HABERLER
Dini Haber

HARUN VE MUSA, İSA'NIN DAYILARI MI?

Yazan: Generalfeldmarschall


HARUN VE MUSA, İSA'NIN DAYILARI MI?

Nisa Suresi (82) Kur’an’ı inceleyip düşünmüyorlar mı? Eğer Allah’tan başka birinden gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık ve çelişki bulurlardı!

İslam dininin kutsal kitabı olan ve Müslümanlarca Allah tarafından indirildiğine inanılan Kur’an’da, Nisa Suresi 82. ayetinin iddia ettiğinin aksine birçok çelişki ve tutarsızlık bulunmaktadır. Tek bir çelişki bile bir kitabın, her şeye kadir Tanrı’nın kelamı olamayacağına delildir.

Kur’an’da Tevrat ve İncil’den çokça alıntı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları karışık bazıları detaysızdır. Kur’an’da anlatılan hikayelerin çoğunda belirsizlik ve eksiklik vardır. Mesela Adem’in eşi Havva ve oğulları Habil ile Kabil’in ismi geçmez. Müslümanlar, bunları Yahudi kaynaklarından öğrenmiştir. Ayrıca Kur’an’da sürekli eleştirelen, hatta helak edildiği söylenen firavunun ismi verilmez. Örneğin Yunus Suresi (90) ayetinde “Derken İsrâiloğulları’nı denizin öteki yakasına geçirdik. Firavun ve ordusu da haksız yere onlara saldırmak üzere peşlerine düşmüştü. Sonunda Firavun boğulmak üzereyken şöyle dedi: "Elhak inandım ki, İsrâiloğulları’nın iman ettiğinden başka tanrı yokmuş! Ben de artık kendini O’na teslim edenlerden biriyim." Burada anlatılan firavun kim olduğu ne zaman yaşadığı bilinmez. Kur’an’da bu ve benzeri birçok belirsizlik vardır bunlardan bir tanesi de Zülkarneyn’dir. Gerçek adı, ne zaman yaşadığı hatta nerede yaşadığı anlatılmaz. Tam bir belirsizlik hakimdir.

Her şeye gücü yeten, kusursuz bir Tanrı’nın sözleri de kusursuz olmalıdır. Fakat kutsal kitaplar çelişkilerle doludur. Burada yalnızca İslam’ın ve Kur’an’ın değil diğer bütün dinlerin ve kitapların hepsinin birbirlerinin kopyası ve devamı olduğuna ve tamamının insan ürünü olduğuna örnekler vereceğiz. Tanrı tarafından indirildiği iddia edilen Kur’an da, kendisinden öncekilerden etkilenerek kaleme alınmıştır. Kur’an, Tevrat ve İncil’in çok basit ve içeriği son derece sıradan bir kopyasıdır. Yahudi ve Hristiyanlar’a ait figürler Kur’an’a aktarılırken bazı yanlışlıklar olmuştur. Bu düşüncemizi doğrulayan en önemli ayrıntılardan bir tanesi Meryem Suresi’dir. Meryem Suresi’nin 28. ayetinde, bu ayeti yazan kişi Harun ve Musa’nın ablası olan Miryam ile İsa’nın annesi olan Meryem’i karıştırmıştır. Musa ve Harun’un Miryam yani Meryem adlı ablaları bulunmaktadır. Miryam Yahudilerce az sayıda kadın peygamberden biri olarak bilinmektedir. Musa, Harun ve Miryam’ın babalarının adı İmran -Yahudilerce Amram olarak bilinir-annelerinin adı da Yochebed’dir. Tevrat’ta Miryam’dan sıkça bahsedilmektedir. Çıkış 15:20’de kendisinden “Harun'un kızkardeşi Peygamber Miryam tefini eline aldı, bütün kadınlar teflerle, oynayarak onu izlediler." şeklinde bahsedilir. Tevrat’ın bu ve bunun gibi birçok yerinde kendisinden sıkça söz edilir. Hatta Miryam’ın kardeşi Musa’nın denizi yarma hikayesiyle ilgili ‘Deniz Ezgisi’ şiiri bile vardır. Miryam’ın bu şiiri Eski Ahit’in Çıkış kitabının 20 ve 21. bablarında geçmektedir. Bu şiir Yahudi ve Hristiyan dualarında bile kendine yer bulmuştur. Miryam Yahudilerce o kadar önemli bir kişi olarak bilinir ki, günümüzde bile İsrailli feministlerice son derece popüler bir sembol olarak anılmaktadır.

Kur’an’da Miryam’dan isim verilmeden Kasas Suresi 11. ayette “Mûsâ’nın ablasına, "Onu izle" dedi. O da ötekiler farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.” diye bahsedilir. Dolayısıyla Miryam buraya kadar Musa ve Harun’un kardeşi İmran’ın da kızıdır.

Konuyu araştırırken Sorularla İslamiyet adlı sitede Miryam’ın yani Harun ile Musa’nın ablalarının adının ‘Kelseme’ ve ‘Gülsüm’ olarak hadislerde rivayet edildiğini okudum. Bu siteye göre Maverdi’nin Dahhak’tan yaptığı rivayete göre ismi ‘Kelseme’ dir. es-Süheylinin yaptığı rivayete göre de‘Gülsüm’dür. Es Süheyli bunu Zübeyr bin Bekkar’dan rivayet etmiştir. Bu hadise göre Muhammed Hatice’ye şöyle demiştir: “Yüce Allah'ın cennette bana seninle birlikte İmran kızı Meryem'i, Musa'nın kızkardeşi Gülsüm'ü ve Firavun'un hanımı Asiye'yi de eş vereceğini biliyor musun?"
(Kurtubi, Ahkam, Kasas Suresi 28/12. ayetin tefsiri)

Bu sitenin ve diğer İslamcılar’ın hadislere dayanarak düzeltmeye çalıştığı bu yanlışlığı daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdikleri açıktır. Kur’an’da kimin kızı, kimin kardeşi olduğu belli olmayan Meryemler’den sonra bu sefer de hadislerle “Gülsüm” karakteri ortaya çıkarılmıştır. Bu, İslamcıların her fırsatta yaptığı tipik bir kafa karıştırma ve işin içinden sıyrılma çabasından başka bir şey değildir.

Meryem Suresi 28. ayette çok açık ki Yoakim (Joachim) ve Hanna’nın kızı olan yani İsa’nın annesi Meryem’den bahsedilir. Bu ayette Meryem’e İsa’yı doğurup kalabalığın arasına karışınca Yahudiler’in kendisinin evlilik dışı çocuk yapmasına binaen “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam, annen de iffetsiz değildi." şeklinde hitap ettiği yazılır. Dahası Al-i İmran suresinin 33,34,35 ve 36. ayetlerinde ise İsa’nın annesi olan Meryem; Musa, Harun ve Miryam’ın babası olan İmran’ın kızı olmuştur.

“33,34. Şüphesiz Allah, Âdem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35. Hani, İmran'ın karısı, "Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" demişti.

36. Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir. "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum."

Buradan mantıken Harun ve Musa’nın Meryem’in kardeşleri yani İsa’nın öz dayıları sonucu çıkıyor. Halbuki Harun,Musa’yla İsa ya da iki Meryem arasında bin yıldan fazla bir süre vardır.

İslami çevreler Meryem Suresi 28. ayeti ve Al-i İmran Suresi’ndeki yanlışın üstünü örtmek için çeşitli entrikalar ve kelime oyunları oynamaktadırlar. Kimisi İsa’nın annesi olan Meryem’in de Harun adlı bir abisinin olduğu hatta babasının adının Joachim (Yoakim) değil İmran olduğunu iddia ederler. Bu iddiayı savunan en bilindik kişilerden biri Zemahşeri’dir. El-Keşşaf adlı tefsir kitabında Zemahşeri, Harun,Musa ve Miryam’ın babalarının adının İmran bin Yashur’ İsa’nın annesi olan Meryem’in babasının ise İmran bin Masan olduğunu iddia etmektedir. Kurtubi ise el-Cami’li-Ahkami’l Kur’an adlı tefsir kitabında benzer görüşleri aktarmakla beraber çeşitli tahminler yürütmektedir. Biz burada bu tahminleri irdeleyeceğiz. Kurtubi’nin tahminleri şunlardır;

1.) İsa’nın annesi olan Meryem’in Harun adlı abisi olup kendisi Yahudiler arasında son derece saygın biri olduğu için Yahudiler’in Meryem’e zinayı yakıştıramadıklarından dolayı böyle söylemiş olabileceğidir. Burada bahsedilen “Harun” Musa’nın kardeşi Harun olmayıp uydurma ve tahmini bir “Harun” dur. Böyle bir kişinin yaşadığına dair en ufak bir kanıt yoktur ve tamamen uydurmadır. Ayrıca Kurtubi’nin hesaba katmadığı şey ise bilindiği gibi Meryemin yaşlı ve kısır olan annesi Hanne çocuk sahibi olamamış ve bir çocuğu olduğu taktirde onu tapınağa adayacağına söz vermiştir ve çok açık ki İsa’nın annesi olan Meryem’in kardeşi yoktur. Babası ise Meryem doğmadan ölmüştür.

2.) Meryem İsa’yı doğurmadan önce Yahudilerce çok ahlaklı ve mümin bir kadın olarak bilinirdi. Ahlak ve iman bakımından peygamber Harun’la eşdeğer görülür ve ve onun gibi ibadet eden manasına gelen ‘Harun’nun kardeşi’ diye hitap edilirdi. Bu doğum olayına şaşıran Yahudilerin kendisine ‘ey Harun’un kızkardeşi diye hitap etmişlerdir. Fakat bu iddia da tutmamıştır. Neden Adem, İbrahim, İshak, Yakup, Yusuf değil de Harun’un kardeşi. Hatta Yahya’nın kardeşi denilmesi bile kabul edilebilirdi. Nihayetinde Meryem ve Yahya teyze çocuklarıdır. Aynı zamanda çağdaştırlar ve bu en ufak bir kuşkuya mahal vermezdi. Bula bula benzetecek Harun’u mu buldular diye söylemeden edemiyoruz.

3.) Meryem Harun’un soyundan geldiği için dolayısıyla Harun’a nispet edilmiştir. Bu yüzden Kur’an’da kendisine ‘ey Harun’un kızkardeşi diye hitap edilmiştir. Fakat bu iddia da son derece komiktir. Dünyada hiçbir kültürde bir kişi kendisinden onlarca kuşak önce yaşayan atasına kardeş olarak nispet edilmemiştir. Kur’an’ın Allahı’nın böyle bir düşüncesi olsaydı ey Harun’un kızı diye hitap ederdi kardeşi değil.

4.) Son iddia ise o zamanlar Harun adında çok salih bir kişinin olduğu ve Meryem’in ona benzetilmesi sebebiyle böyle hitap edildiğidir. Bu iddia da gerçek dışıdır. O zamanda böyle bir isim yaşamış olsa mutlaka Yahudi ve Hristiyan kaynaklarında geçerdi. Üstelik Kurtubi’nin bu tahminleri bir iddia ve varsayım olmaktan öteye gidememiştir. Ne var ki İslam dünyası bu ayet söz konusu olduğunda Kurtubi ve Zemahşeri’nin tefsirlerinden örnek verirler fakat bu anlatılanların hiçbiri gerçeklikle örtüşmemektedir.

Kur’an’da böyle birtakım çelişkiler söz konusu olunca Müslümanlar her zaman yaptıkları gibi bu ayetleri evirip çevirip şu manaya gelmiyor da bu manaya geliyor diye kıvırmaktan, Allah şöyle değil de böyle demek istemiş deyip kendi taptıklarının net sözlerini açıkça düzenleme, hizaya koyma yoluna gitmişlerdir. Peki soruyoruz Kur’an’ın Allah’ı neden bu kadar çelişkiye olanak sağlamış. Neden her şeyi net bir şekilde anlatmamış. Siz İslamcılar bunu yaparken, size apaçık Kur’an indirdik diyen ayetler havada kalmıyor mu?

İslamcı çevreler ne derse desin Meryem suresi 28. ayeti çok açık bir çelişki ve yanılgıdır. Bu ayet bile başlı başına Kur’an’nın tanrı kelamı olamayacağına ve Muhammed ya da kendisinden sonra gelenler tarafından yazıldığına yani insan eseri olduğuna delildir. Esenlikler dilerim..........

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »