Muhammed doğmadan çok öncelerinde bile Mekke halkının çoğunluğu puta tapar olsa da; tek tanrı- Allah inancına sahip, kendilerine göre namaz kılan, oruç tutan, sadaka verip yardımlaşan, hac yapan, hatta gusül aptesini bile bilen bir topluluktu. Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib, amcaları Ebu Talip, Ebu Leheb, Ebu Cehil, rüşvetle sonradan Müslüman olan Ebu Sufyan, Muaviye gibi tanınmış pek çok kişinin durumu da böyleydi. Yardımlaşma, hatta bir tür ilkel komün sistemi bile vardı. Herkes barış içine işine gücüne bakıyordu. Kabileler arası soy üstünlüğü ve kan davalarının dışında adam öldürmek son derece azdı. Kızlar diri olarak toprağa gömülmüyorlardı ki böyle olsaydı tanınmış pek çok ailenin kızları da gömülürdü. Oysa tanınmış ailelerden doğmuş, tanınmış bir sürü kadının varlığı biliniyor. Evlilik ve boşanma belli kurallara bağlıydı ama ne kadar uyuluyordu bu tartışılır. Evet, eğlence düşkünlüğü, zina, hırsızlık gibi olumsuzluklar da eksik değildi. Ama en azından, kimse kimsenin inancına karışmıyordu.
Şimdi bir an düşünmelisiniz!
Şimdi düşününüz! Böyle bir toplumda, Muhammed peygamberliğini duyurup her şeyi alt üst ediyor. Muhammed yüzünden insanlar ikiye bölünüp, birbirleriyle kinleşiyorlar. O güne dek işleyip gelen düzen bozuluyor. O güne dek ufak tefek kabile baskınlarından başka savaş olmayan topraklara savaş tohumları atılıyor. Kervan yağmalanmasını meşrulaştırılıyor, ganimet için canlara kıyma kutsal savaş ve farz yapılıyor.
Böyle bir toplumda Muhammed’in derdi neydi ki, yeni bir din icat etmeyi ve ulaşabildiği her yere yaymayı düşünmüştü. Muhammed, başarmak için her yolu mubah gören doyumsuz birisiydi. Tek derdi; din üzerinden her şeyi ele geçirmek ve her şeye hükmetmek, yeryüzü nimetlerinden yararlanabildiği kadar yararlanmaktı.
Mekke’deki Gelişmeler ve Medine’ye Göç
Muhammed peygamberliğini duyurduktan sonra, on yıl Mekke’de kaldı ve ancak kendisine inananların sayısı 40- 50’yi geçmemişti. Bunlar da; ya akrabalık bağıyla ya da bazı çıkar hesaplarıyla Müslüman olmuşlardı.
İbni Şehraşub’un verdiği bilgiye dayanan bir örnek: Muhammed’in kızı Rukiye çok güzeldir. Daha önce Ebu Leheb’in oğluyla evlendirilen Rukiye, baskı sonucu kocasından zorla ayrılmıştır. Osman Rukiye’ye göz koyarak, Ebubekir’i Muhammed’e gönderip; Rukiye’yi Osman’a verirse Müslüman olacaklarını söyler ve Muhammed de bunu kabul eder. Böylece ikisi de Müslüman olurlar. Osman’ın niyeti apaçık belli! Ebubekir’in gizli niyeti ise Muhammed’le bir şekilde daha yakın olmak, hatta daha sonra çocuk yaştaki kızını Muhammed’e rüşvet olarak sunarak; Muhammed’in peygamberlik ayrıcalığından yararlanmasının önünü açmaktır. Muhammed’in emeli; bu ileri gelenlerle çok yakın bağlar kurmak, hatta kız alıp vererek onları kendisine çekip, onların koruma ve arkalamalarıyla kendini güvence altında bulundurmak. İleride bu gizli emellerin hepsi gerçekleşecektir.
Mekke’de okur- yazar sayısı da, sözü geçen akıllı kişiler de çok. Hem maddi hem manevi olarak Muhammed’e karşı çıkabilecek güçleri de var. Yani Muhammed’in kalıcı olarak Mekke’de, peygamberlik yapması zordur; hatta olanak dışıdır.
Ömer, Ebubekir, Osman, Ali gibi ileri gelenlerin Müslüman olmalarıyla halk içinde açıktan din yayma girişimleri başlamış oldu. Ancak karşı taraftaki ileri gelen ve arkası güçlü olanlar bu girişimden rahatsız olmaya başlayınca; Muhammed’i birkaç kez uyarmak zorunda kaldılar. Halkın ikiye bölündüğünü, insanların kışkırttıldığını, sonunda mutlaka kan döküleceğini anlattılarsa da; Muhammed hiç oralı olmadı. Birkaç kez kurulan tuzaktan kurtulan Muhammed’i öldüremediler. Bu kez de Muhammed’in ve kendisine inanmış olanların Mekke’den çekip gitmeleri istendi. Hatta Muhammed ölümle korkutuldu. Hemen Mekke’den gitmeleri, gitmezlerse çok kan döküleceği Muhammed’e anlatıldı.
Amcalarından yeterli desteği bulamayan Muhammed, Medine ileri gelenleriyle gizli görüşmeler yapıp, bazı dinsel ve parasal vaatlerde bulunarak kendisini Medine’ye davet ettirdi. Medine ileri gelenlerinin de kendilerine göre bazı gizli emel ve beklentileri vardı. Aksi halde Muhammed’i de, ona inananları da Medine’ye sokmazlardı. Çünkü Medine, Mekke’den daha karışık, ama nüfusu az bir yerdi. Medine’de Museviler, İseviler, ateşe taparlar, eski Helen tanrılarına inananlardan başka; dışarıdan gelip yerleşenler de yaşamaktaydı. Medine dinler mozaiği gibiydi, üstelik halk cahildi, kimsenin Muhammed’e karşı koyacak gücü ve bilgisi yoktu. Muhammed gelinceye kadar, her dinden herkes barış içinde yaşıyordu. Medineliler yoksul, bilgisiz, ırgatlık yapıp alın teri dökerek yaşamaya çalışan kişilerdi. Muhammed, hem Mekkeli inananları için ayetler getirip, göçün farz ve zorunlu olmasının Allah emri olduğunu duyurdu; hem de Medineliler için getirdiği ayetlerle ebedi cennet, ebedi varsıllık vaadiyle beyinleri yıkadı. Muhammed’in Mekke ve Medinelilere duyurduğu bazı icat ayetlerinden örnekler: Enfal suresi 30-72, Nisa suresi 89-97, Nahl suresi 41, Cin suresi 23, Bakara suresi 216-217
Konu uzayacağından bu ayetleri buraya almıyorum. Meraklı okurlarımız bu ayetleri mutlaka okuyup, üç elif miktarı düşünsünler.
Hadis ve dinsel kitapların yazdıklarına çok fazla inanmayın! Mekke’de İslam’ı yaymaya çalışan Muhammed ve arkadaşlarının, inanmayanlara hakaret ve sövmelerine bile fazla ses çıkaran olmadı. Kitaplarda yazıldığı gibi zulüm, baskı işkence olayları da görülmedi. Ancak; Mekkeliler ortamın daha fazla karıştırılıp, bu işin sonunda kan döküleceğinden korkuyorlardı. Evini barkını bırakıp göç edenlerin hemen hepsi yoksul kişilerdi. Bunlar isteyerek değil, Muhammed’in zorlamasıyla ve ayetlerin getirdiği korkuyla göç etmek zorunda kaldılar. Muhammed Medine’ye ayak basınca; huzur bozuldu, farklı inançlardaki insanlar birbirlerine karşı kinleşir oldular. Eski köye yeni âdet, Medine’ye de Muhammed gelince; kargaşa baş göstermeye başladı.
Medine Yoksulluğuna Çözüm: Kervan Baskınları
Bir süre Muhammed’in kuru vaatleriyle varsıllık ve cennet bekleyen Medineliler; içten içe homurdanmaya, rahatsızlık duymaya başladılar. Birinci neden; mozaik halkın arasında inanç üstüne kargaşaların çıkmaya başlamasıdır. İkinci neden; Muhammed’in vaat ettiklerinin gerçekleşmemesidir. Halk parasız pulsuz olduğundan Muhammed’in vaat ettiği ebedi varsıllıktan eser yoktu, ortada böyle bir işaret de görülmüyordu. Muhammed bu sorunu çözüverdi! Kervanların yolunu keserek baskın yapmaya başladılar. Baskın ganimetlerinin çoğu Muhammed’e, kalanı baskına katılanlara paylaştırılıyordu. Bunun adı, din için kutsal cihat olmuştu. Hatta Ebu Cehil’in koruduğu büyük kervana bile baskın yapılmış ama kaçmak zorunda kalmışlardı.
Kervan soygunlarından gelen ganimetler doyurucu gelmemeye başladığından, bu işi büyütmek gerekiyordu. Bir yandan da arkadaşları ve Müslümanlar vaat ettiği ganimet nimetleri için Muhammed’e baskı yapmaya başladılar. Çünkü tek geçim kaynağı ganimetlerden oluşmaktaydı. İşte bu yüzden Muhammed ayet üstüne ayetler duyurmaya başladı. Enfal suresi 39: “Baskı ve şiddet kalmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer küfürlerinden vazgeçerlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını hakkıyla görendir.” gibi Muhammed tarafından icat edilip, Medinelilere duyurulan ayetler savaşın ve daha büyük yağmaların kapısını açtı. Başlangıçla kervan soymayla başlayan kan dökmeler böylece savaş ve işgallere dönüşecekti. Bu soygun ve işgallerin kılıfı da hazırdı; Allah yolunda savaşmak ve kutsal cihat! Bazı kaynaklara göre yalnızca bu savaşların sayısı yüzden fazladır.
Home
Yağmalamaya izin veren ayetler
MEKKE'DEN MEDİNE'YE TAŞINAN İSLAM
MEKKE'DEN MEDİNE'YE TAŞINAN İSLAM
PATREON İLE DESTEK OL
Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin : TIK
KUR'AN ANALİZİ
● Sırasıyla tüm ayetleri incelemeye başladığım ve kökenlerini gösterdiğim "Kur'an Analizi" videoları İçin TIK!