HABERLER
Dini Haber

DİN, DEVLET VE TOPLUM

din, DP, Kaos savı, Dinlerin kaos görüşünüden beslenmesi, Din ve kaos, Medya ve siyasetin dini kullanması, Din ve devlet, Devletin dini olmaz, Şeriat, Din kullanışlıdır, din ve mitoloji,
Prof. Dr. Celal ŞENGÖR, 2014 yılında katıldığı bir söyleşide (Bu sunumunun youtube de video’su var, isteyen açıp izleyebilir.), din faktörünün işlevlerinden bahsetmişti. Bu işlevlerinden ilki “İZAH İŞLEVİ” diğeri de “DÜZENLEME İŞLEVİ” idi. Hocamızın bu sunumunun çok fazla detayına girmek istemiyorum ki olası yanlış aktarımlara yol açmamak için. Sunumu izleyerek gerekli çıkarımları siz de yapabilirsiniz.

Yüzeysel olarak detaylandıracak olursak, bu işlevlerden ilki olan İzah İşlevi sayesinde insan veya insan toplulukları, doğaüstü olarak nitelendirdiği ki aslında doğal olan ve günümüz koşulları ile açıklanabilen olayları tanımlama ihtiyacını gidermiştir. Düzenleme İşlevi ile de sosyal ilişki, hukuk, ticaret vb. konularda oluşabilecek sorunlara karşı ortak bilinç ihtiyacı giderilmiştir.

Din, insanlara bir gereklilik olarak algılatılmıştır. Hatta dine inanmayan bazı çevreler dahi şiddetle dini savunmuşlardır. Sebep olarak da oluşabilecek sosyal, kültürel, ahlaki, maddi ve manevi çöküntüleri ve oluşabilecek kopuklukları örnek vermişlerdir. Onlara göre Din olmaz ise dünyayı bir kaos beklemektedir. Bu sav, yani KAOS savı çoğu görüş ve düşünce de kendine yer edinir. Örnek vermek gerekirse: “UFO’lar yani uzaylılar var ama açıklamıyorlar. Açıklarlar ise Kaos olur. Dinler, inançlar her şey çöker. Bu istenmiyor o yüzden açıklanmıyor.” ya da “ Aslında vatikan da saklanan bir incil varmış, o incilde Hz. Muhammed yazıyormuş Açıklanırsa Hristiyanlık çöker, Kaos olur diye açıklamıyorlarmış.” Bir diğer örnek: “ Ne demek hadis ve sünnet islam da yok? Olur mu öyle şey. Hadis ve sünnet olmazsa biz nasıl dinimizi anlayacağız? Kuranı nasıl anlayacağız? Olur mu öyle şey. Kaos çıkar vallahi ve de tillahi”

Kısacası KAOS, hemen herkesin diline adeta pelesenk oldu. O olmazsa kaos olur, bu olmazsa kaos olur. Nedir bu meşhur kaos? Hemen tanımlara bir göz atalım:
  • Evrenin düzene girmeden önce içinde bulunduğu, biçimden ve düzenden yoksun, uyumsuz ve karmakarışık olan durumu.
  • Mec.
Kargaşa, karışıklık.
Peki ya gerçekler? Neden gerçekler tu kaka ilan ediliyor? İnsanların bilmeye, öğrenmeye hakkı yok mu? İnsanları hep neden kaos ile korkutuyoruz?

Mevcut durumu biraz tahlil etmeye çalışalım. Ortadoğu’da kaos olmadığını söyleyebilir misiniz? Filistin? Arakan? Hindistan? Afrika? Asya tarafındaki eski Sovyet ülkeleri? Ah pardon atlamayalım. Ortadoğu ve İslam coğrafyasındaki kaos ve karışıklık ortamının sebebi İsrail, Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya ve bir grup Avrupa ülkesi daha. Masonlar, İlluminati, FETÖ gibi örgütlenmeler, IŞID (Neyse terminolojiyi bozmayıp DEAŞ’ ta diyebiliriz) ve benzerleri.

Ülkemizdeki karışıklığın sebebi dahi hep bu “dış güçlere” bağlanıyor. “Amerika şeytan uşağı, Yahudiler İslam düşmanı, Almalar ırkçı, Fransızlar sömürgeci, Ruslar komünist, kısacası tüm dünya karşımızda bizim. Ancak her nasılsa bunlar madem kötü ve bizim kötülüğümüz için uğraşıyor, neden tüm ortaklık ve anlaşmalarımız bu ülkeler ile? Ülkemizde sağcı, sol ve hatta muhafazakâr iktidarlar döneminde ve halen İsrail ile aramız hep güzel (birkaç göstermelik gerginlik dışında). Amerika kutsal müttefik. Almanya ikinci Türkiye. Ne zaman birileri ile aramız bozulsa şu sesler hep mevcut :” Onlar birbirlerinin dostları, Türk’e Türk’ten başka dost yok, Amerikalılar misyonerlik yapıp gençlerimizi bozuyor vs. vs.” Hep bir savunma içerisindeyiz. Hep onlar ve biz kavramı var.

İşimize gelince dost ve müttefik oluyorlar, işimize gelmeyince tu kaka. Burada ana belirleyici faktörün hep din olduğu söylenir. Ancak değil. Açıkçası uluslararası ilişkilerde –bizim liderler dahil- din faktörünü hiç düşünülmez. Çıkarlardır önemli olan. Eğer çıkarınız var ise İsrail’ le de ortak olursunuz, Amerika ile de müttefik olursunuz, Şeytan ile de dost olursunuz. Yeter ki çıkarlar uyuşsun. Ancak bu hususu halka anlatamazsınız. Medya ya zaten anlatamazsınız ki onlar maaşlarını kim veriyor ise onun ağzından konuşur ve yazarlar. O yüzden bu ülke de basın özgürlüğü olmadığı doğru. Ancak bu özgürlüğü kısıtlayanlar mevcut iktidarlardan daha çok medya patronlarıdır. Kazanmak istiyorsanız onların dilinden konuşacaksınız.

İş olayları halka anlatmaya geldiğinde varsayalım Rusya ile aramız bozulmalı ise yapılacak şey basittir. “Onlar Müslümanlara zulüm ediyorlar…” görün bakın neler oluyor ülkede. Ancak iyi geçinmemiz gerekiyor ise “Rusya’da bir camimizi daha hayırlısı ile açıyoruz…..”

Amerika ile iyi geçineceksek ki zaten kötü geçinmemiz düşünülemez, Sam amca nın ağızından konuşmamız kâfi. Gerçi tüm iktidar sahiplerinin akraba ve kendileri onların okullarından mezun o da başka bir ironi. Hatta darbe yapmaya kalkışan Pennsylvania’ nın ağlak imamı dahi orada yaşıyor. Neymiş? Hicretteymiş. Sağlık sorunları imiş. Yersen…. İster sağ, ister sol ister muhafazakâr, bir defa Amerika ve İsrail in tornasından geçmek zorunda. Yoksa o koltuk bir hayalden öteye geçemez.

Demek ki neymiş? Din belirleyici faktör değil. Bunu bir defa kenara koyalım. Çıkarlar mı uluslararası ilişkiyi belirliyor? Evet. İsterse satanist olsunlar. O halde kalkıp “Devletin dini olmaz mı? Dinsiz devlet olur mu? Din olmadan Devlet kurulmaz.” Laflarını bir kenara atalım. Bu iş sadece kendi vatandaşlarınızı uyutmak için var. Tüm dünya da iş böyle yürüyor. Asıl olan çıkarlar. İktidar eğer halkın dininden ise burada sorun elbette olmaz. Kişinin dini olur veya olmaz. Bu kişisel özgürlüktür. Bir cumhurbaşkanının, Başbakanın, Kralın, Devlet Başkanının elbet dini olabilir ve ya olmayabilir. Bu o kişiyi bağlar. Yeter ki herkes kendi inancını kendisi için yaşasın. Başkalarının inanç alanına müdahale etmesin. Dolayısı ile iktidarın DİN’Lİ veya DİNSİZ olmasının çok önemi yoktur. Önemli olan liyakat esasına dayalı, işin tanımlanmış gereğini yapan, ulusal çıkar ve kırmızıçizgileri savunan ilerici, insan ve CANLI haklarına saygı gösteren, çoğunluğun olduğu kadar azınlığında sesi olabilen demokrat bir yapı olsun.

DEVLET YÖNETİMİNDEN VE EĞİTİM SİSTEMİNDEN DİN ÇIKARSA KASO OLUR FİKRİ TÜMDEN YANLIŞ VE AKIL DIŞIDIR. Neden tüm idarecilerimiz, yöneticilerimiz ve ister iktidar ister muhalefet olsun ana iskelet kadrolar oranın okullarında “Hristiyan ve Ateist” hocalardan ders alıyor? Neden o “Hristiyan ve Ateist” okullardan mezun oluyorlar? Onlar batıl değil mi? Onların ilmi ŞEYTAN İLMİ değil mi? Onların ekonomi okulları ve ekonomik fikirleri YAHUDİLİKTEN VE KABBALA’ dan alınma değil mi? Evet? Cevapları alalım? İmam Hatipler bu ülkenin kurtuluşu ise neden kendi çoğunluğunuz ve evlatlarınız bu kutsal ilimden geçmedi? Bir kısım sol kanat ta kusura bakmasın, ALEVİLİK denen uydurulmuş antik Anadolu dinini de insanlara çözüm ve alternatif olarak sunmayın. Evet, uydurulmuş dinlere ve düşüncelere karşıyız derken siz de bu kapsamın içerisindesiniz. Alevilik bu coğrafya da ağır sınavlardan geçti. Katliamlar ve çığlıklar Anadolu topraklarını inletti. Maraş, Çorum ve Madımak elbette unutulmadı. Ancak bu durum Alevilik inancının da uydurulmuş olduğu gerçeğini değiştirmez. İstediği kadar demokratik veya canlı odaklı olsun.

Yazının başında söylediğimiz üzere eğer ülke yönetiminde din faktörü devreden çıkarsa, yani kıstas olmaktan çıkarsa ne olur? Kaos olur mu? Kısa ve net olarak HAYIR. Litvanya’ya Finlandiya’ya, İsveç’e, Çekya’ ya, Hollanda’ya, İsviçre’ye Kanada’ya, Japonya’ya bir bakın. Kimse kalkıp Avrupa’nın Hristiyan Demokrat Partilerini örnek vermesin onlarda kendi ülkelerinin demokrat muhafazakâr OYLARINI almak için varlar.

Kısacası Kaos çıkar teoremini kafamızdan atalım. Peki, DİN olgusu devlet yönetiminden çıkarılır ise ne olur? İşte buna LAİK’ lik denir. Kişinin dini olabilir veya olmayabilir. Ama Devletin dini olmaz.

“Kuran-ı Kerim zaten Laikliği savunuyor sayın yazar. Bağnaz Arapların Kuran ve çağ dışı şeriatını bize örnek verme. Dinimiz en güzel en demokratik yönetim şeklini bizlere öğüt veriyor. Araplar Kuranda bahsedilen insan haklarını ve ayetleri düzgün uygulamıyorlar ise bu onların sorunu. Burada abuk sabuk bilgiler verip milletin aklını bulandırma!” diye suçlamada bulunmadan önce, Kuran-ı Kerim’i ANLAYARAK, ÖZÜMSEYEREK ve SORGULAYARAK okumanızı tavsiye ederim. Yukarıda yazdığım şekilde bana suçlama yapan adam hayatında bir defa Kuran okumamış, ayetlerden bihaber, hadislere hiç göz atmamış (Kütüb-i Sitte), üretilmiş bir dine inanıyordur. Yok, illa Kuran-Sünnet-Hadis üçlemesini esas alan Şeriat istiyoruz diyorsanız ve bu sistemin sizi ileriye götüreceğini inanıyorsanız önünüzde somut örnek var. Bakın bakalım IŞID (ya da DAEŞ bende karıştırdım artık) hangi sistem ile yönetiliyor/-du. Neyi temel alıyor/-du. Osmanlı’ yı sakın ha örnek vermeyin. Bırakın şeriatı, Osmanlı zaten Kuran hükümlerinin dışında bir sistem ile yönetiliyordu ki bunu seçme ilahiyatçılar ve din âlimleri bile itiraf ediyor. Osmanlı’nın yönetim sistemi tümden Kuran ve Sünnet dışı idi.

Şimdi… “Devlet’te ve Eğitim’de din çıkarsa ne olur?” sorusuna cevabı bir nebze olsun bulduk. Bir şey olmaz.

Ya toplumun dini? Topluma eğer din faktörünü çimento vazifesi gören bir unsur olarak tanıtır ve öğretirseniz, o toplumun çökmesi an meselesidir. Çünkü bu sistem, diğer inançları veya “inançsızları” yabancı virüs olarak algılayacak, herkes bir diğerini düşman görecektir. Kısacası bu sistemin yanlış olduğunu anlamak için halk arasındaki tabir ile “âlim” olmaya gerek yoktur. İrlanda örneği önümüzde duruyor. Ülkemizde yaşanan mezhep ve tarikat çatışmaları önümüzde duruyor. İsmailağa cemaati bile kendi içlerindeki hizipleşmeler nedeni ile umre de birbirlerini nasıl sopaladılar hepimiz gördük. Fatih Medreseleri ile Kıyam-Der üyeleri birbirlerine nasıl saldırdılar Mekke de şahit olduk.

Gelelim finale. Ya bireyin dini olmaz ise ne olur? “Aman tövbe de. Tövbe haşa estağfurullah. Kalp gözün kapanmış senin, Allah ıslah etsin, sana dedik o kadar derine inme diye. Git iyi bir hocaya okut kendini. Cin min musallat olmuştur sana. Allah sana hidayet versin ne diyeyim!” temennilerinizi bir kenara koyalım. Bireyin dini olmaz ise de bir şey olmaz. Bu bireyin kendisini ilgilendirir. Onun kendi hür kararıdır. İster Müslüman olur, ister Hristiyan, ister Yahudi, ister Teist, ister Agnostik, ister Deist, ,ister Ateist, ister bilmem ne-ist. Bu birey toplumca kabul görmüş iş ve hayatının getirdiği sosyal sorumluluklarını yerine getiriyor mu? Ülkesinin değer yargılarına koşulsuz biat ediyor mu? Siz buna bakacaksınız.

Şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki, Devletin, Toplumun ve Bireyin dini olmaz ise bir şey olmaz. Kaos olmaz. Karışıklık Çıkmaz. Ahlaki yozlaşma ve çöküntü yaşanmaz. Hırsızlık ve Cinayet olayları artmaz. Bunların tamamı insani kavramlardır. Kötü şeyler yapacak insanı Din dizginlemez veya engellemez.
Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »