SABİİLİK (MANDEİZM)
Sabiilik de diğer onca din gibi temelde "Işığa Tapınma"dır. Bu dinin
mitolojik kısmını başka bir makalede ayrıca ele alacak ve bu makalede
yalnızca teolojik kısmına, kısa tarihine ve benzerliklerine odaklanacağım.
Sâbiîlik, diğer adıyla Mandeizm beden ve ruh gibi zıtlık
ilkelerinin temelini oluşturduğu kozmolojiye sahip tek tanrılı ve gnostik
bir dindir [1]
Sabiiler, Doğu Aramice'nin bir lehçesini konuşurlar ve bu dil Mandence
olarak bilinir. Aramice'de "mande" bilgi demektir ve Mandeizm'deki "Mande"
teriminin buradan geldiği söylenir. [4][5] Bu terim İbranice'de מַדַּע
maddaʻdır.
Bu din esas olarak İran'ın Güney Irak ve Huzistan Eyaleti'nin bir parçası
olan Şatt'ül-Arab su yolunu çevreleyen nehirlerde; Aşağı Karun (İran),
Fırat-Dicle çevresinde ve nehirlerde uygulanmıştır.
Sabiiler Adem, Habil, Şit, Enoş, Nuh, Nuh'un oğlu Sam ve Sam'ın oğlu Aram'a,
özellikle de Vaftizci Yahya'ya büyük saygı duyarlar. Sabiilik karmaşık,
birçok farklı dinden, özellikle de Hristiyanlıktan ögeler içeren bir dindir.
Ağırlıklı olarak İbrahimi dinlerle bağlantılı olduklarından Sami ırkından
sayılmışlardır.
Kur'an'da 3 yerde onlardan bahsedilmiştir:
Hristiyan ve Yahudilerle birlikte Sabiilere de seslenilen
Bakara 62, Maide 69 ve Hac 17'de "ve-ssâbi-îne
(va-ssâbi-ûne) [وَالصَّابِـ۪ٔينَ]" olarak geçerler. Muhammed'in
yaşadığı coğrafyada Yahudi ve Hristiyanlardan sonra azımsanamayacak bir
Sabi toplumu olduğundan bu ayetlerle onları da dinine çekmek istemiştir:
Bakara 62:
Şüphesiz, iman edenlerden, Yahudilerden, Hristiyanlardan ve
Sâbiîlerden Allah'a ve Âhiret Günü'ne inanmış, doğru ve yararlı işler
yapmış olanların tümü Rablerinden hak ettikleri mükafatları
alacaklardır; Onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir.
Maide 69:
İnananlar, Yahudilerden, Sâbiîlerden ve Hristiyanlardan Allah'a ve
Ahiret Günü'ne inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur. Onlar
üzülecek de değillerdir.
Hac 17:
Gerçek şu ki inananlar, Yahudi inancına bağlı olanlar ve Sâbiîler,
Hristiyanlar ve Mecusiler ve bir de Allah'tan başka varlıklara
tanrısal nitelikler yakıştıranlar arasındaki hükmü Kıyamet Günü Allah
verecektir. Çünkü Allah her şeye şahittir.
Fakat bazı eleştirel bilim insanlarına göre burada "Sâbi-ûn" diye
bahsedilenler Sabiiler değil, aşağı Mezopotamya'daki eski bir
Yahudi-Hristiyan mezhebi olan Elkesai'ler ve Mani'yi takip eden
Maniheizm dini mensuplarıdır.
Çoğu akademisyene göre Mandeizm, Mezopotamya'nın güneybatısında, MS ilk üç
yüzyılda ortaya çıkmıştır. [3]
Sabiiliğin daha eski olduğunu, hatta Hıristiyanlık öncesi
döneme dayandığı görüşünde olan akademisyenler de vardır. [8] Süryani
yazar Thedoros Bar Konai, Güney Mezopotamya'da bir "Sabii mezhebi"
bulunduğunu belirtir. [22] Ülkemizde bu görüşe sahip olan tanınmış
isimlerden biri Turan Dursun'dur. Turan Dursun'a göre Sabiilik dünyanın en
eski dinlerindendir. Turan Dursun İslam'daki ibadetlerden çok sayıda
örnekler göstererek Sabiiliğin Müslümanlık üzerinde azımsanamayacak etkileri
olduğunu belirtir. Hatta İbrahimi dinlerin babası İbrahimin bir Sabii
olduğunu ve Muhammed'in ilk zamanlar Sabii olarak tanındığını söyler. [2]
Sabiiler Orta Doğu'da, kendi topluluklarının dışında Arapça Ṣubba (صُبَّة)
olarak bilinirler. Bunun tekil hali "Ṣubbī"dir. "Ṣubba" Aramice'de vaftizle
ilgili bir terimin kökünden türemiştir, Neo-Mandence'deki karşılığı
Ṣabi'dir. [6] Yani açıkça anlaşılıyor ki "Sabi" aynı zamanda "vaftiz
edilmiş" , "vaftiz olmuş" anlamına da gelmektedir, terimin kökenleri bunu
gösterir. Hatta bazılarınca Sabiilere "Aziz Yuhanna Hristiyanları" denir.
[7]
Sabi teriminin vaftizle ilgili bağlantısını İncil'de görmek mümkün.
Elçilerin İşleri kitabının 19. bölümünde "Kutsal Ruh" inancından
haberleri olmadığı halde vaftiz olduklarını dile getiren topluluk ile
bahsedilenlerin Sabiiler olduğu ve Pavlus'un Efes'e gittiğinde onlarla
karşılaşmış olduğu görüşü hakimdir.
Hristiyanlığa göre Yuhanna, Yahya'nın öğrencisidir. İlgili metinlere
bakarken bunu aklınızın bir köşesinde tuttuğumuzda Sabiilere neden "Aziz
Yuhanna Hristiyanları" dendiğini daha iyi anlamış olacağız:
1-2) Apollos Korint'teyken Pavlus, iç bölgelerden geçerek Efes'e geldi.
Orada bazı öğrencileri bularak onlara "İman ettiğiniz zaman Kutsal Ruh'u
aldınız mı?" diye sordu. "Kutsal Ruh'un varlığından haberimiz yok ki!"
dediler.
3) "Öyleyse neye dayanarak vaftiz* oldunuz?" diye sordu. "Yahya'nın öğretisine dayanarak vaftiz olduk"
dediler.
4) Pavlus, "Yahya'nın yaptığı vaftiz, tövbeyle ilgili bir vaftizdi"
dedi. "Halka, kendisinden sonra gelecek Olan'a, yani İsa'ya inanmalarını
söyledi."
5) Onlar bunu duyunca, Rab İsa'nın adıyla
vaftiz oldular.
Sabiiliğin İbrahimi dinler içinden en çok Hristiyanlıkla benzeştiğinden
bahsetmiştim. Şimdi bunu biraz daha detaylandıralım.
Mandeizm'deki en önemli iki tören "maşbuta" yani vaftiz ve ölüler için
yapılan bir ayin yada 'ruhun yükselişi' merasimi "masikta"dır. Bu dindeki
vaftiz diğer İbrahimi dinlerden farklı olarak tek seferlik bir olay
değildir. Sabiilerin kutsal günü de Hristiyanlarınki gibi Pazar'dır ve
vaftizleri her Pazar günü yapılır. Vaftizleri genellikle akan suya tamamen
girmeyi içerir ve vaftiz için uygun olduğu düşünülen tüm nehirlere Yardena
denir. İbadet eden kişi sudan çıktıktan sonra kutsal yağ ile mesh edilir,
ekmek ve sudan oluşan bir komünyondan pay alır. Gördüğünüz üzere
Hristiyanlığa oldukça benzer.
Ruhun yükselişi töreni çeşitli şekillerde gerçekleşse de genellikle ölülerin
anısına verilen bir yemeği içerir. Tıpkı bizlerin ölülerin arkasından yemek
vermesi gibi.
Yapılan bu törenin dünyadan ayrılanların ruhlarının Araf'tan Işık Dünyasına
yolculuklarında yardım ettiğine inanılır. Bu dinin mensupları günde üç kez
dua ederler. [17][18]
İbadet yerlerine Mandī veya Mişkan denir. [19] Mişkan'ın
İbranicesi משכן "mesken, yerleşke", Latincesi ise Tabernaculum yani
"çadır"dır.
Suyun temizleyici, ruhu arındırıcı etkisi olduğuna
inanıldığından İslamiyet öncesi Türkler, Kızılderililer gibi birçok
toplumda, dünya dinlerinin birçoğunda, özellikle de İbrahimi dinlerde önemli role sahip olmuştur. Su Mandeizm inancında da temel unsurlardandır; bu yüzden
Mandi adı verilen bu ibadethaneler vaftiz (maşbuta) yapılabilmesi için bir
nehrin yanına inşa edilmelidir. Her mandi bir darfaş ile süslenir. Darfaş,
üzerine bir parça beyaz saf ipek kumaş ve yedi mersin dalı tutturulmuş,
zeytin ağacından bir haçtır. Sabiilik'teki bu haç Hristiyan haçı ile
tanımlanmamıştır. Bu inanışa göre haçın dört kolu evrenin dört köşesini, saf
ipek kumaş Tanrı'nın Işığını, [20] mersin ağacının yedi dalı yaratılışın
yedi gününü temsil eder. Fakat tüm bunlara rağmen Hristiyanlıkla ciddi
oranda benzerlikleri göz önüne alındığında bu haçın aynı zamanda
Hristiyanlıkta haç ile ilişkisinin olmadığını söylemek dürüst bir tutum
değildir.
Sabiiler evliliğe, üremeye ve bu dünyada etik ve ahlaki bir yaşam tarzına
sahip olmanın önemine inanırlar. Barış yanlısı ve eşitlikçidirler. MS 2.
yüzyılda Sabiilerin kutsal kitabı Ginza Rabba'nın (Büyük Hazine) Sol
Ginza'sını (Ginza Smala) kopyalayan en eski Sabii katibi Sehlama Bet Kidra
(Shlama Beth Qidra) adlı bir kadındır. [21]
Sabiiler sofuluk-çilecilik yapmazlar ve aile hayatına büyük önem verirler.
Sert içeceklerden ve kırmızı etten uzak dururlar.
Sünnet geçmişte bir dönem Hristiyan dini mensuplarınca bile uygulanan bir
eylemdi ancak kısa süre sonra bu uygulama terk edildi ve Hristiyanlarca
sünnete karşı bir nefret doğdu. Benzer şekilde Sabiiler de sünnetten nefret
ederler. [16]
YAKIN TARİH
Dünya çapında 60.000 ila 70.000 Sabii olduğu düşünülmektedir.
[9] Irak Savaşı gerçekleşene kadar neredeyse tamamı Irak'ta
yaşıyordu. [10] 2003'de yaşanan Irak işgali ve ardından ABD silahlı
kuvvetlerinin işgalinin yarattığı kargaşa ve buna bağlı olarak aşırı
mezhepçilerin şiddet olaylarındaki artış nedeniyle ülkelerini terk etmek
zorunda kaldılar. [11] Öyle ki 2007'yılında Irak'taki Sabiilerin nüfusu
yaklaşık 5.000'e kadar düşmüştü. [10]
Bu durumlardan dolayı Sabiiler ve Sabiilik bir şekilde daha kişisel, özel
ve ayrık kaldı. Hatta onlara ve dinlerine ilişkin raporlar bile öncelikli
olarak dışarıdan, özellikle doğubilimci Julius Heinrich Petermann'dan
[12], 1887'de Musul'da Fransız konsolos yardımcılığı yapan ve Suriyeli bir
Hristiyan olan Nicolas Siouffi'den [13][14] ve İngiliz antropolog E.S.
Drower'dan gelir. Bunlara ek olarak Fransız gezgin Jean-Baptiste
Tavernier'in [15] çok daha erken dönemden,1650'lerden kalma bir anlatımı
vardır.