HABERLER
Dini Haber

KÖTÜLÜKLERİN TANRISI

Yazan: Kirpi


Kötülüklerin Tanrısı
Madalyonun Öteki Yüzü


Tanrı(Allah) her şeyi yaratmadı mı? İyiliği, kötülüğü, sevgiyi, acıyı. Peki nasıl olur da iyi şeylerin Tanrıdan olduğunu kötü şeylerinde kendi nefsimizden olduğunu iddia edebiliriz? Gerçi bizim de neden olduğumuz çok büyük kötülükler vardır fakat o kötülüklerin nedenlerinin köküne indiğimizde hep bir cevapla karşılaşıyoruz: “Tanrı”

Din adamları genellikle mensubu oldukları dinlerin hep iyi tarafını anlatırlar. Tanrı iyilerin en iyisi, merhametlilerin en merhametlisi, cömertlerin en cömerti gibi. Kötülüklerden kimse konuşmaz. Ancak Tanrı iyilerin en iyisi ise o zaman kötülerinde en kötüsü olmuyor mu? Zira var olan her şeyin sahip olduğu özelliklerin binlerce kat daha fazlasına sahiptir Tanrı. Biri bize tuzak kurduğunda ona nasıl bir tavır sergileriz? Peki ya o kurnazların kurduğu tuzaklardan daha iyisini kuran ve kurduğu tuzakların hiç boşa çıkma ihtimalinin olmadığı birinin olduğunu söylesem size? Evet var öyle biri. İsmi de Allah..

Enfâl Suresi 30. Ayet:
وَاِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ اَوْ يَقْتُلُوكَ اَوْ يُخْرِجُوكَۜ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ
Onlar tuzak kuruyorlar. Allah da tuzak kuruyordu. Allah, tuzak kuranların en iyisidir.


Müslümanlar bu ayeti eleştirilerden kurtarmak için ayetin sonunu “Allah hilekarları cezalandıranların en hayırlısıdır.” diye çeviriyorlar. Oysa ayet (خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ tuzak kuranların en iyisidir) şeklindedir. Nitekim bu kelime (خَيْرُ en iyisidir) başka ayetlerde de "en iyisi" şeklinde  kullanılmıştır.

Araf 87. …O hakimlerin en iyisidir. ( خَيْرُ)
Araf 155 … Sen bağışlayanların en iyisisin! ( خَيْرُ)

Bilmeyenler için söyleyeyim bu ayet Muhammed'in hicret ettiği dönemi anlatan bir ayettir. Muhammed hicretinden kısa süre önce Dâru`n-Nedve`de toplanan Mekke müşrikleri Muhammed'i ya yakalayıp bir yere bağlamak ya Mekke dışına çıkarmak ya da öldürmek üzere görüşler ortaya atmışlardı. Abdullah bin Abbas`ın bildirdiğine göre şeytan da, tecrübeli bir ihtiyar görünümünde Mekke müşriklerinin karşısına çıkarak kendisinin Necidli olduğunu ve toplantılarına katılmak istediğini bildirir. Müşrikler bunu kabul ederler. Necidli ihtiyar, Muhammed'in yakalanıp bağlanması veya Mekke dışına çıkarılması görüşlerine itiraz ederek bunların olumsuz sonuç getireceğini söyler. Bu sırada Ebu Cehil şöyle bir fikir ortaya atar: "Her kabileden güçlü bir genç alın. Sonra her bir gence keskin bir kılıç verilsin. Sonra onlar bir tek adamın öldürmesi gibi onu öldürürler. Böylece onun kanının sorumluluğu bütün kabilelere dağılmış olur. Bu durumda Haşim oğullarından şu küçük mahallenin bütün Kureyş halkıyla savaşa gireceğini sanmıyorum. Onlar bu durumu görünce diyet almayı kabul ederler. Böylece rahata kavuşmuş ve bize verdiği sıkıntıyı gidermiş oluruz."
Necidli ihtiyar da bu görüşü kabul eder. Sonuçta bu görüşü kabul edip dağılırlar. Ancak Cibril Muhammed'e gelerek planı kendisine haber verir ve ondan, o gece daha önce yattığı yatağında yatmamasını ister. Muhammed bunun üzerine o gece (yatağında Ali`yi bırakarak) hicret için yola çıkar. Böylece müşriklerin tuzaklarından kurtulmuş olur.
[İbn-i Hişâm, II, 93-95; İbn-i Hişâm, II, 95; İbn-i Hişâm, II, 95, 98; Belâzürî, 2011, I, 220; İbn Hişâm, ts, I-II, 480-481; İbn sa’d, 1990, I, 176-177; Taberî, 1997, I, 565-566; İbnü’l-Esîr, 1979, II, 102-103; İbn Sa’d, 1990, I, 175-176; Belâzürî, 2011, I, 220; Taberî, 1997, I, 566-567; İbnü’l-Esîr, 1979, II, 102; İbn Kesîr, 1994, III, 218-219]

Allah tuzak kuranların en iyisidir ayetini bu şemayla daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum.

Yani Allah bir kader yazıcı olarak müşriklere Muhammed'i öldürme eylemini kader olarak yazıyor, sonra Muhammed'i haberdar ederek o müşriklerin günah işleme özgürlüklerini elinden alıyor. Üstelik Muhammed'i koruyarak ona torpil yapıyor (imtihan dünyasında bu ne kadar doğru siz düşünün) Son olarak kendini kader olarak yazıp yine kendinin bozduğu tuzaktan müşrikleri ve şeytanı sorumlu tutuyor. Bunu makalenin ilerleyen kısımlarında daha iyi anlayacaksınız.

Konumuza dönecek olursak dindarların kendi dinlerini insanlara daha şirin daha cezbedici göstermek için sürekli kullandığı ve madalyonun sadece bir yüzü olan İyilikler Tanrısının öteki yüzünü sizlere göstereceğim: Kötülüklerin Tanrısını.

NOT: Eski bir Müslüman olduğum için bu yazımda da İslam üzerinden eleştiri yapacağım.
İslam dininde iyilik ve kötülük kavramı kimler için geçerli ona bakacağız ve onları belli kategoriler halinde detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Kur'an'a baktığımızda iyilik ve kötülük yapmaya muktedir  varlıkları şu şekilde sıralayabiliriz.

1.Mutlak olarak hayır işleme üzerine yaratılmış (özgür iradesi olmayan) kötülük işleyemeyen Melekler ve özgür iradeye sahip kötülük işleyebilen İblis. 

Yalnız burada küçük bir sorunumuz var. Melekler özgür iradeye sahip değillerse ve Allah'ın söylediklerini yapmakla yükümlüler ise o zaman meleklerin Allah'ın hiç bir kararını sorgulayamaması gerek. Yalnız Kur'an'a baktığımızda bunun tam aksini görüyoruz:

Bakara suresi 30. Ayet   
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الأَرْضِ خَلِيفَةً قَالُواْ أَتَجْعَلُ فِيهَا مَن يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاء وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَ قَالَ إِنِّي أَعْلَمُ مَا لاَ تَعْلَمُونَ
Düşün ki, Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife tayin edeceğim." dediği vakit, "Biz seni tesbih ve takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın?" dediler. "Her halde Ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri bilirim!" buyurdu.

Ayette melekler Allah'ın verdiği bir kararı sorguluyorlar. Meleklerin bu sorgulamasına gösterdiği toleransı her ne hikmetse şeytana göstermiyor. Zira şeytan Adem'e secde etmeyerek böbürlendiği zaman o da tıpkı meleklerin yaptığı gibi gerekçesini anlatmıştı.

Bakara Suresi 34. Ayet
وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu.

Şeytan Adem'e secde etmekten imtina ediyor ve buna gerekçe olarakta şunları söylüyor.

Sâd Suresi 76. Ayet
قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُۜ خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ
İblis: "Ben ondan daha üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.

Fakat Allah meleklerin sorgulamasını ve gösterdikleri gerekçeleri olgunlukla karşılarken İblisin sorgulamasına sert tepki gösteriyor ve onu cennetinden (kendi katından) kovuyor. Enteresan ve bir o kadarda doğru olan şu ki İblis kendi isyanından Allah'ı sorumlu tutuyor ve ondan bir şey istiyor.

Hicr Suresi 39. Ayet
قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ
 (İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

Hicr Suresi 36-37. Ayetler
36- قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْن۪ٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ  (İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.
37- قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَر۪ينَۙ  (Allah) buyurdu ki: “Öyleyse, sen vakti (yalnızca benim tarafımdan) bilinen (kıyamete) gün(ün)e kadar mühlet verilenlerdensin.”

Ayetten göründüğü gibi İblis bu azgınlığından Allah'ı sorumlu tutuyor. Peki nasıl? 
Burada iki seçenek var. Ya Allah İblisin secde etmekten imtina edeceğini bilmiyordu yada bunu bildiği halde secde etmesini istedi.
Çünkü Allah her şeyi bildiği için İblise secde et dediğinde secde etmeyerek büyüklük taslayacağını önceden biliyordu. İblis de bunu bildiği için Allah'ı sorumlu tutuyor. Sorumlu tutmakta da hakkı var tabi ki. Örneğin siz bir arkadaşınıza bir şeye karşı tikinizin olduğunu söylersiniz ve o arkadaşınız sürekli olarak bu zafınızı size karşı kullanır. Bir süre sonra bu bir şaka olmaktan çıkar ve kasıtlı olarak yapılan, sizi küçük düşürmeye yönelik bir hareket algısı yaratır. İşte İbliste Allah'ın bilerek ondan secde etmesini istemesinden dolayı bu isyanından Allah'ı sorumlu tutuyor. Ve Allah'tan bu  karşılığında bir şey istiyor. “Bana mühlet ver diyor”  Allah'ta bunu kabul ediyor ve kabul etmesiyle de bir nevi İblisin azmasındaki sorumluluğunu kabul etmiş oluyor. Bunu bir örnekle daha iyi anlatmamız gerekirse örneğin patronunuz size borç para veriyor ve ertesi gün sizi işten kovuyor. Kovarken de yarın borç verdiği parayı geri vermenizi istiyor. Fakat siz parayı veremeyeceğiniz için ondan mühlet istiyorsunuz ve buna gerekçe olarak ta işten kovulduğunuzu, dolayısıyla çalışmadığınız için paranızın da olmadığını söylüyorsunuz. Fakat patronunuzun size mühlet vermesi demek aynı zamanda onun sizi işten kovarak parasız bıraktığı gerekçesini de kabul etmesi demektir.

2. Ne hayır işlemeye nede kötülük yapmaya kabiliyeti olmayanlar: HAYVANLAR

Kur'an'a baktığımızda vahşi hayvanların ahirette mahşere çıkarılacağı belirtilmiş (Tekvîr Suresi 5 ayet) fakat onların sorgu sual olunacağı yahut cennet ve cehenneme gideceği yönünde her hangi bir şey yoktur. Bunun için İslam alimleri hayvanların her hangi bir şeyde sorumluluk taşımadığı üzerinde ittifak etmişler. Buna gerekçe olarak ta hayvanlarda aklının olmadığını göstermişler. Oysa bugün hayvanlar alemine baktığımızda (biz insanlarda biyolojik olarak taksonomi sınıflandırmasındaki hayvanız) sevgi, gazap, merhamet gibi duyguların olduğunu ve hatta kendilerine karşı yapılmış bir saldırının karşılığını aldıklarına dair çok enteresan gözlemler var. Bununla ilgili çok ilginç belgeseller dahi yapıldı, izlemenizi tavsiye ederim.
Meselenin bir başka tarafıysa hayvanların, insanların hayatına direk müdahalesinin olmasıdır. Örneğin bir yaban hayvanı bir insanı öldürdüğünde Allah karşısında her hangi bir sorumluluk taşımıyor. Hukuki ve ahlaki bakımdan da bir sorumluluğu yok. Ama aynı şeyi insanlar yaptığında hem ahlaki hem hukuki hemde Allah karşısında günahkar pozisyonuna düşüyor.

3.Hem iyilik hemde kötülük yapma kabiliyetine sahip olan ve bilinçli olarak yaratılan İnsanlar.
 
 Mülk Suresi 2. Ayet
اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًاۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ
O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

Bu ayeti esas alan İslam alimleri Allah'ın insanı yaratma sebeplerinden birinin de güzel amel işlemesi olduğunu söylüyorlar. Fakat bu güzel amel işlemenin yanı sıra insanlara günah işleme özgürlüğü de verilmiş.
 
39/ Zümer, 53  “De ki: Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım!...
24/ Nur 31 “Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.”

Ayetlerden insanların günah işleye bileceği fakat tövbe ederlerse affedilebilecekleri belirtilmiş. Fakat burada küçük bir sorunumuz var. 

Sorun şu ki işlenen günahlar önceden belirlenmiş: Kader

Yunus Suresi, 49. ayet:  De ki: "Allah'ın dilemesi dışında, kendim için zarardan ve yarardan (hiçbir şeye) malik değilim…
Kamer Suresi, 52. ayet:  Onların işlemiş oldukları her şey kitaplarda (yazılı)dır.
Kamer Suresi, 53. ayet:   Küçük, büyük her şey satır satır (yazılı)dır.
Tegabün Suresi, 11. ayet:  Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet (hiç kimseye) isabet etmez

Ayetlerde belli oluyor ki bizim yarar (iyilik) ve zarar (kötülük) dediğimiz şeyler Allah'ın dilemesi üzerine oluyor ve yine  zararlar ve yararlar önceden yazılmış durumda. İyiliklerin Allah'tan olması takdire şayan fakat kötülükler kimden geliyor?  Bu konuda Kur'an'da iki cevap var ve ilk bakışta cevaplar birbiriyle çelişkili durumda.

1. Nisâ Suresi - 78: …bir iyilik dokunsa "Bu Allah’tan" derler, başlarına bir kötülük gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah’tandır" de…

Ayette hem iyiliğin hemde kötülüğün Allah'tan geldiği söyleniyor. Fakat bir sonraki ayette bunun tam aksi söz konusu.

2. Nisâ Suresi - 79: Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.

Burada da iyiliğin Allah'tan kötülüğün ise kendi nefsimizden kaynaklandığı söyleniyor. O zaman sormamız gerek. 5 yaşında küçücük bir çocuğun hangi günahından dolayı başına tecavüze uğrama ve öldürülme musibeti geliyor? Müslümanlar genellikle bu ayetlerin Muhammed'e ait olduğunu iddia ediyorlar. Bunu söylerken de kendi peygamberlerini günahkar çıkardıklarının farkında değiller. Zira Muhammed'in başına gelen kötülükler kendi nefsinin sonucuysa o zaman Mekke'li müşriklerin Muhammed'e yaptığı kötülüklerin sorumlusu da Muhammed'in kendisi olmuş oluyor. Bu ayetler her ne kadar çelişkili olsa da Kur'an'ın diğer ayetlerine baktığımızda insanların başına gelen her musibetin önceden yazıldığını görüyoruz.

Hadîd Suresi 22. Ayet
مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır.

Bu şu anlama geliyor. Yani 5 yaşında bir çocuk tecavüze uğruyorsa bunun olacağı önceden Allah tarafından yazılmış. O zaman tecavüz edenin bir suçu kalmıyor ki. Nitekim Kur'an'da küçük çocuklara tecavüz etmeyle ilgili her hangi bir ceza belirtilmemiş. Müslümanlar genellikle zinayla ilgili ayetlerin çocuk tecavüzlerini kapsadığını söyleseler de zinanın taciz olmadığını biliyoruz. Zina genellikle birbirine mahrem olmayan kadın ve erkeğin cinsel birlikteliğine verilen isimdir. Kur'an'da da bunun cezası 100 sopa olarak belirtilmiş. Şimdi çocuğa tecavüzü zina kabul edip 100 sopa atarak o sapıkları bırakacak mıyız? Gerçi bu tecavüz olaylarıyla ilgili medeni kanunların da pek yeterli olduğunu söyleyemeyiz. 

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Allah her şeyi biliyorsa o zaman İblisin Ademe secde etmeyeceğini ve isyan edeceğini bildiği halde bunu ondan istemiş. İblisi yaratan kendisi, ona isyan edecek kaderi yazan da kendisi. Bu durumda kötülüklerden dolaylı olarak iblis sorunlu olsa da direk olarak Allah sorumludur. Zira iblisin Adem'e secde etmeyerek kötü olmasının nedeni onun secde etmeyeceğini bildiği halde ona bu emri veren Allah'tır. Dolayısıyla Şeytanı başımıza musallat ederek bizi doğru yoldan saptırmasına neden olan da Allah'tır. Yani Allah ne kadar iyiliklerin Tanrısıysa bir o kadar da kötülüklerin Tanrısıdır diyebiliriz. İskoç filozof  David Hume kötülük kavramını Din Üstüne Diyaloglar adlı eserinde Philo’nun ağzıyla şöyle ifade ediyor:

Tanrı kötülüğü önlemek istiyor da gücü mü yetmiyor?
Öyleyse o güçsüzdür.
Yoksa gücü yetiyor da kötülüğü önlemek mi istemiyor? 
Öyleyse o iyi niyetli değildir.
Hem güçlü, hem de iyi ise, bu  kadar kötülük nasıl oldu da var oldu?  

Müslümanlar (ve neredeyse tüm inançlı insanlar) kötülük problemini Tanrının imtihanının bir parçası ve iyiliğin anlaşılması için bir vasıta olarak izah ediyorlar. Bir Tanrı imtihan etmek için yahut iyilik anlaşılsın diye küçük çocuklara tecavüz ettirir mi? Bunun cevabını sizlere bırakıyorum..    

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »