20. ASRIN ŞEYTANI : ALEİSTER CROWLEY
Warwickshire, Royal Leamington Spa'da varlıklı bir ailede dünyaya gelen Crowley, Batı ezoterik doktrinleriyle ilgilenmek için ebeveynlerinin kökten dinci Hristiyan Plymouth Brethren inancını reddetti. Dikkatini dağcılık ve şiir üzerine verdi ve çeşitli yayınlarla sonuçlandığı Cambridge Üniversitesi Trinity College'da eğitim gördü. Bazı biyografilerinde bir İngiliz istihbarat teşkilatına alındığını iddia ediyor ve ayrıca hayatı boyunca bir casus olarak kaldığını öne sürüyor. 1898'de, Samuel Liddell MacGregor Mathers ve Allan Bennett tarafından törensel sihir eğitimi aldığı Altın Şafak'ın ezoterik Hermetik Tarikatı'na katıldı. 23 yaşında Altın Şafak Cemiyeti'ne üye olmuş, sonrasında hemcinsleri ile olan ilişkileri yüzünden "sapkın" kategorisinde değerlendirildiği için cemiyetten atılmıştır.
İskoçya'da Loch Ness tarafında Boleskine House'a taşınarak, Hindistan'da Hindu ve Budist uygulamalarını incelemeden önce Oscar Eckenstein ile Meksika'da dağcılık yapmaya gitti. Rose Edith Kelly ile evlendi ve 1904'te Mısır'ın Kahire şehrinde balayı yaptılar.
Crowley ve Rose çifti Kahire'ye geldiğinde Prens ve prenses olduklarını iddia
ettiler. Crowley İslami mistisizmi ve Arapça dilini öğrenmeye başladı.
Kiraladığı bir odayı tapınağa çevirerek eski Mısır tanrılarını çağırmaya
çalıştılar.
Burada Crowley ona Thelema'nın temeli, kutsal bir metin olan The Book of the
Law'ı sağlayan Aiwass adlı doğaüstü bir varlık tarafından temas edildiğini
iddia etti. Kitap, Horus'un başlangıcını ilan ederek, takipçilerinin "Ne
istersen onu yap" ve sihir uygulaması yoluyla kendilerini Gerçek İradelerine
uygun hale getirmeleri gerektiğini ilan etti.
Yaşamının ilerleyen evrelerinde çeşitli cemiyetler ve tarikatlarla savaş halinde olmuş; fakat sonunda, bugün çoğu ünlü ismin de üyesi olduğu düşünülen Ordo Templi Orientis (O.T.O) tarikatına başkan olup "Büyük Üstat" unvanını almıştır.
Günümüz Satanizm'inin temelini atmış, yaptığı çalışmalar ve büyülerle sayısız katliama sebep olmuştur. (Satanizm'in türleri olduğunu, bazılarının sadece felsefi yönlü olduğunu biliyoruz, lütfen "gerçek satanizm bu değil" deme zahmetine girmeyin) Toplumun huzurunu ve güvenliğini bozduğu sebebiyle İtalya ve Fransa dahil birçok ülkeden sınır dışı edilmiş, yaptığı kanlı ayin ve kara büyüleriyle 20. yüzyılın şeytanı olarak anılmıştır.
Paganizm, Şamanizm gibi göz önünde olmayan doğu dinlerini ve kültürünü batıya tanıtması diğer bir deyişle doğu ve batıyı kaynaştırmış olması ile ünlüdür.
Crowley’in Kötü Ünü
1909´da Crowley, yeni bir ruhsal boyuta ulaştığını açıkladı; “Aethyrs”. Bu tanım, kendisinden 300 yıl önce Dr. John Dee ve Edward Kelley tarafından yapılmıştı. Derken Crowley, kendisinin Kelley´in yeniden doğmuş ruhu olduğunu iddia etti ve bu ortamda çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde ozan Victor Neuburg ona eşlik ediyordu. Ozan, ruhsal boyut gezileri yapıyor, Crowley ona “Aethyrs Vatandaşı” diyordu ve bu çalışmalar Crowley´in uzmanlarca en önemli eseri olarak tanımlanan “Vizyon ve Ses” adlı kitabını oluşturdu.
Crowley gibi bir adamın en şaşırtıcı yönü ise çok büyük bir Atatürk hayranı olmasıdır. Hatta oğluna Atatürk ismini vermiştir ve Atatürk'e ithaf ettiği şiirleri vardır. Oğlu yaşamında Atatürk ismini kullanmayıp 3 kez değiştirmiştir. (Fakat bu durum her fırsatta Atatürk'e iftira atmak isteyenlere koz olamaz çünkü kimse kendinin hayranı olacak kişileri seçemez. İyi, düzgün kişilerin sapkın hayranlarının olması o kişinin kusuru değildir.)
Crowley ve Aiwass
Aiwass yukarıda da bahsettiğim gibi Aleister Crowley'in ona yol gösterdiğini söylediği iblis benzeri bir yaratıktır. "The Book of Law" yani yasalar kitabını Mısır'da iken yazması konusunda ona yol gösterenin de o olduğunu söylemiştir.
Yaşamının ilerleyen evrelerinde çeşitli cemiyetler ve tarikatlarla savaş halinde olmuş; fakat sonunda, bugün çoğu ünlü ismin de üyesi olduğu düşünülen Ordo Templi Orientis (O.T.O) tarikatına başkan olup "Büyük Üstat" unvanını almıştır.
Günümüz Satanizm'inin temelini atmış, yaptığı çalışmalar ve büyülerle sayısız katliama sebep olmuştur. (Satanizm'in türleri olduğunu, bazılarının sadece felsefi yönlü olduğunu biliyoruz, lütfen "gerçek satanizm bu değil" deme zahmetine girmeyin) Toplumun huzurunu ve güvenliğini bozduğu sebebiyle İtalya ve Fransa dahil birçok ülkeden sınır dışı edilmiş, yaptığı kanlı ayin ve kara büyüleriyle 20. yüzyılın şeytanı olarak anılmıştır.
Paganizm, Şamanizm gibi göz önünde olmayan doğu dinlerini ve kültürünü batıya tanıtması diğer bir deyişle doğu ve batıyı kaynaştırmış olması ile ünlüdür.
Crowley’in Kötü Ünü
1909´da Crowley, yeni bir ruhsal boyuta ulaştığını açıkladı; “Aethyrs”. Bu tanım, kendisinden 300 yıl önce Dr. John Dee ve Edward Kelley tarafından yapılmıştı. Derken Crowley, kendisinin Kelley´in yeniden doğmuş ruhu olduğunu iddia etti ve bu ortamda çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde ozan Victor Neuburg ona eşlik ediyordu. Ozan, ruhsal boyut gezileri yapıyor, Crowley ona “Aethyrs Vatandaşı” diyordu ve bu çalışmalar Crowley´in uzmanlarca en önemli eseri olarak tanımlanan “Vizyon ve Ses” adlı kitabını oluşturdu.
1915-19 arasında Crowley´i ABD´de görüyoruz. Kendini bu dönemde majikal
hiyerarşinin en üst düzeyi olan “Magus” olarak ilan etti, zaten 1898´den
beri bunu amaçlıyordu. Söylediğine göre Mısırlı tanrılar ona kadın
formlarında görünmüşler ve ulaştığı düzeyi tebliğ etmişlerdi. Onların
fiziksel gariplikleri veya korkunç görünümleri bulundukları kanalın veya
enerjinin gücü nedeniyle oluşuyordu. Kısacası Crowley büyük güçler
tarafından sınanmış, denenmiş ve öğretiden geçirilerek ödüllendirilmişti.
Crowley'in en çok anıldığı fenomenlerden biri de 2. Dünya Savaşında Nazi Okültislerine karşı yaptığı söylenen büyülerdir. Bakire ve çocuk kurban ederek yaptığı söylenen büyüler ile Nazilerin Britanya adasına yaklaşmasını engellediği söylenir. Fenomenin ilginç yanı bunu İngilizlerin değil Almanların iddia etmesidir.
Aleister Crowley 14 yaşındayken evinin hizmetçisine tecavüz ettiği için annesi ona "the beast" ismini vermiştir. Birde Crowley hayatı boyunca hep kızıl saçlı kadınlarla beraber olmuştur, tecavüz ettiği hizmetçi bile kızıldır.
Crowley'in en çok anıldığı fenomenlerden biri de 2. Dünya Savaşında Nazi Okültislerine karşı yaptığı söylenen büyülerdir. Bakire ve çocuk kurban ederek yaptığı söylenen büyüler ile Nazilerin Britanya adasına yaklaşmasını engellediği söylenir. Fenomenin ilginç yanı bunu İngilizlerin değil Almanların iddia etmesidir.
Aleister Crowley 14 yaşındayken evinin hizmetçisine tecavüz ettiği için annesi ona "the beast" ismini vermiştir. Birde Crowley hayatı boyunca hep kızıl saçlı kadınlarla beraber olmuştur, tecavüz ettiği hizmetçi bile kızıldır.
Crowley gibi bir adamın en şaşırtıcı yönü ise çok büyük bir Atatürk hayranı olmasıdır. Hatta oğluna Atatürk ismini vermiştir ve Atatürk'e ithaf ettiği şiirleri vardır. Oğlu yaşamında Atatürk ismini kullanmayıp 3 kez değiştirmiştir. (Fakat bu durum her fırsatta Atatürk'e iftira atmak isteyenlere koz olamaz çünkü kimse kendinin hayranı olacak kişileri seçemez. İyi, düzgün kişilerin sapkın hayranlarının olması o kişinin kusuru değildir.)
Crowley ve Aiwass
Aiwass yukarıda da bahsettiğim gibi Aleister Crowley'in ona yol gösterdiğini söylediği iblis benzeri bir yaratıktır. "The Book of Law" yani yasalar kitabını Mısır'da iken yazması konusunda ona yol gösterenin de o olduğunu söylemiştir.
Bir kitabında Aiwass'ı şöyle betimler;
“Aiwass'ın sesi görünüşe göre sol omzumun üstünden odanın en uzak köşesinden geliyordu. Kendini fiziksel kalbimde çok garip bir şekilde yankılatıyor gibiydi, tarif etmesi zor. Büyük umut veya dehşetle dolu bir mesajı beklerken de benzer bir fenomeni fark ettim. Ses, Aiwass zaman sınırı konusunda uyanıkmış gibi tutkuyla döküldü ... Ses derin tını, müzikal ve etkileyici, tonları ciddiydi, şehvetli, yumuşak, şiddetli veya mesajın ruh hallerine uygun olan başka bir tondu. Bas değil - belki zengin bir tenor veya bariton. İngiliz, yerli ya da yabancı aksandan yoksundu, yerel ya da kast tavırlarından tamamen saftı, bu yüzden ilk işitmede şaşırtıcı ve hatta tekinsizdi. Konuşmacının aslında göründüğü köşede, "ince bir madde" bedeninde olduğuna dair güçlü bir izlenim edindim.”
Aiwass'ın Crowley’in bir alter egosu olduğunu düşünebiliriz fakat Crowley bunu ısrarla reddeder. Aiwass'ın kendisinden daha üstün ve bağımsız bir varlık olduğunu savunur.
Bununla birlikte sonunda Aiwass'ı Kutsal Koruyucu Meleği olarak tanımlarken bile, Crowley daha sonraki yıllarında Aiwass'ın kendisinden ayrı, objektif bir varlık olduğu konusunda ısrar etmek için daha da ileri gitti ve üstü kapalı terimlerle onun Kutsal Koruyucu olduğunu ilan etti. Bu melek tamamen nesnel değildir, aynı zamanda " Gözyaşsız Büyü " adlı son eserinde olduğu gibi "Yüksek Benlik" ile de karıştırılmamalıdır.
“Aiwass'ın sesi görünüşe göre sol omzumun üstünden odanın en uzak köşesinden geliyordu. Kendini fiziksel kalbimde çok garip bir şekilde yankılatıyor gibiydi, tarif etmesi zor. Büyük umut veya dehşetle dolu bir mesajı beklerken de benzer bir fenomeni fark ettim. Ses, Aiwass zaman sınırı konusunda uyanıkmış gibi tutkuyla döküldü ... Ses derin tını, müzikal ve etkileyici, tonları ciddiydi, şehvetli, yumuşak, şiddetli veya mesajın ruh hallerine uygun olan başka bir tondu. Bas değil - belki zengin bir tenor veya bariton. İngiliz, yerli ya da yabancı aksandan yoksundu, yerel ya da kast tavırlarından tamamen saftı, bu yüzden ilk işitmede şaşırtıcı ve hatta tekinsizdi. Konuşmacının aslında göründüğü köşede, "ince bir madde" bedeninde olduğuna dair güçlü bir izlenim edindim.”
Aiwass'ın Crowley’in bir alter egosu olduğunu düşünebiliriz fakat Crowley bunu ısrarla reddeder. Aiwass'ın kendisinden daha üstün ve bağımsız bir varlık olduğunu savunur.
Bununla birlikte sonunda Aiwass'ı Kutsal Koruyucu Meleği olarak tanımlarken bile, Crowley daha sonraki yıllarında Aiwass'ın kendisinden ayrı, objektif bir varlık olduğu konusunda ısrar etmek için daha da ileri gitti ve üstü kapalı terimlerle onun Kutsal Koruyucu olduğunu ilan etti. Bu melek tamamen nesnel değildir, aynı zamanda " Gözyaşsız Büyü " adlı son eserinde olduğu gibi "Yüksek Benlik" ile de karıştırılmamalıdır.
Eserinde şöyle der : "Kutsal Koruyucu Melek 'Yüksek Benlik' değil, Hedef
bir bireydir ... O, vurguyla söyleyeyim, sadece kendinizden bir soyutlama
değildir ve bu nedenle, 'Yüksek Benlik' teriminin 'lanet olası bir
sapkınlık ve tehlikeli bir yanılsama' anlamına geldiği konusunda oldukça
ısrar ettim. Öyle değil, öyle olsa Abramelin'in Kutsal Büyüsünün bir
anlamı olmazdı.”
Bir diğer öne sürülen görüş ise Crowley hali hazırda eski Mısır dini ile bilimi birleştirme çalışmaları yaparken kafasının içindeki sesin yani Aiwass'ın Harpokrates yani Horus olduğudur.
Bir diğer öne sürülen görüş ise Crowley hali hazırda eski Mısır dini ile bilimi birleştirme çalışmaları yaparken kafasının içindeki sesin yani Aiwass'ın Harpokrates yani Horus olduğudur.