KUSURSUZ TASARIM VE HASSAS AYAR
Uyarı: Bu yazıda yer alan tüm fikirler benim kendi mantığıma dayalıdır. Katılmak zorunda değilsiniz. Benim düşüncelerim Din ve Mitoloji sitesinin yahut Ateistlerin genel görüşünü ifade etmemektedir.
İnançlı insanlar, dini inancı olmayan insanlarla tartışmalarında hep muhteşem tasarım, hassas ayar gibi argümanlar getiriyorlar. Eleştirel düşünmüyorlar. Bunun nedeni de çocukluklarından beri iliklerine kadar işlemiş cehennem korkusudur. Zaten karşılarında “Allah vardır” diyen bir insan varsa eleştirmek dahi ebedi cehenneme gidiş bileti almak anlamına geliyor. Şimdi kusursuz tasarım ve hassas ayar konusunu ele alalım.
Muhteşem tasarım
Bazı Müslümanlar şöyle der: “İnsan bildikleri şeyler üzerinden kıyas yaparak yeni şeyler anlar” Aslında bu cümle bile tek başına muhteşem tasarım hipotezini çürütmüş oluyor. Peki nasıl? Şimdi öncelikle bu söylemi matematiksel bir düzeye getirelim.
“İnsan bildikleri şeyler üzerinden kıyas yaparak yeni şeyler anlar”
Burada insanların bildikleri şeylere – x ve yeni anlayacağı şeylere de –y diyelim.
Yeni gördüğümüz bir “y”i anlamak için önceden gördüğümüz ve bildiğimiz “x” üzerinden kıyas yapmamız gerek. Örneğin biz yeni bir arkadaş edindiğimizde onu eski arkadaşımıza anlatmak için eski arkadaşlar üzerinden kıyas yaparız ve “senden bir az uzun” “senden bir az kilolu” gibi cümleler kurarız ki yeni edindiğimiz arkadaş hakkında eski arkadaşımızda bir fikir oluşsun. O bizim yeni arkadaşımız daha önce hiç görmediği için ona bildiği bir şeyler üzerinden örnek vererek anlatmamız gerek. Bu evren içinde geçerli. İnançlı insanlar muhteşem yaratılmış evren dediğinde aslında yalan söylüyorlar. Çünkü muhteşem olmayan başka bir evren görmediler ki bunun üzerinden kıyas yaparak bu evrenin daha muhteşem, en muhteşem olduğunu anlaya bilsinler. Aslında burada sorun bir azda son ürüne bakarak bir sonuca varmaktan kaynaklanıyor. Bunun kafanızda daha iyi canlanması için bir örnek verelim. Örneğin biz günümüz akıllı telefonlarına bakarak muhteşem diyoruz. Bide bu olmadığı dönemde insanlar ne yapıyordu diye eleştiriyoruz. Fakat telefon olmadığı dönemde insanlar atlı ulaklarla haberleştiği zaman bunun başka bir alternatif yoktu ki ona bakarak ne kadar geri olduklarını anlayabilsinler. Aksine atlı elçilerle bir günde ulaştırdıkları haberi yaya olarak bir haftada yapıyordular. At üstündeki ulaklarla haber göndermeye bakıp bu sefer kendinden öncekileri yaya olarak haberleştikleri için eleştiriyordular. Kısacası bu yaklaşım aslında yanlış. Yani siz bu gün elinizde olana bakıp muhteşem tasarım dediğiniz şeyin yarın bir gün daha iyisi olacağını hiç düşünmüyorsunuz.
Bu düşünceyi evren için de geçerli sayabiliriz. Evren için örneklememiz gerekirse, biz şimdi gördüğümüz evrene bakıp muhteşem yaratılış derken önceleri her şeyin patladığı, yüksek sıcaklıkların olduğu dönemleri göz ardı ediyoruz. Derler ya tamamına bakmak gerek. İşte tamamına bakarak bir sonuç çıkarmak daha mantıklı olacak. Burada inançlı insanlar “iyide şimdi var olan koşullar bizim yaşamamız için en ideali” diye eleştiri yapabilirler. Peki nereden biliyorsun en ideal evrenin bu olduğunu? Hiç insan olmayan ve olması için hiç bir olumlu koşulların mevcut olmadığı başka bir evren gördün mü? Hayır. Veya bu evrende yalnız olduğumuzu nereden biliyorsun? Zira sonsuz dediğimiz evrenin tamamını bilmediğimiz için bizden başka kimse yok dememiz mantık hatası olur. Sonsuz evrende yalnız olmadığımızı iddia etmek ne kadar mantıksızsa yalnız olduğumuzu iddia etmek o kadar mantık dışıdır. Ancak her hangi bir farklı canlı türleriyle karşılaşmadığımız için yalnız olduğumuzu varsayıyoruz. Burada “peki biz neden varız, niçin buradayız” gibi sorular sorula bilir fakat bunlar başka bir yazımızın mevzusu.
İnançlı insanlar bizim bu argümanlarımıza karşı genellikle “Hassas Ayar” gibi eleştiriler getiriyorlar. Örneğin Caner Taslaman ve birçok Müslüman bunu sıklıkla kullanıyor. Fakat bu hassas ayarlar argümanının Allah'ın sonsuz kudret sahibi sıfatını inkar ettiğinden haberleri yok. Tam olarak haberleri yok dememizde mantıklı olmaz. Şimdi bu hassas ayarlar argümanının neden sıkıntılı olduğunu daha detaylı bir şekilde inceleyelim.
Hassas Ayar
Mevcut evrenin ve yaşamın hassas ayarlar üzerine kurulu olması ve bu hassas ayarların azıcık oynaması sonucu canlılığın var olamayacağı fikri Allah'ın sonsuz kudretini belli bir sınır içine sokmak demektir. Ben buna “Kırılgan Tanrı” tezi diyorum. Nedir bu Kırılgan Tanrı tezi. Yani belli hassas ayarlarla Tanrının canlılık yaratması ve bu hassas ayarların dışında Tanrının hiç bir şey beceremediği anlamına geliyor. Dolayısıyla Tanrının canlıları (insanlarda buna dahil) yaratabilmesi için hassas ayarların olması gerek. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Allah hiç bir şeye benzemiyorsa o zaman hiçliğe benziyor demek gibi bir şey aslında. Yani hassas ayarlarla yarattı demek, Tanrı hassas ayarları bilmeseydi hiç bir şey yaratamazdı demekle aynı. Bunlar genel bir biçimde paradoks olarak nitelendirilebilir. Hassas ayarlar gibi argümanlar üretenlerin yanılgısı da aslında mevcut olana bakarak sonuca varmaktır. Örneğin Caner Taslaman “Evrenin Oluşumundaki Hassas Ayarlar ve Tasarım Delilleri” isimli videosunda şunları söylüyor: Big Bang'de çok düzenli bir patlama olduğunu görüyoruz. Eğer ki BigBang patlaması çok hızlı olsaydı madde o kadar hızlı bir şekilde yayılırdı ki gezegenlerin, galaksilerin oluşması mümkün olmazdı. Bu çok hızlı olmasıyla patlamanın çok yavaş olması arasındaki kritik ayar çok çok ince bir dilim. Katrilyon çarpı katrilyon çarpı katrilyon çarpılarla, birlerle ifade edile bilecek bir olasılık….
Şimdi burada Caner beyin düştüğü iki felsefi yanlış var.
1.Caner bey hızlı patlamayla (aslında bu hızlı genişleme) ortaya çıkan Big Bang sonucu galaksiler ve gezegenler oluşturamayan bir evren modeli görmediği için bizim evrenimiz bu hassas patlama ayarı sonucu oluştu diyemez. Yani var olanın muhteşem olduğunu söylemesi için bunun zıttını görmesi gerek. Örneğin gece (karanlık) diye bir şey yok fiziksel olarak. Ama biz onu algılaya biliyoruz. Peki nasıl? Çünkü ışığın fiziksel varlığından haberdarız ve ölçebiliyoruz.Örneğin öğretmen öğrencilerinden Ahmet'in yazısının kötü olduğunu diğer öğrencilerinin düzgün bir şekilde yazdıkları metinlere bakarak anlıyor. Kısacası canlılara ev sahipliği yapan bu evrenin hassas ayarlar üzerine kurulu olduğunu anlamak için hassas ayarlarla yaratılmamış ve canlılık oluşması için ortam mevcut olmayan bir alt modeli (buna kötü taslakta diyebiliriz) görmüş olması gerek. Aslında hassas ayarın mevcut olduğunu görmek için hassas ayarın olmadığı bir evreni görme zorunluluğu bir tek felsefi açıdan gerekmiyor. Bilimde bunu emrediyor. Peki nasıl? Bunu anlamamız için “Pareidolia” terimini bilmemiz gerek.
Örneğin siz gece aya dikkatlice bakarken onun yüzeyinde farklı şekiller gördünüz mü? Genellikle bunu insan yüzüne benzetiriz değil mi?

İşte buna Lunar Pareidolia deniliyor. Bunun nedeniyse önceden insan yüzünü gördüğümüz ve insan yüzüyle alakalı bilincimiz olduğu için ayın görüntüsü gözlerimizin yardımıyla beyine ulaştırıldığında bilinçaltımız bunun aydan başka neye benzediği konusunda çıkarımlar yapıyor ve en uyumlu şekli size gösteriyor. Bu şekiller insanlara göre değişir. Genellikle insan yüzü ve tavşan siluetleri şeklinde algılanıyor. Yani daha önce hiç insan veya tavşan görmeseydik ayın yüzeyindeki bu karanlık ve gölgeli bölümleri birleştirerek bilinçaltımız bir insan veya tavşan silueti çizemezdi. Dolayısıyla hassas ayarları ve muhteşem tasarımları olmayan evrenleri görmedikçe evrenimiz hakkında muhteşem tasarlanmış yahut hassas ayarlarla yapılmış şeklinde argümanlar söyleyemeyiz.
2. İkinci yanılgısıysa mevcut evrendeki olasılıklara kendi algılaya bildiği mekan ve zaman diliminde bakması ve kıyas yapması. Bu ne anlama geliyor? Yani sonsuz bir evrende katrilyon kez katrilyon üzeri bir olasılık, aslında bizim yazı tura atarken yazı ya da tura gelme olasılığının %50-%50 olmasıdır. Bunu daha iyi anlayabilmeniz için bir örnek vereyim. Örneğin zaman ve mekan sınırlarını algıladığımız dünyada önceden randevulaşmadığın halde her gün aynı arkadaşını görme olasılığın, atıyorum 30/1. Dünyadan çıkıp samanyolu galaksisi kadar bir mekanda aynı olasılığın olma ihtimali, atıyorum milyon çarpı milyon çarpı üzeri bir. Samanyolundan çıkıp Andromeda'ya geçtiğinizde bu olasılığın payı milyar kere milyar kere milyar kerede bir. Yani mekan büyüdükçe olasılıkların olma ihtimalleri küçülüyor. Fakat sonsuz evrende olamayacak diye bir ihtimal söylemeniz mümkün değil. Caner beyin söylediği olasılığı 10 kere kendiyle çarparak mega bir sayı alsa dahi, bu olamayacağı anlamına gelmiyor.
Meselenin diğer tarafıysa bu hassas ayarlar argümanını söyleyerek Allah'ın sonsuz kudretini sınırlamış olması. Yani Allah Big Bang patlamasını hızlı yapsaydı bugün bu galaksiler ve gezegenleri oluşturamayacaktı. Bu neye benziyor biliyor musunuz. Yani 2+2=4 ise Allah bunu 5 yapamaz. Dolayısıyla Allah her şeyi hassas ayarlarla yaptı, bu ayarların dışında hiç bir şey yapamaz anlamına gelir. Burada “Allah her şeye kadir, istediği gibi yaratabilirdi” gibi bir eleştiri yapa bilirsiniz. Üzgünüm bu da mantık dışı oluyor. Zira bildiğimiz bir tane evren olduğu için ve farklı yöntemlerle yaratılan başka evrenler görmediğimiz için "Allah her türlü yaratırdı" diyemeyiz. Çoklu evrenler teorisine hiç girmeyin zira o evrenlerin nasıl olduğunu kimse bilmiyor, üstelik bu kesin olarak kanıtlanmış değildir.
Hassas ayarların Allah'ın sonsuz kudret sıfatıyla çeliştiğini umarım anlayabilmişsinizdir. Hassas ayarlar tezini Allah'ın sonsuz kudret sıfatlarını inkar etmeden (sınırlamadan) doğru çıkarmanın üç yolu vardır.