El, diğer tüm tanrılardan daha büyük bir tanrıydı, İbrahim doğmadan bin yıl önce veya daha fazla bir süredir tapılmıştı. En yüksek tanrının adı kültürden kültüre değişiyordu, fakat bugün farklı ülkelerin gott, dios, Allah, Yehova ya da dieu'dan bahsettiği gibi El'in tasavvuru aynı kalmıştı.
Semitik dilleri konuşanlar onu El olarak tanıyordu, fakat aşağı Mezopotamya'nın Sümerler'i onu cennetin gök tanrısı olan An olarak kabul etmişti. Mezopotamya'da da yaşayan Akadlar ve Asurlular ise onu Anu olarak adlandırdılar. İlk Mısırlılar ona Horus diyorlardı ancak daha sonra hanedanlar ona Ptah, Atum ve Ra adını verdiler.
Her kültürde, El'in rolü aynıydı. O özel panteondaki (ulusun bütün tanrıları) diğer tüm tanrıların ataları olan babasıydı. Gökyüzündeki güneş gibi, El de dünyadan ziyade cennete yönelerek cennetten hükmetti ve şafakta dağlara parıltı veriyordu. Kenan halkı, El, Baal, Mot ve Anat gibi daha küçük tanrıların yaratıcısı olarak “Boğa-Tanrı” olan Thoru-el adı altında El'e saygıyla ibadet ettiler.
Bu olay Bahai perspektifinden anlaşılabilirdir çünkü:
… Her yaşta ilahi vahiyin ölçüsü, sürekli olarak gelişen bir insanlık tarafından o çağda elde edilen toplumsal ilerleme derecesine uygun hale getirilmiş ve orantılıdır. Shoghi Efendi, Vaat Günü geldi, S.118.
Nüfusun göreceli eğitim eksikliği göz önüne alındığında, El / Anu / An / Thoru-el'in sadece eskimiş tanrı olmadığı sonucuna varılabilir. İnsanlar onu, evrende en yüksek tanrı olarak görüyorlardı, adı ne olursa olsun, onu ne kadar kötü anlıyorlarsa olsunlar. Tanrı, Gott, Dios, Allah, Dieu, Θεός, Deus, Dio, бог, Bağışlayıcı, Efendilerin Efendisi.
İbrahim, Musa ve İsa'nın vahyleri ile, en yüksek tanrıya verilen isimler gelişmeye devam etmiş ve Eski ve Yeni Ahit'te çeşitli versiyonlar serpiştirilmiştir, ancak bu farklılıklar genellikle İncil'in standart İngilizce çevirilerine yansıtılmamıştır. Elohim, Elyon, El Ro'i ve El Shaddai büyük tanrı El ile yakından ilişkili olan dört isimdir. Örneğin Enoch, “elohim ile yürüdüm.” İbrahim’in cariyesi Hagar, El Ro’i ile konuştu, Yakup El Shaddai’yi Kenan topraklarında görmüştü ve Melchizedek, El Elyon'un Rahibi'ydi. El, aynı zamanda Elohim-RAB, Elohim-Yahweh-Adonai ve Elohim Adonai'de olduğu gibi, tanrının farklı yönlerinin hepsine yönelik artan bir takdiri daha açık bir şekilde ifade etmenin bir yolu olarak başka bir kelime veya iki kelime ile birlikte kullanılmıştır. Yunanlılar sonunda El'i Zeus'un adıyla kabul ederken ve Romalılar onu Jüpiter olarak kabul edeceklerdi. Arabistan'da ise ismi El-İlah olarak başlayacak ve sonra Allah'a dönüşecekti.
İsa'nın Tanrı için birden fazla farklı kelime kullanmadığını kimse söyleyemez, ancak İsa'nın hem İbranice hem de Aramice'de akıcı olduğu ve en azından küçük seviyede bir Yunanca konuşabildiği düşünülürdü. Yahudi yazılarını okumak için evde İbranice öğrendiği söylenir ancak Aramice hayatı boyunca Kenan'ın ana diliydi ve Yunanca, tüccarlar ve gezginler tarafından Akdeniz dünyasında ortak bir dil olarak kullanılıyordu. Elah, Aramice'de Tanrı için en yaygın kelime iken, Theos ve Kyrios ise Yunan dilindeki eşdeğerleri idi.
İncil tarihçilerinden Carl Henry, insanların bazen daha yeni isimlerle Tanrı'yı ifade edişini ve daha eski isimlerle birleştirilmesi konusundaki endişeyi bastırabilmek için şöyle diyor:
… Ardışık tarihin ardışık dönemlerinde, Tanrı'nın daha önceki isimleri daha sonraki isimleri ile yan yana tutulur. Sonraki ilahi açığa vuruş, önceki isimlerin gücünü ve önemini geçersiz kılmaz, çünkü Tanrı, isimlerinin ilerici vahiyinde kendini inkar etmez. Tanrı daha önceki veya sonraki isimler tarafından uygun şekilde ele alınabilir. Carl Henry (Tanrı, Vahiy ve Otorite, s. 182-183.)
Fakat bu sözün doğruluğu tartışılır çünkü Tanrının kendini açığa vuruş biçiminin lanetlediği diğer put ve tanrılarla aynı isim veya kurallara sahip olması onu kendi içinde büyük bir çelişkiye sokar.
Çeviren & Yazan: A.Kara