MUHAMMED İNSANLIĞA NE KAZANDIRDI?
1391-1425 yıllarında Bizans imparatoru olan II. Manuil (Manuel Paleologos)
1391 yılında Ankara’da kış kampında kaldığı sırada bir İslam alimiyle din
münazarasına girmiş. Bu İslam alimi müderris’in Hacı Bayram Veli olduğu kesin.
Çünkü hem o tarihlerde ve o bölgede yaşamış hem de Müderris diye anılan sadece
o var.
II. Manuil İslam’ı ve Kur’an’ı çok iyi bilmekte ve İslâm’la Hristiyanlığı
karşılaştırıp tartışmaya son derece meraklıdır.
Bu tartışmanın 7 gün sürdüğü, 26 oturumluk büyük bir tartışma yaşandığı ve son
gün bir hayli ateşli geçtiği söylenir. Küçük bir topluluk tarafından izlenen
tartışmada imparatorun şu sözleri kayıtlara geçmiştir.
“Bana Muhammed’in getirdiği yenilikleri göster. Sadece kötü ve insanlık dışı
şeyler bulacaksın. Tıpkı vaaz ettiği dinin kılıç gücü ile yayılması emrini
verdiği gibi. Dine davet için, şiddet ve tehdit yerine, iyi konuşma kapasitesi
ve doğru akıl yürütme gerekir..”
Bu sözler karşısında Hacı Bayram Veli’den doyurucu hiçbir yanıt gelmez ve
münazara o gün sona erer.
1965 yılında Avusturyalı akademisyen ve Bizans uzmanı Erich Trapp, kayıtları
arşivlerden çıkararak ve eski Yunancadan çevirerek “Bir Persli ile Diyalog”
başlığı altında yayımlar. 1966 yılında Lübnan asıllı Theodore Khoury yirmi
altı bölümden oluşan bu tartışmayı kitap hâline getirir. Fransızca olan
kitabın adı “Manuel II Paléologue Entretiens Avec un Musulman”dır. Bu kitap,
Hristiyanlığın İslam’a karşı üstünlüğünü sergileyen bir manifesto gibi
olmuştur.
2006 yılında papa Benedict, bu sözleri hatırlatarak soruyu tekrarlar:
“Muhammed, insanlığa ne kazandırmıştır?”
Bu soruya bir yanıt geleceği yerde, “İslam’a saldırılıyor. Peygamber
efendimize hakaret ediliyor” yaygarası koparılır. Papa da amacının İslam’a
saldırmak olmadığını belirten bir açıklama yapar. Ama sonuçta Muhammed’in
insanlığa ne katkıda bulunduğu sorusu yine ortada kalmış, bir yanıt
bulamamıştır. Gerçi hangi din, hangi peygamber insanlığa bir şey
kazandırmıştır ki düşmanlığı körüklemek ve gerçeği boğmaktan başka…
“Muhammed’in asıl ideali neydi?” yazımda Muhammed’in yaptığının Araplar
açısından bir devrim olduğunu ama dünyaya kazandırılmış bir yenilik
getirmemesinden dolayı insanlık açısından devrim sayılamayacağını
belirtmiştim.
O yazımı hazırlarken çok araştırdım ama Muhammed’in yaptıkları içinde iyi bir
şey bulamadım. Bir yenilik göremedim.
Yeni bir şey olarak ezan vardı ki yenilik sayılmazdı. Günde 5 kez kendi
isminin haykırılması ise kendi egosunu tatmin edici. Hele hoparlör çıktıktan
sonra bayağı rahatsız edici olmuş.
2. yeni bir şey; evlatlığı gerçek evlat yerine koymama ve evlatlıklarla,
evlatlıkların boşanan karılarıyla evlenmeyi serbest kılan kanunu getirmiş ki,
bunun insanlığa yararından değil zararından söz edilebilir. Kaldı ki bunu
Zeynep ile evlenebilmek için yapmıştı.
Zekat dense zaten önceden de vardı ve bir vergi olarak her devlette
uygulanırdı. Fakire dağıtılan ise sadakaydı ki o da putperestler dahil her
millette vardı.
Muhammed’in putperestliği kaldırmasını insanlığa bir hizmet olarak görmek
yanlıştır. Bir dinin yerini bir başka dinin almasının insanlığa ne faydası
olabilir. Tersine bunu yaparken insanlık kaybeder. Çünkü silahla, kanla,
savaşla yapılan bu değişimler insanları birbirine düşman eder, ölümlere,
acılara neden olur. İslam da getirilirken insanları bölmüş, iç savaşa ve
katliamlara neden olmuş, anneyi-babayı-kardeşi-amcayı-dayıyı birbirine düşman
yapmış, insanları yurtlarından yuvalarından etmiştir.
Ayrıca toplumsal değişimler oldukça dinler de evriliyor ve ilkel inançlar
yerini daha mantıklı inançlara bırakıyordu. Kureyş’deki putperestliğin
değişimi de kaçınılmazdı. Nitekim tek tanrıcı dinler tarafından kuşatılmış
durumdaydı ve son demlerini yaşamaktaydı. Bırakılsa kendiliğinden ve kan
dökülmeden monoteist dine geçilecekti belki. Koskoca Roma İmparatorluğu bile
pagan dinini bırakmış, Hristiyanlığı din edinmişti. Ama Muhammed bu değişimi
zamana bırakmadı ve savaşarak putperestliği yıktı. Bunu da kendi hükümdarlığı
için yaptı ve Allah’ı kullandı.
Kız çocuklarının öldürülmesi bir mavaldır. Her toplumun içinden caniler,
vicdansız-merhametsiz katiller çıkar. Hele ilkel, geri kalmış toplumlarda
bunların oranı çok daha yüksek olur. Bugün bile çocuklarını acımasızca
öldürenler mevcuttur. O dönemin münferit olaylarını genelleyip sanki kız
çocuklarını öldürmek bir adetmiş gibi sunmak, insanları aldatmaktır.
Kadınların Cahiliye döneminde insan yerine konmadıkları, mirastan hiç pay
almadıkları ve horlanıp aşağılandıklarını öne sürerek, Muhammed’in kadınlara
yeni haklar getirdiği söylenir. Ancak İslam öncesi kadınların bu durumunu
doğrulayan bir kaynak yoktur. Tersine İslam kaynaklarından putperest dönemin
kadınlarının çok daha özgür ve hak sahibi olduklarını görmekteyiz. Örneğin
Muhammed’in annesi, ilk eşi Hatice, amcalarının eşleri, Ebubekir’in eşi,
Süfyan’ın eşi Hind ve diğer anlatılan kadın örnekleri tersini göstermektedir.
Muhammed, kadınları 2. sınıf görmüş, eve kapatmış, tesettüre sokmuş,
şahitlikte ve mirasta yarım erkeğe eşit tutmuş, 4 kadın almayı erkeğe hak
görerek kadınları aşağılamıştır.
Zina, fuhuş, içki, kumar, fal vs. ise bilinen tarihin her döneminde olan ve
hiç bir zaman kaldırılamamış olan konulardır. Bunlar yasaklanarak önlenemez,
önlenememiştir. İslam’da da her zaman zina-fuhuş olmuş, içki içilip kumar
oynanmıştır. Dört halife döneminden sonraki halifelerin çoğu içkicidir. Kumara
düşkün olanları da vardır. Osmanlı padişahlarının neredeyse tamamı içermiş.
Bir çoğunun ise oğlancı olduğu söylenir. Bunların kötü olduğunu söylemek ve
yasaklamakla insanlığa bir hizmet sağlandığından bahsedilemez. Kaldı ki ondan
önceki dinlerde de bu tür söylemler ve yasaklar mevcuttur. İlk söylemiş olan
Muhammed değildir.
Muhammed ne yapsaydı, insanlığa hizmetinden bahsedilebilirdi?
Muhammed, köleliği kaldırmış olsaydı; insanlığa büyük bir hizmetinden
bahsedilirdi. Ama kitabında kölelikten bahsederek, kadın kölelerle yani
cariyelerle ilişkiyi caiz görerek köleliği meşrulaştırmıştır. O yüzden de
insanlıktan kölelik en son İslam’da, Suudi Arabistan’da kaldırılabilmiştir.
Halbuki Muhammed kaldırsaydı, ilk kaldırılan Arabistan olurdu.
Muhammed, savaşın doğru olmadığını belirtse, mecbur kalmadıkça ve saldırıya
uğramadıkça savaşmayı yasaklasa insanlığa bir hizmetinden söz edilebilirdi.
Ama tersini yaptı. İslamı dünyaya ve diğer dinlere üstün kılmak için
savaşmayı, cihadı emretti. İslam uğrunda savaşarak ölenlerin cennetlik olduğu
yalanıyla insanları aldattı, savaşa teşvik etti. Bunun en büyük acısını ise
Türkler yaşadılar. Türkler, tarihlerinde en acımasız, en hunharca katliamları
Müslüman Araplardan gördüler. Talkan ve Curcan’da 100.000’e yakın Türk
öldürüldü. On binlerce Türk köle yapıldı. Kadınlar, kızlar cariye pazarlarında
satıldılar.
Muhammed, sevgiden, aşktan, dostluklardan bahsetseydi ve bunları övseydi yine
insanlığa bir katkıda bulunmuş olacaktı. Ama onun bahsettiği tek sevgi vardı,
Allah sevgisi. O yüzden Müslümanlar, Müslüman olmayanları sevmedikleri gibi
birbirini de sevmediler. Birbirlerine düştüler. Birbirlerini öldürdüler. İlk
halifelerden üçünün öldürülmesi, Cemel Savaşı, Sıffin Savaşı, Harra ve Kerbela
katliamları bunun örnekleridir. Tarih boyunca da devam etmiştir. Hala da
birbirlerini öldürmekteler.
Muhammed, doğayı ve hayvanları sevmekten, korumaktan söz etse yine iyi bir
hizmet yapmış olurdu. Ama ne hayvanları sevmekten bahseder ne ağaçları
kesmemekten, ormanları korumaktan. Çiçek sevgisini bile ağzına almamıştır.
Sadece kediden, örümcekten, karıncadan, güvercinden, bal arısından, deveden
bahsedildiği için Müslümanlar neredeyse o hayvanları kutsallaştırmış ama
diğerlerine karşı acımasız olmuştur. Örneğin yoğun bir köpek düşmanlığı vardır
ki köpekler en faydalı ve sadık hayvanlardandır.
Muhammed, kitap okumayı da teşvik etmemiştir. O sadece Kur’an’ın okunmasını
emretmiştir. O yüzden de Kur’an’dan başka ne kadar kitap varsa yok edilmiştir.
İslam öncesi Araplar hakkında doğru dürüst bir bilginin olmaması bu yüzdendir.
Kendi ülkelerinin, milletlerinin geçmişini acımasızca tarihe gömmüşlerdir.
Kesin bir bilgi yok ama eğer doğruysa Ömer’in İskenderiye Kütüphanesini yakış
sebebi de bu olabilir. Binlerce değerli tarihi eser bu ilkellikler nedeniyle
Romalılar, Araplar ve Moğollar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Muhammed’in ilimden anladığı da dindir, dini konulardır. Her şeyi Allah’la
ilişkilendirerek bilimin önünü tıkamıştır. Uydurduğu akıl dışı, bilim dışı
safsatalar nedeniyle 21.yüzyılda bile hala Müslümanlar bilime sarılamamış,
hala 1400 yıl önceki zırvalara inanmayı sürdürmüştür.
Muhammed için hastalığın ilacı okumak, üflemektir. Ne tıptan ne ilaçtan
bahsetmiştir. Tersine hastalığı sırasında kendisine verilen ilaç yüzünden
etrafındakileri haşlamıştır. Şifa için önerdiklerinden biri deve sidiğidir ki
çağımızın İslamcıları hadisi sahih kabul etmekle beraber bazı hadislerde deve
sidiği ile birlikte deve sütünü de yazdığını öne sürerek durumu hafifletmeye
çabalarlar. Elle tutulur tek bahsi baldır ki o da Muhammed’den 1000-1500 sene
öncesinden beri bilinmekteydi ve Tevrat’ta yazılıydı.
Muhammed’in fenle, teknolojiyle ilgili getirdiği bir yenilik de olmadığı gibi
bu alanda kendinden önce bulunmuş olanlar hakkında da bilgisi yoktur. Örneğin
tekerlekli arabalar Muhammed’den binlerce sene öncesinden beri vardı. Ama hiç
bahsetmemiş ve kullanıma almamıştır. Muhammed’den 2000-2500 yıl önce
beyin ameliyatı yapıldığı bulunmuştur. Milattan önce Hipokrat, metinlerinde
beyinden geniş şekilde bahsetmiştir. Ama Muhammed beyini bilmez. O beyinin
fonksiyonlarını kalp görüyor zanneder. Thales, Muhammed’den 1200 yıl önce
matematikte çığır açmış bir bilgindir ama Muhammed miras hesabında basit
aritmetikte bile hata yapacak kadar matematik bilgisinden yoksundur.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sonuç olarak Muhammed’in insanlığa yararlı tek
bir savunulacak hizmeti olmamıştır. Bir yenilik getirmemiş, bir güzellik
sunamamıştır. İnsanlığa büyük katkılarda bulunmuş bilim adamları, kaşifler
onun gözünde Müslüman olmadıkları sürece ebedi cehennemliktir. Kendisine ve
getirdiği dine inanmadıkları için hesap gününde tartıya bile alınmayacak ve
dünyadaki tüm iyi-güzel işleri boşa gitmiş olacak ve cehennemi boylayacak,
sonsuza kadar yakılacaklar, irin içmeye ve zakkum yemeğe mahkum olacaklardır.
Edison, Galileo, Gutenberg, Copernic, Newton, Benjamin Franklin, Pascal,
Faraday, Morse, Einstein ve aklınıza gelen tüm insanlığa katkıda bulunmuş
gayrimüslimler onların gözünde ebedi azaba layıktırlar.