HABERLER
Dini Haber

İPEK'İN DİNDEN ÇIKIŞ SÜRECİ ♀


İPEK'İN DİNDEN ÇIKIŞ SÜRECİ ♀

Merhaba ben İpek. Kimliğimin gizli olmasını istediğim için bu yazıyı gerçek ismimi kullanarak yazmıyorum. Keşke inanç gibi kişiye özel olan her şeyi özgürce söyleyebileceğimiz bir topluma sahip olabilseydik... Fakat ne yazık ki toplumumuzda sayıları azımsanamayacak cinste olan bazı insanlar tarafından, Müslüman olmamak vatan haini olmakla eş değer tutuluyor... Ne kadar acı değil mi? Neyse, bugün sizlere dinden ayrılış hikayemden bahsetmek istiyorum. 21 yaşındayım ve aslında kendimi bildim bileli sorgulayan bir insandım. İç Anadolu'da muhafazakar denilebilecek bir şehirde doğdum. Tam beş yaşındayken annem tarafından Kur'an kursuna kaydedildim. Henüz okumayı yazmayı bile bilmezken iki hafta gibi kısa bir sürede Arap alfabesi ve Kur'an'a geçiş aşaması olan cüz dediğimiz eğitimi bitirip Kur'an okumaya başladım. O yaşta bu başarı başta Kur'an hocam olmak üzere ailemi ve akrabalarımı şaşırtmış, gururlandırmıştı. Ben ise benimle gurur duyan ailemin gözüne daha fazla girebilmek için Kur'an kursundan çıktıktan sonra bile arkadaşlarıma ip atlayıp top oynamıyor onun yerine akşama kadar evde kuran okumaya devam ediyordum.

Ailenin en küçük çocuğu bendim diğer kardeşlerimle de aramda epeyce bir yaş farkı vardı. Büyük kardeşlerim din eğitimi almadan büyümüşlerdi, namaz kılmayı Kur'an okumayı bilmezlerdi. Bu yüzden ben ailemin projesiydim. Onların yapamadığı her şeyi ben yapmalı ve kusursuz bir Müslüman olarak yetişmeliydim... Yedi yaşına geldiğimde okula başladığım sıralarda Arapça okumaya alıştığım için ve Arapça sağdan sola okunduğu için alfabemizi öğrenmekte zorlanmasam da harfleri birleştirip okumakta epeyce zorlanmıştım. O günler gerçekten zordu. Okula öğleden sonra gidiyor ve akşam üzeri çıkıyordum. Küçük yaşlarda arkadaşlarımla oyun oynamak yerine Kur'an kursunda vakit geçirdiğim için içten içe pişmanlık duymaya başlamıştım. Çocukluğumu yaşayamadığımı düşünüyordum.

Birinci sınıf bittiğinde, anneme yaz tatilinde Kur'an kursuna gitmek istemediğimi söyledim. Yüzündeki hayal kırıklığını hala hatırlıyorum. O yaz gitmek istemiyor olmamı anlayışla karşılamış olsa da ikinci sınıfa geçtiğimde Kur'an okumayı unuttuğumu fark etmiş ve adeta evde fırtınalar estirmişti. 2.sınıfın yaz tatili döneminde beni apar topar Kur'an kursuna tekrar kaydettirdi ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildi ki...
Ben Türk'tüm ve Türkçe kitaplar okuyup anlamak istiyor bilmediğim bir dili okuyarak zaman kaybetmek istemiyordum. Düşüncelerim bu yöndeydi. Aynı zamanda aklımda binlerce soru vardı. Hocalar tarafından Hristiyanların cehenneme gideceği bizim ise cennette olacağımız söyleniyor, ne kadar erken tesettüre girersek o kadar hayırlı kul olacağımız vurgulanıyor ve bizden kötü durumda olanlara bakarak şükür etmemiz eğitimleri veriliyordu. Bir gün hocamız dışarıda yalın ayak dolaşarak kağıt toplayan bir çocuğu göstererek şöyle demişti. " Allaha şükredin şuan onun yerinde siz olabilirdiniz ama şuan buradasınız ve Allaha ibadet ediyorsunuz. Ne kadar şanslısınız farkına varın ve Allaha teşekkür edin. "

Bu konu hep aklıma takılmıştı çünkü hoca Hristiyan bir ailede doğmadığımız için, bizden kötü şartlarda yaşayanlar gibi olmadığımız için hep şükür etmemizi istiyordu

Bir başkasına bakarak halimize şükretmek doğru muydu? Bir görme engelliye bakarak iyi ki kör değilim Tanrım demek ve şükretmek ne kadar alçakçaydı. Bunu Tanrı kelamını okuyan ve bizden büyük olan insanlar mı söylüyordu bize? Ya onlar Allah'ı yanlış tanımış ya da ben yanlış tanımıştım. Gel zaman git zaman 15 yaşıma geldiğimde bir karar alıp Tevrat'ı, Zebur'u, İncil'i ve Kur'an'ı sırayla okudum.

İşte o zaman aydınlanma fırtınaları esiyordu zihnimde. İçimde hala adını koyamadığım bir sevinç yeşermişti. Sanki hapisten çıkmış gibiydim, kuş gibi özgürdüm. Çok mutluydum çünkü ortalama 70 yıl olan insan ömrünün sadece on beş yılını kaybederek yırtmıştım. Durum daha beter olabilirdi, otuzlu, kırklı yaşlarda dinlerin insan ürünü olduğunu fark edebilirdim. Ben şanslıydım. İçimde bir hazine saklıyor gibi dinsiz olmamı sakladım. Çünkü benim hazine dediğim bu birikim ailem, akrabalarım ve arkadaşlarım için bir çöplük hatta bataklık olarak nitelendirilebilir ve onların inandığı, doğru yol dediği çıkmaz sokağa tekrar dönmem için bu birikimim yıkıma uğratılabilirdi. Nasıl derseniz, en basitinden "kafayı yedi" diyerek beni hocalara götürmeye zorlayabilirlerdi...

16 yaşındayken ne kadar gizlesem de dinsiz olduğumu farkında olmadan belli ediyordum ve annem ciddi anlamda şüpheler duyuyor ve endişeleniyordu. Bir gün odamda İncilimi buldu. Dinleri araştırırken Tevrat'ı, Zebur'u, İncil'i, Kur'an'ı, hatta Zerdüştlüğün kitabı olan Avesta'yı bile okumuştum.

Anneme merak ettiğim için okuduğumu söylesem de annem şüphelerinin üzerine İncili de bulmasıyla artık beni Hristiyan olarak damgalamıştı. "Sende bir değişiklik olduğunun farkındayım oruç tutmamandan belli sen Hristiyan olmuşsun" diyerek evde fırtınalar estiriyordu. Bu olayın üzerine kavgalı gürültülü bir sene geçirmiştik. Annem benim içten içe gizli Hristiyan olduğumu düşünüyor ve sonsuza kadar cehennemde yanacağım fikrine kapılıp kendini yıpratıyordu. Onun yıprandığını fark ettiğimde Müslüman gibi yaşamaya devam etmeye karar verdim. Ramazan aylarında oruç tutuyor akşamları da namaz kılıp gözüne batmıyordum. Bir gün İlahiyat okuyan arkadaşlarımdan birine içinde bulunduğum durumu anlattım. Müslüman olmadığımı hiçbir dine inanmadığımı ve bunlara araştırarak karar kıldığımı söyledim.

Bana "haşa olur mu öyle şey" demişti. İsmini bilmediğim bir tarikata gidiyordu kendisi yeterli bilgiye sahip olmadığını söyleyip beni tarikattan bir hocayla görüştürerek aklımdaki bütün sorulara cevaplar verdireceğini ve gerçek İslam'ı öğreneceğimi söyledi. Teklifini kabul edip iki gün müsaade istedim ve aklımdaki bütün soruları, ayetleri, hadisleri kağıtlara yazıp dosya haline getirerek buluşmaya gittim. 

Hazırlıklı gittiğimi gören hocanın yüzü düşmüştü. Ahzab 37 gibi birçok ayeti, hadisleri ve çelişkileri ardı ardına söylüyordum. Tefsir diyerek kestirip atıyor, tefsir önemli diyordu. Onunla aramızda şöyle bir konuşma geçmişti:

+ Kuran-ı Kerimin tefsire ihtiyacı olduğunu mu söylüyorsunuz?
- Evet bunun hakkında hadis de vardır. Fakat tefsirleri ancak müfessirler yaparlar onun şartları vardır.
+Peki bu şartları Tanrı mı belirliyor?
- Eee şey... aslında...
+ Tamam başka bir şey sormak istiyorum. Tanrı kelamı neden tefsire ihtiyaç duyar? Sen bir kitap yazsan ve o kitap yüzlerce yıl sonra "aslında hoca şöyle demek istiyor burada" diyerek bazı insanlar tarafından yorumlansa doğru olur mu? O zaman senin yazdığın kitap değişmez mi? Amacından sapmaz mı? Kur'an Allah tarafından korunuyor ve asla değiştirilemez diyorsunuz. Tefsire ihtiyaç duyduğu için zaten değiştirilmesine lüzum yok ki. Herkes "Allah burada böyle demek istiyor" diyerek yorum yapıyor. Sonra da Kur'an apaçık bir kitaptır diyorsunuz. Arapçada bir kelimenin binlerce anlamı var demiştiniz. Sizin dediğiniz üzere diyorum, bu nasıl bir tanrı ki insanlığa olan mesajını bir kelimenin binlerce anlamı olan Arap dilinde indiriyor, bir de üstüne üstlük değiştirilmeyeceğini vaat edip tefsir yapılmasına göz yumuyor. Bu kargaşayı kendi başlatıyor.

İşte konuşmamız böyle sürüp gitmişti. Birçok ayet hadis tartışmamızın sonunda bana sadece "Sen aklını çok kullanma" , "çok sorgularsan dinden çıkarsın, yanarsın" demişti. "Allaha şirk koşuyorsun, doğru yolu bulasın diye senin için dua edeceğim" gibi kelamlar edip gitmişti.

Şunu demek istiyorum dostlar.
Aklınızı kullanın. Müslümanlar diyor ya hani "inanmazsan yanarsın ama inanmak bir şey kaybettirmez" diye, ben de şöyle söylüyorum ; Eğer bir Tanrı varsa ve sizi ölümden sonra sorguya çekecekse, neden benim adıma uydurulan bunca şeye inandın diyerek te sorguya çekebilir. Şunu sakın unutmayın düşünme yetisini bize veren eğer Tanrıysa, kullanalım diye vermiştir.
SİZDEN GELENLER | Yazan: İpek

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »