Şu sorulabilir: Bu durum da, "insanları dünyalık için Müslüman yapıp İslam münafıkların dini durumuna getirmiyor muydu? Bu sorunun karşılığı bulamıyoruz.
Bazılarınız bu sureyi göstererek: "Sadakalar (zekatlar) Allah'tan bir farz olarak ancak; yoksullara, düşkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (İslam'a) ısındırılacak olanlara, (hürriyetini satın almaya çalışan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olana, yolda kalana mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir." (Diyanet Vakfı Yayınları/ 86-G Kur'an-ı Kerim Açıklamalı Meali)
"Bir Müslümanın gayr-ı müslim komşusuna iyilik etmesi, ihtiyacı olan bir durumda ona yardım etmesi, onun Müslüman olmasını arzu ederek ikramda bulunmasını Rüşvet olarak nitelendirmek abesle iştigaldir." diyerek boş bir savunmaya girebilirsiniz,
FAKAT;
İslam'ı benimsemeleri ya da İslam'da kalmaları için kendilerine daha çok ganimet ve ayrıca zekat verilmesi uygun görülen bu kişilere verilen rüşvet değilde nedir? Hani bu din insanın kendi isteği ile iman sahibi olarak inandığı ve bu nedenle imtihan edildiği bir inanç değil midir?
Zengin de olsalar zekattan pay almaları ne demek? Biz bu dinde yoksullara verildiğini bilirdik varlıklı olanlara değil.
"Gönülleri İslama ısındırılmak istenenler" diye anlam verilmiş ''el Müellefetü'l-kulüb'' bir sınıfı anlatmaktadır, bu kişiler varlıklı müşrik aşiretlerdir. Bunlar İslam'a geçmiş ancak savaşlarda varlıklı olmalarına rağmen, muhtemelen savaş ganimetlerinden fazlaca pay verilmeye başlanmış. Muhammed bu ailelerin gücünün farkındaydı ve diğer Müslümanların tepkisini almak pahasına bunlara imtiyaz sağlanmıştır, sizin anladığınız gibi fakir komşusuna zekat verme konusu değil Diyanet'in her zaman ki gibi yaptığı çevirilerde anlam farkı yaratıp bir önceki yaptığı Kuran çevirisinin tam tersi bir meal çevirisi yaparak günümüz şartlarına uydurmak ve çarpıklığı örtmektir.