MİTOLOJİNİN TÜYLÜ HİLECİLERİ : KARGA VE KUZGUN
İncil'de kargalar ve onların yakın akrabaları olan kuzgunlar için "kirli"
deniyordu ve bu kuşlar daha sonra okültizm, büyücülük ve ölümle
ilişkilendirildi. İslam'da öldürülmesine "izin verilen" beş hayvandan biri
olarak bahsedildiği için bu kuşlara mümkünse bazı kişilerden uzak durmasını
öneriyorum.
Bu iki büyük dünya dini çoğunlukla karga ve akrabalarını saldırgan, gürültülü ve yıkıcı yaratıklar olarak yeniden adlandırmıştır. Ancak bu olumsuz özellikler kuşun zekasını ve problem çözme becerilerini geri planda bırakmıştır. İnsanlarla arasında güvenli bir mesafe bırakmaları bile zekalarının harika bir örneğidir. Onların sosyal mitlere, kültürel masallara, felsefelere ve pek çok eski dine bu kadar derinlemesine nüfuz etmesine neden olan şey bir bağlamda bu uzaklık olabilir.
Bu iki büyük dünya dini çoğunlukla karga ve akrabalarını saldırgan, gürültülü ve yıkıcı yaratıklar olarak yeniden adlandırmıştır. Ancak bu olumsuz özellikler kuşun zekasını ve problem çözme becerilerini geri planda bırakmıştır. İnsanlarla arasında güvenli bir mesafe bırakmaları bile zekalarının harika bir örneğidir. Onların sosyal mitlere, kültürel masallara, felsefelere ve pek çok eski dine bu kadar derinlemesine nüfuz etmesine neden olan şey bir bağlamda bu uzaklık olabilir.
Bu iki dinin inançlarının ötesine, karşılaştırmalı dinlerin yaratılış
mitlerine ve folklorik sistemlerine baktığımızda bu kuşların manevi ve
çevresel tehdit olarak düşünülmediği görülebilir. Aslında kargalar ve
kuzgunlar sahip oldukları pozisyondan düşürülmeden önce eski çağın
yıldızlarıydılar. Evrenin yaratılış hikayelerinde kilit rol oynadıkları gibi
ilahi ışığı taşıyan ve yaşam gücünü getiren varlıklar konumundaydılar.
Yaratılış mitlerinde karga ve kuzgunların çoğu zaman büyülü varlıklar olduğu
görülür. Yarı ilahi ve insan veya hayvan formuna, bazen cansız nesnelere ve
hatta saf ışığa dönüşebilirler. Çoğunlukla sırların koruyucusu olarak
algılanan bu kuşlar daha büyük topluluğun gereksinimlerine bakılmaksızın sık
sık kendi açgözlülüklerini tatmin etmeye odaklanan "hileci" karakter rolünü
oynadılar. Ancak bu her açıdan olumsuz değildir çünkü eski kültürlerde
hileciler genellikle hayatta kalan, yazar, esprili, en çekici ve yaratıcı olan
karakterlerdir.
MÖ 15.000'e kadar günümüz Avrupa'sında yaşayan insanlar, kargalar ve kuzgunlar
ile bir tür ruhsal bağlantıları olduğunu düşündüler. Bu durum Fransa'daki
Lascaux mağarasında yer alan bir tabloda da görülür. Karga kafalı bir kişiyi
tasvir eden arkeologlar, bu karga-adamı, insanların totemik inançlarına ve
ölümden sonra ruhun yolculuğunu nasıl algıladıklarına dair bir anlayış olarak
yorumlarlar.
Lascaux halkı çevrelerindeki binlerce kuş, böcek ve sürüngen arasından
kargaya dönüşen bir insanı resmetmeyi seçti. Bu durum tek başına bile bu
kuşların Avrupa'nın tarih öncesi dönemindeki önemini pekiştirmeye yeter.
Metinsel olarak kargalara ve kuzgunlara en eski atıf Mezopotamya
mitolojisinde, edebiyatın ilk büyük eseri olarak kabul edilen ünlü şiir;
Gılgamış Destanı'nda görülür. Burada Utnapiştim kara bulmak için bir
güvercin ve bir kuzgun gönderir ve büyük selden sonra insanlığın
yaratılışına kadar kargalar ortaya çıkar. Güvercin eli boş döner fakat
kuzgun hiç geri dönmeyerek toprak bulma ve dünyada yeni yaşam kurma
konusundaki başarısını gösterir.
Antik Yunan ve Roma'da tanrı Apollon'u karga temsil ediyordu ve efsanelerde
tüylerinin rengini beyazdan siyaha çeviren de oydu. Bu kuşların uçuş yolları
kehanetlerini kuşların rotalarından alan kadim rahipler olan Augur'lar için
önemliydi. Bir efsaneye göre Zeus, Delphi'deki antik Yunan dünyasının
merkezini temsil eden Omphalos taşının yerini belirlemek için biri doğu
diğeri batı olmak üzere iki karga gönderir.
İspanyol keşiş ve profesör Simon Pedro'nun 1602 çalışmasında aynı yaratma
dinamiğinin Güney Amerika'da yaratıcı tanrı Chiminigague'in doğu ve batıya
iki kara kuzgun gönderip dünyaya ışık saçtığı Chibcha yaratılış
mitolojilerinde de işlendiğini görüyoruz.
Kelt mitolojisinde İskandinavlarınkine benzer şekilde, iki kuzgun, savaşan
savaşçıların üzerinden uçan Tanrıça Morrígan'ın görünümleridir. Galler
mitolojisinde ise Britanya'nın efsanevi kralı Kutsanmış Brân, iki karga veya
kuzgun ile temsil edilirdi.
Nesir Edda'da kaydedilen İskandinav mitlerinde Huginn (ruh) ve Muninn (hafıza)
adlı iki kuzgun, tüm tanrıların babası kabul edilen Odin'in görme araçlarıydı.
Dünyanın her yerine uçarak (Midgard) sahipleri Odin için bilgi toplayıp ve
iletiyorlardı. Ancak Norveç mitolojisinde kuzgunlar ilahi haberciler olarak
düşünülse de İsveç'te cinayete kurban gidenlerin öfkeli hayaletleri olarak
görülürken Danimarka'da kovulmuş ruhlar olduklarına inanılıyordu.
The Princeton Dictionary of Budizm'in 2013 baskısı hem eski Hinduizm'de hem de
Budizm'de kargaların ve kuzgunların insanların atalarına ait varlıkları
sembolize ettiğini ve bu inanışın dünyanın birçok bölgesine uzandığını,
Avustralya Aborjin mitolojisinde bile görüldüğünü belirtir. Budizm'in Tibet
kolu Vajrayana'da kargalar son derece kutsal sayılır ve onların birer
"Yıldırım Aracı" olduğu düşünülüyor, ayrıca dünyayı koruyan ve devamlılığını
sağlayan Mahakala'nın dünyevi tezahürü olarak görülüyordu. Hinduizm'de eski
bir ata ritüeli olan Śrāddha sırasında bu kuşlara yiyecekler sunulurdu.
Sırasıyla Yatagarasu, Samjokgo ve Sanzuwu olarak bilinen Kore, Japon ve Çin
mitolojilerinde öne çıkan üç ayaklı bir orman kuzgunu vardır. İnsan işlerine
"ilahi bir şekilde müdahale ettikleri" söylenen üç farklı efsanede karga ve
kuzgunlar Güneş'in sembolleriydi.
Antik Amerika'da kuzgun yada kara kargalar popüler birer totem sembolüydüler
ve genellikle hileci, ateş, ışık ve ruh hırsızı olarak tanımlanıyorlardı.
Dünya mitlerinde kargaların ve kuzgunların rolünü tanımlamak için en uygun
sıfatı seçmek gerekirse bu kesinlikle "hileci" olurdu. Bu iyi niyetli ama
zararlı bir karakterdir.