ZEYTİN !
Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, kültürel geçmişi kadar toprakları da
zengin olan yurdumun zeytinlik alanları zamanla katledilirken bir umut belki
birileri zeytinin değerini daha iyi kavrar diyerek eski toplumlarda zeytine
dair efsanelerden, ona nasıl önem verdiklerinden bahsetmek istiyorum.
Belki böylece kendini eski toplumlardan fazlasıyla gelişmiş, onların ötesinde
gören bir kısım insan, konu toprak, doğa, üretim, zeytine verilen değer
olduğunda ne kadar geri kaldığını, altın veya betonun zeytin ağacı karşısında
değersiz olduğunu fark eder.
ANTİK MISIR
Eski Mısır halkının en meşhur ürünlerinden biri zeytin yağıydı. Mısır
sanatında zeytinyağı üretimi tasvirlerini görmek mümkündür. Aynı zamanda mezar
eşyaları arasında çok kez zeytin sıkıp yağ üretmeye yarayan aletler,
yapraklarından yapılmış çelenk ve gerdanlıklar bulunmuştur. Tasvirlerde
Tutankhamun'un zeytin yapraklarından dokunmuş bir taç taktığı, III.Ramses'in
bir aydınlanma sembolü olarak güneş tanrısı Ra'ya zeytin dalları sunduğu
görülür. [1]
ANTİK YUNAN
ATHENA'NIN AĞACI
Efsaneye göre bilgelik ve savaş tanrıçası Athena ile deniz ve deprem tanrısı
Poseidon arasında bir mücadele vardır. İkisi de Atina ve çevresini kapsayan
Attika adlı bölgeye sahip olmak isterler. Bir yarışma düzenlenir. Zeus'un
karşısında en iyi hediyeyi kim sunarsa bölgenin koruyucusu da o olacaktır.
Poseidon üç başlı çatalı ile yere vurarak bir tuzlu su pınarı yaratır.
Efsanenin başka bir varyantına yüce tanrı Zeus'a uzak diyarlara hızlıca
gidebilen ve savaşta yenilmez olan bir at sunar. Athena ise ilk zeytin ağacını
teklif eder, insanlığa faydalarını açıklar. Dünyanın en uzak diyarlarına
gidebilen bir savaş atı mükemmel bir hediye olsa da zeytin ağacı çok daha
mükemmeldir. Zeus ve diğer tanrılar zeytin ağacının büyüklüğü ve kutsallığı
karşısında donup kalırlar. Kazanma hırsıyla yanıp tutuşan Poseidon bile zeytin
ağacından öyle etkilenir ki, üstünlüğünü kabul eder.
Hediyeler oylandığında zeytin ağacının insanlık için üstün bir hediye olduğuna
karar verilir ve bölgenin hakimi olan Athena zeytin ağacından bir dal koparıp
bunu Poseidon'a verir. Böylece aralarındaki husumet son bulur.
Kentin ve bölgenin koruyucu tanrıçası olan Athena şehre kendi adını (Atina)
verir. İlk zeytin ağacını kutsal tapınağının inşa edildiği Akropolis'e diker.
Bu yüzden Antik Yunan'da Athena zeytin ile ilişkilendirilmiştir. [2]
Bu efsane Yunan uygarlığı için zeytinin ne kadar büyük bir nimet olduğunu
gösterir. Zaten Mikenliler ve Minoslular da dahil olmak üzere Akdeniz
uygarlıkları için zeytin hayati bir gıda olmuştur. Besleyici olmasının yanı
sıra ilaç yapımında ve kozmetikte kullanılıyordu. Dinde de önemli bir yere
sahipti.
HERAKLES'İN ZEUS'A HEDİYESİ
M.Ö. 518-438 aralığında Antik Yunanistan'da yaşamış Tebai'li (İstefe) bir şair
olan Pindaros, babası Zeus'un tapınağına giden Herakles'in burayı ağaçtan
yoksun gördüğünü, bu nedenle seyahate çıkarak Hyperboreios* ülkesine gittiğini
söyler. Bu efsanevi ulusun topraklarını ziyaret eden Herakles oradaki zeytin
ağaçlarını görür, onlardan alıp babası Zeus'un tapınağına dikmek için geri
döner.
* Hyperboreios'lar kuzey yelinin ilerisinde yaşayan efsanevi bir ulustur.
Döndüğünde zeytin ağaçları ile yeşillendirdiği alanda babası Zeus'un onuruna
olimpiyat oyunlarını düzenler. Zeytin ağaçlarının gölgeleri olimpiyata katılan
sporcuların güneşten sığınabileceği bir serinlik alanı olur. [3]
Bu Olimpiyat oyunlarında galip gelen yarışmacılar Zeus tapınağının dışında
büyüyen zeytin ağaçlarından ritüel amaçlı kesilerek hazırlanmış zeytin
çelenkleri ile taçlandırılırdı. Yani zeytin dalı tanrı Zeus'un kişiyi kutsayıp
korumasının sembolü haline gelmişti.
Baş tanrı Zeus genellikle zeytin dallarından yapılmış bir taç takarken ya da
zeytinden yapılmış yarım bir çelenk içindeyken tasvir edilirdi.
ARİSTAEUS'DAN İNSANLIĞA
Zeytinyağı ve zeytin günümüzde olduğu gibi eski Akdeniz beslenme düzeninin
temelini oluşturuyordu. Yaprakları şifalı çay olarak tüketiliyor ve çeşitli
rahatsızlıklar için kullanılıyordu. Vücut ve saç için nemlendirici olarak
kullanılıyordu.
İnanışa göre insanlığa zeytin yetiştirme yöntemlerini, bunun yanında arıcılık
ve peynir yapımını öğreten kişi yarı ilahi bir insan olan Aristaeus'du. [4]
Aynı zamanda bunların koruyucusuydu.
Efsaneye göre periler Aristaeus'u tanrı Apollo adına yetiştirmiştir. Ona
sütten kaymak, tereyağı, yoğurt, peynir yapımını, tavukların nasıl
yumurtlayacağını, tanrıçanın arılarını** nasıl evcilleştirilip kovanlarda
tutacağını, yabani iğde ağacının zeytin vermesi için nasıl
evcilleştirileceğini, bunlardan nasıl zeytin ve yağ elde edilebileceğini
öğretmişlerdir.
Dolayısıyla Aristaeus zeytin ağaçlarının ve tarlalarının koruyucusudur.
** Arıların sahibi arı tanrıça Thriae'dir.
ZEYTİN DALINDAN TANRILARA
Yunanistan'da Ekim ayına denk gelen bağbozumu sırasında her kabileden seçilen
oğlanlar ve Atinalı oğlanlar, asma tanrısı Dionysos'un tapınağında toplanırdı.
Onlara olgun üzümlerle dolu asma dalları verilir ve onları ellerinde tutarak
Athena'nın kutsal alanına koşarlardı. Kazanan kişiye zeytinyağı, şarap,
bağbozumu, bal, peynir ve kabuğu çıkarılmış tane arpa karışımı içeren bir kase
hediye edilirdi. Bu erkek koşucuların her birinin ebeveynlerinin ikisinin de
hayatta olması gerekiyordu. [5]
Aynı festivalde anne ve babası hayatta olan, tören alayı içinde görev alan
Atinalı çocuk bayram günü beyaz ve mor yünle kaplanmış, çeşitli meyvelerle
süslenmiş bir zeytin dalı taşırdı. Bu sırada bir koro onlara eşlik ederek
çocuğun taşıdığı dalda incir, bal, yağ, şarap ve yağlı somunlar olduğunu
söylerdi. Apollon tapınağına gittiklerinde çocuk tapınak kapısına kutsal dalı
bırakırdı. Atinalıların uyguladığı bu tören kıtlık mevsimi geldiğinde tanrının
yardım edeceğini söyleyen bir kehanet ile ortaya çıkmıştı. [6]
Benzer şekilde her Atinalının evinin kapısına meyve ve somunlarla yüklü dallar
asılır, bir yıl boyunca asılı kaldıktan sonra yenileriyle değiştirilirlerdi.
Dal kapıya asılırken anne ve babası hayatta olan bir çocuk törende okunan,
incir, yağlı ekmek, bal, yağ ve şarap bulunan dal hakkındaki aynı sözleri
tekrarlardı. Bu gelenek de kıtlığa son vermek amacıyla ortaya çıkmıştı. [7]
SPORCULARIN TEMİZLİK MALZEMESİ
Antik Yunan'da zeytinyağı banyo yaparken temizleyici olarak kullanılıyordu.
Bunun örneğini antik Yunan sanatında görmek mümkündür. Sporcular vücutlarını
çeşitli yabani otlar ve aromatik bitkilerle tatlandırılmış kaliteli zeytinyağı
ile kaplıyor, ardından kiri atabilmek için "strigil" veya "stlegida" adı
verilen kavisli bir alet kullanarak vücutlarındaki kir, yağ karışımını
sıyırıyorlardı.
Zeytinyağı ayrıca kas gevşetici görevi görüyordu. Sporcular yarışma öncesinde
vücutlarını zeytinyağı ile kaplıyor, böylece esnekliklerini korumuş,
sakatlıkların önüne geçmiş oluyorlardı. Egzersiz bittikten sonra ise yorgunluk
gidermede kullanıyorlardı. Laktik asit birikimini ve kas yorgunluğunu ortadan
kaldırmak için zeytinyağı ile masaj yapıyorlardı. [8]
Yarışmayı kazanan kişinin görkemini simgelemek için de zeytin ağacı
kullanılıyordu. M.Ö. 776'da Olympia kentinde yapılan Olimpiyat Oyunları'nda
kazanan sporcular zeytin dalı ve yapraklarından yapılan çelenkler ile
onurlandırılmıştı. Bu çelenkleri M.Ö. 5.yy'da Atina şehrinin koruyucusu
Athena'yı onurlandırmak için 4 yılda bir düzenlenen Panathenae Oyunları'nda da
kullanıyorlardı. Festivaldeki oyunları kazananlara ödül olarak içi zeytinyağı
ile doldurulmuş süslü testiler (amfora) veriliyordu. [9] [10]
ANTİK YUNAN DİNİNDEKİ ROLÜ
Zeytinyağı ile kişinin sağlık, sıhhat üzerine olması insanların zeytin ağacına
kutsallık atfetmesine neden olmuştur. Bu yüzden zeytin ağacı özellikle Akdeniz
uygarlıklarındaki dini yapılarda merkezi role sahiptir. Minoslular tanrıları
için toprağa zeytinyağı ve şarap dökerken Atinalılar zeytin ağaçlarını kutsal
kabul edip yasalarla korumuşlardır. Zeytinyağı böyle kutsal yönlere sahip
olunca sürüldüğü cismin tanrılar tarafından korunacağı yönünde inançlar
ortaya çıkmıştır. Böylece insanlar kendilerini, tanrılarının heykellerini ve
sunaklarını zeytinyağı ile yağlamaya başlamışlardı. Tanrılara verdikleri
adakların ana malzemeleri arasında zeytinyağına yer verilirdi.
Zeytin ağacı oldukça ilginç bir şekilde, defin ritüellerinde önemli rol
oynamıştır. Tarihçi Plutarhos'un kayıtlarında yazdığına göre büyük Sparta
kralı Likurgus ölülerin zeytin ağacı dalları üzerinde gömülmesini zorunlu
kılmıştı. [11] Kireneli Kallimakhos'un iddiasına göre bu uygulama o dönemde
Yunan topraklarında oldukça yaygındı.
Bu anlatılara göre ölünün altına zeytin ağacı yaprakları ve dalları özenle
yerleştirilirken törene katılan ölü yakınları zeytin dallarından yapılan
taçlar takarlardı. Zaman zaman kötü ruhlardan korunması amacıyla ölülerin de
bu şekilde taçlandırıldığı olurdu.
Defin ritüellerinde zeytin ağacı kullanılmasının yer altı dünyasının sahibi
Hades ile ilişkili olduğuna inanılır. Yeraltı alemine uğurlanan kişi
yolculuğuna çıkmadan önce zeytin ağacı sayesinde arınmış olacaktır. Definlerde
zeytin ağacı kullanımı o kadar büyük öneme sahipti ki onları kutsal gören ve
koruma altına alan Atina yasaları bile kutsal zeytin ağaçlarının defin amaçlı
kesilmesine karşı çıkmıyordu.
ROMA
Zeytin eski Roma'da da önemli görülen gıdalardandı. Doğa bilimci, filozof ve
Roma İmparatorluğu komutanı olan Yaşlı Plinius Roma Forumu'nun ortasına 3
ağaç dikildiğini söyler. Bunlar incir, asma ve zeytin ağacıdır. Zeytin ağacı
özellikle gölge sağlaması için dikilmişti. [12]
Basit bir beslenme şekline sahip olduğunu anlatan Romalı şair Horatius şöyle
der: "Bana gelirsek, zeytinler, hindibalar ve ebegümeci besleyicidir" [13]
Uzun ömürlü, kuraklığa dayanıklı olan ve az bakım gerektiren zeytin ağacı
Romalılar için tercih nedeniydi. Zeytin yetiştiricileri eğer o yıl mahsul
alamazlarsa az da olsa gelir elde edebilmek için onları meyve ağaçlarının
arasına dikerek hayvan yetiştirir, bu sayede yabani hayvanların içeri
girmesini engellemiş olurlardı. Ezilerek elde edilen zeytinyağından kalan
artıklar domuzlar için yem olarak kullanılırdı.
Antik dünyanın en büyük zeytin üreticileri Yunanistan, İtalya, Afrika, İspanya
ve Suriye idi. MS.1 yy'dan 3.yy'a kadar zeytin yetiştiriciliği Tunus ve Libya
gibi alanlara yayılmıştı. İmparatorluk genişledikçe zeytinyağına olan talep
artmış, böylece İstanbul en büyük ithalatçılardan biri haline gelmişti.
Zeytinyağına olan yoğun talebi karşılamak için Suriye ve Kilikya'da çok sayıda
zeytin çiftliği kurulunca 3-5.yy'da bölgesel bir ekonomik patlama yaşanmıştı.
Yani zeytinin önemini anlayan Roma ona yatırım yaparak büyük kazanç
sağlamıştı.
Aradan geçen yüzlerce yıla rağmen bizler hala zeytin ağacının, tarımın,
toprağın değerini anlayabilmiş değiliz. Eğer anlaşılmış olsaydı halkın büyük
bir kesimi partizanlık yaparak yıllardır yapılmakta olan yıkıma sessiz kalmaz,
çıkar ve koltuk sevdası uğruna yanlışı alkışlayan, susup hesabına yatan
maaşına bakan sözde millet vekillerine sahip olmazdık.
Zeytini koruma altına alan Atinalılardan, ona önem verip üretim alanlarını kat
ve kat artırarak refahına refah katan Roma'dan hiçbir şey öğrenilmemiş. Ya da
tüm bunlar biliniyor ama kısa zamanda ele geçecek bir miktar maden için
binlerce yıl katkı sağlayabilecek ağaçlar katlediliyor. Bu ağaçlar
katledilmese ve yaygınlaşsa ülkenin ekonomisine, halkın cebine ve mutfağına,
soluduğu havasına öyle bir katkı sağlar ki altının yüzüne bile
bakmazsın...