YARATILIŞIN BABASI : PANGU
(KAOSTAN YARATILIŞA UZANAN EFSANE)
Bir önceki makalede Çin yaratılış mitoslarındaki önemli karakterlerden biri
olan tanrıça
Nügüa'dan (Nuwa)
bahsetmiştim. Sırada başka bir Çin yaratılış mitosu ve onun baş karakteri
tanrı Pangu var.
Pangu, Çin mitolojisinin bazı versiyonlarında yaşayan ilk varlıktır ve diğer varlıkların yaratıcısıdır.
Kökeni Taoist geleneklere dayanan Pangu genellikle kaba tüylü, uzun-sık
sakallı, kafasında boynuzları olan, elinde çekiç tutan ilkel bir dev olarak
betimlenir ve Pangu'ya ilişkin en eski mit Üç Krallık (三國) döneminin
yazarlarından Xu Zheng tarafından kayda alınmıştır. Son zamanlarda ise
adı Pangu'nun ismine MS 156 tarihli bir mezarda da rastlanmıştır. [1]
Efsaneye göre başlangıçta hiçbir şey yoktur, kaos vardır ve evren
niteliksiz, biçimsiz bir ilkel durum içindedir ve dualizm yoktur. Şekilsiz
olan kaos 18.000 yıl gibi bir süre içerisinde bir kozmik yumurtaya
dönüşür. Bunun içinde Yin ve Yang'ın zıt ilkeleri mükemmel bir şekilde
dengelenir ve iyice büyüyen Pangu yumurtadan çıkar (veya uyanır). Kozmik
yumurtanın içindeki Pangu Çinlilerin Yin ve Yang'dan önceki birliği
vurgulayan, farklılaşmamış, mutlak ve sonsuz potansiyelin "Yüce Nihai"
durumu için kullandığı bir terim olan Taiçi'yi simgeleyen kozmolojik bir
terimdir. [2]
Kozmik yumurtadan çıkan Pangu dünyayı yaratmaya başlar; Dev baltasını
sallayarak Yin ve Yang'ı birbirinden ayırır ve Yin yeryüzünü Yang ise
gökyüzünü oluşturur. Pangu onları ayrı tutmak için aralarında durur ve
gökyüzünü yukarı iter. Geçen her gün gökyüzü 3 metre yukarı çıkarken,
yeryüzü 3 metre kalınlaşır ve Pangu 3 metre daha uzar çünkü onları
birbirinden ayrı tutmaya çalışmaktadır. Bu görev 18.000 yıl daha sürer.
Hikayenin bazı versiyonlarında Pangu'ya bu görevde en önde gelen dört
yaratık yardımcı olur. Bunlar: Kaplumbağa, Anka Kuşu, Ejderha ve Erderha
başına, tırnaklı hayvan bedenine ve geyik boynuzlarına sahip olan
mitolojik yaratık Kirin'dir.
Pangu dünyadaki tek varlık olduğu için karakterindeki farklı özellikler
dünyada farklı değişikliklere neden oldu. O huzurlu olduğunda gökyüzü
açık, kızdığında kapalı olur, ağladığında yağmur yağar, nehirler ve
göller oluşur, içini çektiğinde rüzgarlar eser, gözlerini kırptığında
gökyüzünü şimşeklerle doldurur, horlarken gökyüzü gök gürültüsüyle dolup
taşar.
Pangu yeryüzünde durup on sekiz bin yıl boyunca gökyüzünü kaldırdıktan
sonra iki parça arasındaki mesafenin yeterince büyük olduğunu hisseder,
yorulur ve uykuya dalar. Öyle yorgundur ki sonunda uykusunda ölür.
Öldüğünde nefesi rüzgar, sis ve bulutlarını; sesi, gök gürültüsünü; sol
gözü Güneşi, sağ gözü Ay'ı, başı dağları ve dünyanın sınırlarını, kanı
nehirleri, kasları bereketli toprakları, yüz kılları yıldızlar ve
Samanyolunu, kürkü çalıları ve ormanları, kemikleri değerli mineralleri,
ilikleri değerli mücevherleri, teri yağmuru oluştururken rüzgarın taşıdığı
kürkündeki pireler ise hayvanlara dönüşürken ruhundan ise insanlar meydana
gelir.
Bazı efsaneler köpek başına ve insan vücuduna sahip olan Pangu'dan doğrudan
insanlığın babası olan göksel bir yaratık olarak bahsederken, efsanenin
başka bir varyantı onun insanları çamurdan şekillendirdiğini iddia eder.
EFSANENİN KÖKENLERİ
Derk Bodde bu efsaneyi Güney Çin'deki Miao halkı ve Yao halkının ata
efsanelerine bağlar. [3]
Guangxi Milliyet Araştırmaları Enstitüsü başkanı Profesör Qin Naichang [4]
Pangu mitinden önceki gerçek yaratılış mitini şu sözleriyle yeniden inşa
ediyor. Fakat okurken unutmayın ki bu aslında gerçek bir yaratılış
efsanesi değildir:
Bir erkek ve kız kardeş tarih öncesi dönemde gerçekleşen Tufan'da su
üzerinde yüzen bir su kabağına sığınıp içinde çömelerek hayatta kalan tek
çift olurlar. İkili daha sonra evlenir ve bileme taşı şeklinde bir et
kütlesi doğar. Onu kesip parçalarlar ve bu et parçaları çoğalmaya-üremeye
başlayan büyük insan topluluklarını oluşturur. Bu kız ve erkek kardeş
çifti Zhuang etnik dilinde sırasıyla "bileme taşı" ve "kabak" anlamına
gelen 'Pan' ve 'Gou' olarak adlandırılır.
Paul Carus konuya dair şunları yazmıştır:
Yih felsefesinin temel fikri öylesine ikna ediciydi ki dünyayı elindeki
keskisi ile sonsuzluğun kayalarından oyduğu söylenen P'an-Ku'nun Taocu
kozmolojisini neredeyse yok etti. Efsane edebiyatçılar tarafından ele
alınarak onurlandırılmamış olsa da yorumu hak eden bazı ilgi çekici
özellikler içermektedir.
P'an-Gu iki şekilde yazılmıştır: Biri edebi tercümelerde "eski havza",
diğeri "havza katı" anlamına gelir. Her ikisi de sesteş sözcüklerdir, yani
aynı şekilde telaffuz edilirler fakat orijinal ve doğru yazım olarak
birincisi tercih edilebilir. Açıkçası bu ad "yerli uçurum" anlamına
geliyor ve bunun Babil mitosundaki Tiamat'ın "Derin" kelimesinin çevirisi
olduğuna inanmak için geçerli nedenlerimiz var.
Çin efsanesi bize P'an-Ku'nun kemiklerinin kayalara dönüştüğünü söyler;
eti toprağa; iliği, dişleri ve tırnakları madenlere; saçları ot ve
ağaçlara; damarları nehirlere; nefesi rüzgara ve dört bacağı dünyanın dört
bir köşesini işaretleyen sütunlar haline gelir. Bu sadece İskandinav
mitolojisindeki Dev Ymir mitinin değil aynı zamanda Babil'in Tiamat
efsanesinin de Çin varyantıdır.
P'an-Ku'ya dair yapılmış olan resimler onu yaşlılığı veya ölümsüzlüğü
sembolize eden ve doğaüstü güçleri olduğuna inanılan kaplumbağa ve turna
gibi hayvanlar eşliğinde çizilmiştir. Bu çizimlerde
bazen de gücün simgesi olan ejderha ve mutluluğun simgesi olan anka kuşu
yer alır.
P'an-Ku'nun gövdesinden Yeryüzü oluştuktan sonra sırasıyla üç büyük
kaynağın hüküm sürdüğü söylenir. Bunlar; İlki göksel, ikincisi karasal,
üçüncüsü ise insan egemenliği olan üç kaynaktır. Daha sonra bunları da
zamanla insanlığa gökten ateşi indiren ve insana onu kullanmayı öğreten
Prometheus'a dönüşen Çin efsanesinin ateş adamı Sui-Jen izler.
Günümüzde klasik hatlarıyla bildiğimiz Prometheus miti Yunan
mitolojisine özgü değildir. Daha sonraları akla gelen yaratıcı bir
düşünceyle "ön düşünür" olarak açıklanan bu isim aslında Sanskritçe'deki
"burç" veya "ateş çubuğu" anlamlarına gelen Pramantha'dır.
Mitin Hindistan ve Yunanistan arasındaki medeniyetin ana merkezi olan
Mezopotamya'da da bilinmesi gerektiğini inkar edemeyiz ve (Çin
mitolojisindeki) Sui-Jen figürünün Yunan mitolojisindeki Prometheus ile
aynı prototipten türetilmiş olması muhtemel hale geliyor. [5]
Çevirmen James Legge, Pangu'dan şöyle bahseder:
"P'an-ku sıradan insanlar tarafından "göğü ve yeri yaratan ilk insan" olarak
anlatılır. Bana "pidgin" yani İngilizce karşılığı ile "o senin Adem'inle
aynı" denildi. Resimli Taoist kitaplarına baktığımda onu tüylü, bodur,
kaotik kayaları kırdığı muazzam bir çekiç ve keski kullanan, maymundan
ziyade ayıdan evrimleşen cüce bir Herkül olarak görmüştüm." [6]
Pangu mitosunun eski Çin klasik metinlerin teolojisinde "Yücelik" veya "Yüce
Tanrı" anlamında kullanılan bir terim olan "Shangdi" den [7] veya MÖ
300'lere ait olan ve Taoist yaratılış efsanesini anlatan antik Çin metni
Taiyi'den (Taiyi Shengshui) önce var olduğu görülmektedir. Birçok çeşidi
olan Nuwa ve Yeşim İmparatoru gibi Çin mitleri insanların nasıl
yaratıldığını açıklamaya çalışır fakat dünyanın yaratılışını açıklamaya özen
göstermez. [8]
BUYEİ KÜLTÜRÜNDE PANGU
Çin'in 56 etnik resmi gruplarından biri olan Buyei'lerin mitoloslarına göre
[9], Pangu dünyayı yarattıktan ve pirinç tarımı konusunda uzman olduktan
sonra Ejderha Kralının kızıyla evlenir ve onların birlikteliği Buyei halkını
doğurur.
Ejderha Kralı'nın kızının ve Pangu'nun Xinheng (新 横) adında bir oğlu
vardır. Xinheng annesine saygısızlık edince annesi gökyüzüne döner,
kocasının ve oğlunun tekrarlanan ricalarına rağmen asla aşağı inmez.
Yeniden evlenmek zorunda kalan Pangu ay takviminin altıncı ayının altıncı
gününde ölür.
Xinheng'in üvey annesi ona kötü davranır, öyle ki neredeyse onu öldürür.
Xinheng onu pirinç hasadını yok etmekle tehdit ettiğinde üvey annesi
hatasını fark eder. Onunla barışır ve her yıl ay takviminin altıncı ayının
altıncı gününde Pangu'ya saygılarını sunmaya devam ederler. Bu gün daha
sonra Buyeilerin atalara ibadetleri için önemli bir geleneksel bayram
haline gelir.
Bu farklı yaratılış efsanesi, Buyei'yi Zhuang'dan ayıran temel
özelliklerden biridir.
Pangu'ya genellikle Taoist kozmolojisinde gerçekliğin temel ilkelerini
temsil etmek için kullanılan, birbiriyle ilişkili sekiz kavramdan oluşan
bir dizi sembol olan Bagua gibi Taoist semboller aracılığıyla Çin'deki bir
dizi tapınakta ibadet edilir.
1809 yılında inşa edilen Kral Pangu Tapınağı, Pangu Kral Dağı'nın
eteklerinde yer almaktadır. [10]