HABERLER
Dini Haber

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 12

Yazan: Zübeyde Savaş
15 yıl tanrı ve ateizm 12, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 12

- Günaydın, Barış, çok mu uyudum.
Barış:
- Olsun, gecenin yorgunluğunu atmış oldun.
Barış ve Abdül kahvaltılarını yaparlar.
Abdül:
- Dostun ne zaman gelir acaba.
Barış, gülerek:
- Çoktan geldi arabana yakıt koydu ve gitti.
Abdül:
- Ben hiç bir şey duymadım, çok iyisin anlatılan az kalır.
Barış'ın aklına evinin çatısı gelir:
- Evimin çatısı için gece konuşuyorduk.
Abdül, ayağa kalkar hemen konuşmasına engeller:
- Çok para tutmaz, köye gittiğin zaman bir ustaya ölçü aldır ve yanıma gel, mutlaka gel ucuza veririm sana ağacı, herşey için çok teşşekkür ederim.

Abdül sıkı sıkı sarılır, hızlıca oradan ayrılır. Barış, hiç birşey söyleyemez, galiba işine geç kaldı diye düşünür o sırada  Ramadan ve Abdül'ün konuştuğunu görür uzaktan, çay demler hemen Ramadan elinde poşetlerle gelir.
Ramadan:
- Ben de mifarin var diye bir şeyler getirmiştim neyse biz yeriz.
Ramadan poşetleri açar için de zeytin, sucuk, yumurta, helva, domates ve salatalık vardır, hepsinden çok fazla almıştır.
Barış:
- Dostum teşekkürler, bunlar neredeyse iki ayda bitmez.
Ramadan:
- Dostum biz yeriz, koyunların yünlerini bitirmiş gibisin.
Barış:
- Yarına tam olarak bitmiş olur.
Uzun uzun neşe içinde sohbet ederler, o kadar keyifli konuşurlar ki sanki bir birleriyle hasret giderir gibi.

Koyunların yavrulama zamanı gelmiştir, Barış’ın için de hiç heyacan yoktur, köylülerin parasını ve evinin çatısını nasıl yaptıracağını düşünür, her günü, gecesi bu şekilde geçer, koyunlar ikiz doğum yapmaz, yayla dönemi biter. Barış sürüyle yayladan ayrılarak köye doğru gider bir yandan da köylülerden çekinir ve korkar, köye geldiği zaman koyunları sahiplerine teslim eder, fakat kimse tek bir kötü söz söylemez.  Koyun sahibipleri eskiden olduğu gibi güzel karşılarlar, bir anlam veremez olup bitene. Barış evine geldiğinde evi değişmiştir yeniden yapılmış, çatısı olan, etrafı düzenlenmiş ayrı olarak koyun ahırı yapılmış bir ev durur evinin yerinde, uzunca bir süre etrafına bakınır olup biteni anlamaya çalışır bir anlam veremez bu duruma, kapıyı açmaya çaılışır fakat kapı kilitlidir, daha önce kapısı hiç kilitlenmemişti, başka bir ev olduğunu düşünür şaşkın şaşkın etrafa bakınır burası neresi diye düşünürken komşusu yanına gelir, bir zarf verir, güzel ve övgü dolu sözler söyleyerek gider, Barış, zarfı açtığın da anahtarları görür, evinin kapısına oturur okumaya başlar mektubu.

- Sevgili Barış, evini beğenmeni çok isteriz senin hayaline uygun olması için elimizden gelen çabayı gösterdik.
- Ben Abdül, seni yıllarca aradım fakat bulamadım, köyüne bir çok kez geldim sen tanrı adamısın diye. Sormak istediğim tanrı yoksullara karşı çok acımasız, neden? Bu acı niye ?
- Senin yardım ettiğin dede ve ninenin oğluyum, bir de benden duy çektiklerimizi, yıllarca bu hayatımızı, yaşadıklarımızı sana anlatmayı yüz yüze çok istemiş ve hayal etmiştim. Köyde  karnımız aç kalmadan yaşardık köyde fakirdik fakat kimseye muhtaç olmazdık tanrının her verdiği nimetler için teşekkür eder başımıza bir iş gelse kendimizde arar iyi kul olmadığımızdan diye tövbe ederkik, bizim çok paramızın olmasını düşünmezdik mutlu ve huzurluyduk, kız kardeşim bir gün çok hastalandı onun tedavisi için elimizde olanları satmaya ve borçlanmaya başladık faizcilere o yüzden borçlandık ne yazık ki kardeşimi yine de kaybettik, ödeme günü geldiğinde karanlık günlerde geldi, çok borcumuz yoktu faizini bir türlü bitmiyorduk, fakat yardım alacak  kimseyi bulamadık. Annem ve babam sen köyden git saklan dediler, ben de  çalışmak için başka şehirlere gittim fakat ne yaptıysam ne işe girdiysem bir türlü olmadı karanlık üzerimden hiç ayrılmıyordu, her şey tersine gider oldu, çıkış yolu bulamıyor tanrım beni deniyor derdim tanrıya olan inancım hiç azalmamıştı, yurt dışında yakın köylerden çalışanlar vardı beni severlerdi. Oradaki arkadaşlarım iş  buldular hemen gel dediler, çok  iyi para verdiklerini söylediler. Tanrıya nasıl dua edeceğimi şaşırmıştım çok mutluydum borcumuzu ödeyecektim, kimseye görünmeden gece yarısı babam ve annemin yanına gittim olanları anlattım  onların sevinç göz yaşlarını anlatamam, sorun nasıl gideceğimdi hiç paramız yoktu, annem evde  ne kadar bakır varsa hazırladı sat bu sana yeter dedi, sabah olmadan evden çıktım sırtıma bağladım çok ağırdı, hepsini alamamıştım ayaklarım titriyordu yürürken, bu borçtan kurtulmak için gerekli olacağını düşünür kendime güç verirdim, öğle gibi şehre geldim bakırları sattım, gece yarısı eve geldim sabah olmadan annem ve babamla vedalaşarak geride kalan bakırları da alarak ayrıldım. Büyük şehir'e gittim, uçak biletimi aldım hemen arkadaşlarımı arayarak geleceğim saati söyledim beni hava alanında alacaklarını söylediler ve çok mutlu oldular, sevincimi anlatamam, uçakğa bindiğimde bir çok kişinin çalışmak için ilk kez gittiklerini öğrendim. Bir yandan dua ediyor mutlu yaşam hayelleri kuruyordum. Uçaktan indim, havaalanında kontrol sırası bana geldiğinde beni içeri götürdüler, başka kimseyi almadılar, üzerimde neredeyse yok denilcek kadar para vardı bir de geri dönüş bileti, beni geri göndereceklerini söylediler, tanrım yardım et ne olursun senden başka kimsem yok dedim, sonra kendimden geçmişim, bu arada orada bulunan arkadaşlar çok yalvarmışlar görevlilere olmadı, geri uçağa bindim titriyordum. Annemin, babamın yıllarca emekle çileyle aldığı bakırlarını düşünüyordum. Büyük şehirden köye dönecek param yoktu, titriyor ve açıkmıştım yol boyu yürürken ilerde madeni paraya benzer bir şey güneş gibi parlıyordu çok sevinerek koştum para zannettiğim şey gazoz kapağı çıktı, otostop çekerek, sadece su içerek üç günde köye geldim saklanıp gece yarısı olmasını bekledim, yaşadıklarımı anlattım. Annem ve babam olsun tanrının bizim için düşündüğü bir hayır vardır dediler. Annem gündüzleri evde olma geceleri gel eve dedi, bana bir şey olmaması için ellerinden geleni yapıyorlardı, ben sabaha karşı ormana gider gece eve gelir evin temizliğini yapardım, annem ve babam tanrıya göz yaşlarıyla dua ederlerdi tanrı dostu gelsin diye yalvarırlardı, her zaman anlatırlardı zorda kalan bir müslüman olduğunda gelir onları çektiği sıkıntıdan kurtarır derlerdi ve mucizeleri anlatırlardı. Ben de hep tanrı dostu gelmesi için tanrıya dua ederdim. Her günüm bir yıl gibi geliyordu, ormanın ıssızlığının korkusu yetmezmiş gibi acılar içimde büyüyor yaşlı annem ve babamın bakıma, huzura ihtiyaç duyduğu zamanların bu şekilde geçmesine çok üzülüyor elimden de bir şey gelmiyordu. Ağaçlar arkadaşım olmuştu ben anlatır onlar dinlerdi, son zamanlarda hayatıma son vermeyi düşünmeye başlamıştım bir çok kere denerken annem ve babam ne yapar faizciler bırakmazki onları diye düşünür öldüremezdim kendimi,  yedi yıl bu şekilde geçti saçlarım beyazlamıştı sanki yüz yıllar geçmişti, bir gece yarısı eve geldiğimde annem ve babam bana sarıldılar evin her yanında dua sesleri yankılanıyordu, baktığım da evde bir çok yiyecek vardı, annem ve babam tanrı  gönderdi tanrı dostu oğlum kurtulduk, kurtulduk diyerek ağlamaktan gözleri şişmişti ben de hemen namaz kıldım dua ettim. Nihayet tanrı bizi kurtardı tanrı dostu geldi diye, yıllar sonra ilk kez  korku olmadan sabah kim kapımızı çalacak kaygısı olmadan huzur ve mutlulukla başımızı yastığa koyarak uyuduk, uyandığımızda üçümüz çok mutlu ve sevinçliydik, yıllar sonra beraber kahvaltı yaptık tanrıya dualarımızın ardı arkası kesilmiyordu, karanlıktan kurtulmuştuk, ormanda iş buldum çok iyi durumlara geldim saklandığım orman bana ekmek sağlıyordu, herkes seni tanrı dostu diye söylüyor ve anlatıyordu, aradan yıllar sonra senin yaptığın yardımlardan bahsediliyordu, seni bulmak teşşekkür etmek ve neden bu kadar yıl beklediğini senin bildiğin, bizim bilmediğimiz ne olduğunu sormak istedim, yaylaları tek tek gezdim bulamadım, köyüne gittim hangi yayla da olduğunu bilmediklerini söylediler, evinin nerede olduğunu buldum, bir çok gece evinin kapısında dua ederek geçirdim, bir gece evinin kapısında dua ederken uyuya kalmışım sabah köyün muhtarı beni uyandırdı, hırsız olsan bu eve gelmezsin dedi, ben de yaşadıklarımı anlattım, muhtar da senin yardıma muhtaç herkese yardım ettiğini söyledi evinin çatısını gösterdi, o andan sonra senin tanrı dostu olmadığını, tanrı sana yardım etmiyorsa bizlere neden etsin, o zaman inandığım inanç boş ve hayal olduğunu anladım, bizlere verilen sadece boş ümit, rahat uyumamız için,  bizimde çaremiz olmadığından ona bağlanmış yaşamak için yalvarıyorduk. Bunu annem ve babama anlatamazdım o yaşta insanlara, yıllardır ümitlerini bağladıkları her şeyi nasıl olurda yıkabilirdim bir anda, senin olduğunu anladığım da o gece bana yardım etmiştin bir daha nasıl olur da seni kırabilir veya üzebilirdim, inanmadığım bir şey için sen tanrıya inanan birisiydin, seni nasıl sözlerimle inciltebilirdim, bu nedenle yılllarca biriktirdiğim her şeyi unutarak oradan bir an önce uzaklaşmak istedim, sen benim için çok değerli bir insandın tanıdığım insanlığını bulan yaşamın ne olduğunu bulmuştun benim için. Sabah ayrılırken Ramadan’la yolda tanıştık, olanları anlattım  evinin çatısını senin bilgin olmadan yapmak istediğimi söyledim, Ramadan da ben de varım dedi, evine gittik gizlice, hızlıca yeniden evini yaptık  hediyemiz olarak düşün lütfen, kalbinde benim için bir yer olması temennilerimle.

Barış, üzülür saatlerce oturur evin kapısında, evinin kapısını açar gözlerini kapatır içeri bir kaç adım atar yavaşça gözlerini açar her şey yenilenmiş ev sanki başka bir ev olmuştur görmediği eşyalar evin tavanı çam ağıcından döşenmiş nefes alırken çamın o eşsiz kokusu sarmıştır her yanı, hayellerini kurduğu ev çok mükemmel olmuştu, yatak odası içinde banyosu ve büyük bir yatak vardır. İlk kez yatakta yatacaktı, mutfağında tüp, yerlerde halı, camlarda tül, artık sevinci ve duyguları  tarif edilemez durumdadır.

Barış’a bir gün sonra Arda’dan bir mektup gelir, mektubu açmadan geri gönderir, bir hafta sonra akşam üzeri Abdül ve Ramadan barış’ın evinde sohbet ederlerken kapı çalar, Barış kapıyı açar gelen Arda’dır.
Barış:
- Seni gördüğüme sevindim lütfen içeri gel.
Barış, Arda’yı tanıştırır içeride mutlu bir sohmet havası varken yavaş yavaş kaybolmaya, üzüntülü ve kasvetli bir hava oluşmaya başlar.
Arda:
- Buraya gelmemin sebebi sana gönderdiğimiz mektubu hiç açmadan geri göndermendir bu duruma çok üzüldük bir hatamı işledik diye düşündüğümüzden geldim, seni de çok özlemiştim.

İçeride derin bir sessizlik vardır, Barış yemek hazırlar, yemek yenir hiç kimse konuşmaz, herkes bir şeyler söylemek ister bu sessizlik yemeğin sonunu bekler.
Barış:
- Mektubu açmamam gerekçesi senin şahsına karşı yaptığım bir tepki değildi.
Arda, üzündür:
- Kilisede bulunan kardeşler senin için dua edeceklerini anlatan ve bir çoğunun senin için yazdığı güzel sözler vardı.
Barış:
- Bu şekilde yazıldığını düşündüğüm için geri gönderdim.
Arda, içerde rahatsız olmaya başlar sanki istenmiyormuş  hissine kapılır.
Arda:
- Genede açman gerekli olduğunu düşünüyorum, kilise kardeşlerinin duygularını bilmeni isterdim.

Barış tebessüm ederek, yaşadıklarını anlatmaya başlar on beş yılın nasıl geçtiğini günlüğünüde yanına alarak çektiklerini zaman içinde nasıl kaybolduğunu bilinmeyene doğru gittiğinde içindeki sevinç ve çoşkunun zamanla kaybolduğunu anlatır, Barış anlatırken herkesin yaşadıkları, duyguları birer birer canlanır içinde acı her yanı sarmıştır bu kadar çileli yıllar son derece acı verici olsa da yaşanmıştır.
Barış:
- Ben uyutulmuşum ve kandırılmış hissediyorum kendimi, on beş yıl çok uzun bir zaman, bu yıllar içinde günde en az beş saatimi tanrı masalına dua ile geçti belki daha da uzun saatler,  bir ailem olsa normal yaşam için çalışsam tanrı adına günde bir saatimi versem, normal de inançlı olan herkesin en az süresi bu olmalı, yüz yaşına gelsen ne anlamı olacak, sadece boşa gecen yıllar, ailene tanrıya ayırdığın zamanı versen ne kadar mutlu olacağını tahmin bile edemessin, aile'de sevgi bağları çok güçlü olur, tanrı masalı, aile gerçekliği, işte bu gerçek yaşam, günde dört, beş saat tanrı için kullandığımda ortalama dört yılım kaybolmuş on beş yıl içinde karar senin, sevdiğim biriyle evlenseydim çocuklarım kaç yaşında olurdu, kendi yaşamım da yıllarım gitti ne uğruna tanrı. Tanrı ne istemiş insanlardan sevgi ve yardımlaşma, yaşadığım her dinde bunlar var, bir gerçek varki sevgiyle kandırılan insanlar yardım etmek zorunda bırakılıyor bu ticaretin tek taraflı olduğunu anladım, bu vicdan duyguları kullanılarak ne uğruna peki bu alınan yardımlar nerde, her ülkenin yaşatılan dini yardımları başka ülke adı altında toplanıyor, her din de başka ülkeler için yardım toplanıyor kimden? Yaşama sarılmış ümidi sadece tanrı olan yoksuldan senin ülken de yoksul yok mu.? Sorusu hiç sorulmuyor, neden? Senin ülkene yardım neden gelmiyor? Bunları denetleyen var mı ?

Diğer sayfalar:
◄ [11] , [13] ►
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »