca konuşulan bölgelerdeki efsanelere kısaca göz atalım:

Kutsal Roma İmparatoru I. Friedrich'in (Friedrich Barbarossa) ölmediğine Kyffhäuser dağında uykuda olduğuna ve Almanya'yı kurtarmak için uyanacağına inanılırdı. Efsanevi İsveçli kahraman William Tell hakkında da benzer bir efsane vardı.

Bizans yani Doğu Roma'ya bakalım. Son Bizans İmparatoru XI. Konstantin hakkında Konstantinos Paleologos yani "Mermer İmparator (Μαρμαρωμένος Βασιλιάς)" isimli bir efsane vardı. Osmanlı İstanbul'u ele geçirdikten sonra Konstantin'in cesedi bulunamamıştı, ortalıkta bir mezarı da yoktu. Böylece hakkında bir inanış geliştirilmişti. Buna göre Konstantin Osmanlının elinde ölmemiş, bir melek tarafından kurtarılıp taşa dönüşmüş, İstanbul'un Altın Kapıları'nın altına gizlenmişti. Günü geldiğinde Tanrı, Mermer İmparator'u tekrar canlandıracak, canlanan İmparator İstanbul ve eski İmparatorluğunu geri alacaktı.

Benzer şekilde bir söylentiye göre İznik İmparatoru III. İoannis'den geriye kalanlar İstanbul'a nakledilmişti. Kalıntıları gizli bir Hristiyan topluluk tarafından nesiller boyunca korunmuştu ve onun dirilişi ile İstanbul'un geri alınacağına inanılıyordu.

Hun Kralı Attila'nın en küçük oğlu ve aynı zamanda Macar Mitolojisinden bir karakter olan Prens Csaba (okunuşu: Çaba) Macarların bir alt grubu olan Sekeller'in kahramanıydı. Göksel ordusu ile birlikte yeryüzüne inip Hunları Frank işgalcilerden kurtardıktan sonra "Savaşçıların Gökyüzündeki Yolu" olan Samanyoluna geri dönmüştü. Yani ihtiyaç anında tekrar geri gelecekti. Zaten Macarca olan Csaba ismi "[Gökten Gelen] Hediye" anlamına geliyordu.

Portekizler arasındaki bir efsaneye göre Kral I.Sebastian etrafı sislerle kaplı gizemli bir adada saklanıyordu. Ona ihtiyaç duyulduğu bir gün şafak vakti ortaya çıkıp yardıma koşacaktı.

İskandinav dünyasında da birçok uyuyan kral vardır. Karlamagnus Saga'da "Oddgeir danski" olarak tanınan ve daha sonra Holger Danske adıyla angınlaşan kral Danimarka'nın folklorik kahramanıydı. Danimarka efsanesine göre Alman karşıtlığının sembolü olan bu kral uzun yıllardır Kronborg Kalesi'nde uyumaktadır. Öyle ki sakalı yere kadar uzamıştır. Danimarka en büyük tehlike ile karşı karşıya geldiğinde uyanıp ulusunu kurtaracaktır.

Benzer şekilde bir İsveç efsanesine göre -1389 yılında- Danimarka ile giriştikleri Asle Muharebesi'nde ölen 12 Alleberg Şövalyesi'nin hayaleti Alleberg dağında uyuya kalmıştır ve eğer bir savaşçı gidip onları uyandırabilirse ülkeleri için savaşacaklardır.

Slav halklarında da uyuyan kral motifi oldukça yaygındır. Örneğin halk geleneğine göre Prens Marko hiç ölmemiştir. Yosun kaplı bir mağarada veya bilinmeyen bir diyarda yaşamaya devam etmektedir. Bir Sırp efsanesine göre dağda uyuya kalmasının nedeni tanrıya ettiği duadır. Katıldığı bir savaşta o kadar çok insan ve at ölür ki her yer kan olur, çok fazla adam kaybeder. Ellerini göğe açıp "Tanrım, şimdi ne yapacağım?" deyince Tanrı acır ve onu yanındaki Şarat (Sarac) adlı tayı ile birlikte bir mağaraya götürür. Prens Marko kılıcını bu mağaradaki kayaya saplayıp uykuya dalar. Uyurken mağaradaki yosundan yemektedir ve yosundan yedikçe kayaya sapladığı kılıcı yavaş yavaş yerinden çıkmaktadır. Sonunda yemekte olduğu yosun bittiğinde kılıç yerinden düşecek ve Marko tekrar uyanacaktır. Aynı zamanda Makedonlar için de önemli bir isim olduğundan onların söylencelerinde de yer edinmiştir ve bunlardan birine göre insana ölümsüzlük veren "kartal suyundan" içmiş olan Marko İlyas ile birlikte cennettedir.

Başka ve oldukça angın bir isim kral Matyas'dır. Hakkındaki söz, efsane, şiir ve şarkılar Doğu Avrupa ve Kuzey Balkanlar'da yani Macar, Sloven, Çek, Hırvat, Sırp, Romen ve kısmen de olsa Alman halk söylencelerinde korunmaktadır.

Örneğin Sloven halk şarkıları Kral Matyas'ın Türklere karşı nasıl savaştığını ya da karısı Alenka'yı Türklerin zindanından nasıl kurtardığını anlattığı gibi kimi Sloven hikayeleri Kral Matyas ve ordusunun bir mağarada uyuduğundan bahseder. Uyudukları yer kimi zaman Peca Dağı, Dobrač ve Krim dağları iken kimi zaman Postojna Mağarası'dır. Ülke tehlikeye girdiğinde kral ve ordusunun uyanıp yardıma koşacağına inanılmıştır. Diğer tahminlere göre, Kral Matyas dünyanın sonundan önce ortaya çıkmayacak, barış, adalet ve refah getirecektir.

Ölümünden sonra koruyucu aziz ilan edilen Bohemya dükü I. Wenceslaus Katolik ve Doğu Ortodoks Kiliselerinin kutsal sayıp saygı duyduğu biridir. Öyle ki 26 Aralıkta kutlanan bir Hristiyan günü olan Aziz Stefen günü için hakkında "İyi Kral Wenceslas" diye bir şarkı bile yazılmıştır. Ayrıca Prag'daki Aziz Vitus Katedrali'nde dikilmiş bir heykeli vardır. 10. yüzyıla ait bir resimde karısının yeğeni Wenceslaus'a secde ederken çizilmiştir. Çünkü hakkındaki iki efsaneden ilkine göre isyancı Kont Radislas'a teke tek savaşmayı önermiş ve Radislas üzerine doğru ilerlerken kralın hemen iki yanında belirip "Uzak durun!" diye bağıran iki melek görüp pişman olmuş ve af dilemişti. Yani tanrı ve melekleri Bohemya Dükü'nün yanındaydı.

İkinci efsaneye göre ise bir şövalye ordusu Çek Cumhuriyeti'ndeki Blanik Dağı'nda uyuyordu ve zamanı geldiğinde uyanıp Wenceslaus'un komutası altında geri dönüp Çek halkını kurtaracaklardı. Prag halkı arasındaki sözlü geleneğe göre ise vatan tehlikede olduğunda şehirdeki Kral Wenceslaus heykeli canlanacak, dağda uyuyan orduyu uyandıracak ve efsanevi kılıcı kuşanıp Çeklerin düşmanlarını yok edecekti.

Benzer efsaneler Doğu Asya'da da yaygındır ve bunlardan biri tarihin en angın karakterlerinden biri olan Cengiz Han hakkındadır. Moğolların 1500'den sonra Tibet Budizm'ini benimsemeye başlaması ile Cengiz Han tanrılaştırılıp Moğol dini geleneğinin merkezine konmuş, budist, şamanist ve halk geleneklerinin etkisiyle bir tanrıya dönüştürülmüştü. Hint geleneğindeki idealize edilmiş evrensel hükümdar ile (çakravarti) ve budizmdeki Vajrapani adlı kurtarıcı rehberin (bodhisattva) yeniden beden bulmuş hali (eknarnasyonu) ile tanımlandı. Kimileri bunlarla da kalmayıp Cengiz Han'ın soyunu kimi Budist krallara hatta Buda'ya bağlamışlardır. Bu yüzden Cengiz Han dini ritüellerde büyük saygı görür. Bir efsaneye göre Moğol halkının en çok ihtiyacı olan bir gün onlara yardım etmek için geri dönecektir. Ayrıca geleneksel bir hikayeye göre yaralanıp atından düşerek öldüğü söylenmiş olsa bile ölüp ölmediği bilinmemektedir ve bir yerde veya gömüldüğü yerde dinleniyor da olabilir. Halk söylencelerine göre kimileri onun gömülü olduğu gizli yeri bilmektedir. Bu insanların ilkbahar ve sonbahar zamanı onun tabutuna yeni giysiler koyduğu, Cengiz kullandığı için eskiyip yıpranmış olan giysileri geri aldıkları anlatılır.

Japonya'da da bu tarz hikayeler vardır. Örneğin Japon Ezoterik Budizmi'nin kurucusu Kûkai adlı Budist keşiş MS 835 yılında ölmüş olsa bile, bir efsane onun ölmediğini söyler. Buna göre keşiş Koya Dağı'nın üzerinde ebedi bir transa girmiş haldedir ve geleceğin Buda'sı olan Metteyya'nın ortaya çıkmasını beklemektedir.

Orta Asya ve Tibet efsaneleri arasında Gesar (Gezer Han) adlı bir kralın hikayesi yer alır. Gesar, Ling adlı efsanevi bir krallığın korkusuz kralıdır. Hakkında birçok farklı ve karışık söylence olsa da hikayenin özü şu şekildedir. Gesar mucizevi bir şekilde doğmuş, zor bir çocukluk dönemi geçirmiş, hükümdar olduktan sonra kazandığı başarılar ile karısı Brugmo'yu kazanmış, halkını hem insanlar hem de insanüstü güçler tarafından gelen dış saldırılara karşı korumuştur. Efsaneye göre o ölmemiş, gelecekte halkını düşmandan kurtarmak için geri döneceği gizli bir aleme gitmiştir.

Yerliler arasında da uyuyan savaşçı motifleri vardır.

Amerikan yerlilerine göre Ute Dağı sıradan bir dağ değildi. Kızılderililer onu "Uyuyan Ute" olarak adlandırıyorlardı. Çünkü inanışlarına göre aynı zamanda bir şef olarak da bilinen "Büyük Savaşçı" Ute kötülükler ile giriştiği savaşta onları yenmiş olsa da birçok yara almıştı. İyileşmek için sırt üstü yere uzandığında uykuya dalıp dağ şeklini almıştı. Bir gün Ute halkı tekrar tehlike altında olursa dağ şekline bürünen büyük savaşçı uyanarak onlara yardım edecekti. Bu hikayenin birçok varyantı vardır.

En ünlü İnka efsanesi adı "İnka Kralı" anlamına gelen "İnkarri"dir. Efsanenin bir varyantına göre İspanyol fatihler son İnka kralı Atahualpa'yı öldürdüklerinde bir gün geri dönüp intikam alacağına yemin eder. Başka bir söylenceye göre İspanyollar onun bedenini parçalara ayırıp birbirinden çok uzak yerlere gömmüşlerdir. Yine de toprak altındaki başı ayaklarına doğru büyümeye devam etmektedir ve bir gün dirilerek dünya (Paçamama) ile çocukları arasındaki uyumu tekrar düzenleyecek, canlandıracaktır.

Başka bir efsaneye göre İnkarri'nin başını kardeşi Espanarri keser. Kesilen baş ve bedeninden altın ve gümüş fışkırır. Fakat önceki efsanedeki gibi kesik başından büyümeye başlayan bedeni ayaklarına doğru ilerlemektedir ve bu büyüme tamamlandığında İnkarri dirilecek, onu takip eden kuşlar eşliğinde yeryüzünde tekrar yürüyecektir.

Bu tarz söylenceler Şiiler arasında da vardır. Bunlardan en angın olanı mehdi efsanesidir. Mehdi efsanesine göre 12 imamdan sonuncusu olan Mehdî el-Muntazar veya Muhammed el-Mehdi 868 yılında doğup, babası Hasan el-Askerî'nin ölümünden sonra, 5 yaşında iken imamet makamına ermiş ve 874 yılında ortadan kaybolup saklanmaya başlamıştır. Gaybet denen bu süreç 940 yılına kadar devam etmiş ve insanlarla yalnızca nâib denen elçilerle iletişim kurmuştur. Fakat inanışa göre 940 yılında son nâibin ölümüyle mehdi tekrar gizlenmiştir. Hala gizlenmiş bir şekilde geri döneceği gün için beklemektedir. Şiilerin bu inancını destekler gibi duran kimi hadis ve rivayetler vardır.

Tabi ki söz konusu böyle bir hikaye olduğunda en angın dini karakter hiç kuşkusuz ki İsa Mesih'dir. Müslümanlar İsa'nın geri döneceğine inansalar da Hristiyanlıktan farklı olarak onun çarmıhta ölmediğine, cennete canlı olarak girip orada beklemekte olduğuna inanırlar. İslam geleneğine göre tıpkı mehdi gibi gaybette olan İsa Deccal'i öldürmek için ellerini iki meleğin omzuna dayamış halde Şam'daki Emevi Cami'sinin (Şam Ulu Cami) doğu minaresine inecek ve nefesi gözünün görebileceği kadar uzaklara yayılıp onu koklayan her inançsızı öldürecektir. Kimi metinlere göre Deccal'i yenme işini Mehdi ile birlikte yapacaktır. Buna göre Mehdi ve İsa Deccal'e saldırıp onu Lod kapısında öldüreceklerdir.

Benzer bir gelenek Hint dünyasında da vardır ve Hindu tanrısı Vişnu'nun 10. avatarı olan Kalki ile ilgilidir. Beyaz ata binmiş ve parıldayan bir kılıç tutar şekilde resmedilmiş olan Kalki erdem ve dinin kaos içinde kaybolduğu ve dünyanın adaletsiz insanlar tarafından yönetildiği Kali çağının sonunda ortaya çıkacak, kötüleri yok edip yeni bir çağ başlatacaktır. Kimi efsanelere göre Kalki'nin atı sağ ayağı ile yeryüzüne vurunca dünyayı taşıyan kaplumbağa derinlere düşecek, ardından Kalki dünyayı tekrar ilk saflığına kavuşturacaktır.

SONRAKİ YAYIN »