İSLAM PEYGAMBERİ MUHAMMED GERÇEKTEN YAŞADI MI?
İslam Peygamberi Muhammed hakkında bize aktarılan bilgilerin tamamı sadece hadisler ve Siyer-i Nebi kaynaklarından ibarettir.
Bilimsel veriler ışığında Muhammed isminde bir Peygamberin yaşadığına dair herhangi bir tarihi bilgi-bulgu-kaynak bulunmamaktadır. Hakkında ne biliyorsak rivayete dayalı muğlak kaynaklar vasıtası ile haberdar olabiliyoruz.
Kendisine isnat edilen doğum tarihi 570 , ölüm tarihi ise 632 ve bu tarihten 750-760 yıllarına kadar geçen süre zarfında Muhammed ve İslamiyet hakkında ne Bizans kaynaklarında , ne Acem kaynaklarında , ne Süryani kaynaklarında , ne de çevre medeniyetlerin kaynaklarında bir bilgiye rastlanılmamaktadır. Tüm hayatı ve sözleri 750 yılından sonra rivayete dayalı bilgiler dahilinde kayıt altına alınmaya başlanmıştır. İlk hikayelerin , kendisine isnat edilen ölüm tarihinden 120-130 sene sonra , İbn İshak'ın "es-sire" isimli eserinde yer almaya başladığı iddia edilir lakin bu eser ortada yoktur , bu eserden alıp alıntılayan kişi ise "Siret" isimli eserin yazarı İbn Hişam'dır lakin bu eserde ortada yoktur.
Tüm bunlar öğrendiğimiz kaynak ise tarihçi Taberî'nin "Tarih er-Rusül ve'l Muluk ve'l Hulefa" adlı eseridir. Taberî yine rivayetler zinciri ile kendisine ulaşan bu muğlak bilgileri kendi erken İslam tarihine aktarmış ve tüm islam dünyası da bu kaynaktan alıntılar yapmış ve İbn Mace , Tırmizi , Buhari gibi muhaddisler de bu bilgiler dahilinde Kütüb-ü Sitte'yi oluşturmuşlar ki Kur'an dan sonra en güvenilir kaynak kabul edilir islam dünyasında. Fakat bu kaynakların hiç birinin yazılı belgesi ve mesnedi yok !
Bütün bu bilgilerin ise dayandırıldığı tek bir isim var , Abdülmelik döneminde yaşadığı iddia edilen İbn Şihab ez Zühri.
Ravi silsilesinde metin-isnat analizi yapmak oldukça güç hatta imkansıza yakın olmasına rağmen ulaşılabilen ilk ravinin bu kişi olduğu iddia edilir lakin onun da yaşayıp yaşamadığı muğlak bir konudur. Yani kısacası Taberî ve Buhari'den öğreniyoruz Muhammed hakkında ne biliyorsak.
Oysa Kur'an kendisinden satır satır yazılı kitap olarak bahsediyor Tur suresinde. Şimdi burada hadis kaynaklarına bakıyoruz , nerede bu kitap ? Bu kaynaklara göre ayetlerin nüzul sırasına baktığımızda vahylerin bitmesine daha 15 sene var bu sure geldiğinde yani ortada ne bitmiş vahyler toplamı var , ne de satır satır yazılmış bir kitap. Kendi içinde bile çelişkili bir durum var ortada.
Taberî ve Buhari ile elimize ulaşan ve Muhammed'in hayatını anlatan bu rivayetlerde, Muhammed'in ayetleri kitaplaştırmak istemediğini , ölümünden yıllar sonra sahabelerin ellerinde ne varsa (tahta , kemik , deri vb materyaller) getirmelerini istediklerini görürüz ve tüm bunları derleme görevi verilen kişi ise , aslında Kureyş'li olmayan henüz 21 yaşındaki Yesrib'li Yahudi genci Zeyd'dir. Neresinden bakarsak bakalım kurmaca olduğu anlaşılan bir rivayetler zinciri.
Bunun yanında Muhammed'in , Bizans ve çevre Krallıklara gönderdiği iddia edilen mektuplar var ki üzerinde durmaya bile değmez zira sayıları dokuza kadar çıkan bu mektupların içeriği anlatılırken , bu mektupların orijinallerini kimse gün yüzüne çıkaramamaktadır.
Tüm bu somut eser ve bulguların hiç birinde İslamiyetten ve onun Peygamberi Muhammed'den kesinlikle bahsedilmiyor. Tarihlere baktığımızda bu son derece şaşırtıcı bir durum..
Bize İslam halifesi olarak dikte edilen Abdülmelik'in bu yazıtlarda İsa'yı övmesi şaşılacak bir durum değil midir ?
Şimdi gelelim dönemle ilgili elimizde var olan somut bulgulara:
- Ürdün'de bulunan Gadara kaplıcalarında ki Muaviye'nin yazıtı (664)
- Mısır'da , Fustat'da bir köprü üzerinde ki yazıt (664)
- Kudüs'de Abdülmelik tarafından yaptırılan Kaya Kubbesinin içinde ve dışında ki yazıtlar (693)
- Yine Abdülmelik döneminde yaptırılan Şam-Kudüs yolu üzerinde bulunan bir dikit (695)
- Şam'da Velid tarafından yaptırılan bir yazıt (708)
- Suriye'de Humus kenti yakınlarında ki bir yazıt (732)
- Medine'de , şimdiki ismi Peygamber Camisi olan yapıda ki yazıtlar (757)
Tüm bu somut eser ve bulguların hiç birinde İslamiyetten ve onun Peygamberi Muhammed'den kesinlikle bahsedilmiyor. Tarihlere baktığımızda bu son derece şaşırtıcı bir durum..
Ne demiştik yukarıda ; Bize aktarılan bilgilerin en eski kaynağı kabul edilen kişi Abdülmelik döneminde yaşadığı iddia edilen İbn Şihab ez Zühri'dir. Burada çok önemli bir detaya değinmek istiyorum ; ez Zühri'nin yaşadığı iddia edilen dönemden bize kalan ve Abdülmelik tarafından yazdırılan ve halihazırda somut şekilde elimizde bulunan Kaya Kubbesi yazıtlarında neler yazıyor:
- Lütufkar ve merhametli Tanrının adıyla , Tanrıdan başka Tanrı yoktur , onun ortağı yoktur.
- O verir yaşamı ve o öldürür , o her şeye gücü yetendir.
- Övülmesi gereken , Tanrının hizmetçisi ve onun elçisidir.
- Tanrı ve melekleri Peygambere rahmet diliyorlar.
- Yazı sahipleri kararınızda yanlış olmayın ve Tanrı hakkında sadece doğruyu söyleyin çünkü İsa Mesih , Meryem'in oğlu, Tanrının elçisidir , onun Meryem'e yerleştirdiği sözdür . Tanrıya ve elçisine inanın ve üç demeyin ( teslis inancının reddi ) bunu bırakın , çünkü Tanrı birdir , övgüler ona , nasıl çocuk sahibi olsun ki , gökte ki ve yerde ki her şey onundur.
- Mesih Tanrı hizmetçisi olmaktan gocunmayacaktır , Tanrıya yakın olan meleklerdir.
- Rab , elçini Meryem oğlu İsa'yı kutsa , doğduğu günde , öldüğü günde , yeniden dirileceği günde sağlık , refah ona.
Bize İslam halifesi olarak dikte edilen Abdülmelik'in bu yazıtlarda İsa'yı övmesi şaşılacak bir durum değil midir ?
(Ayrıca bu yazıtlarda yazanları bugün Kur'an da ayet olarak okuyoruz) Bu yazıtta açıkça Abdülmelik , başta Bizans'a kendi Hristiyan Teolojisinin(Heretik inanç) doğru teoloji olduğunu anlatıyor ve meydan okuyor.
Dikkat ederseniz yazıtta İsa için sık sık Meryem'in oğlu olduğu vurgulanıyor bu İznik Konseyi öncesi yani 325 yılı öncesi Hristiyanlık ögesidir.
İsa'nın Allah'ın oğlu olduğu öğretisi yani teslis inancı İznik Konseyi ile Bizans Kilisesinin resmi doktrini oldu. Pers topraklarında ki kiliseler ise 410 da ki Tizpon Konseyi kararları ile zorla kabul etmek zorunda kaldılar fakat Pers topraklarının doğu kesiminde kalan özellikle çöl Hristiyanları bu doktrini kabul etmediler ve Heretik inancı devam ettirdiler. Bu Monofizit Arap Hristiyanlar yani "İsa'nın Tanrının oğlu değil sadece elçisi olduğuna inanan" kesim , en geç Abdülmelik döneminde kendi öğretilerini eski Pers topraklarına geri getirip Bizans'a ve kiliseye kafa tutuyorlar. Bu Kaya Kubbesi yazıtlarından anlaşılacağı üzere ; İsa Meryem'in oğludur , Mesihtir , Muhammad'dır yani seçilmiş , övülmüş olandır , Peygamberdir , Tanrının Meryem'e yerleştirdiği sözdür , Tanrının oğlu değildir.
Yaklaşık 8. ve 9 yüzyıllara kadar "Muhammad ( MHMD-MHMT) terimi Monofizitlerin İsa için kullandıkları ve seçilmiş , övülmüş anlamlarına gelen bi sıfattır ( bu konuya başka bir yazı da değinilecek)
Ayrıca burada değinmemiz gereken çok önemli bir detay daha var . Döneme ait Syriac belgeleri dönemle ilgili neler anlatıyor bizlere bir bakalım. 660-670 yıllarına ait Psikopos Sebeos'un bir kroniği.
Ayrıca burada değinmemiz gereken çok önemli bir detay daha var . Döneme ait Syriac belgeleri dönemle ilgili neler anlatıyor bizlere bir bakalım. 660-670 yıllarına ait Psikopos Sebeos'un bir kroniği.
Diyor ki Sebeos ; Bölgede İsmaili kabileleri birleştiren birinden bahsediyor. İsmaili kabilelerin bu kişiye Mamet yani seçilmiş kişi dediklerini , çok iyi bir vaiz olduğunu , İsmaili kabilelerin vaat edilmiş toprakları kurtarmaları gerektiklerini anlatıyormuş. Bu sahte Mesih İsmaili kabilelerin haricinde Heretiklerden de kendisine hatırı sayılır bir taraftar toplayarak on iki bin kişilik bir ordu kurduğunu aktarıyor.
Bir başka kronik ise Alphonse Mingana koleksiyonun da yer alan yazarı belirsiz 675-685 yıllarına tarihlenen bir belge. Bu belgede İsmaili kabileleri bir araya getiren MHMD (seçilmiş-övülmüş) bir Mesih-Lider'den bahsediliyor. Sasanilere karşı savaşmış ve muhtemelen Sasani başkenti Medain'i ele geçirmiş. İslam kaynaklarına göre Muhammed'e atfedilen ölüm tarihinden 5 yıl sonrasından bahsediliyor. Yine başka bir kroniğe bakıyoruz. Mingana koleksiyonu içinde yer alan Süryani Rahip Pankaye'ye ait bir belge bu. Diyor ki Pankaye ; Bu seçilmiş kişinin emrine Hristiyanların da girdiğini ve bu topluluğun içinde heretiklerin de olduğunu (Monofizitler den bahsediyor) anlatıyor.
Bir diğer önemli belge ise 634-640 yıllarına tarihlenen Doktrina Jacobi nuber Baptizati isimli bir belge. Bu belgede Sarezenlerin bir lideri-önderi olduğundan bahsediyor. Bu liderin insan kanı akıtmaktan başka bir şey yapmadığını, İsa peygamberin yolda olduğunu ve cennetin anahtarını elinde bulundurduğunu iddia ettiği aktarılıyor işin ilginç yanı bu belgenin yazıldığı tarihte bu sahte Mesih hala yaşıyor ve olaylar Arap yarımadasında değil bugün Tel-Avive 45 km mesafede ki Kayserya'da gerçekleşiyor. Bu kaynakların hiç birinde İslamiyetten ve onun Peygamberi Muhammed'den kesinlikle bahsedilmiyor.
Kısacası 8. yy ortalarına kadar İslamiyet adında bir din ve bu dinin uygulamaları ile Peygamberi olduğu iddia edilen Muhammed'e ait bir bilgi yoktur.
Tarihi kaynaklara baktığımızda , bölgede hakim olan inanç yapısının Roma kilisesinden bağımsız olarak teslis inancına karşı olduğunu ve bunun sonucu olarak Bizans'ın bölgede zayıfladığını ve bu esnada ortaya bir sahte Mesih'in çıktığını ve bu Mesih'in , Monofizit öğreti ile İsmaili Yahudi öğretiyi harmanlayıp bölgede ki Arap kabileleri bir araya getirdiğini görebiliyoruz.
Tarihi kaynaklara baktığımızda , bölgede hakim olan inanç yapısının Roma kilisesinden bağımsız olarak teslis inancına karşı olduğunu ve bunun sonucu olarak Bizans'ın bölgede zayıfladığını ve bu esnada ortaya bir sahte Mesih'in çıktığını ve bu Mesih'in , Monofizit öğreti ile İsmaili Yahudi öğretiyi harmanlayıp bölgede ki Arap kabileleri bir araya getirdiğini görebiliyoruz.
Özetle tüm bu bulgu ve belgelerden , İslam Peygamberi Muhammad denilen mitolojik şahsiyetin , sahte Mesih Mamet'in hikayesinden devşirilmiş olduğunu ve bugün İslamiyet dediğimiz öğretinin ise vahiy yoluyla bildirilmiş bir din olmadığını aksine bölgede hakim olan Monofizit öğretinin , İsmaili Yahudi öğreti ile harmanlanmış ve yaklaşık 200 yıllık bir süreçte özellikle Abbasilerin devletleşme sürecinde yeni bir din şeklini aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yani Arap Peygamberi Muhammed hiç bir zaman yaşamadı . Muhammed ( Muhammad ) Hristolojik bir sıfattır. İsa için kullanılan seçilmiş , övülmüş anlamalarına gelen bir sıfat iken Arapların devletleşme sürecinde 8. yy. ortaları ve 9. yy. başlarında yüklenilen anlamla birlikte var olmuş bir literatür figürüdür.
İslamiyet ise 7. yy. dan , 8. yy. ortalarına kadar henüz mevcut değildir , İslamiyet'in öncülü bir Hristiyanlık mezhebidir.
Bu mezhep 8. yy. ortalarına doğru bahsettiğimiz süreç dahilinde yeni bir din şeklini almaya başladı ve Gazalî'nin teorisyenliğinde bugünkü şeklini aldı..
Yalanlarla , kurgulanmış hikayelerle yaşamak müminleri mutlu ediyorsa buna bizim yapabileceğimiz hiç bir şey yok elbette ama bunları dile getirip uyuyanları uyandırmaktan da geri duracak değiliz.. Her daim umut ve sevgiyle kalın dostlar.