Ameliyat ipliği, antik çağlardan beri farklı materyallerle de olsa kendi kendine iyileşemeyecek yaraların kapatılması amacıyla kullanılmaktadır. Ameliyat ipliklerinin tarihçesine bakacak olursak oldukça ilginç tablolarla karşılaşmak mümkündür.
M.Ö 50.000 ile 30.000 arasında ilk olarak gözlü ameliyat iğnelerinin keşfedildiği düşünülmektedir. M.Ö 20.000’li yıllarda keşfedilen kemik iğnelerinin ise Rönesans’a kadar yaygın olarak kullanıldığı Neolitik kafatasları incelemelerinde açıkça görülmektedir. İğne deliğinin içine doğru büyümüş kemikler, bize hastanın operasyon sırasında hayatta kalmasının yanı sıra ameliyat sonrasında da sağlıklı bir şekilde hayatına devam ettiğini göstermektedir. Bu bulgular, bize ilkel insanların bile cerrahi işlemleri gerçekleştirdiğini açıklamaktadır.
Kuzey Amerikalı Kızılderililer’in koter kullanmaları, Afrikalı kabilelerin kan damarlarını tendonlarla bağlayıp akasya dikenleri ile yaraları kapatmaları, dikiş hattına yerel bitki örtüsünün yardımıyla dikiş atmaları ve sonuna sekiz düğümü atmaları da ameliyat ipliği kullanımının ilk çağlardan beri büyük bir gereklilik olduğunu göstermektedir.
Antik çağlardan M.Ö 1900’lü yıllara geldiğimizde ise Babil kralı Hamurabi zamanında tapınak direğine kazınmış cerrahi uygulama teknikleri görülmektedir. Bu kurallar, o dönemde de ameliyatların gerçekleştirildiğini kanıtlamaktadır. M.Ö 2000 yıllarından kalan yazıtlar ise bize bağlamak ve dikiş atmak amacı ile tel ve sinir kullanıldığını açıkça göstermektedir. Misyoner olan Robert Felkin; 1879 yılında Uganda’da gördüğü koter ve şişleme yöntemi kullanılarak başarılı bir şekilde yapılan sezaryen operasyonunu anlatmaktadır.
Bir Güney Amerikan metodu ise yara dudaklarını büyük siyah karıncaların güçlü çenelerini kullanarak birbirine yaklaştırmaktır. Bu yöntemde karınca gövdesinin, kafayı yara üzerinde bırakacak şekilde büküldüğü ve kopartıldığı bilinmektedir. Antik Yunanlılarda ameliyat ipliği olarak at kuyruklarının kullanıldığı bilinmektedir. Thebes’te bulunan bir cerrahi papirüs ise Mısır’da yara kenarlarını birbirine yaklaştırmak için en çok kullanılan malzemenin keten ameliyat ipliği olduğunu, kollajen ve organik lif kökleri, kuru bağırsak, kuru tendon, at kılı, hayvan deri şeritleri, kadın saçı ve ağaç liflerinin de ameliyat ipliği olarak kullanıldığını göstermektedir. İlk anatomist Yunan hekim Galen ise 1800 yıl önce ilk kez ‘ De Methoda Medendi’ isimli kitabında ipek ve “katgüt”ten bahsetmektedir. Katgütün daha önce de kullanıldığı bilinmesine karşın, katgüt için ilk kaynağın bu kitap olduğu düşünülmektedir.
Daha sonra 9. asırda Arap hekim Razi’nin pratisyen cerrahlara katgüt kullanımını önermesiyle katgütün 1840’lı yıllarda oldukça popüler bir hal aldığı görülmektedir. 1930’lu yıllara kadar kullanılan ameliyat iplikleri genelde katgüt, ipek, keten ve pamuk iken sentetik ameliyat ipliklerinin kullanımına 1941 yılında Poliamid (Naylon) ile II. Dünya savaşı sırasında başlanmıştır. Ardından poliester, poliakrilonitril, poliolefin materyalleri ameliyat ipliği olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu materyallerin hiçbiri cerrahi kullanım amacı ile üretilmemiş olup tekstil sanayisindeki gelişmeler ile tekstilde kullanılmaya başlanmış; daha sonra bu kullanım cerrahi operasyonlarda denenmeye başlanmıştır. 1970 yılında cerrahi kullanım amaçlı ilk emilebilen, sentetik ameliyat ipliği PGA (glikolik asidin bir homo- polimeri (poliglikolik asit)) piyasaya sürülmüştür. Katgüte kıyasla emilim süresi daha geç olmasına rağmen düşük doku reaksiyonuna ilaveten güçlü düğüm mukavemetine sahip olması, PGA’ya ameliyat ipliği olarak geniş kullanım alanı yaratmıştır. Sonralarda da gelişen teknoloji ile değişik kullanım alanlarına hitap edebilecek emilebilir PDO(polidioksanon), PGCL (Poliglekapron), PGLA (polliglikolik ko laktik asit) ve emilemeyen PP (Polipropilen) gibi materyaller üretilmiştir.
Sentetik ameliyat ipliği kronolojisi
Daha sonra 9. asırda Arap hekim Razi’nin pratisyen cerrahlara katgüt kullanımını önermesiyle katgütün 1840’lı yıllarda oldukça popüler bir hal aldığı görülmektedir. 1930’lu yıllara kadar kullanılan ameliyat iplikleri genelde katgüt, ipek, keten ve pamuk iken sentetik ameliyat ipliklerinin kullanımına 1941 yılında Poliamid (Naylon) ile II. Dünya savaşı sırasında başlanmıştır. Ardından poliester, poliakrilonitril, poliolefin materyalleri ameliyat ipliği olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu materyallerin hiçbiri cerrahi kullanım amacı ile üretilmemiş olup tekstil sanayisindeki gelişmeler ile tekstilde kullanılmaya başlanmış; daha sonra bu kullanım cerrahi operasyonlarda denenmeye başlanmıştır. 1970 yılında cerrahi kullanım amaçlı ilk emilebilen, sentetik ameliyat ipliği PGA (glikolik asidin bir homo- polimeri (poliglikolik asit)) piyasaya sürülmüştür. Katgüte kıyasla emilim süresi daha geç olmasına rağmen düşük doku reaksiyonuna ilaveten güçlü düğüm mukavemetine sahip olması, PGA’ya ameliyat ipliği olarak geniş kullanım alanı yaratmıştır. Sonralarda da gelişen teknoloji ile değişik kullanım alanlarına hitap edebilecek emilebilir PDO(polidioksanon), PGCL (Poliglekapron), PGLA (polliglikolik ko laktik asit) ve emilemeyen PP (Polipropilen) gibi materyaller üretilmiştir.
Sentetik ameliyat ipliği kronolojisi
- 1941 Poliamid
- 1958 Poliester
- 1969 Polipropilen
- 1970 PGA
- 1974 PGLA
- 1985 Poliglikonat
- 1989 Polidioksanon
- 1993 PGCL
- 1995 PGLA Rapid
- 2003 Antibakteriyel PGLA (Triklosan)
- 2006 Antibakteriyel PGCL, PDO (Triklosan)
- 2010 Antibakteriyel PGLA, PGCL, PDO, PGA (Klorheksidin)
SİZDEN GELENLER | Yazan: Hayati Kartal
Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
- Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
- Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
- Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)