Ben güneydoğuda yaşayan ailesi Alevi olan bir kızdım. Alevi olsalar da haliyle İslam inançlarını taşır ve ibadetlerin Aleviliğe esas olanlarını yerine getirirlerdi. Ailem hep bizi bu Alevilik felsefesi ile büyütmeye çalıştı .Bir dine mensup olsalar da çağdaş olmaya çalıştılar. Ama hangi inanç ne kadar çağdaş olabilirdi değil mi?
Çocuk olsam da sevmediğim ve yüreğimin kaldıramadığı şeyler olmuştu hep. Küçük yaşlarda çocukların gözü önünde yapılmayacak şeylerin yapıldığının kanıtı olan ben, iyi ki de yapmışlar diyorum. Ne mi onlar?
Örneğin ; kurban bayramlarında çocukların gözü önünde kurbanları kesmeleri. Bir iki kere o ana şahit olduktan sonra bir dahaki kurban bayramının gelmemesini isterdim. O an hep gözyaşları ile o hayvanlara veda eder ,ağlayarak eve inerdim. Ama olmuyordu tabi her yıl aynı terane, aynı acımasızlık, aynı saçmalık. Çocuk olduğum halde ayrı bir bilince sahiptim hep. Bunu neden yaptıklarına aklım erdiğinde bile anlayamadım, anlam veremedim. Mantık bulamadım. 12-13 yaşlarımdan sonra kurban bayramlarında kurbanın eve geldiği gece ertesi günü bayram olacaktı haliyle. Sabaha kadar o koyunun sesini dinleyip içimden lanet okurdum. Annem yaşım büyüdükçe beni çağırıp kurbanın kesimine ve etlerin yerleştirilmesine yardım etmemi isterdi. En kötüsü sabahın erken saatlerinde millet kurbanları kesip kebap dumanlarını tüttürürdü. Bizimkiler de kurban kesildikten bir kaç saat sonra kebap hazırlığı yapmamı ve ablamlara yardım etmemi söylerlerdi. Ama 15-16 yaşlarımdan sonra kimse beni o alana sokamadı. Ve bayram boyunca yani o dört gün boyunca et yediremedi.
Bu nasıl bir aç gözlülüktür ki keser kesmez mideye indiriyor bu insanlar diye tiksinmeye başladım. Aileme karşı sözlerim hep yersiz ve anlamsız kalıyordu tabi ,bense kendimi rahatlamak için sanal ortamlarda bu yapılanın vahşet olduğunu anlatmaya çalışırdım gün boyu. Sonra etten 5-6 yıl boyunca tamamıyla kopmuş ve uzaklaşmıştım. Bu süre zarfında her geçen gün İslamiyet'teki ibadetler daha da gözüme battı. İbadet nedir ? Neden yapılır ? Yapanlar ne kazanır ? gibi birçok soruyla yüz yüze kaldım. Hepsine cevap aradım ama mantıklı bir şey bulamadım. En basiti aileme dedim ki kurbanın kesim amacı madem fakirlere o eti yedirmekse hangisine yediriyorsunuz (dağıtırlardı ama tabak tabak, yani 3'te 1'ini)? Kim tamamını fakirlere dağıtıyor? Kimse! Hepsi dolaplarına kaldırıp bir yıl boyunca yiyordu. Orada o soru geldi aklıma 'Ya bu Tanrı insanları bu kadar çok düşünse bu bayramı yapmak yerine her aile bir aileye yardım edip karnını doyursun' dese daha güzel olmaz mıydı? dedim. Ya bu Tanrı işi bilmiyor ya da ben ondan daha merhametliyim. Milyonlarca canlının o an kesilmesini isteyen Tanrı benim gözümde doyumsuz, acımasız bir egoistten başkası değildi. Yıllar yılları kovaladı. Oruç tutan ben, onda da mantık bulamayınca kopmuştum. Kendime işkence etmekten başka bir şey değildi bu. Kimin için ne yapıyordum. O benim için ne yapıyordu ? Hiç.
Bunun dışında o süreçlerde sık sık çocuk tecavüz haberleri ,bebeğe tecavüz haberleri gelirdi. Bunları duydukça dinlerde var olan Tanrı'nın ne kadar da boş, adaletsiz, merhametsiz olduğunu düşündüm. Tanrı varsa dinlerdeki gibi güçlü ve kudretli ise nasıl bu yapılan iğrençliklere göz yumabilirdi ki ? Tanrı'nın işi Kuran'daki emirleri mi yağdırmaktı sadece. Değildi tabi. Dedim ki kendime eğer ben Tanrı olsaydım bu beceriksiz Tanrı'dan daha merhametli ,daha adil olurdum. Bu Tanrı benim Tanrım olamazdı. Karar vermiştim.
Bir süre sonra kendimi kitaplara vurdum. Tanıdığım bilinçli bir aile dostu doktorun bana doğum günümde hediye ettiği kitapla bilimin aslında ne kadar da önemli olduğunu anladım. Carl Sagan 'Tanrı'nın Kapısını Çalan Bilim ' adındaki kitabı benim hayatıma bir ışık yaktı. Bu adam Tanrı'nın varlığını da inkar etmiyordu aslında. Kitapta evrimi, evrenin oluşumunu çok da güzel anlatıyordu. Sonra bu dinin kitabı Kuran'ı okumaya karar verdim. O karar hayatımdaki en güzel karar oldu zaten. Türkçe mealini alıp günlerce okudum. Gördüm ki bu kitap Muhammed'in cinsel hayatından ve günümüz insanına göre önem arz etmeyen içeriğe sahipti. Kağıtlara mantıksız olan tüm ayetleri ve ne demek istediğini yazdım çizdim. Olmadı! Ama tümüyle bitmemişti içimdeki o his. Onun ardından hala vicdanımda bir köşede dindarlıktan bir nebze bir parça kalmışken Turan Dursun ile tanıştım. Okuduğum ilk makalesinde o parçayı da söküp attım. Ardından Osho ışık oldu bana ,hayatımı nasıl yaşayacağımı , kendimi bulmamı, aydınlanmamı sağladı.
Düşündüğüm şeyin ne olduğuna gelince google de tüm inançları tek tek okuyup kendi inandığımı bulmaya başladım. Tüm inanç ve düşünce sistemlerini. Agnostisizm, Nihilizm, Pandeizm, Deizm vs. hepsini sordum kendime senin düşüncen bu mu diye? Sonunda tek şey bana cevap oluyordu. Düşüncelerimle eşleşen Deizm'di. Yani Müslümanlıktan sonra direkt Deist oldum. Ama hep bir yerde soru işareti bırakıyorum. Düşüncelerime kilit vurmuyorum, sorgulamaya devam ediyorum. Çünkü bir daha hiç bir güç beni bir şeye körü körüne inandıramazdı. Buna izin vermeyecektim.
İyi ki aydın insanlar, bilim insanları var olmuş yoksa kapatılmış ve üstü betonlanmış bu bilincimiz daha yakın bir zamanda aydınlanır mıydı acaba?
Yazan: N.Kara