Hepimizin bildiği üzere kutuplarda 6 ay gündüz, 6 ay gece yaşanır. Mars gezegenini ele alalım. Orada kıble elbette Dünya olacak çünkü Kâbe Dünyada. Peki, oraya gelen güneş ışını açısı? Vakitler nasıl belirlenecek? Sakın takvim - saat demeyin çünkü Dünyada kullanılan saatler ve takvim orada işlemeyecek. Nedeni, marsın yörünge süresi 687 dünya günüdür. Dünya gibi 365 gün değildir. 1 gün orada 24 saat 39 dakika 35.2 saniyedir. Bir Mars yılı 1.8809 Dünya yılıdır, yani Dünya zaman birimiyle tam olarak 1 yıl, 320 gün ve 18,2 saattir. 1 dünya günü orada yoktur. Mars günü SOL diye adlandırılır. Marsta bir gün, “1 SOL” diye geçer.
Ya gelecekte uzayda seyahat eden bir Mümin’in durumu? Güneş ışını yok, vakitler yok, takvim yok.
Bu noktada “Her şey Kuran’da yazmaz. Sen mantık ile bulacaksın. Allah akıl vermiş” dersen kâfir olursun. İnançlı biri için Kuran apaçık ve eksiksizdir. Bunun için kanıt isteyenler şu iki ayete baksınlar:
Enam 38: "Yeryüzünde gezen her türlü canlı ve (gökte) iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler." (Diyanet İşleri)
Nahl 89: "(Ey Muhammed!) Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." (Diyanet İşleri)
Kısacası aslında orada anlatılmak istenen diye başlayan cümleler kurup inandığınız dinden çıkıp kâfir olmayın.
Yazıda konuyu 3 ayrı başlıkta inceleyerek bu bilgileri karşılaştıracağız:
1. İslami Açıdan Namaz Vakitlerinin Belirlenmesi (Kuran-ı Kerim).
2. Kutuplarda Namaz Vakti Belirlenmesi.
a) Kutuplarda Namaz, www.sorularlaislamiyet.com sitesinden alıntı:
b) Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR, http://www.milliyet.com.tr/kutuplarda-namaz-saatleri-sorununa-yanit-bulundu-gundem-1403243/ sitesinden alıntı:
3. Daha Önce Bahsedilen 2 Başlığın Karşılaştırılması.
Yazıya giriş yapmadan önce, eğer daha önce okumadıysanız, aşağıda verilen namaz ile ilgili bazı ayetleri anlayarak okuyun. Herhangi bir yanlış anlamaya yer açmamak için bu ayetleri daha sonra içerisinde bulundukları sureler ile okuyun ki kimse “cımbızla ayıkladıkları ayetler ile yanlış bilgi veriyorlar” demesin. Hatta lütfen kendinizde bununla ilgili araştırma yapın ki bir kısım tarafından şahsımıza yapılan “milleti yönlendiriyorlar” suçlaması ile karşı karşıya kalmayalım.
1. İSLAMİ AÇIDAN NAMAZ VAKİTLERİNİN BELİRLENMESİ (KURAN-I KERİM)
11:114 - Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür.
17:78 - Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar (belirli vakitlerde) gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.
17:79 - Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Rabbinin seni bir makam-ı mahmuda (şefaat makamına) göndermesi kesindir.
24:58 - Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz erginlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar mahrem halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için, ne de onlar için bir mahzur yoktur. (Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz.) İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklar. Allah her şeyi bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
73:20 - Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur'ân'dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah'ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur'ân'dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
2. KUTUPLARDA NAMAZ VAKTİ BELİRLENMESİ
a) Kutuplarda Namaz, www.sorularlaislamiyet.com sitesinden alıntı:
b) Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR, http://www.milliyet.com.tr/kutuplarda-namaz-saatleri-sorununa-yanit-bulundu-gundem-1403243/ sitesinden alıntı:
Namazların kutuplarda nasıl kılınacağına dair bilgiler bizzat Hz. Peygamber (a.s.m)’den gelmiştir. Deccal hadisi olarak bilinen hadiste Hz. Peygamber (asv),
“Deccal yeryüzünde kırk gün kalacaktır. Bu kırk günün bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise normal günleriniz gibi olacaktır.” deyince ashab, uzun günlerde bir günlük namazın yeterli olup olmadığını sormuşlar, bunun üzerine Hz. Peygamber “Hayır bir günlük namaz yeterli değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.” buyurmuştur (Müslim, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20).
Bu hadis, vakitlerin oluşmamasının namazı düşürmeyeceğini ve vakit oluşmayan bölge ve zamanlarda vakitlerin takdir edilerek namazın kılınması gerektiğini açıkça göstermektedir. İlâhî hitabın gereği bütün Müslümanlar, günde (24 saatte) beş vakit namazı kılmakla mükelleftirler. Dünyada, bazı bölgelerde bazı vakitler tam olarak oluşmasa da, kutuplara yakın bölgelerde günlerce, hatta aylarca güneş doğmasa veya batmasa da bir gün yirmi dört saattir ve tarih değişimi de buna göre olmaktadır.
Bu sebeple, bir bölgede herhangi bir namazın vakti gerçekleşmiyorsa veya tam olarak belirlenemiyorsa, takdir yapılarak namazlar kılınır. Oruç da namaza kıyas edilir, o da kutup bölgesine en yakın olan yerlerin normal saatlerine göre ayarlanır.
Bu hadiste on dört asır öncesinden, dünyanın bazı bölgelerinde altı ay gündüz, altı ay gece ve bu iki bölge arasında kalan bazı yerlerde de bir ay veya bir hafta güğneşin doğup batmadadığına işaret edilmiştir. Bu husus başlıbaşına bir mucizedir. Çünkü on dört asır önce böyle bir bilginin “b”sinden bile bahsedilemezdi.
Bediüzzaman Hazretlerinin şu ifadeleri konumuza ışık tutacak mahiyettedir:
“Alâmet-i Kıyametten olan Deccal hakkında Hadis-i Şerif de "Birinci günü bir sene, ikinci günü bir ay, üçüncü günü bir hafta, dördüncü günü eyyam-ı sâire gibidir. Çıktığı zaman dünya işitir. Kırk günde dünyayı gezer." rivayet ediliyor. İnsafsız insanlar bu rivayete muhal demişler. Hâşâ, şu rivayetin inkâr ve iptaline gitmişler. Halbuki, ve'l-ilmu indallâh, hakikati şu olmak gerektir ki: Alem-i küfrün en kesafetlisi olan şimalde tabiiyyûnun fikr-i küfrîsinden süzülen bir cereyan-ı azîmin başına geçecek ve Ulûhiyeti inkâr edecek bir şahsın şimal tarafından çıkmasına işaret ve şu işaret içinde bir remz-i hikmet vardır ki, kutb-u şimaliye (kuzey kutbu) yakın dairede bütün sene, bir gece bir gündüzdür. Altı ayı gece, altı ayı gündüzdür. "Deccalın bir günü bir senedir." O daire yakınında zuhuruna işarettir. "İkinci günü bir aydır" demekten murad, şimalden bu tarafa geldikçe bazen olur yazın bir ayında güneş gurub etmez (batmaz). Şu dahi, Deccal şimalden çıkıp âlem-i medeniyet tarafına tecavüzüne işarettir. Günü Deccal’e isnat etmekle şu işarete işaret eder. Daha bu tarafa geldikçe bir haftada güneş gurub etmiyor. Daha gele gele tulû’ ve gurub (gün doğumu-gün batımı) ortasında üç saat devam ediyor. Ben Rusya'da esarette iken böyle bir yerde bulundum. Bize yakın, bir hafta güneş gurub etmeyen bir yer vardı. Seyir için oraya gidiyorlardı…”(Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Üçüncü Dal, Asıl.)
b) Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR, http://www.milliyet.com.tr/kutuplarda-namaz-saatleri-sorununa-yanit-bulundu-gundem-1403243/ sitesinden alıntı:
Bayındır, Süleymaniye Vakfında yaptığı basın toplantısında, kutup bölgelerinde güneş hareketlerinin namaz ve oruç konusunun tartışılmasına neden olduğunu belirterek, Ocak ayında vakıftan bir heyetin Norveç’e gittiğini ve heyetin buradaki gözlemlerinin ardından, 5 vakit namazın 5’inin de Türkiye’deki derin vadilerde olduğu gibi tespit edilebildiğini kaydetti.
Kutuplarda binlerce Müslüman’ın bulunduğunu ifade eden Bayındır, "Norveç’in Tromso kentinde yaptığımız çalışmalar, bize kutuplarda güneş batmasa da gece, güneş doğmasa da gündüzün olduğunu gösterdi. Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman da bunu destekleyen ayetler görüyoruz" dedi. Enbiya Suresi’nin "Geceyi, gündüzü ve ayı yaratan O’dur. Her biri bir yörüngede yüzmektedir" mealindeki 33’üncü ayetini hatırlatan Bayındır, gece ve gündüzün güneşe bağlı bir varlık olmadığını, ikisinin de güneşten ayrı bir varlık olarak hareket ettiğini söyledi.
Prof. Dr. Bayındır, şunları kaydetti: "Kur’an-ı Kerim şunu da gösteriyor ki Dünya’yı, Güneş aydınlatmıyor.
Dünya’yı aydınlatan, Güneş ışınlarını aydınlığa çeviren gündüz dediğimiz varlıktır. Gündüz dediğimiz varlık ufkun altında da olsa, bunu aydınlığa çevirmektedir. Karanlığın oluşması, Güneş’in batmasından değil, gece denilen varlığın ortaya çıkmasıdır. Resim ve belgeseller üzerinde yaptığımız çalışmalarda da güneşin tepede olmasına rağmen karanlık olduğunu, Güneş’in yok olmasına rağmen gündüz denilen varlığın ortaya çıktığını görüyoruz. Güneş’ten yansıyan ışınları gündüze çeviriyor." "Kutuplarda namaz vaktinin girmemesi gibi bir şey söz konusu değildir. Vakitler çıplak gözle bile anlaşılabiliyor" diyen Bayındır, 22-26 Haziran’da Norveç’in Tromso kentinde ikinci bir çalışma yapacaklarını ve bunun kamuoyuna duyurulacağını anlattı. Bayındır, Kur’an-ı Kerim’de namazın ilk peygamberden son peygambere kadar kesintisiz kılındığının anlatıldığını belirterek, bu vakitlerin herkesi kapsadığını kaydetti.
İÜ Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Adnan Ökten’in bu çalışmalar sonucunda yeni bir takvimin yapılabileceğini söylediğini aktaran Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, namaz vakitlerinin bölgesel nitelikte hazırlanması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Bayındır, havadaki bütün ufukların aynı karanlığa dönüştüğünde yatsı namazı vaktinin bittiğini anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Türkiye’de ve diğer İslam ülkelerinde yatsı ezanının okunduğu vakitte namaz vakti doluyor. Yani o ezan, yatsı namazının bittiğini ifade ediyor. İnsanlar başladığını zannediyor. Mezhepler üzerine yaptığım çalışmada, Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerini kuran âlimlerin tamamı hava karardığı zaman yatsı vaktinin bittiğine tamamen ittifak ediyor. Çünkü ilgili hadis ve ayetler kesindir. Sonra ne olduysa Maliki mezhebi hariç, diğer mezhepler yatsı namazını sabah vaktine kadar uzatmış. Bu konuda da herkes, Kur’an-ı Kerim’in İsra Suresi’nin 78. ayetine bakarsa namazın vaktinin bittiğini görür."
3. DAHA ÖNCE BAHSEDİLEN 2 BAŞLIĞIN KARŞILAŞTIRILMASI
İlk başlıkta bahsettiğimiz üzere namaz vakitleri Kuran’da ayrıntılı olarak verilmiştir. Gece ve Gündüz kavramları ile sabah, öğle ya da geceden önce gibi kavramlar ayetlerde açık bir biçimde yer almaktadır. Yani Kuran-Kerim saat ve takvime yer vermemiş, aksine sadece Güneş ışınlarına ve Gece-Gündüz kavramlarına atıf yapmıştır. İlkokul Fen Derslerine girdiyseniz daha o dönem bu bilgiler ile tanışıyoruz. Gece ve Gündüz olayını güneş ve dünyanın o anki konumu belirler. Dünya üzerinde Gece ve Gündüz farklı zaman dilimlerinde ve farklı şekillerde yaşanır. Gündüzden kasıt güneş ışınlarının yeryüzünü aydınlattığı periyot, Geceden kasıt ise güneş ışınlarının artık ulaşmadığı periyottur. Sabah-Öğle-İkindi-Akşam gibi vakitler, yeryüzünün herhangi noktasında denk gelen güneş ışınının açısı ile bağlantılıdır. Dolayısı ile bu noktada eğip bükmek, “aslında şu denmek isteniyor” gibi kıvırmalar yersizdir. İnanan için ayetler açık seçik ortadadır. İkini başlık olan “2. Kutuplarda Namaz Vakti Belirlenmesi” altında, iki farklı görüşe yer verilmiştir. Bu hususta verilen bilgiler, çoğu İslami çevrenin kabul ettiği 2 farklı görüşü sunar. Birbirlerine paralel olmakla birlikte küçük nüanslar ile ayrılırlar. Açıkçası objektif olarak incelendiğinde her iki görüşte de doyurucu ve net açıklanan bir durum yoktur. Hemen her mezhep, İslami görüş veya hoca farklı açıklamalar getirmektedir. Çünkü ortada bilimsel bir kesinlik vardır. Madem namaz vakitleri için için saat-dakika-takvim kavramı değil, coğrafi kavramlar (güneş ışınlarının geliş açısı/ gece ile gündüz) geçerlidir, o halde 6 ay gündüz ve 6 ay gece olan bölgeler için durum nedir? Diğer gezegenlerde durum ne olacak? Uzayda seyahat ederken vakitleri nasıl belirleyeceğiz? Maalesef hiçbir İslami açıklama buna yanıt verememektedir.
Acaba namaz vakitleri ve zamanları belirlenirken kutuplar gibi yeryüzü bölgeleri veya diğer gezegenler (Hatta ay, oraya gidildi neticede) bilinmediği için bunlara yer verilmemiş olma olasılığı var mı? Yani kutsal kitabı yazanlar veya derleyenler bilmediği için olabilir mi? Yok, yazının başında bahsedildiği üzere Enam 38 ve Nahl 89’da Kuran-ı Kerim’in apaçık açıklayıcı ve eksiksiz olduğu yazılı. Böyle sapkın düşüncelere girip imanımı sakatlamak istemem (!). Demek ki kutuplarda namaz kılınmayacak. Ya da 6 ay gündüzün ilk başlangıcını sabah kabul edip kılacağız, Güneşin tam o noktaya doğrudan açı yaptığı 3 ay sonra öğle kılacağız, 2 ay sonra ikindi, 1 ay sonra akşam ve tam geceye dönüldüğünde de yatsı kılınacak. O halde günlük vakitler kaçmış oluyor? Pardon hocalar nasıl bir kıvırma metodu geliştirmişti? En yakın yerleşim birimi… Ya en yakın yerleşim birimi de Kutup dairesi içerisindeyse? Yok Kutup çemberi dışında bir yeri baz almalıyız diyorlarsa bu noktada Kuran-ı Kerim ile çelişildi? Daha önce bahsedildiği üzere Kuran’da herhangi bir nokta için gece-gündüz kavramı ile güneş ışınları baz alınıyor.
Şu an diğer gezegenlerde hayatın olmadığını ve gezegenler arası yolculuğu hayal kabul edip günümüz gerçeklerine dönelim. Kutupları ne yapacağız? Namaz vakitleri hakkında ayetler bu bakımdan yeryüzünün tamamını kapsamamaktadır.
İstediğiniz kaynağa başvurun, istediğiniz bilimsel kaynaklara gidin, istediğinizi hocaya danışın. Hatta İlahiyat Profesörlerine danışın. Bilgi alın. Aldığınız bilgileri karşılaştırın. Bakın bakalım sonuç ne çıkacak. Bu yazıyı deli saçması olarak görüp dikkate almayın. Hatta bu yazıyı tamamen zırva olarak nitelendirin. İyi de çelişkiler ortada duruyor? Bir açıklama getirsenize?
Birkaç yıl önce Ramazan programında, astronomik rakamlarda para alıp program yapan “Alim” olan hocaya şöyle bir soru gelmişti: “Hocam ayda veya kutuplarda namaz nasıl kılacağız?” Cevap şöyleydi: “Hele sen bir oraya gitme işini hallet, o zaman cevap veririm”. Böylesine alaycı ve sığ bir biçimde cevap verilen genç şaşkınlık içerisinde yerine otururken hocanın vermiş olduğu “mükemmel” cevapla tatmin olan seyirci kitlesi dalga geçer gibi gence bakıyordu.
Dini Bilim ile açıklamak ya da Bilimi Din ile bağdaştırmak. İster semavi olsun ister olmasın hemen her dinde bu çaba vardır. Basit anlamda Din, inanç işidir. İnanç, elle tutamadığınız, gözle göremediğiniz, test edemediğiniz, ölçemediğiniz, değerlendiremediğiniz, kanıtlayamayacağınız bir unsurdur. İslamiyet’ in ilk şartı olan kelime-i şehadet getirirken dahi ilk olarak “Eşhedü” kelimesini kullanırsınız. Eşhedü kelimesi, “şehadet ederim ki, yemin ederim ki, şahit olurum, tüm benliğimle inanırım” manaları taşır.
İnsanlar, inancı kullanarak gözlemlediği ve karşılaştığı, ancak anlayamadığı durumları açıklamaya çalışır. Örneğin eski çağlarda kuyruklu yıldız gören birisi, uzay, meteor gibi kavramları bilmediğinden bu hususu doğaüstü/metafizik unsurlara dayandırarak açıklamaya çalışmıştır. Evrenin, yeryüzünün ve insanın yaradılışı, gökyüzü, afetler, doğa olayları gibi daha birçok karşılaşılan ya da açıklanamayan (örneğin yaradılış) gibi unsurlar hep inanç temellidir.
Özellikle 16. Yüzyıldan itibaren bilimde gözlemlenen gelişmeler sayesinde evrenin oluşma ve çalışma mekaniğine dair kuramlar oluşturulabilmiş; evrenin, yeryüzünün ve insanın yaradılışına dair gizemlerin büyük bölümü çözülmüştür. İnsanoğlu’nun gözü önünde cereyan eden bu gelişmeler, dini metinler ile çelişki oluşturmaya başlamıştır. Bir tarafta kesin kanıtlar, bir tarafta da inançlar. Bu durumdan rahatsız olan dini çevreler, dini kitaplarda yer alan söylevleri, tespit edilen bilimsel buluşlar ile izah etmeye çalışma gayreti içine düşmüşlerdir. Doğal olarak her bilginin semavi kitaplarda yer alması ya da açıklanmış olması gerekmektedir.
Daha önce yayınlanan “Din ve Bilim 1” ve “Din ve Bilim 2” başlıklı makalelerimde bu konuya yer vermeye çalışmıştım.
Din ile Bilim’i yan yana koymaya, hele hele onları birbirleri ile örtüştürmeye çalışmayın. Ya dininizi ya da bilimi kaybedersiniz. Yok, “ben ikisini de yürütüyorum. Din ve Bilim birbiri ile çelişmiyor” gibi bir düşünce yapısı içerisindeyseniz, bu ütopik dünyanızda size iyi yolculuklar dilerim.
Son olarak namazı 5 vakit olarak söylerken bu Sünni İslam anlayışına göredir. Şia’ya göre namaz 3 vakit kılınır. Onlara göre 3 vakit kılınması gerektiğini bizzat Kuran-ı Kerim söylemektedir ve bu konuda ayetler vardır. Bu da ayrı bir konu.
Yine soruları ortaya koyup hiçbirine cevap bulamadığım için özür dilerim. Bunca Bilim insanı ve Din Âlimi’ nin cevap bulamadığı veya cevapta müttefik olamadıkları bir konuda benim bir açıklama bulmamı elbette beklememelisiniz. Sağlıcakla kalın.