BAKTERİLERİ ALLAH YARATMADI MI?
Bilim göreceli bir kavramdır ve sürekli değişir. Bilimde bir şeyin yaranma
şekli bu gün doğru olarak kabul edilse dahi yarın bunun yanlışlanamayacağının
garantisi yok. Fakat Kur'an'a baktığımızda Allah'ın yasalarında (sünnetullah)
hiç bir değişimin olamayacağını görüyoruz.
“...Sünnetullâh’ta asla değişme bulamazsın!” (48.Fetih: 23)
“...Sünnetullâh için bir alternatif asla bulamazsın! Sünnetullâh’ta bir değişme asla bulamazsın!” (35.Fâtır: 43)
Göreceli ve sürekli değişen bilimin değişmeyen sünnetullah'ı (Allah'ın
yasasını) açıkladığını iddia etmek mantık hatasıdır. Bu yüzden bizler Allah
kendi yarattıklarını nasıl yarattığını Kur'an'da açıklamak zorunda, zira iddia
sahibi kendi olduğu için iddianın ispatıyla yükümlü olan da kendisidir.
Meselenin bir başka tarafıysa bilim Allah'ın her şeyi nasıl yarattığını
açıklıyor diyen Müslümanlar bilimin bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul
etmiyorlar. Allah'ın insanları yer yüzünde tutması için yer çekimini
yarattığına inanıyorlar ama her ne hikmetse bilimin de kabul ettiği evrim
teorisini kabul etmiyorlar. İşte bu çifte standarttır. Ya bilimin tamamına (şu
an elimizde olan veriler üzerine kurulu olan kanunlara) inanacaksın yada
tamamını reddedeceksin, bunun orta yolu yok. Kur'an'a baktığımızda Allah'ın
yaratılış şeklinin temel görseli şu şekildedir:
Fakat bu kavramın kendisinde bile sorun var. Örneğin Hadid suresinde göklerin ve yerin yaratılış şekli anlatılırken şöyle diyor:
“O’dur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı.” (Hadid 4)
Bu yalnız Hadid suresinde geçmiyor. Araf 54, Yunus 3, Hud 7, Furkan 59, Secde
4, Kaf 38 gibi ayetlerde de altı gün ibaresi geçiyor. Şimdi Ol deyince olduran
Allah neden altı gün zaman sarf etmiş ki? Bu eleştiriye Müslümanlar
genellikle şöyle cevap veriyorlar:
Hikmeti bildirilmese bile, biz anlamasak bile olduğu gibi inanmak lazım.
Müslümanın yapması gereken de, Müslümana yakışan da budur.
(http://www.dinimizislam.com)
İşte Müslümanların temel inancı şu şekildedir. Hikmetini anlamasak bile
inanmak zorundayız. Af buyurun ama ben anlamadığım şeye inanmam.
Neyse konumuzu fazla uzatmadan esas meseleye geçelim.
Zariyat suresi 49. ayete baktığımızda her şeyin çift yaratıldığı gibi bir
iddiayla karşılaşıyoruz.
Zâriyât Suresi 49. Ayet (Diyanet İşleri Meali (Yeni))
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.
Ayetin önünde (كُلِّ شَيْءٍ) külli şey-in – diye bir kelime kullanılmış. Bu
her şeyden anlamına geliyor ki evrende var olan ve Allah tarafından
yaratılan her şeyi içinde barındıyor. Ayetin devamında (زَوْجَيْنِ) zevceyni
diye bir ifade daha kullanılmış ki asıl tartışma konusu olan bölüm burası.
Bu kelime Arapçada ÇİFT anlamına geliyor. Ve yine Arapçada bu kelime
cinsiyet içinde kullanılıyor. Peki bu ayette kullanılan zevc kelimesi hangi
manada kullanılmış? Müslümanlar genellikle şöyle bir şey söylüyorlar: Bir
kelimenin Kur'an'da hangi anlamda kullanıldığını bilmemiz için Kur'an'ın
başka ayetlerinde o "kelimenin hangi manalarda kullanıldığına bakmamız gerek." Şimdi bizde aynısını yaparak zevc kelimesinin Kur'an'ın başka hangi
ayetlerde ve hangi manalarda kullanıldığına göz atalım.
Zariyat suresini saymazsak bu kelime Kur'an'da 3 yerde daha kullanılmıştır.
Hûd Suresi 40. Ayet
حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ قُلْنَا احْمِلْ ف۪يهَا
مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ
الْقَوْلُ وَمَنْ اٰمَنَۜ وَمَٓا اٰمَنَ مَعَهُٓ اِلَّا قَل۪يلٌ
Nihayet emrimiz gelip, tandır kaynamaya başlayınca (sular coşup taşınca)
Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift,( اثْنَيْنِ
زَوْجَيْنِ min kullin zevceyni-śneyni) bir de kendileri hakkında daha önce
hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.” Ama,
onunla beraber sadece pek az kimse iman etmişti.
Mü’minûn Suresi 27. Ayet
فَاَوْحَيْنَٓا اِلَيْهِ اَنِ اصْنَعِ الْفُلْكَ بِاَعْيُنِنَا وَوَحْيِنَا فَاِذَا جَٓاءَ اَمْرُنَا وَفَارَ التَّنُّورُۙ فَاسْلُكْ ف۪يهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَاَهْلَكَ اِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْۚ وَلَا تُخَاطِبْن۪ي فِي الَّذ۪ينَ ظَلَمُواۚ اِنَّهُمْ مُغْرَقُونَ
Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift,( مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ min kullin zevceyni-śneyni) bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”
Ra’d Suresi 3. Ayet
وَهُوَ الَّذ۪ي مَدَّ الْاَرْضَ وَجَعَلَ ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْهَارًاۜ
وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ ف۪يهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي
الَّيْلَ النَّهَارَۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her
türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.( زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ
fîhâ zevceyni-śneyn) O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen
bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır.
Gördüğünüz gibi kelimelerin geçtiği her yerde Diyanet İşleri cins kavramı
üzerinden çeviri yapmış nitekim doğru olanda bu zaten. Örneğin Nuh Allah'ın
emriyle büyük selden önce gemiye hayvanlardan ve bitkilerden türler
(çiftler) aldığında erkeklik ve dışılık kavramı üzerinden çiftler almış.
Çünkü sel çekildikten sonra bu hayvanlar ve bitkiler yeniden karaya
çıkarılacak ve yaşam tekrardan başlayacaktı. Onun için Diyanet İşleri de
mantıklı olanı yaparak ilk 3 ayeti göz önünde bulundurup Zariyat 49
ayetindeki zevc kelimesini erkek ve dışı çiftler olarak çevirmiştir.
Şimdi Diyanet İşlerinin Zariyat suresinin 49. ayetinin tefsiriyle ilgili
neler söylediğine bakalım:
Müfessirler “her şeyden çift çift yaratma”nın anlamını açıklarken daha çok
“gece-gündüz, erkek-dişi, yer-gök, insan-cin, iman-küfür, ay-güneş” gibi
karşıtlık örnekleri üzerinde durmuşlardır. Taberî bunu “Cenâb-ı Allah’ın her
yarattığının yanı sıra amaç ve işlevi itibariyle ondan farklı bir ikincisini
yaratması” şeklinde anlamanın uygun olacağı kanaatindedir. Yine Taberî’nin
izahına göre burada esas amaç Allah’ın yaratma sıfatına dikkat çekmektir.
O’nun yaratmasını –meselâ ateşin yakma özelliği gibi– tek sonuçlu olarak
algılamamak gerekir, O dilediği her şeyi dilediği biçimde yaratma gücüne
sahiptir (XXVII, 8-9). Elmalılı, bu konudaki görüşleri özetledikten sonra,
Beyzâvî’nin “her cinsten iki nevi bulunduğu” tarzındaki yorumunu öncekileri de
içine alması itibariyle daha kapsamlı bulur. (Kaynak- Kur'an Yolu Tefsiri
Cilt: 5 Sayfa: 133-135)
Diyanet işleri tefsirinde zevc kelimesini her şey ibaresiyle yan yana
işlendiği için bir tek erkek ve dışı olarak değil hemde zıtlık teşkil eden
çiftler (gece-gündüz, iman-küfür) içinde geçerli olduğunu söylüyor.
Amenna. Bunda bir sorun yok. Fakat bizim sorumuz kavram ve işlevsel
olarak zıtlık teşkil eden çiftlerle bağlı değil cinsiyet içeren erkek ve dışı
çiftleriyle alakalı. Fakat burada bir not düşelim.
Not: Diyanet İşlerinin belirttiği gece-gündüz, iman- küfür gibi misaller de
tam olarak doğru değil. Peki neden? Eğer Zariyat suresi 49. ayette her şey
denildiğinde bunun içerisine hem cinsiyet hemde zıtlıklar dahil oluyorsa o
halde zamanın zıttı nedir? Zamanı Allah yaratmadı mı? Zamanda yaratılan her
şeyden biriyse o zaman ayete göre onunda bir zıt kavramı olması gerek.
Taberi'nin söylediği “Cenâb-i Allah’ın her yarattığının yanı sıra amaç ve
işlevi itibariyle ondan farklı bir ikincisini yaratması” tefsirine
göre de bildiğimiz zamanın yanı sıra amaç ve işlevi itibarıyla bildiğimiz
zamandan farklı olan çiftini yaratması gerek değil mi? Böyle bir zıtlık
olmadığı için ayetin tam olarak cinsiyet (erkek dışı) olarak çiftlerden
bahsettiği aşikar.
Şimdi Kuranın başka ayetlerinde de zevc kelimesinin kullanma şeklini göz
önünde bulundurarak ve yine Diyanetin tefsirini esas alarak Zariyat
suresi 49. ayette kullanılan zevc kelimesinin erkek ve dışı olarak
anlamamızda hiç bir sakınca olmadığını görüyoruz. Sorumuza geçmeden önce
birazda bakterilerin ne olduğuna kısa bir şekilde göz atalım.
BAKTERİLER
Öncelikle biyolojide bakterilerin nasıl tanımlandığına bakalım:
Bakteri- toprakta, suda, canlılarda bulunan, mayalanmaya, çürümeye ya da
hastalıklara yol açan, küresel, silindirimsi ya da kıvrık biçimde olan, çok
basit yapılı, bölünme yoluyla çoğalan, klorofilsiz, tekgözeli canlılardır.
Peki nedir eşeysiz üreme? Eşeysiz üreme [8] tek bir organizmadan yalnızca bu organizmanın genlerini alarak yeni bir canlı üremesidir. Bu üreme yönteminde ploitlik [a] görülmez. Yani eşeysiz üremelerde Otomiksis [b] haricinde herhangi bir kromozom birleşmesi ve yeni bir canlı yaratılması gerçekleşmez. Ortaya çıkan canlı ana canlının genetik olarak birebir kopyalanmış halidir. Eşeysiz üreme arkea, bakteri ve protistler gibi tek hücreli organizmalar için ana üreme yoludur. Birçok bitki ve mantar eşeysiz ürer.
Bazı bakterilerde F faktörü [8] (fertilite=döllenme) faktörü bulunur. Bu F faktörü bakterilere vericilik özelliği sağlar ve bu nedenle F faktörü taşıyan bu bakterilere erkek, F faktörü taşımayanlara ise dişi bakteri denir. Bu erkek ve dişi ayrımı alıcı ve verici olan bakterileri daha iyi algılamak için kullanılır. Aslında bir plazmit olan F faktörünün bir hücreden diğerine geçişi sex pilusları aracılığı ile olur. Bunu daha iyi anlayabilmemiz için plazmitin ne olduğunu anlamamız gerek.
Plazmit 9-kendi kendini eşleyebilen, kromozomdan ayrı bir DNA parçasıdır. Tipik olarak dairesel ve çift sarmallıdır. Genelde bakterilerde, bazen ökaryotlarda da bulunur.
Plazmidler öyle sandığınız gibi X ve Y (erkek dışı) kromozomları değil. Her plazmid kromozomdan bağımsız olarak kopyalanmasını sağlayan bir DNA dizinine sahiptir. İşte bazen bakterilere selektif (antibiyotiğe karşı direnç) avantajlar sağlaması da plazmidlerin kromozomdan bağımsız olan DNA yapısına sahip olmalarıdır. Dolayısıyla plazmidler Bakteri kromozomundan (DNA’sında) ayrı olarak replike (bölünüp çoğalma, yenilenme) olurlar. Ve bunun erkeklik ve dişilik sağlayan kromozomlarla herhangi bir ilişkisi yok.
Aslında bu yanlış anlamanın bir diğer nedeni de Bakteriyel konjugasyondur. Bakteriyel konjugasyon çoğu zaman hatalı olarak cinsel birleşmenin ve üremenin bir benzeri olarak gösteriliyor. Bunun nedeni de Bakteriyel Konjugasyon zamanı DNA aktarımının doğrudan hücresel bir temas yoluyla aktarılıyor olmasıdır. Oysa bu süreç cinsel değildir zira eşey hücreler [c] birleşerek bir zigot [d] oluşturmaz. Olay sadece verici bir hücreden (f-faktörü taşıyan erkek) alıcı bir hücreye (f-faktörü taşımayan dişi) genetik malzeme aktarımından ibarettir ve bu aktarım zamanı hücresel yani fiziki bir temasta bulunmasıdır.[10] Ayrıca Konjugasyon olabilmesi için verici bakterinin konjugatif, yani hareket ettirilebilir bir genetik unsura sahip olması gerekir, bu çoğu zaman bir konjugatif plazmittir. Yani bakterilerde f-faktörü bildiğimiz anlamıyla erkeklik ve dışılık ayrımı oluşturmaz. F-faktörü bakterinin bulundurduğu plazmidlere göre hangisinin alıcı hangisinin verici olduğunu teyit etmek için kullanılan bir terimdir. Cinsellikle uzaktan yakından bir alakası yoktur.
Müslümanlar Zariyat 49'u eleştirilerden kurtarmak için bir teori daha üretmişler. Teori şöyle.
Evrende maddenin bir karşıtı yani anti-maddesi vardır. Bu durumda maddeden yaratılan her şeyin (bakteriler de dahil) anti maddesi (karşıtı, eşi, çifti) vardır. Bu teorilerine ünlü fizikçi Stephen Hawking'in [11] şu sözlerini kanıt olarak sunuyorlar:
“Zamanın daha kısa tarihi” kitabında şöyle der: “Karşıt parçacıklardan yapılmış karşıt Dünyalar ve Karşıt insanlar olabilir. Yani eğer karşıt benliğinizle karşılaşırsanız, el sıkışmayın, büyük bir ışık patlaması içinde ikinizde kaybolabilirsiniz.”
1: Evrendeki her şeyi Allah'ın yarattığını söylememiz için o şeylerin nasıl yaratıldığını Kur'an'ın detaylarıyla izah etmesi gerek. Bilim Allah'ın yaratma şeklini açıklayacak bir araç olamaz. Zira sürekli değişkendir. Bilim yalnızca Kur'an'da anlatılan yaratılış şeklinin doğru olup olmadığını test etmek için kullanabileceğimiz bir araçtır.
2: Hikmetini bilmesek bile inanmalıyız tezi yanlıştır. Zira İsra 36'ya göre bir şeye inanmak için onun hakkında kesin bilgiye sahip olmamız gerek.
3: Zariyat 49'da kullanılan zevc kelimesini Kur'an'ın bütünüyle ele aldığımızda bir tek zıtlıkların çifti değil cinsiyet anlamında, erkek ve dişi olarak da çift manası taşıdığı görülüyor. Bizim sorguladığımız yönü tam olarak erkek ve dişi olarak yaratılan çiftlerdir. Nitekim ayetin önünde kullanılan (كُلِّ شَيْءٍ) külli şey-in ibaresi Allah'ın yarattıklarından sadece biri olan bakterileri de kapsıyor. O zaman bakterilerin erkek ve dişi olanlarını göstermek zorundasınız.
4: Evrende maddedinin bir karşıtı yani anti maddesi mevcuttur, Zariyat 49 bunu anlatıyor tezi de yanlıştır. Bu tezi savunmak için evrenin her hangi bir yerinde anti-maddeden oluşan bir bakteri türü göstermeniz gerek. Kısacası Zariyat 49'da her şeyi yaratmış olan Allah'ın kendi yarattıkları içinde bakterilerden habersiz olduğu görülüyor.