Fotoğraf Bilgisi
Üstte: Erzincan Sovyet Cumhuriyetini kuran Kızıl Ordu mensupları
Altta: Koçgiri Aşiretinden bir grup, aşireti lideri Alişer Bey ve eşi Zarife
SOVYET KOMÜNİST EMPERYALİZMİ, “ERZİNCAN ŞURASI”
Sovyetler Birliğinde Bolşeviklerin devleti ele geçirmesi ile beraber Lenin, Komünist Partinin başına geçerek devleti yönetmeye başlamıştı. Ancak Bolşevikler tam olarak devletin tüm topraklarına hâkim olamamışlardı. Bolşevikler özellikle toprak aristokratlarının yoğun olduğu kırsal bölgelerde yeterince güçlü değillerdi. 1918 yılında Çar yanlısı generaller ABD’nin destek verdiği İngiltere ve Fransa’dan yardım alarak Komünist Partisinin Kızıl Ordusuna karşı savaş açmışlardı. Kızıl Ordu karşıtı olarak kurulan “Beyaz Ordu” ya da diğer adıyla “Beyaz Muhafızlar” yer yer Kızıl Ordu ve onun hâkim olduğu yerlerde katliamlar yaparak Çarlığı yeniden başlatmak arzusundaydı. Bir süre Batı Avrupa’dan aldığı yardımlarla direnmesine rağmen Komünist Parti etkin mücadele ile “Beyaz Terör” adını verdiği sorundan kurtulmayı başardı. Sovyetler Birliği topraklarında bulunan İngiliz ve Fransız askeri birlikleri daha fazla kayıp vermek istemedikleri için çekilmek zorunda kaldılar. Sovyetler birliği bu dönemde batıda Romanya ve Polonya’nın doğuda ise Japonya’nın işgal planlarına karşı mücadele veriyordu.
Bir yandan Sovyetler Birliğini sağlam temellere oturtmaya çalışırken, diğer yandan da sahip oldukları Komünist rejimi komşularına ihraç ederek dış güvenliklerini sağlamlaştırma gayreti içindeydiler. Özellikle doğuda Afganistan ve Hindistan ile yapılan ilişkilerde onlara da kendi siyasi rejimlerini oluşturmaya çalıştılar.
I. Dünya savaşı sürerken Ekim Devrimi adı ile yapılan hareket sonrasında Rus orduları Osmanlı topraklarında işgal ettikleri bölgelerden çekilme kararı almışlardı. Kızıl Ordu subayları ele geçirmiş oldukları toprakları doğrudan Osmanlı’ya teslim etmek yerine o coğrafyada bir Sovyet komün yapı oluşmasını sağlamayı denediler. Bu amaçla Kızıl Ordunun Bolşevik komutanı (Ermeni asıllı) Arşak Cemalyan tarafından ilk kez “Erzincan Sovyeti” (Şurası) adı altında bölgedeki Türk, Zaza ve Ermeni halkların ortak yönetimini gerçekleştirmeye çalıştılar. Zazaların lideri konumundaki Dersim yöresindeki Koçgiri aşiretinden Alişer ve Alişan Beyler ile Ermenilerin lideri Muradov bu oluşuma destek verirken Türk tarafını temsil eden Erzincan müftüsü karşı duruş sergiliyordu. Erzincan Müftüsünün itirazı dini kaygılar içermekteydi. Bir komünist yapının kendilerini dinsiz yapacağından tedirgin oluyorlardı.
Sovyetler Birliğinin Kızıl Ordusu barışçıl şekilde Osmanlı topraklarını terk ederken ellerindeki silahları, gelecekte ne olacağından habersiz bölge Ermenilerine veriyorlardı. Erzincan’da kurulmaya çalışılan Sovyet Cumhuriyeti için çalışmalara hızlı başlanmıştı. Ermenilerin lideri Muradov barışçı söylemlerle Türk, Zaza ve Ermenilerin kardeş olduklarını anlatıyordu. Zaza Alişer Bey ise kendi halkına “Rus Ordusu’nun yönetimini amele cemiyeti ele almıştır. Ordu geri çekilecektir. Şûra çalışması için Dersim’den bir komite tez elden Erzincan’a gelsin” diye sesleniyordu. Bu şekilde gelişen olaylar sonucu “Erzincan Sovyet Cumhuriyeti” Erzincan, Bayburt, Erzurum ve Sivas’ı da içine alacak şekilde kuruldu. Sovyetler Birliği RSDP üyelerinin askeri, siyasi ve ekonomik desteği ile kısa zamanda gerçek bir iktidar olup devlet yapılanmasını başardılar. Sovyetlerdeki gibi Kolhoz benzeri kollektif üretim çiftlikleri oluşturuldu. İstihbarat, askeri ve polis örgütleri kuruldu. Maliye kanunu dahi çıkarılarak ödenecek vergi miktarlarının İstanbul hükumetine değil Sovyetler Birliğine ödenmesi belirlenmişti. Toprak kanunu çıkartılıp topraksız köylülere toprak dağıtıldı. Bu olaylar böyle gelişirken Cemiyet-i İslamiye adı ile kurulmuş olan bir grup, anti komünizm propagandası yaparak halkı aydınlatma yoluna gitmişti. Kızıl Ordu bölgeden tamamen çekildikten sonra bölgeye Türk ordusu girdi. Sovyet delegeleri hükümet merkezini Erzincan’dan Ovacık Yeşilyazı’ya almak zorunda kaldılar. Bu arada Alişer ve Alişan Beyler hareketi siyasallaştırmak amacıyla “Kürt Teali Cemiyetini” kurdular. Üstelik Kurtuluş Savaşının devam ettiği sırada bir de isyana kalkıştılar. Bu isyanı Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki ordu ve Topal Osman emrindeki Giresun Alayları bastırdı. Böylece Erzincan Şurası (Sovyeti) resmen kapanmış oldu. Sovyetler Birliği açısından olumsuz gelişen bu duruma rağmen Sovyetler Birliği belki bir umut Mustafa Kemal yönetiminin bir gün kendileri gibi Komünist olabileceği ihtimaline karşın her türlü maddi ve askeri yardımı Ankara Hükümetine yaptı. Bu yardımların başka bir amacı da Avrupa’nın Emperyalist devletlerinin mağlup edilmesi içindi.
1921 yılında Lenin’in ölümü ile Sovyetler Birliğinin yönetimi bir süre Kollektif Üçlü (Troyka) ile yapıldı. Daha sonra Lenin’in hiç istemediği Stalin, partinin dolayısıyla da devlet yönetiminin başına geçti. O güne kadar nispeten daha sosyalist olan Sovyetler Birliği Stalin ile beraber bir ekonomik kalkınmaya başlarken, siyasi yapı sosyalizmden komünizme doğru kaydırılması amacıyla özellikle tarımdaki köylünün daha doğrusu Kulak’ların (büyük toprak sahibi zengin köylüler) yarı mülkiyet hakları elinden alınarak topraklar kollektifleştirildi. Topraklar Kolhoz ve Sovhoz olarak ikiye ayrılıp köylülerin üretimine bırakıldı. Yine Stalin döneminde yapılan beş yıllık kalkınma planları ile Sovyetler Birliği bir ekonomik kalkınma sürecine girmişti.
Bu sırada Avrupa ise kendini yeni yeni toparlamaya çalışıyordu. I. Dünya savaşının sonunda mağlup Almanya topraklarının bir kısmını kaybetmişti. Büyük bir ekonomik çöküntüye girdi. Ancak Avrupa’nın galip devletleri de çok iyi durumda değillerdi. Ne İtalya ne Fransa ne de İngiltere artık yeni bir savaşı göze alabilecek ekonomik yapıya sahip değillerdi. Mağlup Almanya ise hiç hak etmediğini düşündüğü bu acı tablodan kurtulmaya çalışıyordu. I. Dünya savaşı sonrasında yapılan Versay antlaşmasına göre bir miktar topraklarını Litvanya, Polonya ve Çekoslavakya’ya kaptırmıştı. Bunun yanında ekonomisi çökmüş ve silah üretimi hakkı elinden alınmıştı. Buna rağmen antlaşma maddelerinde bulduğu açıkları kullanarak silah üretimini devam ettirdi. Antlaşmaya göre kendi ihtiyacı için Almanya topraklarında silah üretimi yapamayacaktı. Bu maddeyi delebilmek için Almanya dışında Hollanda ve İsveç topraklarında fabrika satın alarak kendine silah üretmeye başladı. Ayrıca bu fabrikalarda ve kendi topraklarında ürettiği silahları Çin’e satarak büyük gelir elde etmiş oldu. Almanya bu antlaşmayı imzalamasına rağmen 5-10 yıl sonra kendi yararına uygulamamaya başladı. Yer yer vermek zorunda kaldığı toprakları yeniden işgal edip bünyesine aldı. 1931 yılında yönetimde etkin olan H!tler, Avusturya topraklarını ilhak edip Alman topraklarına kattı. İngiltere ve Fransa tüm bu gelişmeleri izlerken geçmiş tarihin verdiği sıkıntılardan henüz kurtulamadıkları için sessiz kalmayı uygun buluyorlardı. Bir yandan Neo Sosyalist Almanya’nın dizginlenemeyen gelişmesi diğer yandan da Komünist Sovyetlerin yükselişe geçmeleri Batı dünyasında tedirginlik yaratıyordu.