Efsanelere göre, gündüzleri savaştan sonraki saatler boyunca, Heydrun keçisinden ballı süt ve Sahrimnirin yaban domuzlarını yiyorlardı. Odin ve onun askerlerine Valkürler kulluk yapıyordu (militan kadın) İşte onlar cesur Einherjarlar oldükten sonra onların Valhalla'ya götürülmesine eşlik ederler. Bu İskandinavya mitolojisindeki diğer şeylerin sadece bir kısmıdır.
Ölüler krallığı iki hisseden ibarettir. Valhalla'nın (cennetin) aksi bir yer olarak ölülerin ruhlarının bulunduğu bir diğer mekan Hellheim'dir ki bunu da günümüz dinlerin CEHENNEMİ ile ayni manada anlamak olur. Burada diğer ölmüş insanların ve ölümlü Tanrıların ruhları bulunuyor. Bu diyarın kraliçesi Hell'dir. Odin Tanrıça Hell'i Asgard'a getirdiğinde her kes ondan tiksinir ve korkar. Bunun üzerine Odin ondan «Ölüler diyarının kraliesi» olmasını istedi, oda diğer Tanrılardan gördüğü baskı üzerine bunu kabul etti.
Hellheim denilen bu krallığa geldi ve burada hastalıktan, yaşlılıktan, savaş dışı sebeplerden ölmüş insanların ruhlarını karşılayacaktı. Günümüz dinlerindeki cehennem masalının aksine buraya gelen insanlar eğer bir iyiliği varsa ödül bile alırdı. Ama kötü şeyler yapmış insanların Tanrıça Hell'den korkması gerekirdi çünkü yaptıklarına karşılık işkence yapılıyordu.
Ölüler krallığı iki hisseden ibarettir. Valhalla'nın (cennetin) aksi bir yer olarak ölülerin ruhlarının bulunduğu bir diğer mekan Hellheim'dir ki bunu da günümüz dinlerin CEHENNEMİ ile ayni manada anlamak olur. Burada diğer ölmüş insanların ve ölümlü Tanrıların ruhları bulunuyor. Bu diyarın kraliçesi Hell'dir. Odin Tanrıça Hell'i Asgard'a getirdiğinde her kes ondan tiksinir ve korkar. Bunun üzerine Odin ondan «Ölüler diyarının kraliesi» olmasını istedi, oda diğer Tanrılardan gördüğü baskı üzerine bunu kabul etti.
Hellheim denilen bu krallığa geldi ve burada hastalıktan, yaşlılıktan, savaş dışı sebeplerden ölmüş insanların ruhlarını karşılayacaktı. Günümüz dinlerindeki cehennem masalının aksine buraya gelen insanlar eğer bir iyiliği varsa ödül bile alırdı. Ama kötü şeyler yapmış insanların Tanrıça Hell'den korkması gerekirdi çünkü yaptıklarına karşılık işkence yapılıyordu.
Άδης -HADES
Hades, işte Yunan mitolojisindeki ölümün adı. Bu kelime hem ölümü, hem ölüler diyarının tanrısını ifade eder. Kronos ile Rheinan'ın oğlu, Zeus'un erkek kardeşlerinden biridir. Zeus yeryüzündeki hakimiyeti kardeşleri arasında bölerken yer altı dünyasının hakimiyetini Hades'e vermiştir. Yer altının tüm zenginlikleri ona ait olduğu için Romalılar daha sonra onun ismini Pluton olarak değiştirmiştir. Hades'in yeraltı ülkesinin kapılarını Cerberus isimli bir köpek korur. Hiç kimse bu köpeğin korkusundan onun izni olmadan kapılardan geçemez. Hades'in yeraltı dünyası Asphodel, Tartarus ve Elysium olarak üçe ayrılır. Ölmüş insanlar yeryüzündeki yaşamlarında iyi biri olmuşlarsa Elysium'da, kötü biri olmuşlarsa da Asphodel'de ebedi yaşamlarını sürerler. Zeus ve Olimpos tanrılarının düşmanları ve katiller ise Tartarus'a atılırlar. Bu durumda Yunan mitolojisinde cennete Elysium, cehenneme ise Asphodel ve Tartarus diye biliriz.
Gördüğümüz kadarıyla günümüz dinlerinde olduğu gibi antik dinlerde de cennet ve cehennem kavramları var. İnsanlar tarih boyu yüce bir adalet simgesi olan Tanrıyı uydurdukları gibi cennet ve cehennemi de uydurmaya mecburdular. Çünkü insanlar kendilerinden mevkice üstün insanlardan gördükleri zulümlere karşılık olarak bu yüce adalet Tanrısının onları Tartarus, Hellheim gibi cehennemlere sokacağına inanıyordular. Kendileri de zulme maruz kaldıkları için cennetle ödüllendirileceklerine inanır şu dünyada alamadıklarını o dünyada alacaklarına inanmışlar. Maalesef insanların bu tarz düşüncelerinden istifade eden din tüccarları kendilerini Tanrıyla onlar arasında bir vasıta olarak göstermiş ve insanları sömürmüşler. Tıpkı Hristiyan papazların cennetten arsalar sattığı gibi. Günümüz İslam dünyasında da bu tarz şeyleri az görmedik. Kendilerini evliya yaparak insanlarla Allah arasında vasıta gibi gösterip milleti sömürüyorlar.
Oysa kendine Müslüman diyen bu insanlar azda olsa aklını kullansaydı Kuran okuyarak (insan ürünü bile olsa) Allah'la insan arasında hiç kimsenin hatta Muhammedin bile aracı olmayacağını anlardılar.
Günde beş kere namazda "Ancak sana ibadet eder ancak senden yardim dilerim (Fatiha suresi 5. ayet)" diyen bir Müslümanın camiden çıktıktan sonra evliyalarından yardım istemesi ne kadar mantıklı değil mi?
"Ölülerden, kabirlerden medet uman Müslümanlar bu ayetleri görmezden mi geliyor? Allah'ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan, kendisine yapılan dualardan habersiz kalan şeylere ibadet (dua ederek ibadet eden) edenlerden daha sapık kim olabilir." (Ahkaf-5)
"…Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilir mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi?' De ki:' Allah bana yeter, tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer; 36-38)
Şimdi size soruyorum ey Müslümanlar. Ben Kurana inanmadığım halde bunları okuyarak bir kez daha ne kadar doğru düşündüğümü anlıyorum da sizler nasıl oluyor da Kur-an'a inandığınız halde bu din tüccarlarının kuklası oluyorsunuz? Şimdi elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin- «Bir dinsiz olarak ben mi Allah'a daha yakınım siz mi?»
Gördüğümüz kadarıyla günümüz dinlerinde olduğu gibi antik dinlerde de cennet ve cehennem kavramları var. İnsanlar tarih boyu yüce bir adalet simgesi olan Tanrıyı uydurdukları gibi cennet ve cehennemi de uydurmaya mecburdular. Çünkü insanlar kendilerinden mevkice üstün insanlardan gördükleri zulümlere karşılık olarak bu yüce adalet Tanrısının onları Tartarus, Hellheim gibi cehennemlere sokacağına inanıyordular. Kendileri de zulme maruz kaldıkları için cennetle ödüllendirileceklerine inanır şu dünyada alamadıklarını o dünyada alacaklarına inanmışlar. Maalesef insanların bu tarz düşüncelerinden istifade eden din tüccarları kendilerini Tanrıyla onlar arasında bir vasıta olarak göstermiş ve insanları sömürmüşler. Tıpkı Hristiyan papazların cennetten arsalar sattığı gibi. Günümüz İslam dünyasında da bu tarz şeyleri az görmedik. Kendilerini evliya yaparak insanlarla Allah arasında vasıta gibi gösterip milleti sömürüyorlar.
Oysa kendine Müslüman diyen bu insanlar azda olsa aklını kullansaydı Kuran okuyarak (insan ürünü bile olsa) Allah'la insan arasında hiç kimsenin hatta Muhammedin bile aracı olmayacağını anlardılar.
Günde beş kere namazda "Ancak sana ibadet eder ancak senden yardim dilerim (Fatiha suresi 5. ayet)" diyen bir Müslümanın camiden çıktıktan sonra evliyalarından yardım istemesi ne kadar mantıklı değil mi?
"Ölülerden, kabirlerden medet uman Müslümanlar bu ayetleri görmezden mi geliyor? Allah'ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan, kendisine yapılan dualardan habersiz kalan şeylere ibadet (dua ederek ibadet eden) edenlerden daha sapık kim olabilir." (Ahkaf-5)
"…Allah'tan başka tapmakta olduklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilir mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi?' De ki:' Allah bana yeter, tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül etsinler." (Zümer; 36-38)
Şimdi size soruyorum ey Müslümanlar. Ben Kurana inanmadığım halde bunları okuyarak bir kez daha ne kadar doğru düşündüğümü anlıyorum da sizler nasıl oluyor da Kur-an'a inandığınız halde bu din tüccarlarının kuklası oluyorsunuz? Şimdi elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin- «Bir dinsiz olarak ben mi Allah'a daha yakınım siz mi?»
Yazan: Kirpi