KİNİZM, ANTİSTHENES, SİNOPLU DİYOJEN VE TEBAİLİ KRATES
"Diğer köpekler düşmanlarını ısırır, bense kurtarmak için arkadaşlarımı ısırırım". - Sinoplu Diyojen
Antik Yunan'da birçok felsefi düşünce ekolü hakim olmuştur. Bunlar arasında
pek bilinmeyen ve anlatılmayanlardan biri, saf, dürüst, ahlaklı ve erdemli bir
yaşam arayışını amaçlayan bir öğreti olan Kinizm'di.
Yunan filozoflarının günümüzdeki zengin felsefe dünyasının temellerini atarken
diğer yandan dünya ve insanlığın gelişimi üzerinde muazzam etkilere sahip
olduklarından şüphe duyulamaz. Antik Yunan felsefi dünyası, Ksenofon'dan
Sokrates'e, Platon'dan Aristoteles'e kadar birçok isim Yunan uygarlığının
bulundukları dönemin ne kadar ötesinde olduklarının göstergesidir.
Grekçede "kyôn"* köpek demekti. Kinikler teriminin eski Yunanca adı
"κυνισμός" enteresan bir şekilde "köpek benzeri, köpeksi (κυνικός : kynikos)"
anlamlarına gelen terimden türemişti. [1] Bu yüzden Kinikler teriminin
başlangıçta hakaret anlamı taşıyan bir söz olarak ortaya çıktığı düşünülür.
Çünkü dönem felsefesinin bir parçası olan Kinikler basit, çileci ve geleneksel
utanç duygusundan yoksun bir hayat yaşıyorlardı. Bunlar o zamanlar çok
alışılan bir durum olmadığından sefil görünüşleri köpeklerle karşılaştırılarak
aşağılanmışlardı.
* Genitif hali : "kynos"tur.
İsmin kökeninin 2. olasılığı ünlü Herakles tapınağı ve Atina'nın "Cynosarges"
yani "Beyaz Köpeğin Yeri" anlamına gelen açık spor salonu ile ilgilidir. [2]
İlk Kinik ve Sokrates'in öğrencisi olan Antisthenes felsefi görüşlerini burada
öğretmişti. Kinik adı ve onlara "köpek" denmesi, kinik felsefesinin özünü
oluşturan, aşırı çileci yaşam tarzı nedeniyle bu şekilde anılmış olan Sinoplu
Diyojen (Diogenes) döneminde daha da popülerdi. [3]
Diyojen'e yaşam biçiminden dolayı "köpek" benzetmesi yaptıklarında şöyle
karşılık vermişti:
"Diğer köpekler düşmanlarını ısırır, bense kurtarmak için arkadaşlarımı
ısırırım". [4]
Aristoteles onlara köpek adının verilmesinin dört nedeni olduğunu söyler ve
maddelerini şöyle sıralar:
- Birincisi kayıtsızlık üzerine kurulu olan yaşam tarzları, köpekler gibi halk içinde yemek yiyip sevişmeleri, yol kenarlarında ve fıçıların içinde uyumalarıdır.
- İkincisi köpeğin utanmaz bir hayvan olması ve onların utanmazlığı diğerlerinden üstünlük veya alçaklık olarak görmemesi, Kiniklerin de bir utanmazlık kültü oluşturmuş olmasıdır.
- Üçüncüsü köpeklerin iyi birer bekçi olması ve Kiniklerin de tıpkı köpekler gibi felsefelerinin ilkelerine bekçilik yaparak korumasıdır.
- Dördüncüsü köpeklerin dost ile düşmanı ayırt edebilen bir hayvan olması, Kiniklerin felsefeye layık olanları dost bilip seve seve kabul etmesi, layık olmayanları kovalamasıdır. [5]
Diyojen ve diğer filozoflar kendilerine verilen ve hakaret içeren bu takma adı
benimseyerek onu kendilerine avantaj sağlayacak şekilde kullanmışlardı.
Öğretileri ile yaşam tarzları mükemmel bir uyum içindeydi; ki bu da
ideallerini ve iletmek istedikleri mesajı vurgulamalarını sağlıyordu.
Sıradan halk, bir sokak köpeğinde olumsuz yönler görürken Kinikler onlarda
saflığı ve diğer iyi yönleri görmüşlerdi. Akabinde felsefelerini ve mantıksal
sonuçlarını belirterek birçok durumu kendi lehlerine çevirmişlerdi.
Peki Kinizm felsefi öğretisi neydi, hangi mesajı iletmeye çalışıyordu?
Kinik öğretinin temelini "erdem" oluşturur. Kinik düşünürler için yaşamın
amacı doğa ile mükemmel simbiyoz (ortak yaşam) içinde, erdem ve ahlaki
mükemmel içinde yaşamaktı. Simbiyoz yani Ortakyaşam iki farklı canlının tek
bir canlı gibi yardım ve dayanışma içinde bir arada yaşamalarına verilen
addır.
Kinikler mutluluğun yüksek erdemle elde edilebileceğini, titiz bir eğitim ve
ahlaki güçle insanların dünyevi arzuların yükünden kurtulabileceğini
savunuyordu. Dolayısıyla insanlar şöhret, güç, zenginlik, şehvet gibi dünyevi
arzuları reddederek, hiçbir şeye sahip olmadan sadece bir hayat yaşayarak
mutluluğa ulaşabilirdi. [6] Böyle bir yaşam tarzı saf ve doğa ile uyumlu kabul
edilir, aynı zamanda bilginin işareti olarak görülürdü. Çünkü bir insan ancak
yeterince bilgi sahibi olursa kendini kuşatan ihtiyaçlardan sıyrılabilirdi.
Kişi dış etkilerden, özellikle zenginlik, güç ve şöhret kavramlarından
kurtuldukça, çilecilik yoluyla mutluluk ve berraklığa ulaşabilirdi. Kiniklere
göre bu gibi kavramların doğada hiçbir değeri yoktur. Sinoplu Diyojen,
felsefenin bu yönünü mükemmel bir şekilde sergilemiştir.
Kinizmin temel yönlerinden biri basmakalıp davranışları, ahlaki normları
reddetmesi, utanç duygusundan yoksun olmasıydı. Yaşamın amacı "eudaimonia"
yani mutluluk ve en üst düzeyde zihinsel açıklığa erişmekti. Zihinsel
açıklıktan kasıt, kişinin saf bir bilince erişmesi, kibir ve açgözlülük gibi
duygulardan arınmasıydı. Onlara göre bir insan değerleri yanlış yargıladığında
bu durum kişinin zihninin gaddarlık, açgözlülük, olumsuzluk ve alışılmışın
dışındaki diğer duygular tarafından kuşatılmasına neden oluyordu. Mutluluk ve
kişinin gelişimi, kendi kendine yetmeye, sükunete, insan sevgisine ve hayatın
iniş çıkışlarına karşı kayıtsız kalmaya bağlıydı. [7]
Kısaca Kinik felsefeye göre kişi sadece yaşayabilmesi için gerekli olan temel
ihtiyaçlara sahip olmalı kendini bunun dışındaki maddi varlıklardan
arındırmalıydı. İnsan, hayatında hiçbir gerçek değer ve amaca hizmet etmeyen
geleneksel ihtiyaçlardan ancak bu şekilde kurtulabilirdi.
Ek olarak kişi sadece zihinsel ve ahlaki yönden değil, fiziksel yönden de
eğitimli olmalıydı. Zihinsel egzersizler gibi fiziksel egzersizler de bir
gereklilikti ve biri olmadan diğerinin gelişmeyeceği söyleniyordu. [8]
Kinikler hakkında önemli bir noktaya işaret etmek gerek. Kendinden yüzyıllar
sonra gelen çileci keşişler çileci inançlarını toplum dışında uygularken
Kinikler bunun aksine alışılmışın dışındaki yaşam biçimlerini toplumun
ortasında uygulamışlardır. Bu sayede halka felsefi görüşlerini ve toplumun
yanlışlarını anlatan vaazlar veriyorlardı.
Herakles (Herkül) onlar için oldukça önemliydi. Kahramanları ve sembolleriydi.
Çünkü onlara göre Herakles bir Kinik olmanın gerektirdiği tüm erdemleri
bünyesinde barındırıyordu. [9]
SİNOPLU DİYOJEN (MÖ. 412/404-323)
Kendine "dünya vatandaşı" [10] diyen ve bir Kinik olan Diyojen her türlü
mülkiyeti reddettiği için Atina pazarındaki büyük bir seramik kapta yaşıyordu
(pithos). [11] Önemli şahsiyetleri eleştiriyordu ve genellikle Platon'un
toplum öğretilerini bozuyordu.
Ne kadar doğru olduğu bilinmez ama şöyle bir anekdot anlatılır. Bir gün büyük
İskender ile Diyojen karşılaşırlar. Büyük İskender saygısını göstermek için
oturmakta olan Diyojen'in önünde durur. Onun için yapabileceği bir şey olup
olmadığını sorar. Diyojen, Kinik felsefesi ile uyumlu şekilde cevap vererek:
"Evet, güneş ışığımdan uzak durun" der. [12]
Karşılaşmalarına dair farklı bir anekdot daha vardır. Buna göre Diyojen yığın
halindeki insan kemiklerini dikkatle incelerken onu gören İskender "ne
yapıyorsun" diye sorar. Diyojen "Babanın kemiklerini arıyorum ama onları bir
kölenin kemiklerinden ayırt edemiyorum" diye cevaplayarak öldüklerinde tüm
insanların eşit olduğunu vurgular.
Elinde lamba tutar şekilde tasvir edildiği meşhur heykel ile uyumlu olan bir
anekdot anlatılır. Gündüz vakti elinde lamba ile gezen Diyojen'e neden böyle
tuhaf bir şey yapıyorsun, gündüz lamba ile geziyorsun diye sorulduğunda
"Dürüst adam arıyorum" diye cevaplar. [13]
DİYOJEN'İN ÖĞRETMENİ VE İLK KİNİK : ANTİSTHENES (MÖ. 446-366)
Kinik felsefeyle tanınmış olsa da bu felsefenin yaratıcısı Diyojen değil,
öğretmeni Antisthenes'di. [24] Antisthenes Klasik Yunan ve Batı felsefesinin
önemli isimlerinden biri olan Sokrates'in öğrencisi ve takipçisiydi. Hayatta
olduğu süre boyunca Antisthenes'in Kinizm felsefesinin yaratıcısı olduğu
bilinmiyordu, hatta belki de bu felsefi akımı ifade eden Kinizm terimi onun
zamanında bile kullanılmamıştı. Fakat yine de kendinden sonra gelen herkes
için bu felsefenin temellerini atmıştı.
Daha derin felsefi anlamları ifade etmek için kelime oyunları kullanan zeki
biri olarak biliniyordu. Öğretmeni Gorgias'ı, Atinalı hatip ve general olan
Alcibiades'i hatta Plato gibi kişileri hiç çekinmeden eleştirmesiyle
tanınırdı. [14] Erdemin katı ahlaki disiplin yoluyla öğretilebileceğini veya
elde edilebileceğini ileri sürmüş ve en yüksek erdemin en yüksek asaleti
simgelediğini, mutluluk sağlayan şeyin zevk değil erdem olduğunu ifade
etmişti. İnsanı köleleştirdiği için hazcılığa karşıydı. Hazzı kötülük olarak
gördüğünden bundan kaçınıyor ve şöyle diyordu:
"Zevk (haz) hissetmektense delirmeyi tercih ederim" [15]
Yoksul bir hayatı ise şöyle öğütlüyordu:
Açlığım geçene kadar yiyip, susuzluğum giderilene kadar içeyim ve kendimi
giydireyim yeterli. Ve kapının dışında oradaki Kallias bile tüm
zenginliklerine rağmen titremekten korunaklı-yoksun değil. Kendimi içeride
(fıçı-varil-seramik kap içinde) bulduğumda çıplak duvarlarımdan daha sıcak
bir gömleğe ihtiyacım var mı? [16]
Tüm bu öğretileri ile Kinik felsefenin altyapısını oluşturmuştu.
TEBAİLİ KRATES (MÖ. 365-285)
Söz konusu Kinizm olduğunda bahsedilmesi gereken önemli diğer isim Tebaili
Krates'dir. Antisthenes'in öldüğü sıralarda, MÖ. 365 civarında Tebai'de doğmuş
olan bu adam büyük servet sahibi, zengin biriydi. Bir zamanlar Diyojen'in
öğrencisi olduğu söylenen adam [17] tüm servetinden vazgeçerek erdemli ve
yoksul bir hayat yaşamayı tercih etmişti. Atina sokaklarında bir baston ve
pelerinden başka hiçbir şeyi olmadan yaşıyordu. [18]
Hayatının aşkı Hipparkia'yı da bu sokaklarda bulmuştu. [19] Erkek kardeşi,
Krates'in takipçilerindendi ve Krates ile tanışan kadın ona aşık olmuştu. Onun
hem yaşam tarzına hem de öğretilerine aşık olduğunu söylüyordu. Ailesi bu
evliliğe karşı çıkınca kadın tüm servetini ve rahat yaşamını
reddetmişti.
Evliliklerini eşitlik ve karşılıklı saygıya dayandırmışlardı. Kocası ile eşit
konumda yaşıyor, erkeklerle felsefi tartışmalara katılıyordu; ki bunlar antik
Yunan halkının alışık olmadığı durumlardı.
Kinik felsefenin gereği olarak çocuklarını sokak ortasında yaşadıkları cinsel
birliktelik ile dünyaya getirmişlerdi. [20]
Krates, Antik Yunan felsefesinin bir diğer önemli okulu olan Stoacılığın
kurucusu Kıbrıslı Zenon'un öğretmenidir. [21] Zenon ve onun gelecekteki
öğretileri üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bilinen, başarılı olmuş Kinik
öğrencileri arasında Monimus [22], Kleomenes ve Theombrotus gibi isimler
vardı. [23]
Kinizm felsefesinin bazı yönleri eleştirilebilir. Fakat insan hayatının "sahip
olma" üzerine kurulmaması gerektiği, sahiplik his ve arzusunun verdiği
mutluluğun geçici olduğu, haz odaklı yaşanan hayatın asla gerçek anlamda
mutluluk getirmeyeceği gibi görüşleriyle ve kadınla erkeği eşit konuma
getirmiş olması ile takdire değerdir.