YOLDAN ÇIKAN (KAFİR) OLAN PEYGAMBER
BEL'AM BÂÛRA (Belam Bin Baura)
“Onlara şu adamın haberini de oku: Kendisine ayetlerimizi verdik de onlardan sıyrıldı, çıktı,
şeytan onu peşine taktı, böylece azgınlardan oldu. Dileseydik elbette onu o ayetlerle
yükseltirdik, fakat o, yere saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu, tıpkı şu köpeğin
durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini sarkıtıp solur, onu bıraksan da dilini sarkıtıp
solur. İşte ayetlerimizi yalanlayanların durumu budur. Bu kıssayı anlat, belki düşünürler.”
(Araf, 175-176)
ALLAH birine ayetler veriyorsa bu kişi peygamberdir. Ama sonra bakıyorsunuz Allah'ın seçtiği peygamberi ona inanmayı bırakıyor, Allah da bu peygamberine kızıyor, hakaret edip köpeğe benzetiyor.
Böyle bir şey nasıl olabilir ? Allah nasıl olur da sapıtacağını, yoldan döneceğini bildiği birini peygamber yapabilir yada yapacaklarını bildiği halde yine de kızabilir ? Çünkü her şeyi bilen Allah'ın olacakları da bilmesi, bildiği için de öfkelenmemesi, lanet okumaması gerekirdi.
Önce ayetler verdiği bir kimseyi peygamber yapan, sonradan peygamberini şeytana kaptıran, arkasından da peygamberini köpeğe benzeten ve aşağılayan bir tanrı olabilir mi?
Diğer kaynaklar tefsir ve çevirilere bakalım:
- İbni Kesir: Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz halde, onlardan sıyrılan ve şeytanın arkasına taktığı sonunda da azgınlardan olan o kimsenin haberini anlat.
- Elmalılı (sadeleştirilmiş): Onlara o herifin kıssasını da anlat ki, ona ayetlerimizi vermiştik, ama o, onlardan sıyrılıp çıktı, derken onu, şeytan arkasına taktı da yolunu şaşırmışlardan oldu.
- Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2): Onlara, kendisine âyetlerimizi sunduğumuz o adamın kıssasını da anlat; âyetlerden sıyrılıp çıktı, derken onu şeytan arkasına taktı, en sonunda da helak olanlardan oldu.
- Diyanet İşleri: Kendisine âyetlerimizi verdiğimiz hâlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat.
- Yaşar Nuri Öztürk: Onlara, şu adamın haberini de oku: Kendisine ayetlerimizi vermiştik; onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan da onu peşine taktı; nihayet o, azgınlardan oluverdi.
Bel'am adlı bu kişinin Allah'ın dinini öğrenmiş olan, çok bilgili, duaları
kabul olan fakat sonradan itaatsizliğe düşmüş biri olduğu anlatılıyor
birçok hadis kaynağında. Peki bu itaatsizliğe düşmekten kasıt nedir, bu
olay hadislerde nasıl geçiyor bakalım:
Rivayet edilene göre Musa, Kenanların Şam'daki topraklarına giriyor. Bu sırada da Bel'am adlı şahıs el-Belka'nın bir köyü olan Bal'a'da bulunmaktadır. Musa'nın topraklarına girdiğini gören Kenanlılardan bazıları Bel'am'a geliyor ve "Ey Bel'am, Musa bizi öldürmeye geldi, bizi öldürüp buraya İsrailoğullarını yerleştirecek" , "Senin kavmin olan bizler nereye yerleşiriz, yerimiz yok" diyorlar. Bel'am'ın dualarının kabul olduğuna inanıldığından ona Allah'a dua edip ondan Musa ve yanında gelenleri def etmesini iste diyorlar.
Bel'am ise "Size yazıklar olsun! O Allah'ın elçisidir, melek ve müminler onunla beraberler, aleyhine nasıl dua edeyim, bildiğimi bana Allah öğretti" diyor.
Sonrasında Bel'am eşeğine binip İsrailoğullarının çıkmakta olduğu Husban dağına doğru ilerliyor. Bir süre sonra eşeği yere çöküyor fakat o eşeğine tekrar binerek az daha ilerliyor ve hayvan tekrar çöküyor. Bu sefer eşeği yerden kalkana kadar dövüyor.
Sonra eşek dile geliyor ve "Ey Bel'am nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durup yolumu kestiğini görmüyor musun?" Allah'ın elçisi ve müminler senin kavmin aleyhinde dua etmekteler" diyor.
Buna rağmen Bel'am aldırış etmeyip eşeğini dövüp yoluna devam ediyor.
Bir süre sonra eşek sırtında Husban dağına ulaşıyor ve Musa'nın ordusunu, İsrailoğullarını karşısında görüyor ve onlara beddua etmeye başlıyor.
O Musa ve İsrailoğullarına beddua ederken Allah onun dilini ele geçiriyor ve kendi kavmi için beddua ettiriyor.
Bunu duyan Bel'am'ın kendi halkı "Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrailoğullarına hayır dua ederken bize beddua ediyorsun" diyorlar.
Bel'am'da "ben bunu kendi isteğimle yapmıyorum, Allah dilime hakim oldu" diyince dili ağzından çıkıp göğsüne doğru sarkınca "Dünya ve ahiret benim elimden gitti" diyor.
[Taberi,Tefsiru’t-Taberî, IX, 124-126; Fahruddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, XV, 54; İbnü'l-Esir, el-Kâmil fi't-Târih, 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, el Bidâye ve'n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd]
Burada ne kadar çok mantık hatası ve çelişki olduğunun farkında mısınız? :
- Bel'am'dan dua ile yardım istediklerinde onlara "gelen Allah'ın elçisidir, melekler ve müminler onlarladır, nasıl aleyhlerinde dua edeyim bana her şeyi Allah öğretti" diyor. Sonra sanki bu sözleri o söylememiş gibi, kalkıp onlara beddua etmeye gidiyor.
- Eşek dile gelip konuştuğu halde nasıl oluyor da Bel'am yoluna devam ediyor? Bir insan böyle büyük bir mucize görse yapmakta olduğu şeyden geri dönmez mi? Bildiğin koca eşeğin 3-4 cümle kurduğu bir mucizeden bahsediliyor ufak, basit bir şey değil. Adam kafasız mı ki dinlemeyip yoluna devam etsin? Daha 2 dakika önce onlar aleyhinde konuşan halkına laf edip "Bana her şeyi öğretti" dediği Allah'a nasıl karşı geliyor?
- Allah neden beddua ettiriyor? Koca yaratıcı neden başka bir mucize göstermek yerine onu başka halka beddua ettirir? Hani beddua kötü bir şeydi? Üstelik beddua Allah'tan kötü şeyleri yapmasını istemektir. Şunu öldür, bunu kör et vs. gibi. Eee, Allah onu beddua ettirince kendi kendinden kötülük isteğinde mi bulunuyor? Beddua çok kötüdür diyen Allah sözde desteklediği Musa ve çevresindekilere kendisi de bizzat beddua ederek mi örnek oluyor?
- Madem dili çıkıp göğsüne kadar düştü nasıl oluyor da hala anlaşılır şekilde konuşmaya devam ediyor? İnsan üstü güçleri mi var?
Müslüman arkadaşlar ise her zamanki gibi birçok çelişkinin üzerini örtme çabası güderek buradaki Bel'am adlı kişinin dünyevi çıkarlar ve yöneticilere yaranmak için Allah'ın hükümlerini çiğneyen kişileri temsil ettiğini söylüyorlar.
Bir insan hem Yaratıcıdan / Allah'tan vahiy-ayet alacak hemde gidip onun karşısında duracak? Akla gel, gel de inan.
Bu arada bazı Müslüman arkadaşlar bir peygamberin sonradan kafir olmasına sıcak bakmadığı için: "Araf 175'de "biz ona ayetlerimizi verdik" derken "ayetlerimizi gösterdik" demek istenmiştir" diyebilir. Fakat kim ne derse desin, kıvırmaya yer yoktur çünkü kelimenin anlamı bellidir:
وآتيناه : ve āteynāhu : "ve ona verdik"
Zaten Belam, Tevratta'da Balam ismiyle peygamber olarak bahsedilen ve
kehanetlerine önem verilen biridir. Aynı zamanda kahin olarak takdim edilir.
(Yeşu, 13/22)
Her zamanki gibi Tevratta'ki bir konu Kur'an'da da kendine yer bulmuş fakat
detayları dahil edilmemiştir.
Çölde sayım 22:5-6'da Moav (Moab) kralı Balak, Beor oğlu Balam'ı
çağırtır ve Mısır'dan bir halkın gelip hemen yanlarına yerleştiğini
belirterek Belam'ın gidip o halka lanet okumasını, bu sayede onları
yenebileceklerini söyler. Çünkü Belam'ın lanetlediğinin harap olduğu,
kutsadığı kişinin korunduğuna inanılmaktadır.
2.Petrus,2:15-16'da Belam'dan bir peygamber olarak bahseder ve şöyle
der:
Haksızlıkla elde ettiği kazancı seven Beor oğlu Balam’ın yolunu tutarak
doğru yolu bırakıp saptılar. Balam işlediği suçtan ötürü azarlandı.
Konuşamayan eşek, insan diliyle konuşarak bu peygamberin çılgınlığına
engel oldu.
Daha baştan bu haliyle bile Tevrattaki anlatılar ile İslam hadislerinde
geçen rivayetlerle birebir aynıdır ve A'raf 175-176'da üstü kapalı olarak
anlatılan kafir olan peygamber konusuna ışık tutmaktadır.
Moav kralının lanetleme talebine cevap olarak Belam, tanrı onay verirse
yapacağını söyler fakat Rab bunu yapmasına izin vermez ve
Belam'a “Onlarla gitme! Bu halka lanet okuma, onlar kutsanmış halktır”
der. (Ç.S. 22:12)
Kral Balak hemen vazgeçmez ve Belam'a daha saygın önderler göndererek
isteğini yeniler, Belam "Balak sarayını altınla, gümüşle doldurup bana verse
bile, Tanrım RAB’bin buyruğundan öte küçük büyük hiçbir şey yapamam. Lütfen
siz de bu gece burada kalın, RAB’bin bana başka bir diyeceği var mı
öğreneyim.” (Ç.S. 22:18-19) diyerek tekrar tanrıdan cevap beklemeye koyulur.
Enteresandır ki o gece tanrı Belam'a şöyle der: “Madem bu adamlar seni
çağırmaya gelmiş, onlarla git; ancak sana ne söylersem onu yap” (Ç.S. 22:20)
Bir kısmını doğrudan Tevrat'tan okuyarak devam edelim:
Çölde Sayım, 22:21-29:
Balam sabah kalkıp eşeğine palan vurdu, Moav önderleriyle birlikte gitti.
Tanrı onun gidişine öfkelendi. RAB’bin meleği engel olmak için yoluna
dikildi. Balam eşeğine binmişti, yanında iki uşağı vardı. Eşek, yalın
kılıç yolda durmakta olan RAB’bin meleğini görünce, yoldan sapıp tarlaya
girdi. Balam yola döndürmek için eşeği dövdü.
RAB’bin meleği iki bağın arasında iki yanı duvarlı dar bir yolda durdu.
Eşek RAB’bin meleğini görünce duvara sıkıştı, Balam’ın ayağını ezdi. Balam
eşeği yine dövdü.
RAB’bin meleği ilerledi, sağa sola dönüşü olmayan dar bir yerde durdu.
Eşek RAB’bin meleğini görünce, Balam’ın altında yıkıldı. Balam öfkelendi,
değneğiyle eşeği dövdü. Bunun üzerine RAB eşeği konuşturdu. Eşek Balam’a,
“Sana ne yaptım ki, üç kez beni böyle dövdün?” diye sordu.
Balam, “Benimle alay ediyorsun” diye yanıtladı, “Elimde kılıç olsaydı,
seni hemen öldürürdüm.”
Tuhaf değil mi? Güya Balam denen peygamber lanetlemek üzere çıktığı
yolculuğunda bir melek görüyor, ayağı eziliyor, bindiği eşek konuşmaya
başlıyor ve adam sanki bunlar çok normal, sıradan şeylermiş, zaten sürekli
konuşan eşekle karşılaşıyor veya melek görüyormuş gibi "yahu ben ne
yapıyorum" demeden devam ediyor. Neden, güya gözleri kapalıymış, yani bakar
körmüş. İlgili bab'ın devamında Balam, eşekle bildiğiniz sohbet ediyor ve
sonrasında güya Rab, Balam'ın gözlerini açınca gerçeği görüyor ve yolun
kenarındaki meleği görünce eğilip yere kapanıyor.
Yani Balam'ın gözünü daha erken açmayan Rab, sanki onunla oynar gibi bir
süre sonra gözünü açmaya karar veriyor. İnsanın aklına Kur'an'daki Allah
dilediğini saptırır ayeti gelmiyor değil çünkü durum tam olarak bu.
Peygamber statüsündeki zat bile tanrının oyuncağı gibi adeta.
Tevrattaki anlatıya geri dönersek, karşılaştığı melek
Balam'a “Adamlarla git” dedi, “Ama yalnız sana söyleyeceklerimi
söyleyeceksin.” der. Sabah olduğunda Bamot Baal'a çıkarlar. Kral Balak,
Balam'ın isteği üzerine 7 sunak kurup bunların üzerinde 7 boğa ve koç kurban
eder. Akabinde Balam'ın İsrail halkını lanetlemesini bekleyen Balak şaşıp
kalır çünkü onları lanetlemek yerine kutsar. Tıpkı Kur'an'da da bir zamanlar
Allah'ın İsrailoğullarını üstün kıldığını söylemesi gibi Bel'am da İsrail
halkını över ve kutsar.
Fakat durum hep böyle gitmez. Kur'an'da Tevratta'ki bu hikayeyi duyup
kabataslak yazmışlar fakat Tevrat'tan Bel'am'ın diğer eylemlerine bakalım ki
yoldan nasıl saptığını anlayalım.
İsrail halkını kutsayan aynı Balam bu sefer İsrail'in düşmanı oluverir, öyle
ki onları günahkar yapmak için planlar yapar.
Çölde Sayım, 31:14-16'da bu konuda ne yazıyor bakalım:
Musa savaştan dönen ordu komutanlarına –binbaşılara, yüzbaşılara– öfkelendi.
Onlara, “Bütün kadınları sağ mı bıraktınız?” diye çıkıştı,
“Bu kadınlar Balam’ın verdiği öğüde uyarak Peor olayında İsrailliler’in
RAB’be ihanet etmesine neden oldular.
Bu yüzden RAB’bin topluluğu arasında ölümcül hastalık başgösterdi.
Balam bununla da kalmayarak İsrailoğullarına putlara sunulan kurban
etlerinden yemelerini öğütler ve fuhuş konusunda onları ayartır, (Vahiy
2:14) onları günahkar yapar.
Yani ancak Tevrat'a ve İslam hadislerine bakıldığında A'raf 175-176'da
bahsedilen ve kafir olan peygamberin kim olduğu, neden kafir olup yoldan
saptığı ancak anlaşılabilmektedir..
Sağlıcakla kalın...